REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te zinA ifadesini içeren 95 kelime bulundu...

ahir / âhir

  • Zina işleyen. Fasıklık yapan.
  • Tembel kimse.

ahire / âhire

  • Zâni, zinakâr.

anet

  • Günah. Zinâ .
  • Helâk.
  • Fesâd.
  • Meşakkat.
  • Kalb darlığı.
  • Hata. Galat.
  • Tıb: Kırılan bir kemiğin sarıldıktan sonra tekrar kırılması.

arekiyye

  • Zinâkâr kadın.

bagiyy

  • (Çoğulu: Begâyâ) Haddini tecavüz eden.
  • Zina edici, zâni.

başıbozuk

  • Bir harp çıktığında orduya süvari veya piyade olarak katılan gönüllü asker. Başıbozuk tâbiri, gelişigüzel ve intizamsız idare tarzına da alem olmuştur. Bir zamanlar bu tâbir, asker olmayan siviller için de kullanılmıştır. (Türkçe)

bıga'

  • Zina etmek.

cerib

  • Uyuz hastalığına tutulan. Uyuz marazına tutulmuş olan. Uyuz.

dehya

  • Te'kid için "Dahiye" lâfzına sıfat yapılır. "Dâhiye-i dehya" gibi.

disam

  • Şişe ağzına konulan tıpa.
  • Yaraya bağlanan bez.
  • Kulak içine sokulan şey.
  • Yarık ve delik tıkamada kullanılan tıkaç.

evrak

  • (Çoğulu: Vuruk) Sivri ve uzun dişli.
  • Yüzü renkli güvercin.
  • Siyahı beyazına galip olan at ve deve. (Müe: Vürka)

fahşa

  • Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zina gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda fuhşiyat tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir.

fe'fee

  • Dilini "fe" lâfzına döndürmek.

fecere

  • (Tekili: Facir) Günah işleyenler, günahkârlar, zinakârlar, fâcirler.

fi'l-i mezmum

  • Kötü, fenâ iş. Livâta ve zina.

fücur / fücûr

  • Günah. Zina. Namusları pây-mâl etmek gibi şeytanî iştiha. Dinsiz ve ahlâksızların durumu.
  • Günahkarlık, zina, ahlâka aykırılık.
  • Günah, zina, sapma.

fuhş

  • Edeb ve terbiyeye uymayan hareket.
  • Haddini aşmak. Çirkin, kötü. İş ve sözde taşkınlık. Haram.
  • Çok günah ve çok fena bir fiil olan zina.
  • Edebe aykırı hareket, haram, zina.

fuhuş

  • Zina, haram fiil, günahlı iş.

gem

  • İdare etmek için atın ağzına takılan demir.

habr

  • (Çoğulu: Ehbâr) Alim ve sâlih kimse. Bilgili. Ehl-i ilim.
  • Ferahlık.
  • Nimet, vüs'at.
  • Refah, sürur.
  • Tıb: Dişlerin beyazına ârız olan sarılık.

hadd-i kazf

  • İffetli, temiz olan erkek veya kadına zinâ isnâd etmek (zinâ ettiğini söylemek) sebebiyle verilen cezâ.

hadd-i kazif

  • Nâmuslu bir kadına zina isnad edene karşı verilen şer'î ceza.

hadd-i zina / hadd-i zinâ

  • Zinâ suçu işleyene verilen ceza.
  • Akıllı olan, ergenlik çağına gelen ve konuşabilen müslüman veya müslüman olmayan kadın ve erkeğe, dâr-ül-İslâm'da (İslâm memleketinde), tehdîd edilmeden, arzûlariyle, zinâ yaparken yakalandıklarında verilmesi gereken cezâ.

hadm

  • Birşeyi ağzına koyup, bir lokmada çiğneyip yemek.

hakm

  • Atın ağzına gem vurmak.

hank

  • Muhkem etmek, sağlamlaştırmak.
  • Bir şeyi çiğneyip damağıyla ezmek.
  • Davarın ağzına gem vurmak veya urgan koymak.

harizme

  • Azgın hayvanların ağzına ve ayının dudağının üstüne geçirilen demir halka.

hicame

  • Deve ağzına ısırmasın diye takılan ağızlık.

hıncahınç

  • Ağzına kadar ve tıka basa dolu. Dopdolu. (Bu tabir bir yer veya taşıt için kullanılır.)

hırızma

  • Azgın hayvanların ağzına veya ayının burnuna takılan demir halka.

hurmet-i müsahere / hurmet-i müsâhere

  • Erkeğin herhangi bir kadın ile zinâ etmesi veya herhangi bir yerine unutarak ve yanılarak da olsa şehvetle (lezzet alarak) dokunması hâlinde, o kadının neseb (soy) ile ve süt ile olan anası ve kızları ile; kadının da o erkeğin oğlu ve babası ile evle nmesinin ebedî, sonsuz olarak haram, yasak olması

ibn-üz zina / ibn-üz zinâ

  • Zinâ sonucu meydana gelen çocuk. Piç.

icma' / icmâ'

  • Edille-i şer'iyyenin (din bilgilerinin elde edildiği delîllerin, kaynakların) üçüncüsü. Bir asırda yaşayan müctehid denilen derin âlimlerin bir mes'elenin hükmünde birleşmeleri, ictihadlarının birbirine uygun olması.
  • Beş vakit namazın farz oluşu, zinânın haram oluşu gibi ictihâd lâzı

iğfal / iğfâl / اغفال

  • Aldatma, kandırma. (Arapça)
  • Irza geçme. (Arapça)
  • İğfâl edilmek: (Arapça)
  • Aldatılmak, kandırılmak. (Arapça)
  • Irzına geçilmek. (Arapça)
  • İğfâl etmek: (Arapça)
  • Aldatmak, kandırmak. (Arapça)
  • Irzına geçmek. (Arapça)

irha-i lisan

  • Ağzına geleni söyleme.

irtica

  • Geri dönmek. Ric'at etmek. Eski hayat tarzına dönmek.

ıtlak-ı lisan

  • Ağzına geleni söylemek. Çok serbest ve kolay konuşmak.

kazf

  • Atmak. İftira atmak. Ehl-i namus bir kadına zina isnad etmek. Buna "kazf-ı muhsenat" da denir.
  • İftira etmek, isnat etmek, kadına zina isnat etmek.
  • Atmak. İffetli (temiz) erkek veya kadına zinâ isnâd etmek.

kazf haddi

  • Muhsan olan erkek veya kadına zînâ isnâd edenlere (iftirâda bulunanlara) verilen sopa cezâsı.

kazf-i muhsanat / kazf-i muhsanât

  • Temiz ve namuslu kadınları zina ile suçlama, iftira etme.

kazif / kâzif

  • Bir kadına zina suçu isnat eden.

kerame

  • İzzet, şeref. Küp ağzına koydukları tabak.

kesm

  • Doldurmak.
  • Ağzına alıp kırmak.

kezm

  • Bir şeyi ağzına alıp ön dişiyle kırmak.
  • Burnun kısa ve yüksek olması.
  • Parmakları kısacık olmak.
  • Atın dudaklarının kaba ve kısa olması.

kezz

  • Boğazına çıkana kadar yemek.
  • Çok yemekten dolayı ağırlaşmak.

küçük günah

  • Fitne çıkarmak, adam öldürmek, zinâ etmek gibi büyük günahlara göre daha küçük sayılan günahlar, yasaklar, mekrûhlar.

lafzi mu'cize / lâfzî mu'cize

  • Kur'ân'ın lâfzına ait mu'cize; Kur'ân'ın yazı ve hat san'atıyla yazılırken farkında olmayarak "Allah" lâfızlarının alt alta gelmesi şeklinde görünen Kur'ân mu'cizesi.

lakit / lakît

  • Geçim sıkıntısı veya nâmus korkusu (zinâ ithamlarından kaçınmak) için terkedilmiş, bir yere bırakılmış çocuk.

lebaleb / lebâleb / لبالب

  • Ağzına kadar dopdolu.
  • Ağızdan ağıza.
  • Ağzına kadar dolu. (Farsça)

ledüd

  • (Çoğulu: Elidde) Hastanın ağzına dökülen ilâç.
  • Çok husumet, şiddetli düşmanlık.

leyy

  • Def'etmek, kovmak.
  • Harcamak, sarfetmek.
  • İlaç yapmak.
  • Aciz olmak.
  • Bir nesneyi dürüp boğazına tıkmak.

lian / liân

  • Lânetleşmek, erkeğin zevcesini (hanımını) zinâ etmekle suçlaması veya bu çocuk benden değildir demesi hâlinde dört şâhid getiremezse, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çağrılarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmedeki bildirildiği şekilde) kar şılıklı yemîn etmeleri ve lânetleşmeleri. Buna mu

likam

  • Hayvanın ağzına takılan gem. Dizgin. (Farsça)

lıks

  • Boğazına düşkün, obur.
  • Lokma sezdiği yere can atan kimse.

lühve

  • (Çoğulu: Lühâ-Lühât) Değirmencinin, eliyle değirmenin ağzına döktüğü tane. (Daha çok hediye, atâ ve hibe mânasına kullanılmıştır.)

malamal / mâlâmâl

  • Çok dolu, lebâleb, ağzına kadar dolu.
  • Ağzına kadar dolu, dopdolu.

menbuz

  • Piç. Veled-i zinâ.
  • Hemen doğmasını müteakib bir yere atılmış çocuk.

metuh

  • Devamlı suyu çekilen işlek kuyu.
  • Suyu ağzına yakın olan kuyu.

mezr

  • (Mezra) Zarif adam.
  • Bir kimseye düşmanlık etmek.
  • Parmakla çimdiklemek.
  • Su kırbasını tamamen doldurmak.
  • Tadını anlamak için biraz ağzına almak, içmek.

mubikat-ı seb'a

  • İnsanı felâkete götüren yedi kebâir, yedi büyük günah: Katil, zinâ, şarab içmek, ukuk-ı vâlideyn (yâni; sılâ-yı rahmi terk), kumar oynamak, yalan şâhidliği, dine zarar verecek bid'alara tarafdarlık.

mülaane / mülâane

  • Zevcesini (eşini) zinâ ile suçlayan erkeğin dört şâhit getirememesi hâlinde, zevcenin isteği üzerine eşlerin hâkim huzûruna çıkarak usûlüne uygun (âyet-i kerîmelerde bildirilen ifâdelerle) karşılıklı yemin etmeleri ve lânetleşmeleri.

münazat

  • Zina edişmek.

müntakimane / müntakimâne

  • İntikam almak tarzına.

müsafeha

  • Zinâ etmek.

musalli / musallî

  • Namaz kılan, beş vakit namazına devâm eden.

mütefevvih

  • Dil uzatan.
  • Söyleyen, ağzına alan.

mütekayhık

  • Diline ne gelirse söyleyen. Ağzına geleni konuşan.

necm

  • (Necim) Yıldız, ahter, kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Ülker, onbir yıldızdır. Altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir.
  • Belirli olan vakit. (Araplar, vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi)
  • Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat.
  • Belirli vakitte yapılan vazi

raa'

  • Boğazına hizmet eden adi insan.

recm

  • Taşlama; muhsan (evli) olup, zinâ eden kadın ve erkeği taşlayarak öldürme.

remaze

  • Oturak yeri.
  • Zina eden kadın.

sala-han / salâ-han

  • Minarede cuma veya cenaze namazına davet için salâvat okuyan kimse. (Farsça)
  • Meydan okuyan kişi. (Farsça)

şebam

  • Anasını emmesin diye kuzu ve oğlak ağzına takılan ağaç ağızlık.
  • Araptan bir kabile.

seradan süreyya'ya kadar / serâdan süreyya'ya kadar

  • Yerden Ülker yıldızına kadar (Birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir).

seradan süreyyaya / serâdan süreyyaya

  • Yerden Ülker yıldızına kadar; birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenen bir ifadedir.

seradan süreyyaya kadar / serâdan süreyyaya kadar

  • Yerden Ülker yıldızına kadar (Birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir).

serşar / serşâr / سرشار

  • Ağzına kadar dolu. Dökülecek derecede dolu. (Farsça)
  • İleri giden, sınırı aşan. (Farsça)
  • Dolu, ağzına kadar dolu. (Farsça)

şicab

  • Divit kapağı.
  • Her nesnenin ağzına, yarığına ve gedik yerine koyup tıkadıkları nesne.

sifah

  • Zina.

şikemperver

  • Yemek tiryakisi, boğazına düşkün. (Farsça)
  • Boğazına düşkün.

tahmim

  • Zina eden kimseyi ziftleyip, dövüp, yüzüne kara vurup, ters olarak eşeğe bindirip gezdirmek.

te'tee

  • Söylerken dilini, "tâ" lâfzına döndürmek.

tecmi'

  • Bir yere toplamak,
  • Cuma namazına gelmek.

tefdim

  • İbrik ağzına süzgeç koymak.

teleffüm

  • Yüzüne ve ağzına yaşmak bağlamak.

teşrik tekbiri / teşrik tekbîri

  • Arefe günü yâni Kurban bayramından önceki gün, sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit her farz namazdan sonra getirilen tekbîr; "Allahü ekber, Allahü ekber, lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lill ahil-hamd" sözleri.

teşrik tekbirleri

  • Zilhiccenin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramının arefe günü, sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar olan, her farz namazın selâmından sonraki alınan tekbirler.

tezniye

  • Zinaya mensup etmek.

tufahe

  • Çömlek.
  • Her ne olursa olsun ağzına alan köpek.
  • Her nesnenin üzerine gelen.

tuvt

  • Lüle ağzına takılan pamuk parçası.
  • Pamuk.
  • Uzun.

zani / zanî / zâni

  • Zina eden. Meşru olmayan nikâhsız cinsî münasebette bulunan.
  • Zina eden, çiftleşen.
  • Zina eden erkek.

zaniye / zâniye

  • Zina eden kadın.

zend

  • (Çoğulu: Zinâd-Eznüd-Eznâd) Kolun bilekte olan mafsalı.
  • Çakmak taşı ve demiri.

zevani

  • (Tekili: Zâniye) Zâniyeler. Zina yapan kadınlar.

zevk

  • Mânevî âlemlerde iman hakikatlerinin hazzına erişme.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın