Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
zare
ifadesini içeren
28
kelime bulundu...
ahkam-ı adliye / ahkâm-ı adliye
Adaletle alâkalı hükümler, emirler.
Adliye nezaretinin eski ismi.
cihan-nüma
Dünyayı gösteren harita veya coğrafya.
(Farsça)
Çatının üzerinde her tarafa nezareti olan açık taraça.
(Farsça)
Meşhur Türk Âlimi Kâtib Çelebi'nin 1654 (Hicri: 1065) tarihinde çizdiği Asya Kıt'asının haritası.
(Farsça)
divan-ı deavi nezareti / divan-ı deâvî nezareti
Çavuşbaşılığın kaldırıldığı 1836 (Hi: 1252) tarihinde bunun yerine kurulan daire. Fakat 1870 (Hi: 1287) tarihinde Adliye Nezareti'nin teşekkülü üzerine kaldırılmıştır.
evkaf-ı mazbute
İdaresi Evkaf Nezareti'ne ait olan vakıflar.
gazr
(Gazâre) (Çoğulu: Gazâyir) Men etmek, engel olmak.
Hapsetmek.
Geçim kolaylığı, maişet genişliği.
Büyük çanak.
harbiye / حربيه
Harp okulu.
(Arapça)
Harbiyeli:
Harp Okulu öğrencisi.
(Arapça)
Harbiye nezareti:
Savunma bakanlığı.
(Arapça)
hayzeran
Halk dilinde hezâren denilen bir cins sıcak iklim kamışı ki, sandalye vs. yapımında kullanılır.
hendese-i mülkiye mektebi
Osmanlı İmparatorluğu devrinde mühendis yetiştirmek gayesiyle açılan mekteb. XIX. yy. sonlarına kadar memlekette belediye ve mimarî işlerde vazife alacak mühendis bulunmuyordu. Nafia Nezareti bu ihtiyacı nazar-ı itibara alarak bir mühendis mektebi kurulmasının lüzumlu olduğunu ileri sürünce, padişah
hilafet / hilâfet
Halîfelik, emirlik, imâmlık (devlet reisliği).
Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra bütün müslümanlara imâmlık ederek İslâmiyet'in emirlerinin tatbik edilmesine nezâret edip, İslâmiyet'e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdâhaleye cevap vermek vazîfesi.
İnsanları
imam
Öne geçmek.
Önde ve ileride olan. Delil ve rehber.
Cemaate namaz kıldıran.
İçtihad sahibi zat. Mezheb sahibi olan.
Bir mahallenin lüzumlu işlerine ve içtimaî vazifelerine nezaret eden.
Müslümanların imamı olan halife ve askerlerin başı. Sultan. Hâkim.
imamet-i kübra / imâmet-i kübrâ
Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vekâleten bütün müslümanlara imamlık ederek İslâmiyet'in emirlerinin tatbik edilmesine nezâret edip, İslâmiyet'e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdâhaleye (saldırı ve sataşmaya) cevap vermek vazîfes i, hilâfet.
kavvam
Nezaret ve muhafaza eden kimse. İşlerin mes'uliyetini üzerine alıp iyi idare eden.
maarif
Maarif nezareti:
Millî eğitim bakanlığı.
melek-ül bihar
Denizlere nezaret eden melek.
melek-ül cibal / melek-ül cibâl
Dağlara nezâret eden melek.
nafıa / nâfıa / نافعه
Bayındırlık işleri.
(Arapça)
Nâfıa müdüriyeti:
Bayındırlık müdürlüğü.
(Arapça)
Nâfıa nâzırı:
Bayındırlık bakanı.
(Arapça)
Nâfıa nezareti:
Bayındırlık bakanlığı.
(Arapça)
Nâfıa vekâleti:
(Arapça)
nazar
(Nazaret) Altın.
Tazelik.
nazır / nâzır / ناظر
(Çoğulu: Nüzzâr) Nazar eden, bakan.
Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur. Bir işin idaresine memur reis.
Kabine azalarından herbiri. Nâzır. Vekil. Bakan.
Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayi
Bakan.
(Arapça)
Nezaret eden.
(Arapça)
nazıra
Nazar eden, nezaret eden, bakan.
Göz.
nekabet
Muayyen zümrelerin başları.
Bir topluluğun vaziyetlerine nezâret etmek, kontrol.
nezzare
Seyirci, seyreden, bakan. Nezaret eden, müfettiş, mürakabe ve kontrol eden. Vekillik eden.
ra'd
Gök gürültüsü.
Bulutları sevk ve nezaret ile vazifeli bir melek adı.
Tehdit etmek, korkutmak. (Terennümat-ı hava, na'rât-ı ra'diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikata bir mecaz... Lemeat'tan)
şehbender
Ticaret nezaretinin teşekkülünden evvel ticaret işlerine bakmak ve tüccarlar arasındaki ihtilâfları halletmekle vazifelendirilen memurun ünvanı idi.
staj
Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma.
(Fransızca)
sürü
Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri. Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi.
vekalet / vekâlet
Vekillik. Birisinin nâmına iş görme. Kendi nâmına hareket etme salâhiyetini başkasına verme. Nezâret, bakanlık.
Vekilin vazife gördüğü bina.
vezaret
(Vizaret) Vezirlik. Başvekillik.
zabtiye
Bk. zabtiyye
Zabtiye nâzırı:
Emniyet genel müdürü.
Zabtiye nezâreti:
Emniyet genel müdürlüğü.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
lihye-i saadet
seyr-i enfüsi
şahsiyet-i beşeriye
MÜSADE
arazi-i haraciyye
Muhzin
lübbi
beyr
Düsturî
zevata
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
zare
tohum
Dag
aybe
Ebri
ş anlamlı
Zemahşer
Tul
leyhi
Sevgili