REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te vaka ifadesini içeren 52 kelime bulundu...

ab

  • Su. (Farsça)
  • Mc : Yağmur. (Farsça)
  • Letâfet, güzellik. (Farsça)
  • İtibar. (Farsça)
  • Irz, nâmus. (Farsça)
  • Vakar. (Farsça)
  • Cilâ. (Farsça)
  • Keskinlik. (Farsça)

amug

  • Uzun boylu adam. (Farsça)
  • Ciddiyet, vakar. (Farsça)

asa

  • Esneme. (Farsça)
  • Vakar, ciddilik. (Farsça)
  • Süs, zinet. (Farsça)

ba-vekar

  • Ciddi, vakarlı, ağırbaşlı.

cemal / cemâl

  • Güzellik.
  • Allahü teâlânın lütuf ve rızâ sıfatı.
  • Zât, yüz.
  • Çirkinliği gidermek, vakar sâhibi olmak ve şükr etmek için nîmeti göstermek. Çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakâret etmelerine sebeb olacak şeyleri yapmamak, bunları gidermek.

dafr

  • Saçı ve ona benzer şeyleri enlice örmek ve dokumak.
  • Vakarla yürümek.
  • Def'etmek, kovmak.

dalkavuk

  • Eline maddî menfaatler, para vesaire geçirmek için yaltakçılık ve soytarılık edip kendi vakar ve haysiyetini muhafaza etmeyen adam. (Türkçe)

dayib

  • İtaat eden, vakarlı ve ciddi kişi.

evn

  • Yab yab yürümek.
  • Vakarlı, sessiz ve ciddi olmak.
  • Heybenin bir gözü.
  • Denk.

evrak

  • (Tekili: Vakar) Sahifeler. Yapraklar.

fer

  • Işık, parlaklık, zinet, süs. (Farsça)
  • Fazl ve vakar. (Farsça)
  • İktidar; şevket, kuvvet. (Farsça)

giran-seng

  • Ağır başlı kişi. Ciddi ve vakar sahibi kimse. (Farsça)
  • Sabırlı, kanaatkâr. (Farsça)

hedn

  • Vakar, ciddiyet.

hevn

  • Kolaylık, sühulet.
  • Vakar. Teenni.
  • Sükunet. Sekine. Rıfk.
  • Ufak şey. Hor ve zelil olmak.

heyn

  • (Heyyin) Kolay. Rahat.
  • Vakar. Sükunet.

hiffet

  • Hafiflik.
  • Mc: Onurlu ve vakarlı olmamak. Temkinsizlik. Akılsızlık. Hoppalık.

hilm

  • Doğuştan olan huy yumuşaklığı. Şiddete tahammül. Nefsini heyecandan korumak.
  • Vakar. Sükûn.

hiyne

  • Vakar, ciddiyet.

hud

  • (Tekili: Hâid) Büyüklük.
  • Çok hürmet.
  • Bir Peygamber ismi. Rıfk, sükun ve vakar ile muttasıf olduğu için bu Peygambere Hud ismi verilmiştir. (A.S.) Yahudilere de bu isim söylenilmiştir. Nuh tufanından sonra Yemen diyarında Hadremud civarında Ahkaf denilen yerde Ad Kavmine gönde

ittikar

  • Vakar, gurur ve büyüklük gelme.

izzet-i ilmiye

  • İlmin izzeti; ilmin gerektirdiği vakar, ağırbaşlılık.

izzet-i imaniye

  • İmanın gerektirdiği vakar ve izzetli davranış.

izzet-i nefis

  • İnsanın vakar, şeref ve haysiyetini muhafaza etmesi.
  • Zillete düşmiyerek şeref ve haysiyeti muhafazaya çalışmak. Vakar.

izzet-i nefs

  • İnsanın vakar, şeref ve haysiyetini muhafaza etmesi.

ma-veka'

  • (Mâ-Vaka') Vâki olan, olup biten.

mekin / mekîn

  • Yüksek rütbe sâhibi. Vakarlı. Temkinli. Nüfuz ve iktidar sahibi.
  • Yerleşmiş. Oturmuş. Sâkin, Muhkem.
  • Sakin, vakarlı, saygın.

mekinet / mekînet

  • Onur, vakar, ciddiyet, ağırbaşlılık.

mekis / mekîs

  • Vakarlı. Onur sahibi. Ciddi ve ağırbaşlı kimse.

miş'ar

  • Şan, şeref, haysiyet ve vakar.

mükena'

  • (Tekili: Mekin) Vakar ve iktidar sâhibleri.
  • Oturanlar, yerleşenler.

mütevakkır

  • (Çoğulu: Mütevakkırîn) (Vakar. dan) Onurlanan, vakarlanan.

mütevakkırin / mütevakkırîn

  • (Tekili: Mütevakkır) Onurlananlar, vakarlananlar.

muvakkar

  • (Vekar. dan) Ağırlanmış, saygı gösterilmiş olan.
  • Ağırbaşlı, vakarlı, ciddi.

muvakkaran

  • Vakarla, ciddiyetle, ağırbaşlılıkla.
  • Ağırlanmış, saygı gösterilmiş olarak.

rekanet

  • Vakarlılık, ağırbaşlılık.

rekin

  • Yüce, yüksek, âli.
  • Ağırbaşlı, ciddi, vakarlı.

rezan

  • Ağır, ciddi, vakarlı, ağırbaşlı ve temkinli kimse.

rezanet

  • Ağırbaşlılık, vakarlılık, temkinlilik, ciddilik.

rezin

  • Vakarlı, temkinli, ağır başlı, sağlam.

risl

  • Vakar, ciddiyet, sekinet.
  • Sabır.

rükunet

  • Ağırbaşlılık. Vakar ve temkin sâhibi olma.

sükunet / sükûnet

  • Vakarlılık, ciddiyet.
  • Durgunluk. Rahatlık.
  • Hareketsizlik.

tecemmül

  • Çirkinliği gidermek, vakar sâhibi olmak, şükr etmek ve nîmeti göstermek için zînetlenmek, süslenmek.

temekkün

  • Mekânlanmak. Yerleşmek. Yer tutmak.
  • Vakar ve temkin sahibi olmak.
  • Sultan yanında rütbe sahibi olmak.

temkin

  • Ağır başlılık, usluluk.
  • Ölçülü hareket sâhibi.
  • Vakar, izzet. İktidar, kudret.
  • Birini bir şeye muktedir kılmak.
  • Kararsızlıktan kurtulup huzur ve sükuna mazhar olmak.
  • Tedbir, ihtiyat.

terezzün

  • Vakar gösterme.

tevakkur

  • (Vekar. dan) Vakar peydâ etme. Vakarlanma.

vakayi

  • Olaylar, vakalar.

vakur

  • Ağırbaşlı, temkin sahibi. İzzetli, vakarlı.
  • Vakarlı, ağırbaşlı.

vekar

  • (Bak: Vakar)
  • Vakar, sabır, onur.

vekayi / vekayî

  • Vakalar, olaylar.

vikahat

  • (Bak: Vakahat)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın