Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
ufak
ifadesini içeren
113
kelime bulundu...
adya'
Boynuzu ufak koyun.
Nebiyyi Zişân Aleyhisselam Efendimizin devesinin adı.
ahzer
Devamlı gözünü kırpan adam.
Ufak gözlü olan kimse.
ararot
Ufak çocuklara yedirilen besleyici bir cins nişasta ki, Amerika'da hasıl olan bir kökten çıkarılır.
baceng
Baca.
(Farsça)
Ufak pencere. Tepe penceresi.
(Farsça)
bendeka
Hiddetle bakma, sert bakış.
Bir şeyi fındık kadar ufak yapma.
ber-bend
Ufak çocuğu annesinin sırtına bağlamağa yarıyan göğüs kuşağı.
(Farsça)
besr
(Besere) (Çoğulu: Besûr) Vücutta çıkan bir çeşit ufak sivilce.
betiha
(Çoğulu: Bitâh-Betâyih) Ufak taşlı büyük dere.
Kamışlık ve sazlık yer.
bitke
Kesinti.
Kesilen bir nesnenin ufak parçaları, cüz'leri.
biyah
(Çoğulu: Büyâh) Ufak balık.
bügas
(Çoğulu: Bügasât-Ebgıse) Ufak, küçük kuşlar.
bügase
Ufak kuş.
celacil
(Tekili: Cülcül) Küçük çanlar, ufak çıngıraklar.
cülcül
(Çoğulu: Celâcil) Ufak çıngırak, küçük çan.
cüz'iyyat
Cüz'î olan şeyler. Ufak tefek şeyler. Mânası düşünüldüğünde zihinde ortaklık kabul etmeyen şeyler. Mânası başka şeylere şâmil olmayanlar.
cüz-i asgar
En küçük cüz. En ufak parça.
dakik
(Ekseri mânevi mânalar için) Pek ince. Nâzik. Ufak.
İnce, ufak, nâzik.
Toz haline getirilmiş şey, un.
Dikkatli ölçülü davranan titiz kimse.
dehan-ı teng / dehân-ı teng
Ufak ağız. Dar ağız.
duhl
(Çoğulu: Dehâhil) Ufak kuşlar.
eclah
Devenin veya üstü düz olan arabaların üzerlerine yapılan ufak kulübe.
Başı kel olan adam.
ejah
Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce.
(Farsça)
ekess
Ufak dişli, küt dişli.
ekvah
(Tekili: Kûh) Kamıştan yapılan penceresiz ufak kulübeler.
encin
Tane tane, ufak ufak, parça parça.
(Farsça)
Sıvacı.
(Farsça)
ezfeli / ezfelî
Cemaat-ı kalile. Az cemaat. Ufak topluluk.
gevar
Ark. Bahçeleri sulamak için çayırdan ufak bir arkla alının kol.
(Türkçe)
göynük
Arpa torbası.
Ufak süt kabı.
Kıldan yapılmış yoğurt torbası.
gudde-i nekfiyye
Tıb: Kulak memesinden çeneye kadar olan kısımda bazan ufak ufak meydana gelen bezler.
habi
Sürünüp emekleyen ufak çocuk.
hançe / hânçe
Küçük tepsi, ufak sini.
(Farsça)
haramilik
Tar: Akıncı kumandanının iştirak etmediği ufak kuvvetler tarafından düşman memleketlerine yapılan akınlar. Bu akınlara yüz ve daha fazla akıncı iştirak ederdi. Akıncı kuvvetleri yüzden az olduğu takdirde "çete" ismini alırlardı. Büyük akınlarda olduğu gibi haramilik suretiyle yapılan akınlarda da al
hardale
Hardal tanesi.
Nesneyi ufak edip kesmek.
hasa'
Suya kanmak ve kandırmak.
Dolmak.
Doymak.
Ufak taş.
hasb
(Çoğulu: Havâsıb) Taş atmak.
Ufak taşları savuran rüzgâr.
hasba'
(Çoğulu: Hasubâ) Ufak taş.
hashas
Toprak.
Ufak taş.
hasis / hasîs
(Hisset. den) Kötü huy, fena tabiat.
Ufak, değersiz.
Tamahkâr, cimri.
Basit, ufak, kötü.
hatai
Tezhib ıstılahlarındandır. Resim gibi tabiatı taklid ederek yapılmayıp, san'atkârlar arasında kabul edilen çeşitli gül şekli gibi irili ufaklı yapılan şekiller.
Türkistan'da Hatay şehrinde imal edilen bir cins dayanıklı kâğıt.
hayt-ul esved
Güneş battıktan sonra ufakta görülen siyahlık.
hazire / hazîre
Eti ufak ufak doğrayıp, çok su ile çömlek içinde pişirip erimeye yakın olduğu anda üzerine un koyup karıştırarak yapılan yemek. (İçinde et olmayınca "aside" derler.)
hebbur
Ufak inci.
hedbe
Ufak tesbih böceği.
hem-matla'
Güneş ve ay gibi gök cisimlerinin ufakta doğdukları yerin veya zamanların aynı oluşu. Aynı meridyen üzerinde olup ay ve güneşi aynı saatlerde gören ülkeler.
hemime / hemîme
Yumuşak rüzgâr.
Ufak taneli yağmur.
herna'
Ufak bit.
hers
Ufak kurt.
hevdec
(Çoğulu: Hevâdic) Kadınların binmesi için devenin sırtına konulan ufak mahfel.
hevn
Kolaylık, sühulet.
Vakar. Teenni.
Sükunet. Sekine. Rıfk.
Ufak şey. Hor ve zelil olmak.
hezarpare
Bin parça, çok ufak.
(Farsça)
hıra
Zayıf, cılız.
Küçük, ufak.
hirc
(Çoğulu: Ahrâc) Yılan başı dedikleri ufak beyaz boncuk.
Günah.
Göz kamaşmak.
hubeb
(Tekili: Habbe) Buğday, mısır, arpa gibi ufak ve yuvarlak nebatatın taneleri.
hubeyb
(Hubeybe) (Çoğulu: Hubeybât) Küçük tane, ufak tane, tanecik.
huraşe
Ufak parça, küçük şey.
hurd / خرد
Küçük. Ufak. İnce.
(Farsça)
Kırık.
(Farsça)
Ehemmiyetsiz, önemsiz.
(Farsça)
Küçük, ufak.
(Farsça)
hurd ü mürd
Parça parça. Ufak tefek kimse.
(Farsça)
hurde
Bir şeyin küçüğü, ufağı.
(Farsça)
Ufak şey, ufak parça. Ufak ve kırıntıdan ibaret olan.
(Farsça)
Pek ince ve küçük.
(Farsça)
hurdebin / hurdebîn
(Hurde-bîn) Mikroskop. Çok küçük, ufak şeyleri, mikropları gösteren âlet.
hurdefuruş
Ufak tefek şeyler satan kimse.
(Farsça)
insan-ı hakir / insan-ı hakîr
Ufak tefek olan insan.
irfitat
Ufak ufak yapma, ufalama.
kasir / kasîr
(Kasr. dan) Kısa, boynuz, ufak boylu.
kasma
Ufak boynuzlu dişi koyun.
kazaz
Ufak taş.
Döşek üstünde olan toprak.
Toz toprak bulaşmaz nesne.
kaziz
Ufak taşlar, taş parçaları.
Topluluk, cemaat.
kell
(Çoğulu: Külul) Ağırlık.
Yorgunluk.
Ufak taneli yağmur.
Yetim.
Semizlik, besililik.
Cibinlik dedikleri ince örtü.
kemin
Pek küçük, çok ufak. Çok az.
(Farsça)
kıtkıt
Ufak taneli yağmur.
kızze
Ufak taş.
Taşlı çukur yer.
Kızlık dedikleri hâlet.
komprime
Toz halinde iken sıkıştırılıp ufak hap haline getirilmiş ilaç.
(Fransızca)
kutahter / kûtahter
Pek kısa, çok ufak.
(Farsça)
kutbe
Nişan okunun temreni.
Erkek ismi.
Nişanlara atılan ufak ok.
lüka'
Hor ve hakir kimse.
Ufak çocuk.
At.
maiz
Keçi.
Az miktar keçi. Ufak keçi sürüsü.
maun
Eve lâzım şeyler. Ev eşyası.
Malın zekâtı.
Ufak tefek ihtiyaçlar.
Nefaseti sebebi ile (nefsin çok hoşuna gittiğinden) kimseye verilmek istenmeyen şey.
megavil
(Tekili: Migvel) Hançerler. Ufak ve ince kılınçlar.
mesemme
(Çoğulu: Mesâmm-Mesâmmât) Ciltteki ufak delik. Gözenek.
mesha'
İnişi ve yokuşu olmayan düz yer. Düzlük.
Ufak taşlı, otsuz düz yer.
Yürüdüğünde iki uyluğu birbirine sürüşen zayıf kadın.
Uylukları ince ve zayıf olan kadın.
mesmur
Cismen ufak olmakla beraber, sinirleri kuvvetli olan adam.
mi'za
Ufak taşlı sert yapılı sağlam yer.
miktar-ı mukabil
Karşılığının bir miktarı, en ufak karşılık.
moloz
Yapılardan artan veya viranelerden çıkartılan ufak taşlar.
Bir işe yaramaz insan.
müdekkik
Dikkatle araştıran. İnceden inceye tetkik eden. En ufak gizli şeyleri bilmeğe, görmeğe çalışan. (Konuşurken ekseriyetle müdakkik denir.)
müşt
(Çoğulu: Emşât) Taramak.
Ayak üstündeki ufak kemikler. (Ayak tarağı derler.)
mütefettit
Parça parça olmuş olan. Ufak ufak parçalanan.
naçizane
Çok ehemmiyetsiz olarak. Pek ufak olarak.
(Farsça)
nakal
Bir yerden naklolunduğunda bâki kalan ufak taşlar.
Devenin tabanına ârız olur bir hastalık.
parçe
Ufak şey, küçük nesne, parça.
(Farsça)
paş paş
Parça parça, ufak ufak.
(Farsça)
Dağınık.
(Farsça)
redane
Tentelerin kenarlarında açılan ufak deliklerin yırtılmaması için o deliklere geçirilen mâdeni halka.
revir
Alm. Okul, kışla gibi yerlerde ufak hastalıkları olanların yatırıldıkları hasta odası, ilk bakım yeri.
Bölge, mıntıka.
rize
Döküntü, kırıntı. Ufak parça.
(Farsça)
rize rize
Parça parça, ufak ufak.
(Farsça)
sagir
Küçük, ufak. Büluğa ermemiş çocuk.
sağir
Küçük, ufak.
sayife
(Çoğulu: Sayifât) Ufak, yumuşak kum.
subr
Her cismin tek kenarı ve yoğunluğu.
Ufak taşlı yer.
şüceyre
Çalı, ufak ağaç.
sürdah
(Çoğulu: Serâdih) Semiz etli dişi deve.
Ufak otlar yetişen yumuşak yer.
tahat
Ufak etmek. Ufalamak.
tahsib
Ufak taşları mescide veya başka yere döşemek.
tandır
Ufak fırın.
Elleri ve ayakları ısıtmak için üstü kapalı küçük mangal.
Ufak fırın, ekmek pişirilen yer.
tefarik / tefârik
Müteferrik olanlar. Tefrikalar. Ayırma ve seçmeler.
Taksitler. Ufak tefek şeyler. Ayrıca şeyler.
Küçük hediyelik eşya.
Ayırmalar, ufak şeyler.
tefettüt
(Fett. den) Ufalanma, ufak ufak parçalanma.
teftis
Ufak ufak parçalama.
tesennüm
Ufak olmak.
Yerden iki üç karış yüksek olmak.
Hörgüç üstüne binmek.
tışe
Ufak çocuk.
vehtıyy
Ufak üzüm.
zelle
Sürçme, sürçüp kayma.
Yanılma. Yanlış. Ufak suç.
zerrat
(Tekili: Zerre) Zerreler. Pek ufak parçalar. Moleküller.
zerre
(Çoğulu: Zerrat) Pek ufak parça.
Atom.
Çok küçük karınca.
Güneş ışığında görünen ufacık tozlar.
Küçük boylu adam.
zerrece
En ufak bir şekilde.
zevrakçe
Ufak kayık. Ufak sandal.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Nâmver
Teşebbüh
Neşriyat
tercüme-i hal
La mevcude illa hu
tezahürat-ı cemaliye ve celaliye
abad
vakf
iade-i ziyaret
çeng
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
ufak
ceng
Memnun olmak
Güzel yüzlü
Kötü düşünce
en ucuz
Noksan
GÜYA
Güzel ses
Dil