Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
yare
ifadesini içeren
79
kelime bulundu...
aid
Geri gelen, dönen. Râci. Dâir.
Bir kimse veya bir şeyle ilgili olan.
Hastayı ziyaret eden.
alem / âlem
Bütün cihan. Kâinat.
Dünya.
Her şey.
Cemaat.
Halk.
Cemiyet. Dehr.
Hususi hal ve keyfiyet.
Bir güneş ile ona tâbi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği dâire.
atebat / atebât / عتبات
(Tekili: Atebe) Eşikler, basamaklar.
İranlıların mukaddes ziyaret yeri.
Eşikler.
(Arapça)
Şiîlerin ziyaret yerleri Necef, Kerbela, Kâzımiye.
(Arapça)
bab-ı cibril / bâb-ı cibrîl
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevverede yaptırdığı mescidinin doğu tarafındaki kıbleye yakın olan kapısı. Bu kapıya, hazret-i Osman'ın evinin karşısında bulunması sebebiyle Bâb-ı Osmân; Resûlullah efendimiz hazret-i Osm an'ın evini ziyâret etmek üzere bu kapıdan girip
badih
(Bâdihe) Beklenmedik ziyaret.
Erkek ziyaretçi.
Birden bire gelen ilham.
Ansızın, âniden.
bahr-i muhit-i havai / bahr-i muhit-i havaî
Yıldızların, seyyarelerin içinde dolaştığı feza. Büyük feza denizi.
be-ziyaret
(Berâ-yı ziyâret) Ziyaret için. Ziyaret maksadı ile.
bera-yı ziyaret / berâ-yı ziyaret
Ziyaret için.
büht
İftira, isnad edilen yalan.
Bir seyyarenin bir günlük hareketi.
deh-sal
Gezegen, seyyare, yıldız.
(Farsça)
enahid
Venüs gezegeni. Zühre seyyaresi.
(Farsça)
eşhuru'l-hac
Hac ayları. Şevval, Zilkade ve Zilhicce'nin ilk on gününden ibaret olan cem'an 70 gün İslâm'dan önce de Araplar bu günlerde Kâbe'yi ziyaret ederlerdi.
evc
Bir şeyin en yüksek derecesi, en yüksek noktası. Zirve.
Koz: Seyyare mahreklerinin merkezden en uzak noktaları.
eyyam-ı kur'aniye
Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra
felek
Gök, gök katı, devir.
Tâli', baht.
Büyük ve dâirevi olan şey.
Her gök seyyaresinin gezdiği âlem.
Dünyâ, âlem,
Bir zilli âlet.
Yuvarlak kütük, kızak. (Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten
gaşiye
Perde. Örtü.
Kıyamet.
Dilenci ve cerrar.
Ziyârete gelen dostlar gurubu.
hac
İslâm'ın beşinci şartı. Gerekli şartları kendinde bulunduran (bülûğa ermiş yâni ergen, hür, zengin, aklı başında) her müslümanın ömründe bir defâ ihramlı (dikişsiz) bir elbise ile Mekke'ye gidip Kâbe'yi ziyâret etmesi ve Arafât denilen yerde bir mikt âr durması ve bâzı vazîfeleri yerine getirmesi.
hacc
Kâbeyi ziyaret ibadeti.
hacc-ül haremeyn / hâcc-ül haremeyn
Usulüne uygun surette, Mekke-i Mükerreme'yi ve Medine-i Münevvere'yi ziyaret eden.
hacce / hâcce
(Çoğulu: Havâcc) Hacca giden, usulüne uygun olarak Kâbe'yi ziyaret ederek hac vazifesini yerine getiren kadın veya kız.
(Çoğulu: Hâcc) Bir cins diken.
haccü'l-haremeyn / hâccü'l-haremeyn
Hac farîzasını yaptıktan sonra Medîne'ye gelip kabr-i saâdeti de ziyâret eden hacı.
hadıyd
(Hazîz) Oturaklı, mütemekkin, yer.
Dağ eteği. Zir. Alçak yer.
Koz: Ayın veya başka bir seyyarenin mahreki üzerinde dünyaya en yakın bir mesafede bulunan nokta. Dünya ile diğer seyyarelerin güneşin merkezinden en uzak oldukları bir nokta.
heft-ahter
Yedi gezegen. Yedi seyyâre.
(Farsça)
iade-i ziyaret / iâde-i ziyâret
Karşı ziyarette bulunma.
Ziyarete gelenin ziyaretine gitmek.
İâde-i ziyâret etmek:
Ziyarete karşılık vermek.
igtirab
(Gurbet. den) Gurbete gitme.
(Güneş, Ay vb. seyyareler) batma.
Göz önünden kaybolma.
ihsar
(Hasr. dan) Birisini işinden alıkoymak.
Fık: Hac için ihrama girmiş bir zâtın, Arafat'ta durmakla ziyaret tavafından; ve umre için ihrama girmiş bir kimsenin de tavaftan men edilmesi. Böyle men edilen zâta "muhsar" denir.
Kısaltma, kısalma.
Sıkıştırma.
iltimam
Bir kimseyi ziyaret etme.
Konma, konup durma.
imam-ı ali rıza
(Hi: 153 de Medine-i Münevvere'de doğmuştur.) Eimme-i İsnâ Aşer'in yedincisidir. İmam-ı Musa Kâzım'ın oğludur. Tus; yani Meşhed'de medfun olup kabri ziyaretgâhtır. (R.A.)
istima
Birisinin ziyaretine gitmek.
istizare
Ziyaretine gelinmesini isteme veya ziyarete gelmesi istenilme.
ıyadet / ıyâdet / عيادت
Hastayı ziyaret edip hatırını sormak, gidip görmek.
Hastayı ziyaret edip hatırını sormak.
Hasta ziyareti.
(Arapça)
iyadet-i mariz / iyâdet-i mariz
Hasta ziyâreti.
iyadetü'l-mariz / iyâdetü'l-marîz
Hasta ziyâreti.
izare
Ziyaret ettirme.
izdiyar
Ziyâret etme, gidip görme.
jıyan
Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.)
(Farsça)
karaca ahmed sultan
Barla ile Barla Gölü arasında "Karadut" mevkiinde, bir ziyaretgâhtır. Barla'ya yaya yirmi dakikalık bir mesafededir.
kiyan
Merkez.
(Farsça)
Yıldız, seyyâre.
(Farsça)
mahrek-i senevi / mahrek-i senevî
Bir seyyarenin, bağlı olduğu kürenin etrafında dönmesiyle hâsıl olan farazî daire.
manzume-i şemsiye
Güneş sistemi, güneş ve etrafında dönen seyyâreler topluluğu.
mataf
(Çoğulu: Matâif) (Tavâf. dan) Tavâf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yer.
mataif
(Tekili: Matâf) (Tavaf. dan) Tavaf edilecek, etrâfı ziyaret edilip dolaşılacak yerler.
menasik-i hacc / menâsik-i hacc
Hac ibadeti için ziyaret edilecek yerler, görevler.
menasik-ül hac
Hacı olmak için Mekke-i Mükerreme'ye gidenlerin Kâbe'yi ziyaret etme, Arafat'ta vakfeye durma, kurban kesme, ihram giyme, muayyen bir yerden bir yere kadar yürüme gibi yapılan ibadet rükünleri.
merih
Koz: Güneş etrafında seyreden seyyarelerden dünyadan sonra güneşe en yakın olanı. (Aslı: Merrih veya Mirrih okunur.)
Mars.
meş'ar
(Çoğulu: Meşâır) Bilecek yer.Hasse. Duygu.
Hacıların ziyaret ettikleri yerler.
meş'ar-ül haram
Hac zamanında ziyaret edilecek muayyen yer. Cebel-i Kuzah, Müzdelife'de bir yerin ismi.
meyd
Deprenmek. Sallanmak.
Ziyaret etmek.
Hareket etmek.
Kırağı çalmak.
Meyletmek.
Neşv ü nemâ bulmak.
Başı dönüp midesi bulanmak.
mezar / mezâr
Ziyaret yeri. Ziyaretgâh.
Mezar. Kabir. Ölünün gömüldüğü yer. Makber.
Kabir, ziyaret yeri.
mu'temir
Kasdedici, kasdeden.
Ziyaret eden.
Umre yapan.
mutatavvif
Ziyâret gayesiyle bir şeyin etrâfını dolaşan. Tavâf eden.
mütezavir
(Çoğulu: Mütezavirîn) Birbirini ziyaret eden. Gidip gören.
mütezavirin
(Tekili: Mütezavir) Birbirlerini gidip görenler, birbirleriyle gidip görüşenler, ziyaret edenler.
muvacehe-i seadet / muvâcehe-i seâdet
Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek kabrinin bulunduğu Hücre-i Seâdetin (odanın) kıble tarafında ziyâret sırasında önünde durulan duvar.
pervazgah / pervazgâh
Uçulacak yer. Tayyâre meydanı. Hava alanı.
(Farsça)
peyk
Bir şeyin etrafında, ona tabi olarak dönen. Seyyare.
(Farsça)
Haber ve mektup getirip götüren.
(Farsça)
sa'y
Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma.
Hızlı yürüme.
Cür'et etme.
Ziyaret etme.
Gammazlık yapma.
Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.
sabite
Yerinde durur gibi olan yıldız.
Yerinde durup hareket etmeyen herhangi bir şey. (Seyyare'nin zıddı)
şems-üş şümus
Güneşlerin güneşi. En büyük güneş. Çok seyyarelerin, etrafında döndüğü en büyük bir yıldız.
seyyarat / seyyarât
(Tekili: Seyyare) Seyyareler, gezegenler.
Seyyareler, gezegenler.
sıla / صله
Yakınlarını ziyarete gitme özlemi.
(Arapça)
sıla-i rahim
Hısım akrabayı ve mü'minleri ziyaret etme, onlarla görüşme ve mektuplaşma; alâkayı devam ettirme.
Akrabanın kusurlarını affetme.
Akrabaları ziyaret.
sıla-i rahm / صلهء رحم
Akrabâyı, yâni ana, baba, dede, çocuklar ve torunları; süt ve evlilik yoluyla olan yakınları ziyâret etmek, gözetmek ve onlara yardım etmek.
Yakınlarını ziyaret edip özlem gidermek.
sünusi / sünusî
(Seyyid Muhammed bin Ali) (Hi: 1206 - 1276) Şâzelî (Şazilî) Tarikatının sonradan teşekkül eden kollarından birisinin kurucusudur. Cezayir'in büyük velilerindendir. Memleketinin bir çok yerlerini ve Mekke-i Mükerreme'yi ziyaret etmiş; Mısır'da, Bingazi'de tederrüsle iştigal etmiştir. Bingazi'de zaviy
taif
Etrafını dolaşarak ziyaret eden. Tavaf eden. Dolaşan.
Hicaz'da Mekke-i Mükerreme'nin yüz kilometre güneydoğusunda, Gazva Dağı'nın güney eteklerinde ve bir takım tepelerin batı eteklerinde olarak 1882 metrelik yükseklikte bir şehirdir. Peygamber (A.S.M.) hicretin sekizinci yılında Hun
tatavvüf
Ziyaret etmek.
Dönmek.
tavaf
Ziyaret etmek. Ziyaret maksadiyle etrafında dolaşmak.
Hacıların Kâbe etrafında yedi defa dolaşmaları.
Etrafını dolaşmak, ziyaret.
Ziyaret etmek, ziyaret maksadıyla etrafını dolaşmak, hacıların Kâbe etrafında yedi kez dolaşmaları.
tavaf-ı ifada / tavâf-ı ifâda
Hacıların Arafât'tan indikten sonra yaptıkları farz tavâf. Tavâf-ı Ziyâret.
tavvaf
Kâbe'yi ziyaret ve tavaf eden.
Resmî dairelerde gece bekçisi.
Çok tavaf eden.
teşrifat
(Tekili: Teşrif) Resmî kabul ve ziyaretlerdeki kabul merasimi. Protokol.
tetavvuf
Tavaf etme. Ziyaret maksadıyla bir şeyin veya bir yerin etrafını dolanma.
tezavür
(Çoğulu: Tezâvürat) Birbirini ziyâret etme, gidip görme.
Vazgeçme, yoldan çıkma, udul etmek.
Eğilip meyletme.
tezvir
Söze yalan karıştırma. Yalan söze ziynet verme.
Şahidin şehadetini iptal etme.
Kendini ziyaret edene ikram etme.
umre
Hac günleri dışında yapılan Kâbe ve diğer mukaddes yerlerin ziyareti.
Ziyâret. Hac mevsimi dışında Kâbe'yi ve Mekke ve Medine'deki mukaddes yerleri ziyaret etmek. Ist: Kâbe-i Muazzama'yı tavaftan ve Safâ ile Merve denilen iki mukaddes mevki arasında sa'yetmekten ibarettir. Farz olan hacca Hacc-ı Ekber denildiği gibi, Umreye de Hacc-ı Asgar denilir. Cuma gününe tevafuk
Ziyâret etmek. Hac zamânı olan beş günü yâni Arefe ve Kurban bayramının dört günü dışında, istenildiği zaman ihrâma girip Kâbe-i muazzamayı tavâf etmek ve Safâ ile Merve arasında sa'y etmek (yürümek), saçı kazımak veya kesmekten ibâret olan ibâdet. Umreye Hacc-ı asgar (küçük hac) da denir.
umurat
(Tekili: Umre) Umreler. Hac mevsiminin haricinde Kâbe'yi ve Mekke-i Mükerreme'nin mübarek yerlerini ziyaret etmeler.
vizite
ing. Ziyaret.
Doktorun bir hastayı ziyareti.
Hekim ücreti.
zair / zâir / زائر
Ziyaret eden, ziyaretçi. Hatır sormaya, görmeye giden.
Seyirci.
Ziyaretçi.
(Arapça)
zevr
Yalan, kizb.
Bâtıl mâbud.
Ziyaret etmek.
Göğüs üstü.
zevre
Uzaklık.
Ziyaret etmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
milli
halas
yetem
fitne-amiz
hassı
Muhaffif
ac'ace
Şebb
afv
amse
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
yare
emir
bedaat
gera
cabil
Baglı
Optik
-aver
aval
peyda