REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Şebbu ifadesini içeren 19 kelime bulundu...

devletçilik

  • Halk işlerinin, hususan büyük sanayi ve ziraatin devlet vasıtası ile işletmesi usulü. Cemiyetin umuma âid olan işleri ve bu işler için lâzım gelen teşkilât, müessese ve sâirelerini devlet eliyle yapılmasını kabul eden idâre sistemi.
  • Halkın hususi teşebbüslerini veya büyük müesseseler

fuzuli / fuzulî

  • Fazladan olup boşu boşuna söylenen söz. İşe yaramayan. Boşu boşuna.
  • Boşboğaz. Ahmak. Vazifesinden hariç lüzumsuz şeye teşebbüs eden.
  • Haksız olarak fiile çıkarılan iş.
  • Fık: Şer'î izin olmadığı halde diğer bir kimsenin hakkında tasarruf eden kimse.
  • Büyük bir şâi

hendesehane-i bahri / hendesehane-i bahrî

  • Bahriye Mektebinin ilk adıdır. Abdülhamid zamanında miladi 1773 yılında Cezayirli Hasan Paşa'nın teşebbüsüyle Tersane içinde açılmıştır. Okulun ilk baş muallimi, Türk riyaziyecisi Gelenbevi İsmail Efendi'dir.Şimdiki ismiyle "Gemi İnşa Mühendisliği" olan Bahriye Mektebi, 1795 senesinde daha muntazam

indira'

  • Bir işe girişme, bir şeye teşebbüs etme.
  • Öne geçme.
  • Buluttan kurtulma.

kasd

  • Teşebbüs, niyet; bilerek, isteyerek, kalbe gelen bir fikri, düşünceyi yapmak için karar verme.

liberal

  • Ferdî hürriyet lehinde, hürriyete elverişli. Ferdî teşebbüs ve hürriyet haklarını korumak için en iyi vasıta, devletin salâhiyyetlerini mümkün olduğu kadar tahdid etmek fikri. Rusya'daki dinsiz sosyalistliğin zıddı. (Fransızca)

mualece / muâlece

  • Bir hususa çalışıp devam etmek.
  • Hastaya bakmak. İlâç kullanmak, ilâç vermek.
  • Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek.
  • Bir işin üzerinde durarak teşebbüs etme, bir işe girişme; maddeten elleme, ilişme.

müsaraa / müsâraa

  • (Çoğulu: Müsâraât) Acele etmek. Bir şeye doğru koşmak. Sür'atle teşebbüse geçmek.
  • Acele, teşebbüs.

müsaraat

  • (Sür'at. den) Teşebbüs, girişme.
  • Sür'at ve acele etme.

mütesaddi

  • Başlayan, teşebbüs eden.

müteşebbis / متشبث

  • Teşebbüs eden. Bir işe girişen.
  • Teşebbüs eden, işe girişen.
  • Girişen, teşebbüs eden. (Arapça)
  • Girişimci. (Arapça)

müteşebbisane / müteşebbisâne

  • Bir işe girişerek, teşebbüs suretiyle. (Farsça)

müteşebbisin / müteşebbisîn

  • (Tekili: Müteşebbis) Teşebbüs edenler, bir işe girişenler.

saded

  • Asıl mevzu, maksad, asıl konuşulan şey, fikir.
  • Niyet, kasıd. Teşebbüs.
  • Yakınlık, civar.

sosyalizm

  • İktisadî teşebbüsleri ve teşekkülleri devlete vermek isteyen görüş. İştirakiyecilik. Güya, herkese müsavi mal verme esasını idare sisteminde yerleştirmeyi ve mal birliğini iddia eden ve insan fıtratına zıt olarak hürriyetleri daraltıcı ve din aleyhdarı bir sistem. Serserilere, zenginlerin mallarını (Fransızca)

suikasd / sûikasd

  • Maksadın kötü oluşu, öldürme teşebbüsü.

teşebbüs / تشبث

  • Girişim. (Arapça)
  • Teşebbüs etmek: Girişmek, girişimde bulunmak. (Arapça)

teşebbüskarane / teşebbüskârâne

  • Teşebbüs ederek.

yeltenmek

  • Bir şeye başlamağa niyet etmek. Teşebbüse kalkışmak. Özenmek. Taklide çalışmak. (Türkçe)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın