ahdan

• (Tekili: Hıdn) Dostlar, yoldaşlar.

hem-derd

• Dert yoldaşı, dert arkadaşı. Aynı dert ve kedere düçar olanların beheri. (Farsça)

hem-pa

• Ayakdaş. Arkadaş. Yoldaş. (Farsça)

hem-rah

• (Çoğulu: Hem-râhân) Yol arkadaşı, yoldaş. (Farsça)

hem-rev

• Yol arkadaşı, beraber giden, yoldaş. (Farsça)

hemrah / hemrâh / همراه

• Yoldaş, yol arkadaşı. (Farsça)

hemsefer / همسفر

• Yoldaş. (Farsça - Arapça)

hıbb

• Muhabbet.
• Habib. Yoldaş.

iclab

• Cem'etmek, toplamak.
• Yoldaşlık etmek.
• Ardından çağırmak.
• "Gitsin" diye haykırmak.

ıshab

• Yoldaşlık yapmak.

ka'beri / ka'berî

• Ailesine, arkadaşına, yoldaşına, kabilesine ve halkına katılık eden, kötü ahlâklı kişi.

munise

• Hayat yoldaşı. Can yoldaşı.

müradif

• Diğer bir kelime ile mânâsı bir, eş ve aynı olan.
• Refik, yoldaş.

mürafaka

• Yoldaşlık.

murafık

• Refakat eden, beraber bulunan, yoldaş, arkadaş.

padaş

• (Çoğulu: Padaşân) Mükâfat, ecr. (Farsça)
• Yoldaş. Yol arkadaşı. (Farsça)

refik / رفيق

• Ortak, arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş.

• Arkadaş, yoldaş. (Arapça)

rüfka

• (Çoğulu: Rifâk) Yoldaş olan, aynı fikirde olan cemaat.

sahıb

• Yoldaş, yol arkadaşı.
• Gözcü. (Çoğulu: Sıhab-suhban)

te'z

• Yara.
• Cenk edip döğüşürken birbirine yakın olup yoldaşını gözetmek.

temettu'

• (Çoğulu: Temettuât) Kazanma, kâr etme.
• Kâr, fayda, menfaat.
• Toplamak, cem'etmek.
• Mühlet vermek.
• Yoldaş olmak.

yoldaş-ı hüşdar

• Akıllı, uyanık yoldaş.

yoldaş-ı hüşyar

• Uyanık yoldaş.

zafire

• Yar, yoldaş.
• Kavim. Kabile.