REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Şuurlu ifadesini içeren 18 kelime bulundu...

ashab-ı şuur

  • Şuurlu kimseler.

ben

  • (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurl

bilinç

  • Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuu (Türkçe)

bilinçaltı

  • Psk: Şuur altı. Geçmişte yaşadığımız ve etkisi altında kaldığımız hâdiselerden şimdi hatırlayamadıklarımız, şu anda da varlığımızda meydana gelen hadiselerden bilgisine sahip olmadıklarımızın hepsi. İnsan şuurlu hareket ettiği gibi şuuraltı etkilerle de hareket eder. İnsan şuuraltının etkisiyle hare (Türkçe)

cevher-i ruh

  • Canlı, şuurlu olan ve çevresini görüp gösteren nurlu varlık.

erbab-ı kulub / erbâb-ı kulûb

  • Gönül sâhipleri. Tasavvuf yolunda ilerlerken halleri değişen, her zaman başka türlü olan, bâzan şuurlu, bâzan şuursuz (içerisinde bulundukları mânevî hallere dalıp kendilerini unutan) kimseler. Bunlara İbn-ül-vakt de denir.

eser-i kast ve şuur

  • Bilerek, isteyerek ve şuurlu bir şekilde yapılmanın izi, işareti.

fıtrat-ı zişuur / fıtrat-ı zîşuur

  • Şuurlu, bilinçli yaratılış.

ibn-ül-vakt

  • Kalbi halden hâle değişen velî. Tasavvuf yolunda ilerlerken halleri değişen, her zaman başka türlü olan, bâzan şuurlu, bâzan şuursuz (kendilerinden geçen, kendilerini unutan) kimseler. Bunlara erbâb-ı kulûb da denir.

meş'ur / meş'ûr / مشعور

  • Bir şeyi iyice idrak eylemek.
  • Şuurlu. Kendini bilen.
  • Tanımak.
  • Bilinçli, şuurlu. (Arapça)

meşur / meşûr

  • Şuurlu.

nazar-ı şuur

  • Şuurlu ve bilinçli bakış.

şuurane / şuurâne

  • Şuurlu bir şekilde.

şuurdarane / şuûrdârâne

  • Şuurlu bir biçimde.

şuuren

  • Şuurlu bir şekilde.

şuurkarane / şuurkârâne / şuûrkârâne

  • Şuurlu ve bilinçli bir şekilde.
  • Şuurlu bir biçimde.

tavr-ı şuurdarane / tavr-ı şuurdârâne

  • Şuurlu hareket.

yakzaten

  • Uyanık olarak. Şuurlu ve dikkatli surette.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın