REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Çekinme ifadesini içeren 72 kelime bulundu...

bak / bâk

  • Korku, havf, çekinme, sakınma. (Farsça)

benes

  • Kötülükden, fenalıkdan ve iyi olmayan şeylerden çekinme ve kaçınma.

bifütur / bîfütûr

  • Fütursuz, gevşemeyen, çekinmeyen.

bila perva / bilâ perva

  • Pervasız, çekinmeden.

bimuhaba / bîmuhâbâ / بى محابا

  • Çekinmeden. (Farsça - Arapça)

biperva / bîpervâ / بى پروا

  • Korkusuz. (Farsça)
  • Çekinmeden. (Farsça)

birr

  • Temizlik.
  • Günahtan çekinmek.
  • Takvâ.
  • İn'âm ve ihsan etme.
  • Amel-i sâlih, iyi amel.
  • Koyunu sevketmek.
  • Gönül, kalb.
  • Tilki yavrusu.
  • Fâre.

ceri'-ül lisan / ceri'-ül lisân

  • Sözünü esirgemiyen, çekinmeden söyliyen.

cesaret-i medeniye

  • Her türlü baskılara karşı çekinmeden hakikatı söylemek. Müsbet harekette korkmamak. Haklı olduğu bir mes'elede korku göstermemek. İçtimai münasebetlerde girişkenlik.

def-i mefasid

  • Bozgunculuk yapacak fiil ve sözlerden çekinme; fesatlıklardan kaçınma.

fasık / fâsık

  • Açıkça günah işlemekten çekinmeyen, âsî, günahkâr mü'min.

fazail / fazâil

  • İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar.

fazilet

  • İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem.

fedai / fedaî

  • Dâvası ve gayesi uğruna herşeyini çekinmeden feda edebilen.

hari' / harî'

  • Kimseden çekinmeyen, fâcire kadın.
  • Çok gülen, gülegen.

harim / harîm

  • Saygısız, çekinmez. Kayıtsız kimse.

haşmet

  • (Hışmet) Kendisine tabi olanlardan dolayı, "haşem" den olan, büyüklük ve heybet. Tantana-i azamet. Hürmetten gelen çekinme.
  • Hiddet, kızgınlık.
  • Alçak gönüllülük.

haya etme / hayâ etme

  • Terk etme, çekinme, utanma.

hazer

  • Çekinme. Zarar verebilecek şeyden kaçınma. Korunma.
  • Sakınma, kaçınma, korunma, çekinme.
  • Çekinme.

hiras

  • Korku. Şaşırıp bozulmak, ürküp çekinmek. (Farsça)

i'raz

  • Yüz çevirmek. Başka tarafa dönmek. İctinab, çekinmek.

iba / ibâ

  • Çekinme.

iba' / ibâ' / اباء

  • Çekinmek. Tiksinmek.
  • Kabul etmemek, bir işe razı olmamak.
  • Doymadan yemekten çekilmek.
  • Çekinme, uzak durma, kaçınma. (Arapça)
  • İbâ' etmek: Çekinmek, uzak durmak, kaçınmak. (Arapça)

ictinab / ictinâb / اجتناب

  • Çekinmek. Sakınmak. Uzak olmak.
  • Çekinme, sakınma.
  • Kaçınma, uzak durma, çekinme. (Arapça)
  • İctinâb etmek: Kaçınmak, uzak durmak, çekinmek. (Arapça)

içtinap

  • Kaçınma, çekinme.

ihtiraz / ihtirâz / احتراز

  • Sakınmak, çekinmek, kaçınmak.
  • Sakınma, çekinme.
  • Çekinme.
  • Kaçınma, çekinme, uzak durma, geri durma. (Arapça)
  • İhtirâz etmek: Kaçınmak, çekinmek, uzak durmak, geri durmak. (Arapça)

ihtirazi / ihtirazî / ihtirâzî

  • Çekinmeye ait, sakınmayla alâkalı.
  • Çekinme, sakınma ile ilgili.

ihtizar / ihtizâr

  • Çekinme, sakınma.

imtina / imtinâ / امتناع

  • Çekinme, vazgeçip geri durma.
  • Çekinme, yanaşmama, imkânsız olma.
  • İmkansızlık, çekinme.

imtina' / imtinâ' / اِمْتِنَاعْ

  • Feragat edip geri durma.
  • Muvafakat etmeme. Çekinme. İstememe. Yapmama.
  • İmkânsızlık, mümkün olmayış.
  • İmkânsız olma, çekinme.

inhiyaş

  • Ezilip büzülme, sıkılma, çekinme.

istinkaf / istinkâf / اِسْتِنْكَافْ

  • Çekinme, katılmama.
  • Çekinme.

ittika

  • Sakınmak. Çekinmek. Günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek. Takvâ ile amel etmek.

keff

  • Vaz geçme, el çekme, çekinmek, men'etme, imtinâ etmek, sâkit olmak.
  • Avuç, el, avuç içi.
  • Nimet.

laübali / lâübâlî

  • Başkalarıyla saygısızlığa varacak şekilde senlibenli; çekinmesi ve sakınması olmayan.

mahzure

  • Çekinme, sakınma, içtinâb etme.
  • Cidâl, muharebe.

meass

  • Çok cür'etli. Hiç çekinmeyen.

mücanebet / mücânebet

  • Sakınma. Çekinme. İnsanlardan uzağa bir tarafa çekilme.
  • Çekinme.

müdahere

  • Çekinmeden ve sakınmadan mukavele yapma.

na-perva

  • Pervasız, korkusuz, aldırışsız, çekinmez. (Farsça)
  • Sersem. (Farsça)

neks

  • Çok çekinmek, kaçınmak.

nifar

  • İntikal etmek, göçmek.
  • Dağılıp kaçmak.
  • Ürkme, korkma, çekinme.
  • Nefret gösterme.

perde-i hicap ve haya / perde-i hicap ve hayâ

  • Utanma ve çekinme perdesi.

perhiz

  • Sakınmak, çekinmek. (Farsça)
  • Vücuda zararlı ve tıbben muzır; ve dinen, zevk veren şeylerden sakınmak. (Farsça)
  • Hastalıkta bazı yiyecek ve içeceklerden sakınmak. (Farsça)

perva / pervâ / پروا

  • Korku, çekinmek. (Farsça)
  • Alâka, ilgi, bağ. (Farsça)
  • Takat. (Farsça)
  • Durup dinlenmek. (Farsça)
  • Bilmek. (Farsça)
  • Vesvese. (Farsça)
  • Kayd. (Farsça)
  • Iztırab. (Farsça)
  • Terk, feragat. (Farsça)
  • Hayran, şaşmış. (Farsça)
  • Meyl, teveccüh, iltifat, kayırmak. (Farsça)
  • Gussalanmak. (Farsça)
  • Çekinme, sakınma, korku.
  • Çekinme. (Farsça)
  • Korku. (Farsça)

pervasız / pervâsız / پرواسز

  • Çekinmeyen. (Farsça - Türkçe)
  • Korkmayan. (Farsça - Türkçe)

pervasızca

  • Korkmadan, çekinmeden.

rehbet

  • Fazla korku, yılmak, çekinmek.

reheb

  • Korkmak, yılmak. Çekinmek.
  • Korku, havf.

ruhban

  • Korkmak, çekinmek, yılmak.
  • Rahib, Hristiyan din adamı.

ser-endaz

  • (Çoğulu: Ser-endazân) Çekinmez, pervasız, korkusuz. (Farsça)

taazzüz

  • Aziz saymak. Tenezzül etmeme.
  • Çekinme.

taharrüc

  • Günahtan içtinab etmek, günahtan çekinmek.

taharrüm

  • (Haram. dan) Haramdan sakınma. Kaçınma, sakınma, çekinme.

taharrüz

  • Sakınma, çekinme, korunma.

tahaşşi

  • (Haşyet. eden) Korkmak. Çekinmek. Ürpermek.

tahazzür

  • (Hazer. den) Sakınma, korunma, çekinme.

taka

  • Korkutmak.
  • Hazer etmek, çekinmek, korunmak.

takıyye

  • Sakınmak. Kendini koruyup çekinmek.
  • Birinin mensub olduğu mezhebi gizlemesi.
  • Mümâşât.
  • Sakınma, çekinme.
  • Sakınmak, kendini koruyup, çekinmek.
  • Birinin bağlı olduğu mezhebi gizlemesi.

takva

  • Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek.

tecanüb

  • Sakınma. Çekinme.

tecennüb / تَجَنُّبْ

  • Sakınma. Çekinme.
  • Uzak durma, çekinme.
  • Çekinme.

teebbel

  • İmtina' etmek, yapmamak, çekinmek.

teebbüd

  • Ürküp çekinme.
  • Evlenmeme, bekâr kalma.

teeddüb / تأدب

  • Edebli olma. Utanma. Çekinme. Edebini takınma.
  • Utanma, terbiye ile çekinme. (Arapça)
  • Teeddüb etmek: Utanmak. (Arapça)

teeddübat / teeddübât

  • (Tekili: Teeddüb) Edeblenmeler, çekinmeler, utanmalar.

tehaşi / tehâşî / تحاشى

  • (Haşy. dan) Korkup çekinme, sakınma.
  • Çekinme. (Arapça)

teneffür

  • Çekinme. Kaçınma. Nefret etme. İğrenme.

tevakki / tevâkki / توقى

  • Çekinme, hazer etme, sakınma, korunma.
  • Çekinme, sakınma, korunma.
  • Çekinme, korunma.
  • Sakınma, korunma, çekinme. (Arapça)

tezemmüm

  • Kişi kendi üzerine hak lâzım kılmak.
  • Ahd ü eman etmek.
  • Arlanmak. Utanıp çekinmek.

vera'

  • Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.

zehadet

  • Dünyadan, yâni nefsanî, fani ve fena şeylerden çekinmek. Zâhidlik. Sıkı sıkıya dine bağlılık.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın