azamet-i kibriya / azamet-i kibriyâ

• Zâtının büyüklüğü ve sıfatlarının sınırsız oluşu.

cemal-i zat / cemâl-i zât

• Allah'ın Zâtının güzelliği.

cilve-i zatiye / cilve-i zâtiye

• Zâtının, aynının görüntüsü, yansıması.

ehadiyet-i zat-ı ilahiye / ehadiyet-i zât-ı ilâhiye

• Allah'ın Zâtının birliği.

kemal-i zatı / kemâl-i zâtı

• Zâtının mükemmelliği.

kemal-i zati / kemâl-i zâtî

• Allah'ın zâtının mükemmelliği, kusursuzluğu.

kıyam-ı binefsihi / kıyam-ı binefsihî

• (Kıyâm-ı bizâtihî) : Fık: Varlığı, durması kendi zâtı ile olmak mânasında bir sıfat-ı İlâhîdir. Şöyle ki: Hak Teâlâ'nın ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zâtı ile kaimdir. Kendi varlığı, kendi hüviyetinin, kendi mukaddes zâtının muktezasıdır. Aslâ başkasının değildir. Bunun için, Allah Teâlâ'ya "Vâc

lazime-i zaruriye-i zatiye / lâzime-i zaruriye-i zâtiye

• Zâtının ayrılmaz ve zorunlu gerekliliği.

lazime-i zati / lâzime-i zâtî

• Kendi zâtının gereği.

mahiyet-i zatiye / mahiyet-i zâtiye

• Zâtının niteliği, özelliği.

mucib-i bizzat

• İster istemez kendisi işi yapmaya mecbur olan. Serbest ve istediği gibi hareket edemeyen. (Meselâ: Güneş ışığının, güneşin kendi zâtının zaruri neticesi olması gibi.)

tecelli / tecellî

• Görünme. Kalbde Allahü teâlânın zâtının ve isimlerinin zuhûru.

tecelli-i zat / tecellî-i zât

• Allah'ın zâtının tecelli etmesi ve görünmesi.

tenezzüh-ü zati / tenezzüh-ü zâtî / تَنَزُّهُ ذَاتِي

• Zata mahsus tenezzüh. Yani zatının bütün noksan sıfatlardan, kusurlardan temiz ve uzak oluşu.

• (Allah'ın) Zatının her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olması.

turra-i vahdaniyet / turra-i vahdâniyet

• Allah'ın Zâtının birliğini ve tekliğini gösteren mühür.