REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Ümma ifadesini içeren 41 kelime bulundu...

ad kavmi / âd kavmi

  • Hûd aleyhisselâmın kavmi. Bu kavim Nûh aleyhisselâmın torunlarından Âd'ın evlâdından çoğaldıkları için bu adı almışlardır. Bu kabile, Yemen'de Hadramûd bölgesinde, Umman ile Aden arasında Ahkâf denilen yeri yurt edindi. Yemen ile Şâm arasında yerleştikleri de rivâyet edilmiştir.

agmaz

  • (Tekili: Gamz) Göz yummalar, göz kırpmalar.

albastı

  • Ateşli bir lohusalık hastalığı, lohusa humması.

buy

  • Koku. (Farsça)
  • Ümit, umma. (Farsça)
  • Sevgi, muhabbet. (Farsça)
  • Tamah. (Farsça)
  • Huy. Tabiat. (Farsça)
  • Kısmet, pay, nasib. (Farsça)

derya-yı umman

  • Açık deniz. Umman Denizi. Okyanus.

dicac

  • Ummanda yetişen büyük bir dikenli ağacın suyudur ve sabun gibi kiri izâle eder.

emel

  • Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak.
  • Gaye.

gams

  • Suyu şiddetli içmek.
  • Bir şeyi hakir görmek, birisine iftira etmek.
  • Nimete şükretmemek.
  • Göz yummak.

gamz

  • (Çoğulu: Gamuz) Göz yummak, gizli olmak, yumuşak muamele etmek.
  • Kolay görerek ihmal etmek.
  • Çukur yer.

hümmeyat

  • (Tekili: Hümmâ) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler.
  • Sıtmalar.
  • Nöbetli hastalıklar.

hüsn-i zan

  • Kulların Allahü teâlâdan rahmetini ummaları.
  • Bir kimse veya bir hâdise hakkında iyi kanâat sâhibi olmak.

iğmaz / iğmâz / اغماض

  • Görmezden gelme, göz yumma. (Arapça)

igmaz-ı ayn

  • Göz yummak. Aldırmamak, görmemezlikten gelmek.

igtimaz

  • Gözünü kapatma, gözünü yumma. Uyuma.

irtica

  • Ummak, ümidetmek, rica etmek.

irtikab

  • Bekleme, gözleme.
  • Ümit etme, umma.

islamiyet

  • İslâmlık.
  • İslâm oluş. Teslimiyet, inkıyad, bağlılık, hakka tarafgirlik ve iltizamdır. (İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. Münazarat)

istimaha

  • Birisinden hayır ummak. İyilik ve şefaat beklemek.

lokman hakim / lokman hakîm

  • Allahü teâlâ tarafından kendisine ilim ve hikmet; akıl, anlayış, idrâk verilen peygamber veya velî. Kur'ân-ı kerîmde ismi zikr edildi. Dâvûd aleyhisselâm zamânında Arabistan Yarımadası'nın Umman taraflarında yaşadı. Uzun bir ömür yaşadıktan sonra ibâ det hâlindeyken Kudüs ile Remle arasında vefât et

mahmum

  • Hummaya, sıtmaya tutulmuş. Sıtmalı olan. Ateşli olan. Mecnun. Saçma sapan konuşan.

mekr

  • Bir kimseye, hiç beklemediği, ummadığı yerden hîle yapmak, tuzak kurmak sûretiyle zarar vermeye çalışmak.
  • İstidrâc yâni Allahü teâlânın bir kimseye bir müddete kadar devamlı olarak hakkında hayırlı olmayan nîmetler verip, onun da bunu Allahü teâlânın bir lütfu ve ihsânı, tuttuğu yolu

müsamaha

  • (Çoğulu: Müsamahât) Hoş görürlük, dikkat etmemek, aldırış etmemek. Kusurlara göz yummak.
  • Hoş görü, tolerans, görmemezlikten gelme, göz yumma.

müsamahat

  • (Tekili: Müsamaha) (Semâhat. dan) Müsamahalar, göz yummalar, görmezden gelmeler, hoş görmeler. Aldırış etmemeler.

permer

  • Ümid etme, umma, bekleme. İntizar. (Farsça)

reca / recâ

  • Umma, dileme, isteme, arzu.
  • Rica. Umma, dileme.
  • Ümid etmek, Allahü teâlânın rahmetini ummak.

rica

  • Umma, dileme.

suhar

  • Umman kasabası.
  • Bir erkek ismi.

şühus

  • Yüksek olmak.
  • Bir yerden bir yere gitmek.
  • Gözünü bir yere dikip hareket ettirmeden ve kapağını açıp yummadan durmak.
  • Bir hâdisenin meydana gelmesinden dolayı acı çekip kararsız olmak.

tagmiz

  • Göz yummak.
  • Sözü müşkil söylemek.

tahmic

  • Şiddetle bakmak.
  • Gözünü açıp yummak.

tarf

  • Göz, bakış, nazar. Göz ucu.
  • Soyu temiz kimse.
  • Her şeyin nihayeti, sonu.
  • Göz kapaklarını yummak veya oynatmak.
  • Göze bir şey dokundurmakla yaşartmak.
  • Koz: Menazil-i Kamer'den bir menzil adı. (Kamer menzillerinden birisinde aslanın alnını teşkil eden dört

teberrük

  • Bereket umma.

tecemmülat / tecemmülât

  • (Tekili: Tecemmül) Eşya, levâzım. Tetümmat.

terciye

  • Ümitli olma, umma.

terecci

  • (Recâ. dan) Rica etme, yalvarma.
  • Ümidetme, umma.

tetimme

  • (Tetümme) (Çoğulu: Tetümmat) Tamam etme. Tamamlama.
  • Ek. Noksanını tamamlamak için ilâve edilen.

tevakku'

  • (Çoğulu: Tevakkuât) (Vuku. dan) Bekleme, umma, ümid etme. İsteme, arzu etme.

ümid

  • Ummak. Emel. Arzu. İntizar. Umut. Rica. (Farsça)

ümmid / ümmîd

  • Ummak, arzu, istek. Sebeblere yapıştıktan sonra iyi netice beklemek.

ümmid ve korku / ümmîd ve korku

  • Allahü teâlânın rahmetini ummak ve azâbından korkmak.

yemm

  • Deniz, bahir, derya, umman.
  • Güvercin kuşu.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın