Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
zorla
ifadesini içeren
179
kelime bulundu...
a'sef
Zulmedip zorla birşey alan.
agande
Sucuk, yastık, minder gibi zorla doldurulmuş olan şeyler.
(Farsça)
Bir çeşit zehirli olan haşere, böcek.
(Farsça)
amir / âmir
Büyük me'mur. Emreden, iş gösteren.
Huk: Bir kimseyi öldürmek veya bir uzvunu kesmek ve sakatlamak tehdidiyle bir filli yapmaya veya yapmamaya zorlayan ve bu tehdidi yapmaya muktedir olan kimse.
anve
Kuvvet, cebr, zorakilik, zorlama, zor.
anveten
Cebren, kahren, zorla, sıkıntı ile.
arazi-i haraciyye / arâzi-i harâciyye
Harac vergisine tâbi olan topraklar. Müslüman olmayanlardan sulh ile alınıp harac vergisi karşılığında mülkiyeti eski sâhiplerine bırakılan veya harbde zorla alınıp müslüman olmayan sâhiplerinin elinde bırakılan, yâhut zımmînin (müslüman olmayan vata ndaşın) müslüman hükümdârın izni ile işlediği ölü
arif / ârif
Bilen, tanıyan, ilim ve irfân sâhibi.
Allahü teâlânın rızâsını kazanmış, O'ndan başkasının sevgisini kalbinden çıkarmış, tasavvufta yetişip, kemâle ermiş velî zât. Ârif-i billah da denir.
Mütehassıs olduğu ilmi, zorlanmadan tatbik eden, kullanabilen kimse.
asf
Büyük kadeh.
Zulüm ve zorla bir şeyi almak.
atrese
şiddetle ve zorla almak.
Gadap etmek.
cabir / câbir / جابر
Cebredici, zorla yaptıran.
Galib gelen.
Şefkatsiz, merhametsiz.
Tekebbür ve taazzüm eden.
Aziz ve kavi olan.
Tıb: Kırıkçı, çıkıkçı.
Cebir ilminin ilk kurucusu olan müslüman âlimi.
Zorlayıcı.
(Arapça)
ceberut / ceberût
Baskı, zorlama.
Baskı, zorlama.
Zorla her istediğini yaptırabilme kudreti.
cebir / جَبِرْ
Zorlama.
Zor, zorlama.
Zorlama.
cebr / جبر
Zorlama, zor kullanma. İrâde ve ihtiyârın zıddı.
Zorlama, baskı yapma.
Cebir, zor, zorlama.
Zorlama.
(Arapça)
Cebir.
(Arapça)
Cebr etmek:
Zorlamak.
(Arapça)
cebr u ikrah
Zorlama ve baskı yapma.
cebr-i kanuni / cebr-i kanunî
Kanun yoluyla zorlama.
cebr-i kat'i / cebr-i kat'î / جَبْرِ قَطْع۪ي
Tam bir zorlama.
Kesin bir zorlama.
cebr-i keyfi / cebr-i keyfî / جَبْرِ كَيْف۪ي
Hiçbir hukukî dayanağı olmayan keyfî zorlama.
Keyfi olarak zorlama.
cebr-i keyfi-i küfri / cebr-i keyfî-i küfrî
Keyfî olarak küfre zorlama.
cebr-i keyfi-i küfriye / cebr-i keyfî-i küfrîye
Küfre yönelik keyfî zorlama.
cebr-i umumi / cebr-i umumî
Genel zorlama, bütün herkesi zorlama.
cebren / جبرا / جَبْرًا
Zorla. Cebir ve kuvvet istimali ile. Kuvvet kullanarak.
Zorla.
Zorla.
Zorla.
(Arapça)
Zorla.
cebretme
Zorlama.
cebri / cebrî / جبری
Zorla, zorunlu olarak.
Zorla icra olunan, rızası olmadan zorla yaptırılan.
Cebriye fırkasından olan.
Zorla, zorlamalı.
Zoraki, zorla.
(Arapça)
celb ve gasp etmek
Çekip zorla elde etmek.
cibr
Az-çok, zorla olgunlaşmak, kemal bulmak.
dagt
Zahmet. Meşakkat.
Bir şeyi bir yere zorla sıkıştırmak. Sıkışmak.
emmare / emmâre
Emreden. Zorlayan. Cebreden.
Emreden, zorlayan.
emr-i cebri / emr-i cebrî / اَمْرِ جَبْر۪ي
Bir işi yapmaya zorlama.
Zorlayıcı emir.
emr-i vaki' / emr-i vâki'
Beklenilmeyen iş, sürpriz. Zorlayıcı bir baskı ile bir işi yapmaya mecbur etmek.
esbab-ı mücbire / esbâb-ı mücbire / اسباب مجبره
İcbar eden, cebreden, zorlayan sebepler.
Zorlayıcı sebepler.
fey'
Dönmek. Muhârebe bittikten sonra, kâfirlerden zorla veya harp yapılmadan sulh yoluyla alınan mal.
gamaza
Çukur, çukurluk.
Sözün anlaşılmasını zorlaştırmak.
ganimet / ganîmet
Harpte düşmandan zorla alınan mal.
gasb / غصب
Başkasına âit bir şeyi zorla, rızası olmadan almak. Zorla almak.
Zorla alınan şey.
Zorla alma.
Başkasının malını izinsiz (rızâsı olmaksızın) zorla elinden almak. Malı alana gâsıb, alınan mala mağsûb denir.
Hakkı olmayanı zorla alma.
El koyma, zorla elinden alma.
(Arapça)
gasb-ı emval
Malların gasbedilmesi, zorla alınması.
gasben
(Gasb. dan) Cebren alarak, zorla gasbederek.
gasbetme
Zorla alma.
gasıb
Gasbeden, zorla alan.
Zorla alan.
gasıbane
Zorla alırcasına.
gasp
Haksız yere zorla alma.
hafif ikrah / hafîf ikrâh
Şiddetli olmayan zorlama. Canın veya uzvun telefine yol açmayan, yalnız acı ve eleme sebeb olacak derecedeki dövme ve hapsetme gibi şeylerle yapılan zorlama.
hakikat / hakîkat
Bir lafzın (sözün) asıl mânâsı.
Gerçek.
Kötülüklerin kalbden tekellüfsüzce, zorlanmadan gitmesinin gerçekleşmesi, fenâ(Allahü teâlâdan başka her şeyi unutma) mertebesi.
Mâhiyet.
hayat-engiz
Yaşamaya zorlayan, yaşatan.
(Farsça)
hürr
Kimsenin baskısı, zorlaması olmadan meşru' dairede istediği gibi yaşayabilen.
Esir veya köle olmayan. Serbest.
i'tikal
Zorlaşma, müşkilleşme.
ibram / ibrâm / ابرام
Zorlama.
(Arapça)
ibramat
(Tekili: İbram) Yalvarmalar, ısrar etmeler, rica etmeler, zorlamalar.
ibtizar
Cebren ve zorla alma. Soygunculuk yapma.
icbar / icbâr / اجبار / اِجْبَارْ
Zor. Zorlama. Cebretmek.
Zorlama.
Zorlama, cebretme.
Zorlama.
Zorlama.
Zorlama.
(Arapça)
İcbâr edilmek:
Zorlanmak.
(Arapça)
İcbâr etmek:
Zorlamak.
(Arapça)
Zorlama.
icbar-ı nefs / icbâr-ı nefs
Kendini zorlama, nefsini icbar etme.
İnsanın kendini bir işe zorlaması.
iftiras
Yırtmak. Parçalamak. Yırtıp parçalamak.
Zorla yere yıkmak.
iglak
Karıştırmak. Kapamak. Muğlak yapmak. Anlaşılmaz hâle koymak.
Zorla iş yaptırmak.
Edb: Sözü karışık ve anlaşılmaz surette söyleme.
igtisab
Gasb etmek. Başkasının malını zorla elinden almak.
igtisabat
(Tekili: İgtisab) Gasbetmeler, başkasının malını elinden zorla almalar.
ihşa'
Tevazu ve alçak gönüllülükle zorlama.
ikrah / ikrâh / اِكْرَاهْ
İğrenmek. Tiksinmek. Bir işi istemiyerek yapmak.
Birine zorla iş yaptırmak veya muamele yapmak.
Zorlama.
Bir insanı istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak.
Zorlama, tiksinme.
Zorla yaptırma.
ikrah-ı gayr-i mülci / ikrâh-ı gayr-i mülcî
Mülcî olmayan ikrâh. Bir kimseyi istemediği bir sözü veya işi yapmaya zorlarken tam şiddet kullanmama.
ikrah-ı mülci / ikrâh-ı mülcî
Mülcî ikrâh. Bir kimseyi ölümle veya bir uzvunu (organını) yok etmekle, şiddetli dövmekle veya bütün malını telef etmekle (zarar vermekle) korkutarak rızâsı dışında bir işi zorla yaptırmak.
ikrahen
İstemiyerek, tiksinerek. Zorlanarak.
ilca / ilcâ
Gereklilik, zorlama.
Mecbur etme, zorlama.
ilca'
Mecbur etme. Zorlama. Muztar kılma.
Tefviz eyleme.
ilca-i zaruret / ilcâ-i zarûret
Zaruretin zorlaması.
ilcaat / ilcaât / ilcâât
Zorlamalar.
Lüzumlu şeyler.
Gereklilikler, zorlamalar.
Mecburiyetler, zorlamalar.
ilcaat-ı zaman
Zamanın zorlamaları ve mecburiyetleri. Yaşanılan zaman içinde meydana gelmiş bazı sebeplerin neticesi olarak karşılanan mecburiyetler.
ilhaf
İstemekle ısrar etme, zorlama.
ilhah / ilhâh
Zorlamak. Israr etmek. Bir şeyin kabulü için son derece üstüne düşmek.
Zorlama.
ilhahat
(Tekili: İlhah) Direnmeler, zorlamalar.
in'isab
Zorlaşma.
intizamın ilcaı
İntizamın zorlaması, mecbur etmesi, muztar kılması.
inza'
Çekip çıkarmak.
Soyunmak.
Zorla çekip çıkarmak.
Feragat.
irhak
Sıkıntı ve eziyet etme.
Zorlama, sıkma.
ıs'ab
Güç. Çetin bulmak. Güçleştirmek. Zorlaştırmak.
işkal / işkâl / اِشْكَالْ
Güçleştirme, müşkilleştirme.
Zorlaştırma.
Şüpheli ve karışık olma.
Zorlaştırma.
istibdad
Başlı başına olmak. Keyfî idare sistemi.
Zulüm ve tahakküm. İdaresi altındakilerin istemediği şeyleri yalnız kendi keyfine göre zorla ve zulümle yaptırmaya çalışmak. Kanun ve nizamlara bağlı olmayarak, çok defa da kanun namına kanunsuzluk yaparak, keyfi hükmünü icra ettirmek. Kimseyi
isticbar
(Cebr. den) Zorlama, cebretme. Baskı yapma. Zoraki yaptırma.
istihsan
Beğenmek, güzel bulmak. Bir şeyin iyi olduğu kanaatında bulunmak. Beğenilmek.
Fık: Kıyası terkedip, nassa, yani, âyet ve hadis-i şeriflerin hükümlerine en uygun olanı almak. Şeriatta; zorlaştırmayan hükümle, râcih delil ile amel etmektir.
istikrah / istikrâh
Kerih ve kötü görmek, tiksinmek bir şeyi beğenmemek, bir şeyi zorla yapma.
istişkal
Zorlaştırma, güçleştirme, müşkülât verme.
ıtaka
Güç etmek, zorlaştırmak.
kabulde ıztırabı
Kabul etmekte zorlanması, sıkıntı çekmesi.
kafs
Zorla birşey almak.
Gadap, hiddet.
Mevt, ölüm.
kahır
Aşırı üzüntü, acı, keder.
Ezici davranış, zulüm.
Baskı ile iş gördürme, zorlama.
kahir / kâhir
(A, uzun okunur) Üstün gelen. Yenen. Galip gelen.
Zorlayan. Mecbur eden.
Kahreden, zorlayan.
Üstün gelen, ezen, ezici.
Yok eden, ortadan kaldıran.
kahr
Zorlama, mahvetme, ezme.
Zorlama. Cebir.
Ezme. Mahvetme.
Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme.
Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.)
Zorlama, zorla bir iş gördürme.
Üstün gelerek mahvetme, batırma, ezme.
Çok kederlenme, çok üzüntü duyma.
kahr ve cebir
Zorlama, baskı kurma.
kahreni / kahrenî
Kahr ile, zorla. Ezerek, cebren.
kasır
(A, uzun okunur) Zorla işleten, yaptıran.
kasr
Men'etmek.
Zorla bir şeyi yaptırmak.
Galip olmak.
kasri / kasrî
Zorla, cebren.
kasriyyet
Zorlama hâli.
ke'kee
Zorla reddetmek, def'etmek.
kerahet
İğrenme, iğrençlik, mekruh oluş. İslâmiyetçe iyi sayılmayan şey.
İstenmiyerek, zorla.
Fık: Şer'an yapılmaması sevablı ve hayırlı olan bir şeyin terk edilmeyip yapılması.
kerh
İğrenme, hoşlanmayıp tiksinme.
Zorlama.
Bir şey sonradan nâ-hoş ve kerih olmak.
kers
Kadının hayız görmesi.
Cebretmek, zorlamak.
keşan ber keşan
Çeke çeke, zorla sürükleye sürükleye götürerek.
keşan keşan
Sürükleye sürükleye, zorla çekerek götürerek.
(Farsça)
köle
Bütün tarihî devirlerde başka milletlerden, yabancılardan zorla kaçırılıp hürriyetten mahrum hale getirilerek hizmette kullanılan erkek.
(Türkçe)
lısb
Küçük kaya yarığı.
Derenin dar yeri. Dar olan her cins madde.
İçi zorla çıkan ceviz.
ma'sur
Zor, güç, zorlaştırılmış.
magsub
(Gasb. dan) Zorla ve cebren alınmış. Gasbolunmuş.
mecbur / mecbûr
Zor görmüş. Zorla bir işe girişmiş. İcbar görmüş.
Hatırı alınmış, gönlü yapılmış. (Hakiki manası: Kırıldıktan sonra bütünlenmiş.)
Zorlanmış, zorunlu.
mecburen
İster istemez. Cebirle. Zaruret icâbı. Zorla.
medar-ı kusur ve işkal / medar-ı kusur ve işkâl
Kusur ve zorlaştırma sebebi.
mesleb
Zorla birşey alınan yer. Zorla alma yeri.
meyl-i tahakküm
İnsanları zorla hâkimiyeti altına alma meyli, eğilimi.
mezniyye
Zorla cinsî ilişkide bulunulan kadın.
mübrim
(Mübrime) Zorlıyan, zorlayıcı.
Mânâsız ve boş sözlerle can sıkan kimse.
İki katlı yapan.
Cür'et eden.
mücber
Zorlanılmış. Zorlanılan. İcbar olunmuş olan.
mücbir / مجبر
İcbar eden. Zorlayan.
Zorlayan, mecbur eden.
Zorlayan, mecbur eden.
Zorlayıcı.
(Arapça)
mücbir-i gaybi / mücbir-i gaybî
Gaybî, mânevî zorlama.
müfteris
Yırtıcı. Parçalayıcı. İftiras eden. Zorla yere yıkıp parçalayan.
mugamere
(Ga, uzun okunur) Nefsini zorluğa ve şiddete zorlama.
mugtasıb
Gasb eden, zorla alan.
muhtebis
Zorla alan.
mühtezim
Bir kimsenin malını zorla alıp gasbederek zulmeden.
mükreh
(Kerh. den) Zorlanan kimse.
Zorlanan.
Zorlanan kimse.
Zorlanan.
mükreh-ün aleyh
Bir kimsenin yapması için zorlandığı iş.
mükrehen
Zorla.
mükrih
(Kerh. den) Zorlayan, ikrah eden.
Bir kimseyi istemediği bir şeyi yapması için zorlayan, tehdîd eden.
mülci / mülcî
Zorla ve cebren yaptıran. Zorlayan.
mülci ikrah / mülcî ikrâh
Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama.
mülihhin / mülihhîn
Israr edenler, zorlayıcılar. İlhah edenler.
müşkil-pesend
Zorla beğenen. Her şeyi kolay kolay beğenmiyen. Zorlaştıran.
(Farsça)
müşkülpesent
Aşırı itina gösteren, titiz, zorla beğenen.
müste'di / müste'dî
Birinin zulmüne karşı başka birinden yardım dileyen.
Birini sıkıştırıp malını zorla alan.
müteasir
(Usr. dan) Güçleşen, zorlaşan, teâsür eden.
mütecebbir
Cebreden, zorba, zorlayan.
mütegallib / مُتَغَلِّبْ
Zorla üstünlük sağlayan.
mütegallip
Zorba, zorla yenmeye çalışan.
mütehakkim / مُتَحَكِّمْ
Zorla hükmeden.
mütehakkimane
Hükmedercesine, zorlayarak.
mütehakkime
Tahakküm eden, zorla egemenliği altına alan.
mütezakkım
(Çoğulu: Mütezakkımîn) Güçlükle ve zorla yutan. Tezakkum eden.
mütezakkımane / mütezakkımâne
Güçlükle ve zorla yutarak.
(Farsça)
müzahametsiz
Birbirine engel olmaksızın, birbirini zorlamaksızın.
muztar
Zorlanmış. Cebr olunmuş. Mecbur kalış. Çaresiz kalıp başı sıkılan.
(Zaruret. den) Çaresiz kalmış, zorlanmış.
nasfet
(Nasafet) İnsaf. Haklılık. Bir şeyin yarısını almak. Hakkaniyet. İnsanları, kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi.
ne'ş
Şiddetle ve kahirle almak. Zorla almak.
neş'
Bir nesneyi zorla çekmek.
nez' / نزع
Can çekişme.
(Arapça)
Sökme, koparma, zorla alma.
(Arapça)
Nez' eylemek:
Ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak.
(Arapça)
rabbi yessir vela tüassir / rabbi yessir velâ tüassir
Ey Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırma, bana imdad eyle, yardım eyle (meâlinde).
salib
Bir şeyin vücudunu veya vukuunu inkâr eden.
Kapıp götüren, zorla alan.
Alan.
Bir şeyin vücudunun olmadığını veya meydana gelmediğini söyleyip isbat eden.
selb
Zorla alma, kapma, soyma.
Nefy ve inkâr etme.
Kaldırma, giderme, izale.
Man: İki şey arasında nisbet-i vücudiyenin kalkması.
selbetmek
Red, inkâr etmek.
Kapmak, zorla almak.
sevkitabii / sevkitabiî
Hayvanlarda düşünmeyerek, tabiatın sevki ve zorlamasıyla yapılan hareket, içgüdü.
ta'vis
Güç etmek, zorlaştırmak.
tagallüb / تَغَلُّبْ
Zorla üstün gelme.
tahakküm / تَحَكُّمْ
(Hüküm. den) Tekebbür, zorbalık etmek. Zorla hükmetmek.
Zorla hükmetme.
takaza
Başa kakmak.
Sıkıştırmak.
Hakkını isterken borçluyu zorlamak.
talak-ı bayin / talâk-ı bâyin
Yeniden evleniyorlarmış gibi kadının rızası ile tekrar nikâh edilmedikçe geri alınamayacağı talâk. Kadın istemiyorsa erkek zorla alamaz. İddet sırasında kadın, erkeğin evinde kalmaz. Erkek üçüncü defa verdiği bâin talaktan sonra, üzerinden hulle geçmeden karısını bir daha (kadın istese de) alamaz.
tas'ibat
(Tekili: Tas'ib) Zorlaştırmalar, güçleştirmeler.
tasannu yapmak
Yapmacık harekette bulunmak, birşeyi zorla daha iyi göstermeye çalışmak.
tasannu'
Yapmacık hareket. Zorla bir şeyi daha iyi göstermeğe çalışmak. Suni hareket.
tasannuf
Zorla yapılan sınıflandırma veya te'lif.
tav'an
İsteyerek. Zorlanmadan. Kendi isteğiyle.
İsteyerek, zorlamadan, kendi isteğiyle.
tazyik
Daraltmak, sıkıştırmak.
İcbar etmek.
Sıkıntı ve ızdırab vermek.
Zorlama, baskı.
Fiz: Bir kuvvet harcayarak yapılan basma veya itme işi. Basınç. Katı cisimler, üzerine konuldukları satıhlara; sıvılar, içinde bulundukları kabın hem dibine ve hem de yanlarına; ga
tazyik etmek
Zorlamak, baskı yapmak.
tazyikat
(Tekili: Tazyik) Tazyikler. Sıkıştırmalar. Baskılar. Zorlamalar.
Basınçlar.
tebia
Zulümle ve zorla alınmış olan kumaş.
tecavüz
Haddini aşma. Söz veya hareketle ileri gitme.
Aleyhine hareket etme.
Zorlama.
Geçme.
Sataşma, saldırma, sarkıntılık.
tefettün
Bir kimseyi zorla fitneye atma.
tehcir / tehcîr / تهجير
Zorla göç ettirme.
Göçe zorlama, göç ettirme.
(Arapça)
Tehcîr etmek:
Göç ettirmek.
(Arapça)
tekellüf / تَكَلُّفْ
Zorlanma, özenme.
Zorlanma.
tekellüfat / tekellüfât
Zorlanmalar, özentiler.
tenfiz
Sıçratma. Sıçramaya zorlama.
teşebbüh
Benzemek, müşâbehet etmek. Zorla benzemeğe çalışmak.
teshir
Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme.
İtaat ettirme.
Hakir ve zelil etmek.
Büyüleme, sihir yapma, aldatma.
Zaptetme, hakim olma. Zorla ele geçirme. İtaat ettirme. Hakîr ve zelil etmek.
tetavül / tetâvül
Zorla uzanma, büyüklenme, kibirle muamele etme.
ubur
Geçmek. Atlamak.
Zorlamak.
Suyun öte kıyısına geçmek.
unveten
Cebren, zorla, kuvvet göstererek.
vesile-i cebir
Baskı, zorlama aracı.
yağma
Zorla mal alma, çapul.
(Farsça)
Bir Türk boyu.
(Farsça)
zacir
Mâni olan, alıkoyan, yasak eden. Zecreden. Zorlayan.
zagt
Bir şeyi bir yere zorla sokma, girdirme.
zecir / زَجِرْ
Yasaklama, zorlama.
zecirkarane / zecirkârâne
Zorlarcasına.
zecr / زجر
Menetme, engel olma. Nehyetme.
Zorlama, zorla yaptırma.
Önleme. Sıkma.
Kovma. Eziyet etme.
Angarya olarak çalıştırma.
Köpek balığı.
Çağırma.
Sürme.
Sakındırma, zorlama.
Yasaklama, yaptırmama.
Zorlama, zorla yaptırma, angarya işletme sıkma, eziyet.
Zorlama.
(Arapça)
Eziyet etme.
(Arapça)
zecren
Zorlayarak, zorla.
Ceza olarak.
Engel olarak, menederek.
Zorlayarak.
zecri / zecrî / زجری
Cebren, zorlayıcı olarak.
Zorlayarak, zorlayıcı.
(Arapça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
meykede
gırif
tervic
imtizaç
vasl
ferruh
şuub
muhasım
mahiye
masumane
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
zorla
Arkadaş
Çeviri
evet
mahiye
ind-i ilahi
Hayat
rüku
sahip
Belagat