Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
yiri
ifadesini içeren
60
kelime bulundu...
alamet-i farika / alâmet-i farika / alâmet-i fârika
Bir şeyi diğerinden ayırıcı işaret. Belirgin özellik.
Ayırıcı işaret. Damga.
arazi-i emiriyye-i mevkufe / arâzi-i emiriyye-i mevkufe
Huk: Sadece hazine menfaatleri veya tasarruf hakları veyahut ikisi de bir hayır cemiyetine ayırılan miri arazi.
bain / bâin
Ayırıcı. Talâk-ı bâin.
Tasavvuf'ta bir terim. İnsanlardan uzak olan.
bayin / bâyin
(Beyn. den) Aralayıcı. Ayıran. Ayırıcı.
Aralayıcı, ayıran, ayırıcı özellik.
Aralayıcı, ayırıcı.
berkeşide
Kınından çıkarılmış, sıyırılmış, çıkarılmış.
(Farsça)
Mc: İlerletilmiş, çekilip meydana getirilmiş.
(Farsça)
bilatefrik / bilâtefrik / بلاتفریق
Hiçbir ayırım gözetmeksizin.
(Arapça)
ehl-i tasavvuf
Tasavvuf ehli; kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimseler.
eşrem
Burnu yirik.
Üst dudağı yarık olan.
farika / fârika
Ayırıcı özellik; birbirine benzememe özelliği.
Ayırıcı özellik.
farıka / fârıka / فارقه
Ayırıcı.
(Arapça)
feşc
Ayağını ayırıp apışmak.
firşat
Genişlik, vüs'at.
İki ayağının arasını ayırıp genişletmek.
hakem
İki tarafın, hükmüne rızâ göstermek için seçtikleri kimse. Haklı ile haksızın ayrılmasında aracılık eden kimse.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından; hükmedici, hak ile bâtılı ayırıcı.
hakim / hâkim
Haklı ve haksızı ayırıp, hak ve adâlet üzere hükmeden, karar veren.
Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden, Allah (C.C.)
Memleketi idare eden.
Mahkeme reisi. (Hâkim-i Hakikî, Hâkim-i Ezelî, Hâkim-i Mutlak, Hâkim-i Zülcelâl, Hâkim-i Lemyezel... gibi isimlerle, Cenab-ı Hakk'a âit ol
hassa-i farika
Ayırıcı özellik. Vasf-ı fârık. Bir şeyi diğerinden ayıran hususiyet.
hassa-i mümeyyize
Ayırıcı vasıf, belirgin özellik.
hatt-ı fasıl / hatt-ı fâsıl
Ayırıcı çizgi, fasledici çizgi.
havbet
(Havb) Açlık, hâcet, meskenet.
Çayırı, otlağı olmayan kır yer.
ictisas
Hayvanın, ağzı ile çayırı araştırarak otlaması.
ifhac
Davarın ayaklarını ayırıp sağmak.
iltimasgerde
İltimas edilen, kayırılan.
(Farsça)
imtiyaz-ı mutlak
Varlıklar arasında tam ve kusursuz ayırımın olması.
infal
Ganimetten mal ayırıp verme.
insilah / insilâh
Soyulma, sıyırılma.
intihab
Seçmek. Ayırıp beğenmek. İhtiyar ve âmâde eylemek.
Bir şey yerinden çıkmak.
islal
(Sell. den) Kılıcı sıyırıp çıkarma.
Verem etme, verem uğratma.
ism-i adl ve hakem
Allah'ın haklıyı haksızdan ayırıp her hakkı yerine getirdiğini ve herbir şey hakkında adaletle küllî hüküm verdiğini bildiren isimleri.
istifraz
Ayırıp tefrik etme.
istilal
Sıyırıp çıkarma. Sıyrılıp çıkarılma.
istilal-i seyf
Kılıcı kınından sıyırıp çıkarma.
izhar
Açığa vurma. Meydana çıkarma.
Göstermek. Zâhir ve âşikâre ettirmek.
Yalandan gösteriş.
Tecvidde, iki harfin arasını birbirinden ayırıp açarak ihfâsız, idgamsız olarak okumaya denir. Bu sıfatın harfleri Huruf-ı halk denilen harflerdir.
kadi / kadî
Hâkim. Peygamber (A.S.M.) nâmına suçluyu ve suçsuzu ayırıp şeriatla hükmeden hâkim.
Kaza eden.
kitab-ı mübin / kitâb-ı mübîn / كِتَابِ مُبِينْ
İyiyi kötüden ayırıp açıklayan kitab, Ku'rân.
kuss ibn-i saide
İslâmiyetten önce Arabistan'da yaşamış İyâd Kabilesinin ileri gelenlerinden, mühim hakikatlı bir şâirdir. Cârud gibi hakperesttir. Henüz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm genç iken Suk-ı Ukaz panayırındaki hitabeti ile meşhurdur. Hitabesinde bir Hak Peygamber geleceğini ve onun en güzel bir d
lahb
Sür'atle gitmek.
Eti kemikten ayırıp soymak.
mefruz / mefrûz / مفروز
Ayırılmış.
(Arapça)
mi'zal
(Çoğulu: Meâzil) Zayıf ahmak adam.
Silâhsız kimse.
Davarını halktan ayırıp uzak yerlerde otlatan kimse.
müferrik
(Fark. dan) Ayıran, tefrik eden, ayırıcı.
müftac
Bevletmek için iki ayağını ayırıp duran deve.
muhassıs
Tahsis edici, ayırıcı, bir tarafa ait kılıcı.
mültemes
(Çoğulu: Mültemesât) (Lems. den) Kayırılan, iltimaslı.
mültemesat / mültemesât
(Tekili: Mültemes) Kayırılanlar, mültemesler, iltimaslılar.
mutasavvıf
Tasavvuf ehli olan, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimse.
neşş
Kaynamak, galeyan.
Her nesnenin yarısı.
Davarın tezce derisini yüzüp etinden ayırıp çıkarmak.
Yirmi dirhem.
Karıştırmak.
nez' edilmek
Ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek.
(Arapça - Türkçe)
retl
(Diş) seyrek olmak.
Bir şeyi okurken her kelimenin arasını ayırıp açıklamak.
sarf
(Çoğulu: Süruf) Harcama, masraf, gider.
Fazl.
Hile.
Men etme. Bir kimseyi yolundan ve işinden ayırıp başka tarafa yöneltme.
Farz.
Gr: Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim şubesi. Kelime bilgisi. K
tahsis / تخصيص
Özgü kılma, ayırma.
(Arapça)
Tahsis edilmek:
Ayırılmak.
(Arapça)
Tahsis etmek:
Ayırmak.
(Arapça)
tahsis edici
Ayırıcı, bir tarafa ait kılıcı.
tarafdari / tarafdarî
Kayırıcılık, taraftarlık.
(Farsça)
tasavvuf
Kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp Allah (C.C.) sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak.
tefrik / tefrîk / تفریق
Ayırma, ayırdetme.
(Arapça)
Tefrîk edilmek:
Ayırılmak, ayırt edilmek.
(Arapça)
Tefrîk etmek:
Ayırmak, ayırt etmek.
(Arapça)
Tefrîk olunmak:
Ayrılmak.
(Arapça)
tefrik edici
Ayırıcı.
teslil
(Sell. den) Sıyırıp çekme.
Verem etme.
tevzi'
Dağıtmak. Herkesin hisselerini ayırıp vermek. Pay ederek dağıtmak.
üksum
Çimenlik yer. Çayırı bol ve güzel olan bahçe.
ükule
Sürüden ayırıp beslenilen koyun.
vasvas
(Çoğulu: Vesâvis) Perdede göz ayırımı miktarı olan delik.
virat
Zekât vermek korkusundan hile edip bir yere toplanmış koyunlarını ayırıp dağıtmak veya perâkende koyunlarını bir yere toplamak.
zekat / zekât
İslâm'ın beş şartından biri. Dînen zengin sayılan müslümanın nisab miktârındaki zekat malının belli zamanda belli miktârını zekat niyeti ile ayırıp emr edilen müslümanlara vermesi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
vürud
siga
rayi'
rahya
mata
muhib
İntaf
iftah
sanayı-i
teâruz
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
yiri
Erkek Tilki
Zık
azen
görk
Konuşmacı
Tenasül uzvu
zehir
karısını
Kırılmak