Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
yaşamak
ifadesini içeren
29
kelime bulundu...
asy
Yaşamak.
Kocamak, ihtiyarlamak.
berhayat / berhayât / برحيات
Hayatta olan, sağ.
(Farsça - Arapça)
Berhayât bulunmak:
Yaşamak, hayatta olmak.
(Farsça - Arapça)
dünyayı terketmek / dünyâyı terketmek
Bütün haram olan şeyler ile berâber, mübâhları da, yâni günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmak.
Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanmak.
fedm
Ahmak, bön, kalın kafalı, budala.
Yaşamak.
Yaşlanmak, ihtiyarlamak.
Yorulmuş, sakil kimse.
fükuk
Yaşamak.
Kocalmak, ihtiyarlamak.
Ayrılmak.
gevedan
Çoğunlukla Van, Hakkari ve Şırnak illerinde yaşamakta olan aşiretlerden birisi.
güngörmek
Mc: İkbal, refah, saadet, mutlu olarak yaşamak.
hakk-ul yakin / hakk-ul yakîn
(Hakk-al yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi.
hakkalyakin / hakkalyakîn
Bizzat yaşamak suretiyle, kesin bilgiye ulaşma.
hatem
Kırılmış olan şey.
Hayvanın çok yaşamaktan dolayı zayıf olması.
hıfzıssıhha
(Hıfz-üs sıhha) Sağlıklı yaşamak için doğrudan doğruya kişi ve içinde bulunan çevrenin sağlıkla alâkalı şartlarını tetkik edip inceleyen, gerekli tedbirleri olan ve bu çeşit çalışmalardan bahseden hekimlik kolu veya sağlık bilgisi.
Sıhhatini korumak. Sağlığını muhafaza etmek.
hulya
Kuruntu. Hayal. Vehim. Olmıyan bir şeyi düşünerek yaşamak. Akıldan geçen ve matmah-ı nazar olan husus.
(Farsça)
idrak / idrâk / ادراک
Kavrama, anlama.
(Arapça)
Erişme.
(Arapça)
İdrâk edilmek:
(Arapça)
Kavranmak, anlaşılmak.
(Arapça)
Yaşanmak.
(Arapça)
İdrak:
Etmek
(Arapça)
Kavramak, anlamak.
(Arapça)
Yaşamak, görmek.
(Arapça)
iman-ı tahkiki / iman-ı tahkikî
İmana aid bütün mes'eleleri yakînî surette tedkik ile bilmek ve yaşamak ve tahkikî iman derslerini veren ve taklidî imanı tahkike tebdil eden eserleri sadakatla okumak neticesinde hâsıl olan sağlam, sarsılmaz iman. (Mü'minin kalbi tasdik nuru ile o derece münevver olmasıdır ki, o nur bütün letaif-i
iş / îş
Yaşayış. Yaşamak. Zevk u safa sürmek.
Hayata medar olan ve geçinilen şeyler.
Ekmek. Gıda.
kanaat / kanâat
Yeme, içme ve barınacak yer husûsunda bileğin emeği, alın teri ile kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek. Kanâat, çalışmayıp, sâdece eline geçeni kullanmak, tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerden kaçınıp, gönül huzûru ile yaşamaktır.
ma'işet / ma'îşet
Yaşama, geçinme, yaşayış. Geçinmek, yaşamak için lüzumlu şeyler.
mahlukatın hukuku / mahlûkatın hukuku
Hukuk-u ibâd; kul hakları; toplum bireyleri arasında birlikte yaşamaktan doğan, yükümlünün irade ve tercih hakkının bulunduğu haklar; mülkiyet, sağlık, alışveriş, borç gibi.
mesele-i zevkiye
Zevk ile (tadılıp yaşamakla) bilinen mesele.
riyazet
Nefsi kırma. Fani şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak.
Bir hastalıktan dolayı veya nefsini terbiye maksadıyla çok yemek ve içmeyi terkederek faydalı fikirlerle, ibadet ve ilimle meşgul olmak. Az gıda ile yaşamak.
İdman.
riyazet-i şer'iye
Şeriatın izin verdiği ölçüde açlık ile nefsi kırarak yaşamak.
rızkıfıtri / rızkıfıtrî
Yaşamak için gereken normal rızık.
ta'vid
(Deve) çok yaşamak.
Âdet edinmek. Alıştırmak, âdet ettirmek.
taayyüş / تعيش
(Ayş. dan) Yaşamak. Geçinmek. Yaşama tarzı. Beslenmek.
Yaşama.
(Arapça)
Taayyüş etmek:
Yaşamak.
(Arapça)
tayy-ı zaman
Zamanı ortadan kaldırmak. Çok uzun bir zamanı pek kısa olarak görmek ve yaşamak. Meselâ: Kur'an-ı Kerimde beyan edilen "Ashab-ı Kehf" mağarada 309 sene kaldıkları halde, kendileri yarım gün veya bir gün kadar kaldıklarını söylemişlerdir.
tefani
Birbirinde fâni olmak. Arkadaşının iyi ahlâkıyla sevinmek. Arkadaşının, kardeşinin meziyyet ve hissiyatı ile fikren yaşamak.
terk-i dünya / terk-i dünyâ
Dünyâyı terk etmek.
Mübah (dinde izin verilen) şeylerin hepsini terk edip, yalnız, yaşamak için ve dînini korumak için zarûrî, lâzım olan mübahları kullanmak, yâni mübahların zarûret miktârından fazlasını terk etmek. Böyle terk-i dünyâ çok kıymetli ve faydalı ise de çok güçtür.
Haram
tevhid
Birleme. Bir Allah'tan başka İlâh olmadığına inanma. Lâ ilahe illallah sözünü tekrarlama. Her yerde ve her şeyde Allah'tan başkasının te'sir hâkimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak.
Edb: Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzume.
teyeffün
Çok yaşamak.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
zat-ı alim
celi
murg
harezm
perdaz
dar-ı dünya
Hercai
hırs
lehul hamdu ve'l-minnetu
گور
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
yaşamak
Mehr
Seyirci
dañ
elest
Çeviri
eğitim
It
Beyitler
huku