REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te İspat ifadesini içeren 60 kelime bulundu...

adem-i delil

  • Delilsizlik, birşeyi ispata yönelik delilin olmaması.

bedihi

  • İspat gerekmeyecek şekilde açık.
  • Akla kendiliğinden gelen.

bedihiyat / bedîhiyât

  • Delil ve ispatı gerektirmeyecek ölçüde apaçık şeyler.

bedihiyyat / bedîhiyyât

  • Delil ile ispatı gerekmeyen apaçık şeyler.

burhan-ı haşriye

  • Haşrin delili; yeniden dirilişin ispatı.

burhani / burhânî

  • Delillere dayalı ispat yöntemini kullanan.

delail-i i'caz / delâil-i i'câz

  • Kur'ân'ın mu'cizeliğini gösteren deliller (Kur'ân'ın mu'cizeliğini ispat eden Abdülkahir Cürcânî'nin belâgat ilmine dair eserine telmih vardır.).

delail-i ispat / delâil-i ispat

  • İspat delilleri.

delail-i mantıkıye ve müsbete / delâil-i mantıkıye ve müsbete

  • Mantığa ve ispata dayalı deliller.

delil-i vücud

  • Varlığının ispatı.

ehl-i usulüddin

  • Din usulculeri; dinin usul ve prensiplerini bilen, itikada ait meseleleri ispat eden âlimler.

faraziye

  • İspat edilmemiş düşünce, varsayım.

fasid daire / fâsid daire

  • Man: A yı B ile, B yi A ile ispat etmek. Bir düşünceyi isbat etmek için isbat edilmemiş başka bir düşünceyi delil olarak kullanmak ve bunu da isbat için isbatı istenen ilk düşünceyi doğru sayıp buna delil diye kullanmak. Yani isbat edilen ile isbat edeni birbirine delil saymak olup isabetsizdir.

hakaik-i müberhene ve ilmiye

  • İlmî ve delillerle ispatlanan hakikatler, gerçekler.

hukuki bir mütearife / hukukî bir mütearife

  • İspat istemeyecek kadar açık olan yasal bir durum.

ikan / îkan

  • Delil ve ispat üzerine inanma.

ilm-i kelam / ilm-i kelâm

  • İman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan bilim dalı.

isbat-ı ezeliyet / isbat-ı ezelîyet

  • Allah'ın, başlangıcı olmayan sonsuz bir varlık olduğunun ispatı.

isbat-ı sani-i vahid / isbat-ı sâni-i vahid

  • Cenâb-ı Hakkın varlığının ve birliğinin ispatlanması.

isbat-ı sani-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet / isbat-ı sâni-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet

  • Herşeyi en mükemmel san'atla yaratan Allah'ın birliğinin, peygamberliğin, âhiret ve Mahkeme-i Kübrânın, adalet ve kulluğun ispatı.

ispat-ı haşir

  • Haşrin ispatı.

ispat-ı müddea / ispat-ı müddeâ

  • İddia edilen şeyin ispatı.

ispat-ı nübüvvet

  • Peygamberliğin ispatı.

ispat-ı nüzul

  • Kur'ân'ın Allah tarafından indirildiğini ispat etme.

ispat-ı sıdkı

  • Doğruluğunun ispatı.

ispat-ı tevhid

  • Her şeyin bir olan Allah'a ait olduğunu ispat etme.

ispat-ı vacibü'l-vücud / ispat-ı vâcibü'l-vücud

  • Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah'ın ispatı.

ispat-ı vücud

  • Varlığın ispatı.

ispat-ı vücut

  • Kendi varlığını ispatlama.

ittifak ve tahkik

  • Bir gerçek üzerinde birleşme ve delillere dayanarak ispat etme.

kaide-i istidlal / kâide-i istidlâl

  • Bir konu hakkında ispat için uyulması gerekli delil sunma kaidesi; çıkarımda bulunma kaidesi.

kitab-ı isbat-ı vahdaniyet

  • Allah'ın birliğini, ortağının ve benzerinin olmayışının ispat eden kitap.

kütüb-ü kelamiye / kütüb-ü kelâmiye

  • İman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan ilim dalına ait kitaplar.

lüzum-u beyyin

  • İspata ihtiyacı olmayan şey, apaçık gereklilik. Meselâ körlük görmemenin, cahillik ilimsizliğin lüzûm-u beyyinidir.

makam-ı ispat

  • İspat makamı.

mercuh

  • Başka bir şeyin kendisine üstün tutulduğu şey.
  • Hasmından önce iddiasını ispata selahiyeti olmayan kişi.

mesalik-i nübüvvet

  • Peygamberlik misyonunu ispat eden yollar.

metalip / metâlip

  • Kaziyyeler, kàideler, ispat istemeyen konular.

mu'cizat mecmuası / mu'cizât mecmuası

  • Peygamber Efendimizin (a.s.m.) gösterdiği mu'cizelerin anlatıldığı kitap; On Dokuzuncu Mektup ve Kur'ân'ın mu'cize olduğunu ispat eden Yirmi Beşinci Söz.

mu'cizatlar

  • Mu'cizât risaleleri; Kur'ân'ın mu'cize olduğunu ispat eden Yirmi Beşinci Söz ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu'cizelerinden bahseden On Dokuzuncu Mektup.

müberhen

  • Delilli, ispatlı.

müberhene

  • Delillerle ispatlanmış.

müdellel

  • Delilli, ispatlı.
  • Delilli, ispatlı.

müsbit

  • İspat edici.

müspet ilim

  • Pozitif ilim, ispata dayanan ilim.

müstedlel

  • Bir delil ile ispat edilmiş, delilli.

nazariyat / nazariyât

  • Kitabî bilgiler, görüşler, ispatlanmamış düşünceler.
  • Teoriler, doğruluğu ispat edilmemiş görüşler.

nazariyet

  • Teorik; kesin olmayan ispatlanmamış ilmî görüş.

nübüvvet-i mutlakanın mebhasi

  • Mutlak peygamberlik; peygamberliğin insanlık için zorunluluğunu ispat eden bölüm.

pozitif

  • Müsbet, ispatlı.

rüşd

  • Erginlik.
  • Doğru yola gitme.
  • İsbat-ı rüşd: Erginliğini ispat etme.

sabit / sâbit

  • İspatlanmış, kanıtlanmış.
  • Değişmeyen.

sebr

  • Mantıkta bir ispat yolu.

sebr ve taksim

  • Mantıkta kullanılan bir ispatlama yöntemi; bir şeyi kısımlara bölmek, sonra bütün bu kısımları sırayla çürüterek son kalan kısmın doğruluğunu ispat etmek.

tahaddi vakti / tahaddî vakti

  • Meydan okuma ve ihtiyaç vakti (inanmayanlara peygamberliğin ispatı, inananlar için imanın güçlendirilmesi vaktinde gösterilen mu'cizeler).

tansis etmek

  • İnceden inceye araştırmak ve delille ispat etmek.

telmih

  • Ana fikri ispata veya güçlendirmeye yönelik herkes tarafından bilinen bir şeyle, bir hakikatle işarette bulunma.

tevhid sikkesi

  • Varlıkların üzerinde görülen ve Allah'ın birliğini ispat eden damga.

ulum-u müsbete ve fenniye / ulûm-u müsbete ve fenniye

  • Müsbet bilimler ve fenler; ispata dayalı pozitif ilimler ve fenler.

vekil-i delil

  • Rehber olarak görünen, ispat delili.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın