REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te yarmak ifadesini içeren 82 kelime bulundu...

abt

  • Deveyi ve koyunu hastalanmadan sağ iken boğazlamak.
  • Kazılmamış yeri kazmak.
  • Yarmak.

akk

  • (Çoğulu: Ukuk) Serkeşlik. Anaya, babaya itaatsizlik.
  • Yarmak.
  • (Koyun) kuzularken ölmek.

azk

  • Yarmak.
  • Sürmek.

ba'c

  • Karına dürtmek, karın yarmak.

bad'

  • Kesmek. Yarmak.
  • Suya kanmak.

bahr

  • (Çoğulu: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz.
  • Âlim. Çok bilen.
  • Büyük göl veya nehir.
  • Yarmak, yırtmak.
  • Çok yürüyen at.
  • İyi kimse.
  • Deve hastalığı.
  • Aruzda aslî bir vezinle ondan tevellüd eden vezinler mecmuası.

becc

  • Yarmak.
  • Vurmak.

besk

  • Yırtmak.
  • Yarmak ve ayırmak.

bezg

  • Yarmak, şakk.
  • Neşter vurmak.

darc

  • Yarmak, şakk.

demg

  • Başı, dimağa erişinceye kadar yarmak. Dimağa vurmak.
  • Güneşin sıcaklığı dimağa tesir etmek.

fars

  • Yarmak.
  • Yırtmak.
  • Kesmek.

fat'e

  • Vurmak.
  • Yarmak.
  • Cimâ etmek.
  • Yere vurmak.

fatr

  • Bir şeye başlamak.
  • İcab eylemek.
  • Yarık, çatlak.
  • Yarmak.
  • Yaratmak.
  • Oruç tutanın orucunu açması.

fazc

  • Yarmak.
  • Saç dibinin terlemesi.

fazh

  • (Faziha-Fazâha) Rüsvaylık, rezillik.
  • Yarmak.

fe'v

  • Yarmak.
  • Koparmak.
  • İki dağ aralığı.

fedg

  • Baş yarmak.

fel'

  • Yarmak.

felh

  • (Çoğulu: Füluh) Yarmak, şakk.
  • Kesmek.

felk

  • Yarmak, şakk.

fetur

  • Oruç açacak nesne.
  • Yaratmak.
  • Yarmak.
  • İki parmağıyla kaşımak.

fezr

  • Yarmak.
  • Ayırmak.
  • Bozup feshetmek.

hadd

  • Yol.
  • İnsan cemaatı.
  • Bir şeye tesir ederek iz bırakmak.
  • Yanak, yüz, vecih.
  • Yeri kazmak, yeri yarmak.

har'

  • Yarmak.

harb

  • (Çoğulu: Hırbân) Toy kuşunun erkeği.
  • Yarmak.
  • "Delmek" mânasına mastar.

harbak

  • Yarmak.
  • Kat'etmek, kesmek.
  • İfsad etmek, bozmak.
  • Deva, ilâç.

hark ve iltiyam

  • Yarmak ve yapıştırmak. Yırtılmak ve iyileşmek.

harr

  • Yarmak.

hars

  • Yarmak, yırtmak.
  • Tarla sürmek.
  • Yarmak.
  • Ekin, kültür.

herd

  • Deve kuşunun dişisi.
  • Yarmak.
  • Kat'etmek, kesmek.

hetr

  • Bunama, alıklaşma. Ateh getirme, ihtiyarlıktan çocuk gibi olma.
  • Sersemleşme, aptallaşma.
  • Birisini kötüleme.
  • Acib emir.
  • Zahmet, meşakkat.
  • Enine yarmak.

i'lem eyyühe'l-aziz" notekey

  • 'Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!' mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir ifade.

ifra'

  • Kesmek.
  • Yarmak.

ihtar / ihtâr / اخطار

  • Uyarı, hatırlatma. (Arapça)
  • İhtâr edilmek: Uyarılmak, hatırlatılmak. (Arapça)
  • İhtâr etmek: Uyarmak, hatırlatmak. (Arapça)

ihtar etmek

  • Hatırlatmak, uyarmak.

ikaz / îkâz / ایقاظ

  • Uyandırma. (Arapça)
  • Uyarma. (Arapça)
  • Îkâz edilmek: Uyarılmak. (Arapça)
  • Îkâz etmek: Uyarmak. (Arapça)

ikaz etmek

  • Uyarmak.

kahz

  • (Ok atmak.
  • Sıçramak.
  • Yarmak.

kama

  • İki tarafı keskin, ucu sivri ve enli bıçak.
  • Duvara veya keresteye çakılan büyük tahta çivi.
  • Ağaç, kütük ve sâireyi yarmak için kullanılan ucu ince, arka tarafı kalın ağaç veya demir takoz.

mahr

  • (Çoğulu: Mevâhır) Yarmak.
  • Yükseltmek.
  • Rüzgârın çıkardığı gürültü.

makk

  • Yarmak.

mezabi / mezabî

  • Yer yarmak, kazmak.

müşareme

  • Birbirinin başını yarmak.
  • Hediyeleşmek, atâ etmek.

nakf

  • (Çoğulu: Nuküf-Enkâf) Başı dimağından yarmak.
  • Bakış, nazar.

nakh

  • Başı dimağından yarmak.

remg

  • Bâtıl etmek.
  • Baş yarmak.

şaab

  • Ayrılmak.
  • Yarmak.

sad'

  • Yarılmak, yarmak.
  • Kesmek, kat'etmek.
  • Göstermek. İzhar etmek.
  • Beyân ve meyl etmek, açıklamak.

sada'

  • Kasd ve teveccüh eyleme.
  • Bir şeyi âşikâre söylemek.
  • Mevkiine tevcih ve isabet ettirmek.
  • Kat'etmek.
  • İzhar ve beyan etmek.
  • Yarık ve çatlak. Bir şeyi ikiye yarmak.

şark

  • Doğu. Güneşin doğduğu taraf.
  • Güneş ve güneşin aydınlığı.
  • Yarmak.
  • Parıldamak.
  • Avrupa kültürünün dışında kalan müslüman ülkeleri.

şatbe

  • (Çoğulu: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı.
  • Yaş ekin yaprağı.
  • Yarmak.
  • Kesmek.
  • Uzun boylu kadın.

savh

  • Yarmak.
  • Ayırmak.
  • İşitmek, duymak.

şedh

  • Baş yarmak.
  • Kırmak.
  • Atın yüzünde beyazlığın çok olması.

şekk

  • (Çoğulu: Şükuk) Şüphe, zan. Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek.
  • Lüzum.
  • Yarmak.
  • Yapışmak.

sel'

  • Baş yarmak.

sel'a

  • Hıyarcık hastalığı.
  • Yarmak.

sela'

  • Bir acı ağaç.
  • Medine'de bir dağ.
  • Yarmak. Parçalamak.
  • Ayak yarığı. (Bu mânâya Çoğulu: Sülu)

selg

  • Ayırmak.
  • Yarmak.

sema'

  • Yağlı yemek yedirmek.
  • Baş yarmak.
  • Ekmeği terid etmek.
  • Sakalı boyamak.

semg

  • Yarmak.

şer'ab

  • Uzun.
  • Uzununa kesmek. Uzunlamasına yarmak.

şerh

  • Her nesnenin evveli.
  • Her sene yeni doğan deve yavruları.
  • Yiğitlik.
  • Yarmak.
  • Yarmak, açmak, açıklamak; bir kitâbın metnini kelime kelime açıklayıp îzâh etmek.

şerm

  • Yarmak.
  • Atâ etmek, hediye vermek.

şerşere

  • Ateş üstüne koyunca cızlayıp ötmek.
  • Yarmak.
  • Kesmek.
  • Meta, mal mülk.
  • Ağırlık. (Bu mânâya Çoğulu: Şerâşir)

şikaf / şikâf

  • (Şikâften: "Yarmak" mastarından) Yarık, yırtık, çatlak. (Farsça)
  • Kelime sonuna gelerek "yırtıcı, yırtan" mânâsına kullanılır. Meselâ: Ciğer-şikâf : Ciğer parçalayan. (Farsça)

şilak

  • Cima etmek.
  • Vurmak.
  • Kulağı uzunlamasına yarmak.

tahrim

  • Yarmak. Pâre pâre kesmek, parçalamak.

takli'

  • (Kal'. den) Yarmak.
  • Mübalâğa ile koparmak. Kökünden söküp koparmak.

tasdi'

  • Rahatsız etmek. Sıkmak. Baş ağrıtmak.
  • Yarmak.
  • Perâkende etmek, dağıtmak.

tefcir

  • Yerden su kaynatıp akıtma.
  • Drenaj, oluk vs. gibi su yolları yaparak, bir yerde birikmiş olan suları akıtma işi.
  • Yarmak.

tefkıye

  • Yarmak.
  • Göz çıkarmak.

teflik

  • Yarmak.

teflil

  • Gedik açmak, yarmak.

teftih

  • (Çoğulu: Teftihât) (Feth. den) Açmak.
  • Bırakmak.
  • Yarmak, yardırmak.
  • Geğirmek.

tekevvük

  • Baş yarmak.
  • Basmak.

tenbih / tenbîh / تنبيه

  • Uyandırma. (Arapça)
  • Uyarı, tembih. (Arapça)
  • Tenbîh edilmek: (Arapça)
  • Uyandırılmak. (Arapça)
  • Uyarılmak, tembihlenmek. (Arapça)
  • Tenbîh etmek: Uyarmak, tembihlemek. (Arapça)

teşdih

  • Baş yarmak.

teşkik

  • (Şakk. dan) Parça parça yarma. İkiye ayırma. Yarmak.

tesli'

  • Yarmak.

teşrim

  • Yarmak.
  • Yırtmak.

tezabüh

  • Bir karış miktarı yeri yarmak.
  • Birbirini boğazlamak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın