Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
yoldan
ifadesini içeren
104
kelime bulundu...
ahzab-ı dalalet / ahzâb-ı dalâlet
Hak yoldan sapan gruplar.
asef
(Asf) Büyük kadeh.
Bir şeyi almak.
Yoldan çıkmak. Zulüm eylemek. Körü körüne gitmek.
Birisini istihdâm eylemek. Irgatlık etmek, tarlada işçilik etmek.
Ölüm. (Kamus'tan alınmıştır.)
asr-ı dalalet / asr-ı dalâlet
Hak yoldan sapkınlık asrı.
asr-ı dalalet ve hüsran / asr-ı dalâlet ve hüsran
Hak yoldan sapkınlık ve zarar ve ziyan asrı.
bagi
İsteyen.
Zâlim.
İsyan etmiş. Asi. Yoldan sapmış.
Fık: İmâm-ı Adile âsi olan.
baği / bâğî
Azgın, yoldan çıkmış.
dalal / dalâl
Hak yoldan sapkınlık, inançsızlık.
dalalat / dalâlât
Hak yoldan sapkınlıklar, inkârlar.
dalalet / dalâlet
Hak yoldan sapma, sapıklık, azgınlık.
Hak yoldan ayrılma, sapkınlık.
Sapıklık, yoldan çıkma. Peygamber efendimizin ve Eshâbının bildirdiği doğru yoldan ayrılma, sapma.
dalalet fırkaları / dalâlet fırkaları
Sapkın gruplar, doğru yoldan ayrılan topluluklar.
dalalet-alud / dalâlet-âlûd
Hak yoldan sapmış, sapkınlık bulaşmış.
dalalet-i azime / dalâlet-i azîme
Çok büyük sapıklık, yoldan çıkma.
dall / dâll
Hak yoldan sapan.
dall u mudılle / dâll u mudılle
Doğru yoldan çıkanlar ve çıkaranlar, sapanlar ve saptıranlar.
dalle / dâlle / ضاله
Sapık, yoldan çıkmış.
(Arapça)
dallin / dâllin / dâllîn
Doğru yoldan sapmış olanlar, azgınlar.
Hak yoldan sapanlar.
ehl-i dalal / ehl-i dalâl
Sapıtanlar, yoldan çıkanlar.
ehl-i dalalet / ehl-i dalâlet
Doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler.
ehl-i dalalet ve bid'a / ehl-i dalâlet ve bid'a
Dinin aslında olmadığı halde, sonradan çıkarılan zararlı âdet ve uygulamaları dine mal etmeye çalışan, doğru ve hak yoldan sapmış olanlar.
ehl-i dalalet ve gaflet / ehl-i dalâlet ve gaflet
Doğru ve hak yoldan sapmış ve gaflete dalmış kimseler.
ehl-i dalalet ve ilhad / ehl-i dalâlet ve ilhad
Doğru ve hak yoldan sapan, insanları da saptırmaya çalışan sapık kimseler.
ehl-i dalalet ve isyan / ehl-i dalâlet ve isyan
Hak yoldan sapan ve Allah'a isyan edenler.
ehl-i dalalet ve sefahet / ehl-i dalâlet ve sefahet
Doğru ve hak yoldan sapmış ve yasak zevk ve eğlenceye düşkün kimseler.
ehl-i dalalet ve tuğyan / ehl-i dalâlet ve tuğyân
Doğru yoldan sapmış olanlar ve azgınlıkta ileri gidenler.
ehl-i gaflet ve dalalet / ehl-i gaflet ve dalâlet
Âhirete ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız ve hak yoldan sapmış kimseler.
ehl-i hak ve zekavet / ehl-i hak ve zekâvet
Doğru yoldan olan ve çabuk anlayıp kavrayan zekî kimseler.
ehl-i idlal / ehl-i idlâl
Yoldan çıkaranlar, saptıranlar.
ehl-i inkar ve dalalet / ehl-i inkâr ve dalâlet
Hak yoldan sapmış, inançsız kimseler.
ehl-i küfür ve dalalet / ehl-i küfür ve dalâlet
İnkârcılar, hak yoldan ayrılanlar.
ehl-i nifak ve dalalet / ehl-i nifak ve dalâlet
Hak yoldan sapan ve iki yüzlülük yapanlar.
ehl-i sefahet ve dalalet / ehl-i sefahet ve dalâlet
Yasak eğlence, zevklere düşkün olan, doğru ve hak yoldan sapan, sapık kimseler.
ehl-i şirk ve dalalet / ehl-i şirk ve dalâlet
Allah'a ortak koşanlar ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler.
enva-ı dalalet / envâ-ı dalâlet
Hak yoldan sapma türleri.
fırak-ı dalle / fırak-ı dâlle
Hak yoldan ayrılmış, sapkın gruplar.
firak-ı dalle / firak-ı dâlle
Hak yoldan ayrılmış gruplar.
fırka-i dalle / fırka-i dâlle
Hak yoldan sapan fırka.
Âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere kendi görüş ve akıllarına göre mânâ vererek, doğru yoldan ayrılıp dalâlete (yanlış ve bozuk yollara) sapmış fırkalardan her biri.
fısk
Haddini tecavüz. Günah. Haktan ayrılmak.
Fık: Allah'ın emirlerini terk ve O'na isyan etmek ve doğru yoldan sapıp çıkmak. Böyle olanlara şeriat dilinde "fâsık" denir.
gava
Yoldan çıkmış. Yolunu şaşırmış. Azgın.
gavayet
Dalâlete düşme, hak yoldan sapma.
Azgınlık.
gavi / gavî
(A, uzun okunur) Çok azgın. Çok sapkın. Yoldan şaşıp azıtan zâlim.
gavun
(Tekili: Gavi) Azgınlar, azmışlar, doğru yoldan çıkıp dalâlete düşmüş olanlar.
gümrah / gümrâh / كُمْرَاهْ / گمراه
Yolunu şaşırmış. Doğru yoldan sapmış.
(Farsça)
Bol, gür.
(Farsça)
Yolunu kaybetmiş, yoldan çıkmış.
Yoldan çıkmış.
(Farsça)
gümrahi / gümrahî
Sapıtma, doğru yoldan çıkmış olma.
(Farsça)
hasaret
Hasar. Alış-verişte zarar, ziyan. Yoldan sapmak. Sapıtmak. Dalâlete düşmek.
hatır-ı rahmani / hâtır-ı rahmânî
Gafletten uyanmak, kötü yoldan doğru yola kavuşmaya dâir Allahü teâlâ tarafından kalbe gelen düşünce. Buna hak hâtır (doğru düşünce) denir.
hayde
Meyletmek, yönelmek, eğilmek.
Hakdan ve doğru yoldan ayrılmak.
hayesan
Doğru yoldan dönmek, udul etmek.
Nefret etmek.
hays
Darlık.
Udûl etmek, doğru yoldan çıkmak.
hidayet
Doğruluk. İslâmlık. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak.
hükema-yı dalle / hükemâ-yı dâlle
Hak yoldan sapmış felsefeciler.
i'tisaf
Zulüm ve haksızlık etmek. Doğru yoldan ayrılmak. Haksızlık.
Haksızlık, zulüm, doğru yoldan ayrılma.
ictiyal
Doğru yoldan döndürme.
idlal / idlâl
Hak yoldan çıkarma, saptırma.
idlal etme / idlâl etme
Hak yoldan çıkarma, saptırma.
idlaliyyat / idlâliyyât
İnsanı doğru yoldan saptıracak fikirler, azdıracak mevzular. Kur'ânla muaraza eden safsata ve bâtıl felsefi nazariyeler.
iğfal / iğfâl
Aldatma, doğru yoldan saptırma. Hakkı unutturma.
ilhad / ilhâd
Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş olan, müctehid âlimlerin söz birliği ile bildirdikleri ve müslümanlar arasında yayılan îmân bilgilerine uymamak, doğru yoldan ayrılmak küfre (îmânsızlığa) sebeb olan inanış.
ima-i gaybi / imâ-i gaybî
Gaybî yoldan dolaylı olarak bir hadiseye işaret etme.
in'idal
(Udul. den) Doğru yoldan çıkma, sapma, dalâlete düşme.
ingıva
Dalâlete düşme, sapıtma, yoldan çıkma.
inhiraf / inhirâf
Doğru yoldan sapma.
Dönme.
Bozulma. Değişme.
Kırıklık.
Tecvidde: Harf okunduğu zaman o harfde, dil ucuna veya dil arkasına doğru bir meyli bulunmasına denir. İnhirâf sıfatının harfleri Lâm ve Ra harfleridir. Bunlara Münharif denir.
Doğru yoldan sapma, dönme.
Doğru yoldan sapma.
ızlal / ızlâl / اضلال
Yoldan çıkarma.
(Arapça)
kanif / kânif
Udul eden, dönen, yoldan çıkan.
kudum
Uzak ve uzun bir yoldan gelmek.
Ayak basmak.
İleri geçmek. İlerilik.
Uzak bir yerden, uzun bir yoldan gelme.
Ayak basma.Teşrif etme.
kudumiyye
Uzak yoldan gelen bir büyük zâta, oranın halkı tarafından takdim edilen hediye.
Edb: Böyle bir vaziyetten dolayı yazılan kaside.
kutu'
Sudan veya bir yoldan geçme.
(Kuşlar) göç etme.
(Tekili: Kat') Kesintiler.
maglata-i şeytaniye
İnsanları aldatmak ve yoldan çıkarmak için söylenen karıştırıcı sözler. Şeytanın insan kalbine vesvese vermesi.
marre / mârre
Fık: Herkesin gittiği umumi yoldan yürüyen.
mevc-i tufan-ı dalalet / mevc-i tûfân-ı dalâlet
Hak yoldan sapkınlık, inançsızlık tufanının dalgası.
mu'tesif
(Asf. dan) Zulüm yapan. Doğru yoldan ve adaletten ayrılıp haksızlık yapan.
mücessime
Kur'ân-ı kerîmdeki müteşâbih (mânâsı kapalı) âyetleri, zâhir (görünen)mânâsına göre açıklayıp, Allahü teâlânın el ve yüz gibi organlarının bulunduğunu, dolayısıyla madde ve cisim olduğunu iddiâ ederek doğru yoldan ayrılan bozuk fırka. Bu fırkaya müşe bbihe de denir.
müdessi / müdessî
Baştan çıkartan. Doğru yoldan saptıran.
mudıll
Dalâlete düşüren, doğru yoldan çıkarıp, eğri yola saptıran mânâsına, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından, güzel isimlerinden.
mudill
İdlâl edici, yoldan çıkaran, eğri yola teşvik edici.
Hak yoldan sapmış ve sapıtan, sapkın kimseler.
mudille
(Dalâlet. den) Baştan çıkaran, azdıran, doğru yoldan saptıran.
mugavele
Bir kimseyi azdırıp yoldan çıkarmak.
Helâk etmek.
mülahid
Hak bir yoldan, hak bir mezhebden sapma.
mün'adil
(Adul. dan) Doğru yoldan sapan. Cayan.
münharif
(Harf. den) İnhiraf eden, yoldan çıkmış. Eğilmiş, çarpık. Usulünden çıkmış, sağlam olmayan.
Tecviddeki mânâsı için "İnhirâf"a bakınız.
Geo: Dört kenarlı, fakat hiçbir kenarı birbirine müsâvi ve müvâzi (eşit ve paralel) olmayan şekil. Sadece iki kenarı birbirine müvâzi (parale
Yoldan çıkmış, çarpık.
müsafir
Seferde ve muharebede olan. Yola çıkmış olan, yolcu. Yoldan gelen, başkasının evine gelmiş olan.
Fık: Onsekiz fersahtan uzak olan yerlere giden.
müteassif
Doğru yoldan sapan.
müteassife
Hak yoldan sapan.
naşıt
Büyük yoldan ayrılan küçük yol.
Vahşi sığır. Bir burçtan başka burca varan yıldız.
Neşeli ve şen adam.
nazar-ı dalalet / nazar-ı dalâlet
Hak yoldan sapmış, inançsızlık bakışı.
nazar-ı gaflet ve dalalet / nazar-ı gaflet ve dalâlet
İman hakikatlerine karşı duyarsız davranan ve hak yoldan sapanların bakışı.
nübüvvet yolu
Tasavvufta insanları Allahü teâlânın sevgisine, rızâsına kavuşturan iki yoldan birincisi ve en üstünü. Velî bir zâtın sohbetinde yetiştikten sonra arada sebeb ve vâsıta olmadan feyzin, kalb bilgilerinin asıl'dan yâni Resûlullah efendimizden alındığı yol. Allahü teâlânın rızâsına kavuşturan ikinci yo
revafıd / revâfıd
Râfizîler. Hazret-i Ali'yi sevmekte taşkınlık ederek diğer Eshâb-ı kirâmı (Peygamber efendimizin arkadaşlarını) kötüleyenler. Doğru yoldan sapanlar.
sapık
Doğru yoldan ayrılan, îtikâdında (îmân bilgilerinde) ve ibâdetleri yapmasında veya yaşayışında Ehl-i sünnet vel-cemâat mezhebinden (Peygamber efendimizin ve Eshâbının yolundan) ayrılan, yanlış yollara sapan kimse.
sayfufet
Udûl etmek. Yoldan çıkmak, vazgeçmek.
sebeb-i dalalet / sebeb-i dalâlet
Doğru yoldan sapıtma sebebi.
taassüf
Sapmak, doğru yoldan çıkmak.
tadlil
Doğru yoldan sapıtmak.
Azdırmak, ayartmak. Günah işletmek. Dalâlete saptırmak.
Doğru yoldan çıktığına hükmetme, dalâlette görme.
tagviye
Azdırıp yoldan saptırma, baştan çıkarma.
tarik-i hidayet / tarîk-i hidayet
Hakkı hak, batılı da batıl olarak görüp, doğru olanı yapma, sapıklıktan ve batıl yoldan uzaklaşma yolu.
tarik-i müteassife
Doğru yoldan sapanların yolu; çorak dengesiz ve zalimane yol.
teassüf
Müstakim yoldan çıkmak. İ'tisaf.
tecribe
Deneme, sınama, bilgi edinmeyi sağlayan üç yoldan biri.
tezavür
(Çoğulu: Tezâvürat) Birbirini ziyâret etme, gidip görme.
Vazgeçme, yoldan çıkma, udul etmek.
Eğilip meyletme.
tugat
(Tekili: Tâgi) Tâgiler. Azmış ve hak yoldan sapmış olanlar.
udlul
Doğru yoldan sapma. İslâmiyetten ayrılma, sapıtma.
udul / udûl
Yoldan çıkma, dönme, sapma.
Vazgeçme.
(Tekili: Âdil) Âdiller, âdil olanlar.
Doğru yoldan ayrılma, yoldan çıkma, sapma.
Yoldan çıkma, sapma.
ulema-i su / ulemâ-i sû
Kötü âlimler; insanları doğru yoldan saptıran, ilmini dünyâ kazancına, mala ve mevkîye kavuşmaya vâsıta eden din adamları.
vaziyet-i dalaletkarane / vaziyet-i dalâletkârâne
Hak yoldan sapma hâli durumu.
yetmiş iki fırka
Ehl-i sünnet yolundan (Peygamber efendimizin ve Eshâb-ı kirâmın bildirdiği doğru yoldan) ayrılan ve Cehennem'e gidecekleri hadîs-i şerîfte bildirilen bozuk fırkalar. Bunlara bid'at ehli veya dalâlet fırkaları da denir.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tefekküh
beladir
sâdır
Şumar
perdekar
Andelib
Ref-i
mebde
leyle-i berat
tica
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
yoldan
ahval
Çeviri
tasarımcı
Bukuk
anl
Levh
ARSA
nari
Nehir