Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
var olma
ifadesini içeren
68
kelime bulundu...
a'yan-ı sabite / a'yân-ı sâbite
Eşyanın var olmadan önce Allah'ın ilminde var oluşu.
aşk-ı bekà
Devamlı olarak var olma, kalıcı olma aşkı.
azrail
Ölüm meleği. Dört büyük melekten biridir, ölenlerin ruhlarını almak görevi vardır. Diğer bir ismi de "melek-ül mevt: Ölüm meleği"dir. Yeryüzünde hayatın var olması, insanın yaratılışı tesadüfle açıklanamıyacağı gibi, ölüm de tesadüfle açıklanamaz. Hayatı yaratan ölümü de yaratmıştır. Hayat gibi ölüm
baki kalma / bâki kalma
Sürekli var olma.
bekabillah / bekabillâh
Allah ile var olma.
birsam
(Hallüsinasyon) Akıl hastalarının, gerçekten var olmayan bir şeyi varmış gibi yanlış idrak etmeleri halidir. Meselâ karınlarında veya başlarının içinde yılan bulunduğunu söylemeleri yahut bir canavarın ağzını açıp kendilerine baktığını söylemeleri birsam hâlini gösterir.
burhan-ı vücub-u vücud
Allah'ın varlığının zorunlu oluşunun ve var olmak için bir sebebe muhtaç olmamasının delili.
cenab-ı vacibü'l-vücud / cenâb-ı vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah.
cenab-ı vacibü'l-vücud ve tekaddes / cenâb-ı vâcibü'l-vücud ve tekaddes
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan ve her türlü kusur ve eksikten uzak olan Allah.
cevher
Bir şeyin özü, esası.
Kıymetli taş.
Çelik üzerindeki nakış.
Edb: Noktalı harf.
Yalnız noktalı harflerin ebcedîsi hesab edilerek yazılan manzum tarih.
Harflerin noktası.
Fls: Varlığı kendinden olan, var olmak için kendi dışında başka birşeye muh
el-emel
Ümitvar olma, ümit besleme.
gayr-i mevcud / gayr-i mevcûd / غَيْرِ مَوْجُودْ
Var olmayan.
hareket-i zaile-i hadise / hareket-i zaile-i hâdise
Var olma ve yok olma şeklinde görülen hareket.
hasıl / hâsıl / حاصل
Ortaya çıkan, var olan.
(Arapça)
Hâsılı:
Kısacası, sonuç olarak.
(Arapça)
Hasıl etmek:
Meydana getirmek, ortaya çıkarmak.
(Arapça)
Hâsıl olmak:
Ortaya çıkmak, var olmak.
(Arapça)
hesti / hestî
Varlık. Var olma. Mevcudiyet.
(Farsça)
hikmet-i vücud
Bir şeyin var olmasının hikmet ve amacı.
hüccet-i sermediyet
Devamlı var olma delili.
hudus / hudûs
Sonradan var olma.
hukuk-u vücut
Var olma hakları.
husul / husûl / خصول
Ortaya çıkma, gerçekleşme, var olma.
(Arapça)
Husûle getirmek:
Meydana getirmek, gerçekleştirmek.
(Arapça)
illet-i tamme / illet-i tâmme
Herhangi birşeyin var olması için gerekli sebeplerin tamamı.
Herhangi bir şeyin var olması için lâzım gelen sebeblerin tamamı. Bu sebebler var olunca neticesinin vücuda gelmesi bizzarure ve bilvücub iktiza eder.
imkanat / imkânat
Varlığı da yokluğu da mümkün olanlar. Ademle vücudu müsavi olanlar. Var olmasında başkasına muhtaç bulunan şeyler.
ispat-ı vacibü'l-vücud / ispat-ı vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah'ın ispatı.
kable'l-vücut
Var olmadan önce.
kablelvücud / kablelvücûd
Var olmadan önce.
kablelvücut
Var olmadan önce.
kayyumiyet
Kendiliğinden eze-lî ve ebedî olarak var olmak.
kayyumiyet-i ilahiye / kayyûmiyet-i ilâhiye
Allah'ın her zaman ve her yerde var olması ve bütün varlıkların ancak Onunla var olabilmeleri.
kevn
Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet.
Var olma, varlık.
keynunet
Varlık, var olma.
kıyamet-i mükerrere-i nev'iye / kıyâmet-i mükerrere-i nev'iye
Her bir varlık türünde sürekli olarak tekrarlanan ve kıyameti andıran var olma ve yok olma hadiseleri.
mahv u ispat
Yok olma ve var olma.
mazarrat-ı mevhume
Gerçekte var olmayan, hayalî zararlar.
me'rebe
(Çoğulu: Meârib) İhtiyaç.
Ümitli bulunma. Ümitvar olmak.
mertebe-i vehm
Var olmadığı halde, var görünen.
mevcudiyet
Mevcudluk, varlık, mevcud ve var olma.
Var olma hali.
mevcudiyyet / mevcûdiyyet / موجودیت
Var olma, varlık.
(Arapça)
Mevcûdiyet göstermek:
Varlık göstermek.
(Arapça)
mevcut bulunma
Var olma.
mevcut olma
Var olma.
mevsuf-u vacibü'l-vücud / mevsuf-u vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir şeye ihtiyacı olmamakla nitelenen Allah.
mir'at-ı vacibü'l-vücud ve'l-mennan / mir'ât-ı vâcibü'l-vücud ve'l-mennân
Varlığı zorunlu olup var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan ve yarattıklarına herşeyi karşılıksız veren Allah'ın isim ve sıfatlarını yansıtan ayna.
muhabbet-i vücud
Var olma sevgisi.
muhabbet-i vücut
Var olma sevgisi.
mümteni'-ul-vücud / mümteni'-ul-vücûd
Var olması mümkün olmayan, hep yok olması lâzım olan.
sani-i vacibü'l-vücud / sâni-i vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sebeb
Vâsıta. Bir işte te'siri olmayan fakat o işin yapılmasını, vücûdunu, var olmasını îcâb ettiren şey.
sebeb-i bekà
Varlıkların sürekli var olma sebebi.
sebeb-i vücud
Varlık sebebi. Var olmanın sebebi ve gayesi.
sıfat-ı nefsiyye
Allahü teâlânın Vücûd yâni var olma sıfatı.
sübut-u ilmi / sübut-u ilmî
Bir şeyin ilmen var olması, ilim dünyasında varlığının sabit olması.
tahaddüs
Var olma.
tekevvün
(Çoğulu: Tekevvünât) Vücuda gelmek. Meydana geliş.
şekillenmek.
Var olmak.
Var olma.
tercih bila müreccih / tercih bilâ müreccih
Tercih edici sebep olmaksızın tercih (seçim) yapılabilir. Yani, seçimi yapacak zat için mutlaka sebebin var olması gerekmez, hiçbir sebebe bağlı kalmadan da seçenekler arasından birini seçebilir.
vacibü'l-vücud / vâcibü'l-vücud / vâcibü'l-vücûd
Varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah.
Varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah.
vacibü'l-vücud teala ve tekaddes hazretleri / vâcibü'l-vücud tealâ ve tekaddes hazretleri
Namı ve şerefi yüksek olan, her türlü kusur ve eksikliklerden münezzeh olan, varlığı zorunlu olup var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah.
vahid-i vacib / vahid-i vâcib
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı olmayan ve herbir varlıkta birliği görünen Allah.
vehm mertebesi
Var olmayıp, var görünen.
vücub-u vücud / vücub-u vücûd / vücûb-u vücud / vücûb-u vücûd
Allah'ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması.
Allah'ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması.
Varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe ihtiyacının olmayışı.
Varlığı zorunlu olan, yok olması düşünülemeyen, var olmak için hiç bir sebebe muhtaç olmayan varlık; Allah.
vücud / vücûd
Varlık. Var olmak. Bulunmak.
Cesed, cisim, ten, gövde.
Var olmak.
Varlık, var olmak, bulunmak, cesed, cisim, ten, gövde.
vücud-u ilmi / vücûd-u ilmî / وُجُودُ عِلْم۪ي
İlâhî ilimde var olup, hâriçde var olmama.
vücud-u vacib / vücud-u vâcib
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah'ın varlığı.
vücud-u vacibü'l-vücud / vücud-u vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah'ın varlığı.
vücud-u vücubi / vücud-u vücubî
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı olmayan ve diğer varlıkların var olması Kendisine bağlı olan, yokluğu düşünülemeyen varlık, Allah.
vücuda gelmek
Ortaya çıkmak, var olmak.
vücudpezir / vücûdpezir
Var olma.
vücut bulma
Var olma.
zat-ı vacibü'l-vücud / zât-ı vâcibü'l-vücud
Varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Zât, Allah.
zatiye / zâtiye
Bizzat var olan öz nitelik; sıcaklığın, ateşin kendi zâtında var olması gibi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mücla
Tesebbut
istikbal etmek
gala
himmet
mavera
Hatemat
bit
cihangir
MURAFAKA
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
var olma
piyi
Azurde
menü
ahil
abiler
muhzır
akliye
derece
ÖĞRENME