REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te çağla ifadesini içeren 35 kelime bulundu...

abşar / âbşâr / آبشار

  • Çağlayan. (Farsça)

asar / âsar

  • Asırlar, çağlar.

çağ

  • Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim.
  • Yaş.
  • Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik.
  • Devir, tarih çağları. (İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ.)

çağlar

  • Kayalara veya setlere çarparak, yerden köpürerek düşen su. Şelâle, çağlayan.

camit

  • Eski ve Ortaçağlarda Giresun ile Samsun arasında kalan dağlık mıntıkaya verilen ad. Osmanlılar zamanında bu kelime Canik olarak kullanılmıştır.

çeğale / çeğâle / چغاله

  • Çağla. (Farsça)

dehri / dehrî

  • Zaman yönünden, çağları içine alan.

edvar / edvâr / ادوار

  • Devirler, çağlar.
  • Devirler, çağlar. (Arapça)

ezmine / ازمنه

  • Zamanlar, çağlar.
  • Zamanlar, anlar, vakitler, çağlar.
  • Zamanlar, çağlar. (Arapça)

ezmine-i kadime / ezmine-i kadîme / ازمنهء قدیمه

  • Eski zamanlar, eski çağlar.

ezmine-i mütekaddime / ازمنهء متقدمه

  • Eski çağlar.

feveran ve galeyana getirme

  • Kaynatıp coşturma, çoşturup çağlatma.

harir / harîr

  • Su akarken çağlamak.
  • Yel eserken fışıldamak.
  • Horuldamak.

harrare

  • Gürleyerek, çağlayarak akan su.

hisbe

  • Ecir, sevap.
  • İslâm hukukunda, devlet muhasebesi. Muhasebe dairesi.
  • Huk: Hisbe, daha sonraki çağlarda zabıta, çarşı zabıtası, ahlâk zabıtası gibi değişik müesseselerin adı oldu.

huruşan

  • Çağlıyarak, coşarak, (Farsça)
  • Coşan, çağlayan. (Farsça)

karya

  • Eski çağlarda Bursa ve Balıkesir bölgesinin adı.

kurun / kurûn / قرون

  • (Tekili: Karn) Asırlar. Devirler. Çağlar.
  • Çağlar, asırlar, devreler.
  • Yüzyıllar. (Arapça)
  • Çağlar. (Arapça)

kurun-i kadime / kurûn-i kadîme / قرون قدیمه

  • Eski çağlar.
  • Eski çağlar. (Farsça)

kurun-i ula / kurun-i ulâ

  • İlk çağlar.

kurun-i vusta

  • Orta çağlar.

kurun-u salife / kurûn-u sâlife

  • Geçmiş çağlar.

kurun-u uhra / kurûn-u uhrâ / قُرُونُ اُخْرٰي

  • Son çağlar.

kurun-u ula / kurûn-u ûlâ / قُرُونُ اُولٰي

  • İlk çağlar.

kurun-u ula ve vusta / kurun-u ulâ ve vustâ / kurûn-u ûlâ ve vustâ

  • İlk ve orta çağlar.
  • İlk ve orta çağlar.

meksub

  • Kesbolunmuş. Kazanılmış.
  • Sonradan tahsil olunmuş, elde edilmiş.
  • Yüksekten dökülen.
  • Çağlayan.

müteşelşil

  • Şarıl şarıl akıp çağlayan.

seccac

  • Çağlayan. Şarıltı ile akan.

şelalat

  • (Tekili: Şelâle) Büyük çağlayanlar, şelâleler.

şelale / şelâle

  • Büyük çağlayan. Akarsuyun yüksekten çoklukla akması.
  • Çağlayan.

şellale / şellâle / شلاله

  • Çağlayan, şelale. (Arapça)

seyl-i huruşan-ı zaman / seyl-i hurûşân-ı zaman

  • Zamanın çağlayarak akan seli.

skolastik

  • Lât. Kurun-u vustâda (Orta çağlarda) Hristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre yapılan tedrisat usulü.

teşelşül

  • (Çoğulu: Teşelşülât) Suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlayan oluşturması.
  • Soğuk su banyosu yapma, duş yapma.

uçbeyi

  • Hudutlardaki sancakbeyleri hakkında kullanılan bir tâbir idi. Orta çağlarda Türk Devletinin uçbeyleri yarı müstakil idiler. Bağlı bulundukları devletler zayıfladıkça istiklâl dereceleri artar, neticede müstakil devlet olarak ortaya çıkanlar olurdu. Akkoyunlular, Karakoyunlular ve nihayet Osmanlılar

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın