Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
yar
kelimesini içeren
630
kelime bulundu...
a'van
Yardımcılar. Etbâlar.
acaibü'l-mahlukat / acâibü'l-mahlûkat
Yaratılmışların şaşırtıcı, hayret verici halleri.
adub
Yardımcı.
aferca
Yaramaz huylu.
aferide / âferîde / آفریده
Yaratık, yaratılmış, mahluk.
(Farsça)
aferidgar / âferîdgâr / آفریدگار
Yaratan, Tanrı.
(Farsça)
aferin / âferîn / آفرین
Yaratan.
(Farsça)
aferinende / âferînende / آفریننده
Yaratıcı.
(Farsça)
aferiniş / âferîniş / آفرینش
Yaratılış.
(Farsça)
ahsen-i mahluk / ahsen-i mahlûk
Yaratılmışların en güzeli, yaratılışı en kıvamda olan.
ahsen-i mahlukat / ahsen-i mahlûkat
Yaratıkların en güzeli.
Yaratıkların en güzeli.
ahsen-i takvim sureti / ahsen-i takvim sûreti
Yaratılışın tam kıvamı ve en güzel şekli.
akir
Yaralanmış, cerih.
akl-ı matbu'
Yaradılıştan olup, her çocukta olan akıl. Öğrenmeden var olan fıtrî akıl. Bu akıl mümeyyiz olmayıp kabil-i hitap değildir.
alat-ı cariha / âlât-ı câriha
Yaralayıcı âletler.
albay
Yarbay ile tuğgeneral arasındaki askeri rütbede olan üstsubay.
alem-i sagir / âlem-i sagîr
Yaratılmışların hepsinden kendisinde bir nümûne bulunduğu için insana verilen ad.
aman
Yardım dileme sözü.
amel-i talih / amel-i tâlih
Yaramaz iş, makbul olmayan amel.
asabiyy-ül-mizac
Yaradılışça sinirli olan kimse. Yaradılışı itibâriyle asabi, hırçın, öfkeli olan.
asl-ı hilkat
Yaratılış başlangıcı.
avane / avâne
Yardımcılar.
avene / عونه / عَوَنَه
Yardımcılar.
Yardımcılar.
Yardakçılar, avene.
(Arapça)
Yardımcılar.
avn / عون
Yardım.
Yardım.
Yardım.
(Arapça)
avn ü inayet
Yardım ve ikram.
avni / avnî
Yardıma âit, yardıma dâir.
ayat-ı tekviniyye ve teşriiyye / âyât-ı tekviniyye ve teşriiyye
Yaratılışa ve şeriata ait âyetler.
ayde
Yaramaz huylu.
azam-ı mahlukat / âzam-ı mahlûkat
Yaratılmışların en büyüğü.
azir / âzir
Yara izi.
azze ensaruh / azze ensâruh
Yardımı çok olsun. (Bu tabir, padişahlara ait dua yerinde olup eski fermanlarda geçer.)
bed-tıynet
Yaradılışı, fıtratı, tabiatı fena ve kötü olan, soyu bozuk, bayağı adam.
(Farsça)
berhay
Yaramaz, haylaz.
beyanat-ı kevniye
Yaratılışa âit açıklamalar.
beytar
Yarılmak.
bidayet-i hilkat / bidâyet-i hilkat
Yaratılışın başlangıcı.
bidayet-i icad
Yaratılışın başlangıcı.
bilistifade / بالاستفاده
Yararlanarak, istifade ederek.
(Arapça)
biryan / biryân
Yaralı, yanık.
bisud / bîsûd / بى سود
Yararsız.
(Farsça)
bivaz
Yarasa kuşu. Muvâfakat, kabul.
(Farsça)
borc-u fıtrat
Yaratılış borcu.
bostan-ı hilkat
Yaratılış bostanı, bahçesi.
büzul
Yarılmak, inşikak.
camiiyet-i fıtrat
Yaratılışın kapsamlılığı.
can-aferin
Yaratıcı.
(Farsça)
cer
Yarık, çatlak.
(Farsça)
cerahat / cerâhat / جراحت
Yaradan akan irin. Yaralı vücudda toplanan kandaki küreyvât-ı beyzâdan (ak yuvarlardan) mürekkeb kan. Yaradan akan beyaz akıcı cisim.
Yara.
(Arapça)
cered
Yaralı, mecrûh.
(Farsça)
cerh / جَرْحْ
Yaralama, çürütme.
Yaralama.
Yaralama, yaralatma, çürütme.
Yaralama, bir fikri çürütme.
cerh eden
Yaralayan.
cerha
Yaralı, yaralanmış.
cerhetmek
Yaralamak. Herhangi bir meseleyi hak ve hakikatle çürütmek. Yanlış veya yalanını bulup hurafe ve bâtıl olduğunu isbât edip herhangi bir kimsenin veya cereyanın fikrini kabul etmemek.
Yaralamak, çürütmek.
ceriha / cerîha / جریحه / جَر۪يحَه
Yara. Çürüklük.
Yara.
Yara.
Yara.
(Arapça)
Yara.
cerrah
Yarayı açıp tedavi eden, ameliyat yapan. Operatör.
cesed-i hilkat
Yaratılmış olan varlık cesedi, bedeni.
cezire / جزيره / cezîre / جَز۪يرَه
Yarımada.
Yarım ada.
Yarımada.
cibilli / cibillî
Yaradılıştan, mayadan, soydan.
Yaratılıştan gelen.
cibilliyet / جِبِلِّيَتْ
Yaratılıştan gelen huy, karakter.
Yaradılış, maya, soyluluk.
Yaratılış.
ciblet
Yaratılmak.
cihet-i istimdat
Yardım ciheti, yönü.
cilve-i inayet / cilve-i inâyet / جِلْوَۀِ عِنَايَتْ
Yardımın görünmesi.
cinan-ı hilkat
Yaratılış bahçeleri.
cülbe
Yara iyi olduğunda üstünde olan ince deri.
cürah
Yara.
da'va-yı halk / da'vâ-yı halk
Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı dâva etmek.
dad-res / dâd-res
Yardımcı, yardıma yetişen.
(Farsça)
dağdar
Yaralı, kızgın demirle dağlanmış.
dahiye-i hilkat / dâhiye-i hilkat
Yaratılış harikası.
Yaradılıştan dâhi olan. Hârika.
daire-i istifade
Yararlanma alanı.
damd
Yaranın üstüne bez bağlamak, merhem sürmek.
darc
Yarmak, şakk.
dava-yı halk / dâvâ-yı halk
Yaratma iddiası.
delail-i fıtriye / delâil-i fıtriye
Yaratılıştaki deliller.
delail-i sani / delâil-i sâni
Yaratıcının varlığına ait deliller.
dergah-ı rububiyet / dergâh-ı rububiyet
Yarattığı bütün varlıkları terbiye edip egemenliği altında bulunduran Allah'ın yüce katı.
dest-gir / dest-gîr
Yardımcı olan, elinden tutan.
dest-i inayet / dest-i inâyet
Yardım, ihsan, lütuf eli.
dest-yar
Yardımcı, muin. Arka.
(Farsça)
dest-yari / dest-yarî
Yardım, muavenet.
(Farsça)
dımad
Yara üstüne yapılan yakı ve bağlanan bez.
düstur-u fıtrat
Yaratılış yasası, kanunu.
düstur-u medeniyet ve muavenet
Yardımlaşmanın ve medeniyetin prensibi.
düstur-u teavün / düstur-u teâvün / düstûr-u teâvün / دُسْتُورُ تَعَاوُنْ
Yardımlaşma kanunu.
Yardımlaşma kanunu.
ecnas-ı mahlukat / ecnâs-ı mahlûkat
Yaratılanların cinsleri, türleri.
ef'al-i icadiye / ef'âl-i icadiye
Yaratılışa ait fiiller.
efdalü'l-halk
Yaratılmışların en faziletlisi, en üstünü.
ekmel-i mahlukat
Yaradılmışların en mükemmeli, Hz. Muhammed (A.S.M.)
ekrem-i halk
Yaratılmışların en şereflisi.
ekseriyet-i mutlaka
Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet.
(Farsça)
ekvan
Yaratılanlar.
ekvani / ekvanî
Yaratılanlarla ilgili.
el'aman!
Yardım!, imdat!.
el-avn
Yardım.
emr-i tekvin / emr-i tekvîn
Yaratma emri.
emr-i tekvini / emr-i tekvinî / emr-i tekvînî
Yaradılışa ait İlâhi kanun ve nizam. Tekvine dair işler, hâdiseler, maddeler. Fıtri kanunlar ve Âdetullahın tazammun ettiği emirler.
Yaratma emriyle ilgili; Allah'ın birşeye "kün=ol!" deyince onu derhal olduruveren emriyle ilgili.
enam / enâm
Yaratıklar, varlıklar.
Yaratılmışlar, halk, insanlar.
enfas-ı halaik / enfâs-ı halâik
Yaratılmışların nefisleri.
ensaf / ensâf
Yarımlar.
ensar / ensâr / انصار
Yardımcılar. Mekke'den Medîne'ye hicretten sonra, Resûlullah efendimize ve Mekke'den gelen müslümanlara yakın alâka gösterip, malları, mülkleri, bedenleri ve her şeyleri ile yardım eden Medîneli müslümanlar.
Yardımcılar, Medineli sahabeler.
Yardımcılar.
(Arapça)
esliha-i cariha / esliha-i câriha
Yaralayıcı, cerh edici silâhlar. (Kılıç, kama, hançer, bıçak... gibi silahlardır).
esnaf-ı mahlukat / esnâf-ı mahlûkat
Yaratılmışların sınıfları, çeşitleri.
eşref-i mahlukat
Yaratıkların en şereflisi.
eşrefimahlukat / eşrefimahlûkât
Yaratılanların en şereflisi.
estein / esteîn
Yardım isterim, istiâne ederim (meâlinde fiil olup, müfred birinci şahıstır.)
esve'
Yaramaz nesne.
evvel-i fıtrat
Yaratılışın başlangıcı.
evvel-i hilkat
Yaratılışın başlangıcı.
fahr-i enam / fahr-i enâm
Yaratılmışların kendisiyle övündüğü zât. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm için kullanılan hürmet ve saygı ifâdesi. Gece-gündüz dilimde, salât-ü selâm, O mübârek rûhuna, ey Fahr-ül-enâm.
faide / fâide / فائده
Yarar, kazanç, fayda.
(Arapça)
faide-i hilkat
Yaratılıştaki fayda, yarar.
faidebahş / fâidebahş / فائده بخش
Yararlı, faydalı.
(Arapça - Farsça)
fariza-i fıtriye
Yaratılıştan gelen vazife.
farize-i hilkat
Yaratılış görevi.
fatır / fâtır / فاطر
Yaratan, yaratıcı.
Yaratıcı.
fayda / فایده
Yarar, fayda, kazanç.
(Arapça)
fel'
Yarmak.
felk
Yarmak, şakk.
felsefe-i tabiiye
Yaratılışı ve her şeyi tabiata dayandıran felsefe.
ferc
Yarık, dişi tenasül uzvu.
ferda / ferdâ / فردا
Yarın, ertesi gün.
Yarın.
Yarın.
(Farsça)
feryad-han
Yardım isteyen.
(Farsça)
fevaid / fevâid / فوائد
Yararlar, faydalar, kazançlar.
(Arapça)
fiskil
Yarış atlarından cemeleden sonra geleni.
fıtnat
Yaradılıştan gelen iyi anlama kabiliyeti.
fıtrat / فطرت
Yaradılış.
Yaradılış, tıynet, hilkat.
Yaratılış, huy, tabiat, mizaç.
Yaratılış.
Yaratılış.
(Arapça)
Yaradılış.
fıtrat-ı acibe / fıtrat-ı acîbe
Yaratılıştaki gariplik.
fıtraten / فطرتا
Yaratılış itibariyle.
Yaradılıştan, fıtrî olarak.
Yaradılıştan.
Yaratılıştan.
(Arapça)
fıtri / fıtrî / فطری
Yaradılışla ilgili.
Yaratılıştan gelen.
(Arapça)
fıtri şeriat / fıtrî şeriat
Yaratılışa ait kanun.
fülu' / fülû'
Yarıklar.
fünun-u ekvan
Yaratılışa ait ilimler, pozitif bilimler.
futunc
Yarpuz denilen ot.
gaden
Yarın, yarınki gün.
garaib-i hilkat / garâib-i hilkat / غَرَائِبِ خِلْقَتْ
Yaratılış harikaları.
Yaratılışın görülmedik şekilleri.
gariza / garîza
Yaratılıştan olan, huy.
garize / garîze
Yaradılıştan olan.
gavs
Yardım eden. Evliyâ arasında kullara yardımla vazîfelendirilen velî zât.
gayat-ı fıtrat / gayât-ı fıtrat
Yaratılış gayeleri.
gaye-i fıtrat
Yaratılış amacı.
gaye-i hilkat
Yaratılış gayesi.
gāye-i hilkat / غَايَۀِ خِلْقَتْ
Yaratılış gāyesi.
gayr-ı fıtri / gayr-ı fıtrî
Yaratılışa uygun olmayan.
gayr-i fıtri / gayr-i fıtrî / غَيْرِ فِطْر۪ي
Yaratılışa uymayan.
gıyas / gıyâs / غياث
Yardım nidâsı.
Yardım isteyene yardım eden.
Yardım.
(Arapça)
hacat-ı fıtri / hâcât-ı fıtrî
Yaratılıştan gelen ihtiyaçlar.
hadis / hâdis
Yaratılmış. Yok iken var, var iken yok olabilir. Sonradan olan.
hadisat-ı kevniye / hâdisât-ı kevniye
Yaratılışla ilgili hâdiseler, olaylar.
hadise-i adliye
Yargılama olayı.
hadise-i inayet / hâdise-i inâyet
Yardım, ihsan olayı.
hafafiş / hafâfîş / خفافيش
Yarasalar.
(Arapça)
hakikat-i kainat / hakikat-i kâinat
Yaratılmış olan herşeyin aslı, esası.
hakikat-i mümkinat / hakikat-i mümkinât
Yaratılanların, var edilenlerin gerçeği.
hakikat-i teavün
Yardımlaşma gerçeği.
halet-i fıtriye / hâlet-i fıtriye
Yaratılıştan gelen haller.
halık / hâlık / خالق
Yaratıcı, herşeyi yaratan Allah.
Yaratan, yaratıcı. (Allah'ın isimlerinden)
Yaratıcı.
Yaratıcı.
Yaratan, Tanrı.
(Arapça)
halik / hâlik / خَالِقْ
Yaratıcı.
halıkıyet / hâlıkıyet
Yaratıcılık.
Yaratıcılık.
halikiyet / hâlikiyet / خالقيت
Yaratıcılık.
(Arapça)
halıkıyyet
Yaratıcılık. Halk edicilik. İcad ve takdir.
halk / خلق / خَلْقْ
Yaratma.
Yaratma, yaratılma.
Yaratma.
Yaratmak.
Yaratma.
halk eden
Yaratan.
halk etme
Yaratma.
halk etmek
Yaratmak.
halk eylemek
Yaratmak.
halk olma
Yaratılma.
halkan
Yaradılışça, hilkatça.
halketmek
Yaratmak.
hallak / hallâk / خلاق
Yaratan, her şeyi halkeden, Kadir-i Zülcelal, Allah Teala Hazretleri (C.C.)
Yaratan, her şeyi yoktan vâr eden Allahü teâlâ.
Yaratan.
Yaratıcı.
(Arapça)
hallakıyet / hallâkıyet
Yaratıcılık.
hallakiyet / hallâkiyet
Yaratıcılık.
Yaratıcılık.
hamaset
Yaradılıştan olan cesâret. Bahadırlık. Cesurluk. Kahramanlık. Yiğitlik.
hana
Yaramaz ve boş sözler konuşmak.
har'
Yarmak.
harika-i fıtrat
Yaratılış harikası.
hark ve iltiyam
Yarmak ve yapıştırmak. Yırtılmak ve iyileşmek.
harr
Yarmak.
hars
Yarmak, yırtmak.
haşarı
Yaramaz, rahat durmaz, hırçın.
haşmet-i hilkat
Yaratılışın görkem ve heybeti.
hata
Yarış atlarının sekizincisi.
hatem-i inayet / hâtem-i inâyet
Yardım mührü.
hati' / hatî'
Yaramaz kimse.
havari / havârî
Yardımcı. Îsâ aleyhisselâma îmân eden on iki kişiden her biri.
hay'ame
Yaramaz huylu, kötü mizaçlı.
haylaz / haylâz
Yaramaz, aylak.
Yaramaz.
haym
Yaramazlık yapmak.
hazun
Yaramaz huylu kimse.
hıbse
Yaramaz, habis nesne.
hidayet-i fıtrıye
Yaratılıştan gelen hidayet; kötü tercih ve telkinlerle bozulmamış olan insanı yaratılışındaki doğruluk.
hidemat-ı mahlukat / hidemât-ı mahlûkat
Yaratıkların hizmetleri.
hikmet / حِكْمَتْ
Yaratılıştaki asıl maksat ve fayda.
hikmet-i amme / hikmet-i âmme / حِكْمَتِ عَامَّه
Yaratılıştaki asıl maksat ve faydanın umûmîliği.
hikmet-i halık / hikmet-i hâlık
Yaratıcının hikmeti.
hikmet-i hilkat / حِكْمَتِ خِلْقَتْ
Yaratılış hikmeti ve gayesi.
Yaratılıştaki ilâhî maksad ve incelik.
hilaf-ı fıtrat / hilâf-ı fıtrat / خِلَافِ فِطْرَتْ
Yaratılışa ters.
Yaratılışa aykırı.
hilaf-ı hikmet / hilâf-ı hikmet
Yaratılıştaki hikmete, İlâhî gayeye zıt.
hilf
Yardımlaşma, ittifak, sözleşme.
hilkat / خلقت / خِلْقَتْ
Yaratılış.
Yaradılış.
Yaradılış.
Yaratılış.
hilkat şeceresi
Yaratılış ağacı.
hilkatça
Yaratılışça.
hilkatçe
Yaratılış yönünden.
hilkaten / خِلْقَتاً
Yaratılıştan, doğuştan.
Yaratılıştan. Doğuştan.
Yaradılışça.
Yaratılışça.
hilkıyyat
Yaratılışla alâkalı, hilkatte olan evsaf.
hilkıyyet
Yaratılışta olma, hilkî olma.
himmet
Yardım.
hizmet-i fıtriye
Yaratılıştan gelen hizmet.
huffaş / huffâş / خفاش
Yarasa. Gece kuşu.
Yarasa.
Yarasa.
Yarasa.
(Arapça)
hükm
Yargı, karar.
hükm-hüküm
Yargı, emir, komuta.
hüküm
Yargı, karar.
Yargı, egemenlik.
hükumet-i hilkat / hükûmet-i hilkat
Yaratılış hükümeti.
hulki / hulkî
Yaratılıştan.
Yaradılışla ilgili, yaradılıştan gelen.
hulle-i icadat / hulle-i îcâdât
Yaratma fiilinin üzerini saran elbise; îcat elbisesi.
hulle-i inayet / hulle-i inâyet / حُلَّۀِ عِنَايَتْ
Yardım elbisesi.
hüsn-ü hilkat
Yaratılışın güzelliği.
huşşaf
Yarasa kuşu.
ianat / iânât / اعانات
Yardımlar.
Yardımlar, bağışlar.
(Arapça)
iane / iâne / اعانه
Yardım. İmdat. Yardım için istenen, toplanan şey.
Yardım, destek.
Yardım.
Yardım, bağış.
(Arapça)
ibadet-i fıtriye
Yaratılıştan gelen ibadet.
ibda'kar / ibdâ'kâr / ابداعكار
Yaratıcı, yenilik getiren.
(Arapça - Farsça)
icad eden
Yaratan, var eden.
icad etmek
Yaratmak, var etmek.
icad vermek
Yaratma özelliğini vermek.
icadat / icâdât
Yaratmalar.
icadi / icadî / îcadî
Yaradılışa dâir.
Yaratmayla ilgili.
icadsız
Yaratma özelliği olmayan.
ıhsas
Yaramaz iş yapmak.
ihtiyac-ı fıtri / ihtiyac-ı fıtrî
Yaratılıştan gelen doğal ihtiyaç.
iltiham / iltihâm / التهام
Yara kapanması.
(Arapça)
iltiyam / iltiyâm / التيام
Yara iyileşmesi.
(Arapça)
imdad / imdâd / امداد
Yardım.
Yardım.
Yardım isteme, imdat.
(Arapça)
imdadat / imdâdât
Yardımlar.
imdadat-ı hassa-i rahmaniye / imdâdât-ı hassa-i rahmâniye
Yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran Allah'ın özel yardımları.
imdat / imdât
Yardım dileme.
imdat etmek
Yardım etmek.
inayat / inâyât
Yardımlar.
inayet / inâyet / عِنَايَتْ
Yardım.
Yardım.
inayethah / inâyethah / inâyethâh
Yardım isteyen.
Yardım isteyen.
inayetkar / inayetkâr / inâyetkâr
Yardım ve iyilik eden. Lütuf ve inayette bulunan.
(Farsça)
Yardım ve iyilik eden, lütuf ve inayette bulunan.
Yardım eden.
inayetkarane / inâyetkârâne
Yardım edercesine.
inayetli
Yardımlı, lütuflu.
inayetname / inâyetnâme
Yardım yazısı.
inayetperver / inâyetperver
Yardımsever.
inayetperverane
Yardım ve ihsan etmeyi severek.
inde'l-muhakeme
Yargılanma anında, duruşma sırasında.
indimal
Yara iyi olma, kapanma.
infitak
Yarılma, sökülme.
infitar / infitâr
Yarılma, açılma.
Yarılma.
Yarılma, açılma.
inşikak / inşikâk / انشقاق
Yarılma.
Yarılma, ikiye bölünme.
Yarılma, bölünme.
(Arapça)
İnşikâk etmek:
Yarılmak, bölünmek.
(Arapça)
inşiram
Yarık yarık olma.
intifa' / intifâ' / انتفاع
Yararlanma.
(Arapça)
intizamat-ı mahlukat / intizamat-ı mahlûkat
Yaratılan varlıklar içindeki düzen, intizam.
ırabet
Yaramaz sözler söylemek, fuhşiyyat.
irade-i halık / irade-i hâlık
Yaratıcının iradesi.
irfad
Yardım etme, bağışta bulunma. Hediye verme.
is'af
Yardım isteğini yerine getirme.
isaf / îsâf
Yardıma koşma.
ısna'
Yardım etme, yardımda bulunma.
istianat / istiânât
Yardım dilemeler.
Yardım istemeler.
istiane / istiâne / استعانه / اِسْتِعَانَه
Yardım dileme.
Yardım isteme.
Yardım isteme.
(Arapça)
İstiâne olunmak:
Yardım istenmek.
(Arapça)
Yardım isteme.
istiane etmek / istiâne etmek
Yardım dilemek.
istibak
Yarış etme, yarışma.
istifade eden
Yararlanan.
istifadebahş / istifâdebahş / استفاده بخش
Yararlı.
(Arapça - Farsça)
istigase / istigâse
Yardım isteme.
Yardım dileme.
istiğase
Yardım dileme.
istigase / istigâse / استغاثه
Yardım isteme.
(Arapça)
istimdad / istimdâd / استمداد
Yardım isteme.
Yardım isteme.
Yardım isteme, yardıma çağırma.
Yardım isteme.
Yardım isteme.
Yardım isteme.
(Arapça)
istimdad etmek
Yardım istemek.
istimdadgah / istimdâdgâh
Yardım isteme yeri.
istimdadkarane / istimdâdkârâne
Yardım istercesine.
istimdat
Yardım isteme.
istimdat eden
Yardım dileyen.
istimdat etme
Yardım isteme.
istimdat etmek
Yardım dilemek.
istimdatkarane / istimdatkârâne
Yardım istercesine.
istincad
Yardım isteme.
ıstırah
Yardım isteme, istimdat.
istirfad
Yardım isteme.
istişfa' / istişfâ'
Yardım istemek.
istizhar / istizhâr
Yardım istemek, yardım talep etmek.
kafile-i mahlukat / kafile-i mahlûkat
Yaratıklar, varlıklar topluluğu.
kainat / kâinat
Yaratılmış varlıklar, evren.
kalb-i mecruh
Yaralı, yaralanmış kalb.
Yaralı kalb.
kanun-u fıtrat
Yaratılış kanunu.
kanun-u fıtri / kanun-u fıtrî
Yaratılışa ait kanun.
kanun-u hallakıyet / kanun-u hallâkıyet
Yaratıcılık kânunu.
kanun-u müsabaka
Yarışma kanunu.
karha / قرحه
Yara.
(Arapça)
kasem-i istimdad
Yardımcı, kuvvetlendirici mânâsındaki yemin.
kasi'
Yaramaz huylu, yaşlı ve boyu kısa olan kimse.
kavanin-i hilkat
Yaratılış kanunları.
kaydehur
Yaramaz huylu.
kayyum / kayyûm
Yarattıklarını varlık âleminde tutan Allah.
kazai / kazâî / قضائى
Yargı ile ilgili.
(Arapça)
kedme
Yara izi, bere.
kemal-i fıtrat / kemâl-i fıtrat
Yaratılıştaki mükemmellik.
kemal-i hilkat / kemâl-i hilkat / كَمَالِ خِلْقَتْ
Yaratılıştaki mükemmelik, kusursuzluk.
Yaratılış mükemmelliği.
kesret-i mahlukat / kesret-i mahlûkat
Yaratılmışların çokluğu.
kevn
Yaratılan, âlem.
kevni / kevnî
Yaratılışla ilgili.
Yaratılanlarla ilgili.
kevniye
Yaratılanlarla ilgili olan.
key'
Yaramaz gönüllü olmak.
keyfiyet-i hilkat
Yaratılışın niteliği, yaratılış özelliği.
keys
Yaramaz huylu kişi.
kitabet-i fıtriye
Yaratılışa ait yazılar, doğal yazı.
kubbe
Yarım küre şeklinde yapılan bina damı.
Yarım küre; gökyüzü.
Yarım küre şeklinde bina damı.
kulub-i mecruha / kulûb-i mecrûha
Yaralı kalpler.
kuvve-i zahriye
Yardımcı ve imdatçı kuvvet.
kuvvet-i mümkünat
Yaratılmış olan varlıkların sahip olduğu kuvvet.
kuvvetüzzahr
Yardıma, imdada hazır arka kuvvet, lojistik.
Yardım kuvveti.
layiha-i temyiz / lâyiha-i temyiz
Yargıtaya yazılan itiraz dilekçesi.
lazuk
Yaraya yapışıp onulmayınca kopmayan devâ.
leffat
Yaramaz huylu, ahmak adam.
letaif-i hilkat / letâif-i hilkat
Yaratılıştaki güzellikler.
lezk
Yaranın iyileşmesi, onulması.
liyakat / لياقت
Yaraşma.
(Arapça)
lütuf / lütûf
Yardım, iyilik, bağış.
ma-i mutlak / mâ-i mutlak
Yaratıldığı vasıf üzere duran su. (Yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu sularıdır).
Yaratıldıkları hâl üzere olan yâni ismi yanında başka kelime söylenmeyen, yalnız su denilen sular.
mabudiyet-i amme / mâbudiyet-i âmme
Yaratılan tüm varlıkların Allah'a ibadet etmesi.
maden-i istimdad / mâden-i istimdad
Yardım istenilen kaynak.
mader-i hilkatin hazain-i la-tefnasındaki sehavet / mâder-i hilkatin hazâin-i lâ-tefnâsındaki sehavet
Yaratılış kaynağının bitmez tükenmez hazinelerindeki cömertlik.
mağfiret / مغفرت
Yarlıgama.
(Arapça)
Mağfiret etmek:
Yarlıgamak.
(Arapça)
mağfur / مغفور
Yarlıganmış.
(Arapça)
mahiyat-ı mümkünat / mahiyât-ı mümkünat
Yaratılmışların mahiyetleri, temel yapıları.
mahkeme-i temyiz / mahkeme-i temyîz / مَحْكَمَۀِ تَمْي۪يزْ
Yargıtay.
mahluk / mahlûk / مخلوق / مَخْلُوقْ
Yaratılmış. Yoktan var edilmiş olan.
Yaratılmış, varlık.
Yaratık.
Yaratık.
Yaratılmış, yaratık.
Yaratılmış; yoktan vâr edilmiş. Rabbimiz cism değildir, zamânı, mekânı yok. Maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân. Mahlûka muhtaç değildir, ortağı benzeri yok, Her şeyi O'dur yaratan hem de varlıkta tutan.
Yaratılmış.
Yaratık.
(Arapça)
Yaratılmış.
mahlukat / mahlukât / mahlûkat / mahlûkât
Yaratılmışlar.
Yaratıklar.
Yaratıklar.
Yaratılanlar, Allahü teâlânın yarattığı şeyler.
mahlukıyet / mahlûkıyet
Yaratılmış olma.
mahlukiyet / mahlûkiyet
Yaratılmış olma.
Yaratılmışlık.
mahz-ı inayet / mahz-ı inâyet
Yardımın ta kendisi, sırf yardım ve koruma.
makam-ı ahsen-i takvim
Yaratılışın en güzel kıvamında olma derecesi.
makk
Yarmak.
makruh
Yaralanmış, kahredilmiş. Mecruh.
mani-i istifade
Yararlanmaya engel.
mansur / mansûr
Yardım görmüş, zafere ulaşmış.
maruf / mârûf
Yarattıkları tarafından bilinen Allah.
masiva / mâsivâ
Yaratıklar.
maun / maûn
Yardım.
maunet / maûnet
Yardımlar.
mebde'-i hilkat / مَبْدَأِ خِلْقَتْ
Yaratılışın başlangıcı.
mebde-i hilkat
Yaratılışın başlangıcı.
mec'ul
Yaratılmış, kılınmış.
mecruh / mecrûh / مجروح
Yaralı.
Yaralı.
(Arapça)
mecruhin / mecrûhîn / مجروحين
Yaralılar.
(Arapça)
meded / مدد / مَدَدْ
Yardım, destek.
Yardım.
Yardım.
Yardım, medet.
(Arapça)
Yardım.
meded-hahem / meded-hâhem
Yardım istiyorum.
meded-res
Yardımı ulaştıran.
mededhah / mededhâh / مددخواه
Yardım isteyen.
(Arapça - Farsça)
mededkar / mededkâr / مددكار
Yardımcı, muin, nâsır. Nusret veren.
(Farsça)
Yardım eden.
Yardım eden, yardımcı.
(Arapça - Farsça)
mededkari / mededkârî
Yardımcılık.
(Farsça)
mededres / مددرس
Yardımcı. İnâyet eden. Yardım eden. Mededresân da denir.
(Farsça)
Yardımcı.
Yardıma koşan, imdada koşan.
(Arapça - Farsça)
mededresani / mededresanî
Yardımcılık. Yardım ve inâyet edicilik.
medeni-i bittab
Yaratılış îtibariyle medenî olan.
medet
Yardım.
medet!
Yardım istiyorum.
medetkar / medetkâr
Yardım eden, yardımcı.
mefatır
Yaradılıştan olan huylar. Fıtri olan huylar.
meklum
Yaralı, mecruh. Yaralanmış.
melem
Yaramaz tenbel kimse.
men-i muhakeme kararı
Yargılamama kararı.
menafi / menâfi
Yararlar, yararlı şeyler.
menfaatli
Yararlı, faydalı.
meratib-i halıkıyet / merâtib-i hâlıkıyet
Yaratıcılık mertebesi.
merda
Yaralılar. Hastalar.
merhem
Yara ilacı.
mermak
Yaramaz nesne.
mesail-i kevniye / mesâil-i kevniye
Yaratılışla ilgili meseleler.
meşcun
Yarılmış.
meşkuk
Yarılmış. Yarık.
meşreb
Yaratılış, tabiat, huy.
meşrum
Yarılmış.
mevahir
Yararak akıp gidenler. (Denizdeki gemi gibi)
meydan-ı müsabaka
Yarış meydanı.
meyl-i fıtri / meyl-i fıtrî
Yaratılıştan gelen meyil, arzu.
meyl-i tabii / meyl-i tabiî
Yaratılışta olan meyil, tabiî.
mezk
Yarma, yırtma. Kesme.
minşakka
Yarık, çukur, oyuk.
mirtac
Yarış atlarının beşincisi.
miyanser
Yarısı kıymetli taşlarla süslü bir cins taç.
(Farsça)
mizaç
Yaratılış, tabiat.
mu'cizat-ı fıtrat / mu'cizât-ı fıtrat
Yaratılış mu'cizeleri.
mu'cize-i fıtrat
Yaratılış mu'cizesi.
muadadat
Yardım etme, muvavenet etme.
muamma-yı hilkat / muammâ-yı hilkat / مُعَمَّايِ خِلْقَتْ
Yaratılıştaki sır ve gizlilikler.
Yaratılışın anlaşılması zor olan sırrı.
muavenet / muâvenet / معاونت / مُعَاوَنَتْ
Yardımcılık. Yardım. Teâvün.
Yardım.
Yardımlaşma.
Yardım.
Yardım.
(Arapça)
Muavenet etmek:
Yardım etmek.
(Arapça)
Yardımlaşma.
muavenet etme
Yardımda bulunma.
muavenet etmek / muâvenet etmek
Yardım etmek.
muavenetdarane / muâvenetdârâne
Yardım edercesine.
muaveneten / muâveneten
Yardımlaşarak, dayanışma içinde olarak.
Yardım olarak.
muavenetkarane / muavenetkârâne / muâvenetkârâne
Yardımlaşarak.
Yardımcı olurcasına.
muavenetsiz
Yardımsız.
muavenettar
Yardımcı.
muavenettarane / muavenettârâne
Yardımlaşarak.
muavin / muâvin / معاون / مُعَاوِنْ
Yardımcı.
Yardımcı.
Yardımcı.
(Arapça)
Yardımcı.
muazade
Yardım etme.
muazıd
Yardım eden.
mübaytır
Yarıcı, yaran.
mucib-i muğis / mucîb-i muğîs
Yardıma muhtaç olan ve kendinden yardım dileyen varlıkların imdadına koşan, ihtiyaçlarına cevap veren, Allah.
müemmel
Yarış atlarının sekizincisi veya yedincisi.
müfid / مفيد
Yararlı.
(Arapça)
mugis / mugîs
Yardım isteyene yardım eden.
Yardım eden, yardıma koşan. Medet edici. Muin.
Yardım dileyenler için yardıma yetişen Allah.
muhabbet-i fıtriye / مُحَبَّتِ فِطْرِيَه
Yaratılıştan var olan muhabbet, sevgi.
Yaratılışta olan sevgi.
muhakeme olma
Yargılanma.
muhalif
Yardımcı.
muhsin
Yarattıklarına bağış ve iyiliklerde bulunan Allah.
muhsin-i kerim / muhsin-i kerîm
Yarattıklarına sonsuz bağış ve ikramda bulunan Allah.
muhtekir
Yardımcı.
muin / muîn / مُع۪ينْ
Yardımcı.
Yardımcı. Muâvin. İane eden.
Yardımcı.
Yardımcı.
muinsiz
Yardımcısız.
mükanefe / mükânefe
Yardım etmek, muavenet.
mükemmeliyet-i hilkat
Yaratılıştaki mükemmellik.
mükevvenat / mükevvenât
Yaratıkların hepsi, kâinat mevcûdat.
Yaratılmışlar, bütün varlıklar.
Yaratılmışlar.
mükevvin
Yaratan, yapan (Allah C.C.). Tekvin eden.
mukteza-i hilkat
Yaradılışın gerektirdiği şey. Yaradılış itibariyle olan hal ve netice.
mukteza-yı fıtrat / muktezâ-yı fıtrat
Yaratılışın gereği.
mültehab
Yaralı, iltihaplı.
mümidd
Yardım eden.
Yardım eden, uzatan.
münasafaten
Yarıyarıya olarak.
mündefiat
Yaralardan çıkan irin, cerahat gibi şeyler.
munfatır
Yarılan, infitar eden.
munsadı'
Yarılmış, bölünmüş.
münşakk
Yarılan.
munzicat / munzicât
Yaranın iltihabını yok edici, irinini akıtıcı (ilâçlar).
müsaadekar / müsaadekâr / مساعده كار
Yardımcı, izin verici.
(Arapça - Farsça)
müsaadekarlık / müsaadekârlık
Yardımcı olma, izin verme.
(Arapça - Farsça - Türkçe)
müsabaka / müsâbaka / مسابقه / مُسَابَقَه
Yarışma.
Yarışma.
Yarışma.
(Arapça)
Yarışma.
müsabakat / müsâbakat / müsâbakât
Yarış, yarışma, müsâbaka.
Yarışma; birbirini geçme gayretleri.
Yarışmalar.
müsabık / müsâbık / مسابق
Yarışmacı.
Yarışmacı.
(Arapça)
müselli / müsellî
Yarış atlarının üçüncüsü.
müsi
Yaramaz.
müspet mesail / müspet mesâil
Yararlı, olumlu meseleler; pozitif ilimler.
müstain
Yardım isteyen.
müstemid / مُسْتَمِدْ
Yardım isteyen.
müstemidd
Yardım etmek isteyen.
Yardım isteyen.
müstemiddane / müstemiddâne
Yardım isteyerek, istimdad ederek, meded bekliyerek.
(Farsça)
müteavin
Yardımlaşan.
mütefattır
Yarılan, infitar eden.
mutlak su
Yaratıldıkları hâl (durum) üzere bulunan sular.
müvazere
Yardım etmek, muâvenet.
müyasere
Yardımlaşmak, muâvenet.
müzaheret
Yardım etme, koruma, arka çıkma.
nadire-i hilkat / nâdire-i hilkat
Yaratılış olarak benzersiz olan.
namus-u fıtri / namus-u fıtrî
Yaratılıştan gelen kanun.
nasır / nâsır
Yardımcı, yardım eden, nusret veren. Resül-i Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi.
Yardımcı.
Yardım eden.
nasr / نَصْرْ
Yardım.
Yardım.
nazar-ı inayet / nazar-ı inâyet / نَظَرِ عِنَايَتْ
Yardım bakışı.
nazik-hulk / nâzik-hulk
Yaradılışı ve tabiatı nâzik olan.
nedebe
Yara izi.
nedib
Yara izi kalan âzâ.
netice-i fıtrat
Yaratılışın gaye ve neticesi.
netice-i hilkat / netîce-i hilkat / نَتِيجَۀِ خِلْقَتْ
Yaratılışın sonu, gayesi. Yaratılmanın neticesi.
Yaratılışın sonucu.
Yaratılışın neticesi, gāyesi.
nev-i mahlukat / nev-i mahlûkat
Yaratılmışların bir türü, çeşidi.
nevamis-i fıtrat / nevâmis-i fıtrat
Yaratılışa Allah tarafından konulan temel kanunlar, anayasa kanunları.
nihad / nihâd / نهاد
Yaratılış, tabiat.
(Farsça)
nihadi / nihadî
Yaradılışta olan, fıtrî.
(Farsça)
nim / nîm
Yarım, nısf, buçuk, yarı.
(Farsça)
Yarı.
Yarı.
nim cahili / nîm cahilî / نيم جاهلى
Yarıcahil, yarı cahilî.
(Farsça - Arapça)
nim resmi / nîm resmî / نيم رسمى
Yarı resmî.
(Farsça - Arapça)
nim-bedevi / nim-bedevî
Yarı bedevî, yerleşik fakat medeniyetten uzak yaşama tarzı.
nim-maddi / nim-maddî
Yarı maddî.
nim-manevi / nim-mânevî
Yarı mânevî.
nim-manzum
Yarı vezinli, kafiyeli.
nim-medeni / nim-medenî
Yarı medenî.
nim-medeniyet
Yarı medeniyet.
nim-nurani / nim-nuranî
Yarı parlak.
nim-şeffaf
Yarı şeffaf.
nimbedevi / nimbedevî / nîmbedevî
Yarı bedevî, yarı köylü.
Yarı bedevi, yarı medeni.
nime
Yarım, nısf, yarı.
(Farsça)
nimhab
Yarı uykulu, mahmur.
(Farsça)
nimküşte
Yarı öldürülmüş, yarı kesilmiş olan.
(Farsça)
nimmanzum / nîmmanzum
Yarı şiir.
nimmanzur
Yarı görülen. Bulanık olarak görülen.
(Farsça)
nimmüstakil
Yarı bağımsız, yarı hür.
nimmuzlim
Yarı karanlık.
(Farsça)
nimnigah / nimnigâh
Yarı bakış. Gözucuyla bakma.
(Farsça)
nimnurani / nîmnurânî
Yarı nurlu.
nimres
Yarı ham, yarı olgunlaşmış olan.
(Farsça)
nimresmi / nîmresmî
Yarı resmî.
nimruz
Yarı gün, öğle.
(Farsça)
nimşeffaf / nîmşeffaf
Yarı saydam.
nimsüfte
Yarım olarak söylenmiş, tam denmemiş.
(Farsça)
nimzinde
Yarı canlı. Ölü ile diri arası.
nimzulmet
Yarı karanlık.
(Farsça)
nişan-ı fıtri / nişan-ı fıtrî
Yaratılıştan gelen işâret.
nısf / نصف / نِصْفْ
Yarım, yarı.
Yarı.
Yarım, yarı. İslâm mîrâs hukûkunda eshâb-ı ferâiz adı verilen yâni Kur'ân-ı kerîmde payları bildirilenlerden bâzı kimselere verilen yarım hisse.
Yarı.
Yarı, yarım.
(Arapça)
Yarı.
nısf-ı ekall
Yarıdan az.
nısf-ı ekser
Yarıdan çok.
nısf-ı kutr
Yarıçap.
nısf-ı yevm
Yarım gün.
nısfı
Yarısı.
nısfıkutr
Yarı çap.
nısfiyet
Yarı olma, yarılık.
Yarımlık, yarı yarıya bölünmüşlük.
Yarımlık. Yarı yarıya bölme.
nısıf
Yarı, yarım.
nizam-ı fıtrat
Yaratılıştaki düzen.
nizam-ı hikmet / nizâm-ı hikmet / نِظَامِ حِكْمَتْ
Yaratılıştaki asıl maksat ve faydaya âid düzen.
nokta-i istimdad
Yardım alınan nokta.
Yardım isteme noktası. İnsanın kalbindeki sonsuz emel ve arzuların yerine getirilmesine olan ihtiyaç.
nokta-i istimdat
Yardım alınacak yer.
nühuset
Yaramazlık, uğursuzluk. (Mübârek'in zıddı)
perda
Yarın.
(Farsça)
rahne
Yara.
Yara.
rahnedar / rahnedâr
Yaralı.
rahnelenen
Yaralanan.
rekabet
Yarışma.
rekabetkarane / rekabetkârâne
Yarışırcasına.
rızk-ı fıtri / rızk-ı fıtrî / رِزْقِ فِطْر۪ي
Yaratılışla birlikte verilen rızık.
Yaratılıştan olan rızık.
şafi / şâfî
Yarattıklarına şifa verip iyileştiren, sağlık ihsan eden Allah.
şah-ı levlak / şâh-ı levlâk
Yaratılanların şahı, kainatın yaratılış sebebi Hz. Muhammed (a.s.m.).
sahib-i inayet / sahib-i inâyet
Yardım sahibi.
sahife-i ayat-ı tekviniye / sahife-i âyât-ı tekvîniye
Yaratılışa ait delillerin sayfası.
sahife-i fıtrat
Yaratılış sayfası.
şakk / شق / شَقْ
Yarık, yarılma, yarma.
Yarık, çatlak.
(Arapça)
Yarma.
san'at-ı fıtriye
Yaratılıştaki san'at, doğal yapı.
şayan / şâyân
Yaraşır, uygun, layık.
şayeste / şâyeste / شایسته
Yaraşır, layık.
(Farsça)
şayestegi / şâyestegî / شایستگى
Yaraşma.
(Farsça)
şaygan / şâygân / شایگان
Yaraşır, yakışık alır.
(Farsça)
sebeb-i hilkat
Yaratılış sebebi.
Yaratılışa sebeb ve gaye, yaratılışa vâsıta ve âlet olan.
şebpere / شب پره
Yarasa.
(Farsça)
Yarasa.
(Farsça)
seca'
Yarasa.
şecaat-i fıtriye
Yaratılıştan gelen yiğitlik, cesaret ve kahramanlık.
şecere-i hilkat / شَجَرَۀِ خِلْقَتْ
Yaratılış ağacı.
Yaratılış ağacı.
şefkat-ı fıtriye
Yaratılıştan var olan şefkat duygusu.
şeft-alu / şeft-alû
Yarık erik. Şeftali.
(Farsça)
şehamet-i fıtriye / şehâmet-i fıtriye
Yaratılıştan gelen yiğitlik.
selaset-i fıtriye / selâset-i fıtriye
Yaratılıştan gelen akıcılık ve açıklık.
semere-i şecere-i hilkat / ثَمَرَۀِ شَجَرَۀِ خِلْقَتْ
Yaratılış ağacının meyvesi.
Yaradılış ağacının meyvesi.
semg
Yarmak.
serair-i vücud
Yaradılış sırları.
şerh
Yarmak, açmak, açıklamak; bir kitâbın metnini kelime kelime açıklayıp îzâh etmek.
şeriat-ı fıtriye / şerîat-ı fıtriye / شَر۪يعَتِ فِطْرِيَه
Yaratılışa âit kanunlar.
şeriat-ı hilkat
Yaratılış kanunu, Allah'ın yaratılışa koyduğu, bütün varlıkların tabi olduğu kanunlar.
şeriat-ı kübra-yı fıtriye / şeriat-ı kübrâ-yı fıtriye
Yaratılışta konulan ilâhî büyük şeriat, kâinattaki kanunlar.
şeris
Yaramaz huylu kimse.
setre
Yarı resmi ceket.
şibh-i cezire / şibh-i cezîre / شبه جزیره
Yarımada.
(Arapça - Farsça)
sidretülmünteha
Yaratılanların bittiği sınır.
şıkk
Yarı, yarım, şık.
sikke-i fıtrat
Yaratılış sikkesi, damgası.
sikke-i hilkat / سِكَّۀِ خِلْقَتْ
Yaratılış mührü.
Yaratılış mührü.
silsile-i mahlukat / silsile-i mahlûkat
Yaratıklar zinciri.
sirişt / سرشت
Yaradılış, hilkat, huy, tabiat.
(Farsça)
Yaratılış.
(Farsça)
sırr-ı hikmet-i hilkat
Yaratılış gayesinin sırrı.
sırr-ı hilkat / سِرِّخِلْقَتْ
Yaratılış sırrı.
Yaratılış sırrı.
sırr-ı inayet / sırr-ı inâyet
Yardım sırrı, esprisi.
sırr-ı teavün / sırr-ı teâvün
Yardımlaşma sırrı.
şıtre
Yarım, nısf.
sudmend / sûdmend / سودمند
Yararlı.
(Farsça)
tab'an
Yaratılıştan. Doğuştan. Huy ve tabiat itibariyle.
tabaka-i mahlukat / tabaka-i mahlûkat
Yaratılanlar varlıkların bir sınıfı, bir tabakası.
taban / tabân
Yaradılıştan, yaradılış bakımından.
tabasbus / تبصبص
Yardakçılık, yaltaklanma.
(Arapça)
Tabasbus etmek:
Yaltaklanmak.
(Arapça)
tabiat
Yaradılıştan gelen temel özellik, yaradılış, huy, ilâhî kanunlar.
tabiatıyla
Yaratılış özelliği olarak.
tadammüd
Yaraya merhem sürüp bezle bağlamak.
tafattur
Yarılma, ayrılma, açılma.
taharrüm
Yarılmak.
tahrim
Yarmak. Pâre pâre kesmek, parçalamak.
taht-ı muhakeme
Yargılama.
takvim-i zişan / takvim-i zîşan
Yaratılışın tam kıvamında olan şan ve şeref sahibi bir varlık.
tansif
Yarılama, yarısını alma.
Yarı yarıya bölme.
tazammud
Yaranın merhemli bezle sarılması.
teavün / teâvün / تعاون / تَعَاوُنْ
Yardımlaşmak. Birbirine muâvenet etmek.
Yardımlaşma.
Yardımlaşma.
Yardımlaşma.
Yardımlaşma.
(Arapça)
Yardımlaşma.
teavün etmek / teâvün etmek
Yardımda bulunmak.
tebezzül
Yarılma. Şakk.
tecelli-i icad / tecellî-i icad
Yaratma, var etme tecellîsi.
tecrih
Yaralama.
tefattur
Yarılma.
tefekku'
Yarılmak.
tefelluk
Yarılma, çatlama.
teflik
Yarmak.
tefsil
Yaramaz ve kem nesne.
tekvin / tekvîn / تكوین
Yaratma, var etme.
(Arapça)
tekvini / tekvinî / tekvînî / تَكْو۪ين۪ي
Yaratmaya, var etmeye dâir.
Yaratmakla ilgili.
Yaradılışla ilgili, var oluşla ilgili.
Yaratmaya âit.
tekvini ayat / tekvînî âyât
Yaratmaya, var etmeye dâir âyetler, deliller.
tekviniye
Yaratmağa, tekvine ait. Tekvinle alâkalı.
temyiz / temyîz / تَمْي۪يزْ
Yargıtay.
temyiz evrakı
Yargıtay'ın kaleme aldığı cevap yazısı.
temyiz mahkemesi
Yargıtay; alt mahkeme kararlarının doğru verilip verilmediğini incelemekle görevli üst makam.
temyiz reisliği
Yargıtay Başkanlığı.
temyiz riyaseti
Yargıtay Başkanlığı.
tenasuf
Yarıya bölmek.
tenasur / tenâsur / تناصر
Yardımlaşma.
(Arapça)
terafuk / terâfuk / ترافق
Yardımlaşma.
(Arapça)
Terâfuk etmek:
Birbirine yardım etmek.
(Arapça)
tesabuk
Yarış etme. Müsabaka.
tesefsüf
Yaramaz olmak.
teşeytun
Yaramazlık etmek.
teşhirgah-ı enam / teşhirgâh-ı enam
Yaratılmışların sergi yeri.
tesir-i icadi / tesir-i icadî
Yaratma kabiliyeti.
tesli'
Yarmak.
tevfik / تَوْفِيقْ
Yardım etme.
teyhür
Yar gibi çöküp yığılmış kumluk.
tuba-yı hilkat / tûbâ-yı hilkat / طُوبَايِ خِلْقَتْ
Yaratılış ağacı.
Yaratılış ağacı.
tumruk
Yarasa kuşu.
türkcuş
Yarı pişmiş et.
(Farsça)
turmuk
Yarasa kuşu.
turra-i fıtrat
Yaratılış mührü.
u'cube-i hilkat
Yaratılıştan insanlara hayret verici olan. Şaşılacak, hayrete düşülecek hilkat garibesi.
ubudiyet-i fıtriye
Yaratılıştan gelen kulluk.
uhkuk
Yarık, hendek.
üsir
Yaranın iyi olduktan sonra kalan izi.
va'k
Yaramaz huylu kişi.
vahi / vâhî / واهى
Yararsız.
(Arapça)
vazife-i asliye-i fıtriye
Yaratılıştan gelen asıl vazife.
vazife-i fıtrat
Yaratılış vazifesi.
vazife-i fıtriye
Yaratılıştan gelen görev.
vazife-i fıtriye-i ilmiye
Yaratılıştan gelen ilim öğrenme görevi.
vazife-i hilkat
Yaratılışa ait vazife.
vazife-i muavenet
Yardımlaşma görevi.
vekil
Yardımcı, temsilci.
vezirsiz
Yardımcısız.
vücud-u mahlukat / vücud-u mahlûkat
Yaratılmışların varlığı.
vüs'at-i hallakıyet / vüs'at-i hallâkıyet
Yaratıcılığın genişliği.
yamak
Yardımcı, yardak, muavin.
yaran / yârân / يَارَانْ
Yârlar, dostlar.
yare / yâre
Yara.
Yara.
yaver / yâver / یاور
Yardımcı.
(Farsça)
yaversiz / yâversiz
Yardımcısız.
zahir / zahîr
Yardımcı, arka çıkan.
zahm / زخم
Yara, ceriha.
Yara.
(Farsça)
zahmdar / zahmdâr / زخمدار
Yaralı, mecruh.
(Farsça)
Yaralı.
(Farsça)
zahmin
Yaralı, mecruh.
(Farsça)
zahmkar / zahmkâr
Yaralayıcı, yara açan.
(Farsça)
zahmnak
Yaralı, zahmzede, mecruh.
(Farsça)
zahmres
Yara açan, yaralayıcı.
(Farsça)
zahmzede / زخم زده
Yaralı. Mecruh.
(Farsça)
Yaralı.
(Farsça)
zaman-ı istimdad
Yardım dileme zamanı.
zebg
Yaramaz huy, kötü alışkanlık.
zemha
Yaramaz huylu, bahil kimse.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tatfih
pasinler cephesi
serteser
vüs'at
raat
malik
ilm
ubudiyet
İlât
ferc
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
yar
Gelse
Nif
vüs'a
KAPSAM
Zapturapt
mirasi
salahiyet
BENDİ
Nida