REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te şahşa ifadesini içeren 28 kelime bulundu...

aman-name

  • Bir şahsa iltimas yapması için, başka bir kimseye hitaben yazılan pusula, yazı. (Farsça)

bürhan-ı enfüsi / bürhan-ı enfüsî

  • İnsanın içinde ve hayatında görünen bürhan. Nefse ve şahsa ve içe ait bürhan.

dall-i bi-l iktiza / dâll-i bi-l iktiza

  • (Dâllibiliktiza) İktizası ile delâlet eden.
  • Ist: Şer'an muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır. Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir. Meselâ: Bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini

emr-i has / emr-i hâs

  • Hususi emir. Belli bir şahsa verilen emir. Özel ve belli bir iş.

hayat-ı hususiyye

  • Hususi hayat, özel hayat. Şahsa ait hayat.

hüccet-i kasıra

  • Şahsa mahsus olup başkasına taâlluk etmeyen hüccet.

hukukullah

  • Fık: İbadetler ve İlâhî cezalar, ukubetlerle alâkalı haklar.
  • Hukukullah umuma taalluk edip, yalnız bir şahsa âid olmayan ahkâm demektir. Bunlar hukuk-u umumiyeden ibarettir. Cenab-ı Hakk'a izafesi, tazim ve ehemmiyetine işaret içindir.

hususi alem / hususî âlem

  • Şahsa ait, özel âlem, özel dünya.

ihsanperver

  • İhsan edici. İyiliği çok sever. (İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa. Sehavet o vakit tam sehavettir, eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder. Çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkidir (Farsça)

ikraz / ikrâz

  • Borç verme, ödünç verme. Bir kimsenin nakid para, hacim ölçüsü ile alınıp satılan malını, daha sonra mislini (benzerini) almak üzere bir şahsa vermesi.

inayet-i şahsiye / inâyet-i şahsiye

  • Şahsa ve kişiye yapılan yardım, ikram, lütuf.

inhisar

  • Hasr olunma.
  • Tecavüz etmeme.
  • Bir iş veya malın idâresinin bir kişiye, bir ele bırakılması. Bir elden idâre. Bir şeye mahsus olup, başka şeye şümulü olmama. Yalnız bir şeye veya bir şahsa hasrolunma.

kıyamet-i şahsiye-i umumiye

  • Şahsa, bireye ait umumî kıyamet.

masdar

  • Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba.
  • Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü. Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak... gibi. Masdar kelimesi.; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir. Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir.

men

  • (İsm-i Mevsuldür) Şahsa delâlet eder. "O kimse ki, yahut, kimi, kim, kim ki" gibi mânâlara gelir. İstifham için olur, yerine göre tesniye (Menân) şeklinde ve cemi (Menun) gibi okunabilir. Akıl sahibleri hakkında kullanılır. Mevsule, şartiye, nekre-i tâmme, nekre-i mevsule olur.

müfred

  • (Müfret) Tek, yalnız. Müteaddid olmayıp yalnız birden ibaret olan.
  • Basit, mürekkeb olmayan.
  • Gr: Yalnız bir şey veya şahsa işaret eden veya bire mahsus olan kelime. Cemi veya tesniye olmayan.
  • Edb: Başı ve sonu olmayan tek ve kafiyesiz beyit.

müsenna

  • Kat kat olan.
  • İkili. İki bölümden meydana gelmiş olan. İki kat olan, iki noktalı olan, iki defa nâzil olan Sure-i Fâtiha. Gr: İki şahsa veya iki şeye delâlet eden kelime.

nefsi / nefsî

  • Nefis ile, kendisi ile alâkalı. Şahsa ait, nefse dair.

personel

  • Şahsa dâir. Şahsî. (Fransızca)
  • Bir işte çalışanların hepsi. (Fransızca)

sahsaha

  • (Bak: SAHSAH)

şahsi / şahsî

  • Şahsa mahsus, şahsa ait, dair. Kişi ile, şahıs ile alâkalı.

sıfat-ı hassa / sıfât-ı hassa / sıfât-ı hâssa

  • Şahsa ait özel sıfatlar.
  • Hususi sıfatlar, şahsa ait sıfatlar.

ta'zir / ta'zîr

  • Suça ve şahsa göre değişen tenbîh (uyarma), ihtâr, tekdîr ve dövmek gibi cezâlarla cezâlandırma.

tasavvur-u şahsi / tasavvur-u şahsî

  • Şahsî düşünce. şahsa ait tasavvur.

tesemmi

  • Bir şahsa veya kabileye müntesib olma.
  • Bir isimle isimlenme.

vasiyet

  • Bir işi birisine havale etmek.
  • Emir.
  • Fık: Bir malı veya menfaatı, ölümden sonrası için bir şahsa veya bir hayır cihetine teberru yolu ile (yani, meccanen) temlik etmek.

vasiyyet

  • Bir kimsenin vefâtından sonra yapılmasını istediği şey veya sonraya bağlı olmak üzere bir malı veya menfeatini (faydayı) bir şahsa veya bir hayır işine teberrû' (bağış) yoluyla temlik etmek (sâhib ve mâlik kılmak). Vasiyet edene mûsî, vasiyet edilen şeye mûsâbih, kendisine vasiyet yapılan şahsa mûsâ

zarar-ı hass

  • Bir veya bir kaç şahsa âit olan zarar.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın