Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
vücut
ifadesini içeren
132
kelime bulundu...
a'sab-ı muharrike / a'sâb-ı muharrike
Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler. Hareket ettirici sinirler.
agyed
Uykucu, tenbel.
Esmer vücutlu.
Nazik derili.
ahşa'
(Tekili: Haşâ) Vücuttaki bağırsak, ciğer gibi organlar.
Mahaller, bölgeler, cihetler.
ajeh
Vücutta çıkan pürtüklü küçük ur.
(Farsça)
akıntı
Bir sıvı cismin mütemadiyen hareketi, akış.
Nehir veya deniz suyunun bir tarafa doğru cereyanı.
Bazı hastalıklarda vücuttaki bir delikten cerahat akması.
alam-ı cismani / âlâm-ı cismanî
Vücutların acı çekmesi.
anestezi
yun.Tıb: Bütün vücutta veya vücudun bir kısmında hislerin az veya çok miktarda kaybı.
araz
İşaret, alâmet.
Tesadüf.
Kaza, felaket.
Kendi kendine vücut bulmayıp başka bir cevherle meydana gelen hal ve keyfiyet.
aşşe
Yaprağı uzun ve ince olan hurma ağacı.
Zayıf vücutlu, uzun boylu kadın.
atnab
(Tekili: Tınâb) Çadır ipleri.
Ağaç kökleri.
Tıb : Vücuttaki sinirler.
aytemus / aytemûs
(Çoğulu: Atâmıs) Bütün vücut organları yerli yerince ve tam olarak yaratılmış olan.
aza-yı beden / âzâ-yı beden
Vücut organları.
azeh
Vücutta çıkan siğil.
(Farsça)
bad-dar
Mağrur, kibirli.
(Farsça)
Divane, deli.
(Farsça)
İri vücut, şişman.
(Farsça)
Hiç bir işle alâkası bulunmayan kişi.
(Farsça)
badin
Şişman, bedeni büyük, iri vücutlu.
baras
Tedavi edilmesi mümkün olmayan ve vücutta beyaz lekeler meydana getiren bir hastalık.
beden
(Çoğulu: Ebdân) Gövde, vücut, ten.
Vücudun kol, bacak ve baş gibi ayrıca kısımlarından başka diğer merkezi kısmı.
Ağacın dal ve budaktan başka olan kısmı, kütük.
Kale bedeni.
bedenen / بدنا
Vücutça. Beden ile.
Vücutça.
(Arapça)
behkele
Nârin vücutlu kız, sevgili.
besr
(Besere) (Çoğulu: Besûr) Vücutta çıkan bir çeşit ufak sivilce.
biyoelektrik
Canlı varlıkların vücutlarında yaratılmış olan elektrik. (Bu elektriğin varlığı, hususi âletlerle anlaşılır)
bünye
Bir şeyin vücut yapısı. Vücut, beden. Fıtrat.
Şekil, tarz, sûret.
çeçek
Gül. Çiçek.
(Farsça)
Gönül.
(Farsça)
Çiçek hastalığı.
(Farsça)
Vücutda çıkan ben.
(Farsça)
cederi / cederî
Vücutta çıkan çiçek hastalığı.
cesed
Ten, gövde, vücut, beden. Ruhsuz vücud.
Ceset, cansız vücut.
cesed-i hayvani / cesed-i hayvânî
Canlı beden, cesed, vücut.
cesed-i misali / cesed-i misalî
Maddi yapısı olmayan vücut, misalî beden.
cirman
Organlarla birlikte vücut.
cism / جسم
Cisim, madde.
(Arapça)
Vücut, beden.
(Arapça)
cism-i vücud
Vücut cismi, şekli.
cismani / cismanî
(Cismaniye) Bedene mensub, vücutla alâkalı.
Mânevi ve ruhani karşılığı. Maddi ve cisimli olmak.
cismaniyet / cismâniyet
Bedenle, maddî vücutla ilgili oluş.
cismen
Cisim itibariyle, cisim olarak. Vücutça, bedence.
cürde
Çorak bölge.
Çıplak vücut.
Atlı asker.
dahamet / dahâmet
İrilik, kocamanlık, kabalık, vücutça büyük olmaklık.
Tıb: Hipertrophie.
darir
(Çoğulu: Edirrâ) Kör, a'mâ.
Nefis.
Cismin bakiyyesi.
İri vücutlu fakir kişi.
duhseman
Kara yağız, iri vücutlu adam.
ecsam / ecsâm / اجسام
Cisimler.
(Arapça)
Vücutlar.
(Arapça)
ecza-yı asliye / eczâ-yı asliye
Asıl parçalar; vücuttaki el, ayak, göz gibi.
ejah
Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce.
(Farsça)
emin / emîn
Kendisine güvenilen.
Peygamber efendimizin lakabı. Peygamber olduğu bildirilmeden önce de, Kureyş kabîlesi Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem çok güvenir, inanır ve; "Muhammed-ül-emîn" derlerdi.
Vücuttaki bütün âzâlarını İslâmiyete uygun şekilde ve uygun yerlerde kullan
emled
En genç, çok körpe ve nazik vücut veya dal (Müennesi: Meldâ)
endam
Vücut, beden, boy pos.
erdan / erdân
"Beden"in çoğulu. Cisimler, vücutlar, gövdeler.
evsal
(Tekili: Vasl) Vücuttaki mafsallar, oynaklar.
evşaz
Yardımcılar, tarafdarlar. Aşağılık ve ayak takımı olan kişiler.
Vücuttaki mafsallar, oynak yerler.
fevga'
İri vücutlu, şişman kadın.
gülten / گل تن
Gül gibi lâtif ve nâzik vücutlu.
(Farsça)
Gül vücutlu.
(Farsça)
gürbüz
Yaşından fazla gösterişli, serpilmiş, vücutlu, genç irisi.
(Farsça)
Cerbezeli.
(Farsça)
Anlayışlı. İdrakli.
(Farsça)
Kahraman, yiğit.
(Farsça)
habat
Vücuttaki bir yara iyileştikten veya vücuda bir sopa ile vurulduktan sonra bedende kalan iz.
Davarın çok yemekten dolayı karnının şişmesi.
hadebe
Kambur, yumru.
Vücuttaki kamburluk.
hadr
Evmek, acele etmek.
Vücutta bir organın şişip yumrulaşması.
Men etmek, engel olmak.
Saçak bükmek.
hararet-i garize / hararet-i garîze
Normal vücut ateşi, ısısı.
hararet-i gariziye
Fıtrî vücut ısısı.
harici vücut / hâricî vücut
Dışa ait, maddî vücut.
havd
Güzel ahlâk.
Güzel ve yumuşak vücutlu câriye.
hayal-i fener
Sihirbaz feneri denilen ve resimli camları olan ve bu resimleri duvara aksettiren fenere benzer bir âlet.
Mc: Son derece vücutça zayıf olan kimseler için kullanılır.
hetalla'
Uzun ve iri vücutlu erkek.
hircas
Gövdeli, iri vücutlu, cesim.
hümmeyat
(Tekili: Hümmâ) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler.
Sıtmalar.
Nöbetli hastalıklar.
hüsn-ü endam
Vücut güzelliği.
inkaz
Kırma ve bozma.
Tuhaf sesler çıkarma. Küçük bir hayvanın veya böceğin kendine mahsus ses çıkarması.
Vücuttaki oynak yerlerden çıkan ses.
intibac
Hastalıktan dolayı vücutta hâsıl olan şişkinlik.
irtiva'
Suya içerek kanma.
Tıb: Vücuttaki organ ve eklemlerin kuvvetlenip kalınlaşması.
istiska / istiskâ / استسقا
Yağmur duasına çıkma.
(Arapça)
Vücutta su toplanması.
(Arapça)
istitale
Uzanmak. Uzantı. Uzayıp gitmek.
Birisi üzerine faziletlilik dâvasında bulunmak.
Tecvidde: Harf okunduğunda sesin imtidadına, uzamasına denir. Bu harfe müstatıl harfi de denir. Bu sıfat Dad harfine aittir.
Tıb: Vücutta bazı organların uzaması.
ızbandut
Eskiden Rum korsanlarına verilen addır.
Haydut, yolkesen, şaki, eşkiya.
İri vücutlu, korkunç.
kalıb
(Ka, uzun okunur) Hususi bir biçim, bir şekil alması istenen bazı şeylerin konmasına mahsus araç. (Buz kalıbı, çizme kalıbı gibi)
Hususi surette dökülmesi istenen şeylere mahsus zarf.
Beden, vücut, gövde.
Şekil ve suret nümunesi, örnek.
Bir kalıba dökülmüş vey
Vücut, beden.
kareh
Kişinin gövdesi kirli olmak. Vücut kirliliği.
kaviyy-ül bünye
Bünyesi sağlam olan. Sağlam vücutlu.
kerem-i mütecessid
Maddi vücut giymiş kerem.
kett
Zayıf vücutlu kimse.
Mal kazanıp yığan.
kuhbeden
Dağ gibi iri vücutlu kimse. İri yarı kişi.
(Farsça)
kulunç
Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı. Omuzlarda ve vücutta bir ağrı.
kunais
(Çoğulu: Kanâıs) Büyük cüsseli, iri vücutlu kişi.
kunefhar
Büyük cüsseli, iri vücutlu.
makine-i vücud
Kâinatın küçük bir örneği olan vücut makinası.
ması'
Sağlam vücutlu kimse.
mefasıl
(Tekili: Mafsal) Mafsallar. Vücuttaki oynak yerleri, eklenti yerleri.
mermare
Yumuşak vücutlu kadın.
mertebe-i vücub ve vücud ve tevhid / mertebe-i vücûb ve vücûd ve tevhid
Vücûb, vücut ve tevhid mertebeleri.
mildem
Çekirdek dövdükleri taş.
Ahmak ve iri vücutlu kimse.
mütehassıl
(Husul. den) Husule gelen, hasıl olan, vücut bulan, meydana gelen.
müttehid-i bizzat
Bizzat müttehid, birleşik, tek vücut (ikisinin tek vücut olması dışarıdan bir vasıtaya bağlı değil).
nafata
Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık.
nazik-endam / nâzik-endâm
Lâtif ve güzel vücutlu. Nâzik endamlı.
(Farsça)
nemle
Bir tek karınca.
Vücutta olan karıncalanma.
operasyon
Bir cerrahın canlı bir vücut üzerinde yaptığı cerrahi müdahale. Ameliyat.
(Fransızca)
pil-ten
Fil gibi iri, fil vücutlu.
razraz
İri vücutlu kimse.
Dökülmüş ve ufanmış taş.
ruyin-ten
Güçlü kuvvetli, tunç vücutlu.
(Farsça)
şam
(Tekili: şâme) Vücutta olan benler.
şamat
(Tekili: şâme) Vücuttaki benler.
saray-ı vücut
Vücut sarayı.
sedn
Vücut organlarının anormal biçimde gelişmesi.
sefine-i vücud
Vücut gemisi.
sehbel
Büyük, iri vücutlu, şişman deve.
Büyük ve geniş tuluk.
Büyük keler.
şeraşir
Nefis.
Beden, vücut, ceset.
Ağırlık.
şeriha
(Çoğulu: Şerâih) Vücuttan kopmayarak ayrılmış olan et parçası.
Et dilimi.
sertiye
Zayıf vücutlu, ahmak adam.
şeva
Kolay.
Vücut organları. (El, ayak gibi).
Malın kötüsü.
sıhhat-i beden
Vücut sağlığı.
şilv
Vücut azâlarından biri.
simin-ten
Gümüş tenli. Gümüş gibi beyaz ve parlak vücutlu.
(Farsça)
şirpençe
(Şir-pençe) (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban.
(Farsça)
sü'lul
Meme başı.
Vücutta meydana gelen siğil, sivilce.
suiistimalat / suiistimalât
Kötü kullanımlar, vücut enerjisini israf etmeler.
sultan-üd dem
Vücutta kanın galeyanı.
tark
Vurmak.
Dövmek.
Yünü ve pamuğu ağaçla vurmak.
Bulanık su.
İçine deve bevlettiğinden dolayı pislenmiş olan yağmur suyu.
Vücuttaki gevşeklik.
tecsimat / tecsimât
(Tekili: Tecsim) Vücutlu göstermeler, cisimlendirmeler.
tehemten
İri vücutlu, boylu boslu yiğit.
(Farsça)
tematti
(Matiyy. den) Vücutta duyulan ağırlıktan dolayı gerinme.
Yürürken sallanmak.
ten / تن
Gövde, beden, vücut.
(Farsça)
İnsan bedeninin dış yüzü.
(Farsça)
Vücut, beden.
(Farsça)
Dış yüz.
(Farsça)
ten-aver
(Çoğulu: Ten-âverân) Vücutlu, etine dolgun.
(Farsça)
ten-dürüst
Sağlam vücutlu, kuvvetli. Vücudu sağlam olan.
(Farsça)
tenavür
İri vücutlu kişi, iri yarı kimse.
tene
Gövde, beden, cüsse, vücut.
(Farsça)
Örümcek ağı.
(Farsça)
tenu-mend
Gövdeli, iriyarı, vücutlu kimse.
(Farsça)
tesettür
Kapanıp gizlenme. Örtünme.
Fık: Kadınların ve erkeklerin başkasına, nâmahremlere vücutlarının haram kısımlarını örtüp göstermemeleri.
uhdud
(Çoğulu: Ahâdid) Çukur.
Uzun hat.
Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak.
Hendek.
Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz.
uzima
Vücutta bir organın ateşsiz ve ağrısız olarak şişmesi.
vücud / vücûd
Vücut, varlık, gövde.
vücud-u cismani / vücud-u cismanî
Maddî vücut, beden.
vücud-u daimi / vücud-u daimî
Ölümsüz, devamlı vücut.
vücud-u hakiki / vücud-u hakikî
Gerçek vücut.
vücud-u kıymetdar
Değerli vücut, kıymetli varlık.
vücud-u misaliye
Görüntüden ibaret vücut.
vücud-u vahid / vücud-u vâhid
Tek bir vücut, varlık.
vücud-u zahiri / vücûd-u zâhirî / وُجُودُ ظَاهِرِي
Görünürdeki vücut.
yekvücud-u vahdani / yekvücud-u vahdânî
Tek bir vücut halinde.
yekvücut
Tek vücut, tek bir insan gibi birlik ve bütünlük içinde.
zenberiyye
Büyük cins bir gemi.
İri vücutlu, enli erkek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Mahlas
nisâd
vaz olunan
fevc fevc
anestezi
hab-ı gaflet
kötü
mersum
revan
İSTİNCA
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
vücut
ÜSTLENMEK
an
şık
ifsal
Abartmak
SEVGİLİ
telaşı
Baba
kurtarıcı