REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te vücutta ifadesini içeren 38 kelime bulundu...

a'sab-ı muharrike / a'sâb-ı muharrike

  • Hissi, duyguyu vücuttaki haber merkezine bildiren sinirler. Hareket ettirici sinirler.

ahşa'

  • (Tekili: Haşâ) Vücuttaki bağırsak, ciğer gibi organlar.
  • Mahaller, bölgeler, cihetler.

ajeh

  • Vücutta çıkan pürtüklü küçük ur. (Farsça)

akıntı

  • Bir sıvı cismin mütemadiyen hareketi, akış.
  • Nehir veya deniz suyunun bir tarafa doğru cereyanı.
  • Bazı hastalıklarda vücuttaki bir delikten cerahat akması.

anestezi

  • yun.Tıb: Bütün vücutta veya vücudun bir kısmında hislerin az veya çok miktarda kaybı.

atnab

  • (Tekili: Tınâb) Çadır ipleri.
  • Ağaç kökleri.
  • Tıb : Vücuttaki sinirler.

azeh

  • Vücutta çıkan siğil. (Farsça)

baras

  • Tedavi edilmesi mümkün olmayan ve vücutta beyaz lekeler meydana getiren bir hastalık.

besr

  • (Besere) (Çoğulu: Besûr) Vücutta çıkan bir çeşit ufak sivilce.

cederi / cederî

  • Vücutta çıkan çiçek hastalığı.

ecza-yı asliye / eczâ-yı asliye

  • Asıl parçalar; vücuttaki el, ayak, göz gibi.

ejah

  • Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce. (Farsça)

emin / emîn

  • Kendisine güvenilen.
  • Peygamber efendimizin lakabı. Peygamber olduğu bildirilmeden önce de, Kureyş kabîlesi Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem çok güvenir, inanır ve; "Muhammed-ül-emîn" derlerdi.
  • Vücuttaki bütün âzâlarını İslâmiyete uygun şekilde ve uygun yerlerde kullan

evsal

  • (Tekili: Vasl) Vücuttaki mafsallar, oynaklar.

evşaz

  • Yardımcılar, tarafdarlar. Aşağılık ve ayak takımı olan kişiler.
  • Vücuttaki mafsallar, oynak yerler.

habat

  • Vücuttaki bir yara iyileştikten veya vücuda bir sopa ile vurulduktan sonra bedende kalan iz.
  • Davarın çok yemekten dolayı karnının şişmesi.

hadebe

  • Kambur, yumru.
  • Vücuttaki kamburluk.

hadr

  • Evmek, acele etmek.
  • Vücutta bir organın şişip yumrulaşması.
  • Men etmek, engel olmak.
  • Saçak bükmek.

hümmeyat

  • (Tekili: Hümmâ) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler.
  • Sıtmalar.
  • Nöbetli hastalıklar.

inkaz

  • Kırma ve bozma.
  • Tuhaf sesler çıkarma. Küçük bir hayvanın veya böceğin kendine mahsus ses çıkarması.
  • Vücuttaki oynak yerlerden çıkan ses.

intibac

  • Hastalıktan dolayı vücutta hâsıl olan şişkinlik.

irtiva'

  • Suya içerek kanma.
  • Tıb: Vücuttaki organ ve eklemlerin kuvvetlenip kalınlaşması.

istiska / istiskâ / استسقا

  • Yağmur duasına çıkma. (Arapça)
  • Vücutta su toplanması. (Arapça)

istitale

  • Uzanmak. Uzantı. Uzayıp gitmek.
  • Birisi üzerine faziletlilik dâvasında bulunmak.
  • Tecvidde: Harf okunduğunda sesin imtidadına, uzamasına denir. Bu harfe müstatıl harfi de denir. Bu sıfat Dad harfine aittir.
  • Tıb: Vücutta bazı organların uzaması.

kulunç

  • Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı. Omuzlarda ve vücutta bir ağrı.

mefasıl

  • (Tekili: Mafsal) Mafsallar. Vücuttaki oynak yerleri, eklenti yerleri.

nafata

  • Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık.

nemle

  • Bir tek karınca.
  • Vücutta olan karıncalanma.

şam

  • (Tekili: şâme) Vücutta olan benler.

şamat

  • (Tekili: şâme) Vücuttaki benler.

şeriha

  • (Çoğulu: Şerâih) Vücuttan kopmayarak ayrılmış olan et parçası.
  • Et dilimi.

şirpençe

  • (Şir-pençe) (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban. (Farsça)

sü'lul

  • Meme başı.
  • Vücutta meydana gelen siğil, sivilce.

sultan-üd dem

  • Vücutta kanın galeyanı.

tark

  • Vurmak.
  • Dövmek.
  • Yünü ve pamuğu ağaçla vurmak.
  • Bulanık su.
  • İçine deve bevlettiğinden dolayı pislenmiş olan yağmur suyu.
  • Vücuttaki gevşeklik.

tematti

  • (Matiyy. den) Vücutta duyulan ağırlıktan dolayı gerinme.
  • Yürürken sallanmak.

uhdud

  • (Çoğulu: Ahâdid) Çukur.
  • Uzun hat.
  • Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak.
  • Hendek.
  • Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz.

uzima

  • Vücutta bir organın ateşsiz ve ağrısız olarak şişmesi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın