Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
uş
kelimesini içeren
250
kelime bulundu...
aciş
Üşüme, soğuktan üşüme.
(Farsça)
adet / âdet
Usul, görenek, alışılmış davranış. Huy, tabiat. Toplumda nesiller boyunca uyulan ve kamuoyunda (umumî efkârda) saygı ve müeyyideye sahip hareket kaideleri (Sosyoloji). İslâm cemiyetinde âdetler de İslâmî olur, İslâma uygun olur. Müslüman, İslâma aykırı âdetlere uymaz. Cemiyetin yabancı âdetlerle boz
ala / alâ / على
Üst, üzere.
Üst, üstü, üzeri.
(Arapça)
ale'l-usul / ale'l-usûl
Usûl üzere. Usûle göre, usulen.
alelusul / alelusûl
Usûl üzere; belli bir usûl ve metoda uyggun olarak.
Usûlen, öylesine, özen göstermeden.
ali
Üstün. Yüce. Çok büyük. Meşhur. Necib.
atlas
Üstü ipek altı pamuk kumaş.
baharet
Üstünlük, seçkinlik.
balanişin
Üstte, yukarıda oturan.
(Farsça)
bed-üslub / bed-üslûb
Üslûbu fena; tavrı, gidişi kötü.
(Farsça)
belağat-i eda / belâğat-i edâ
Üslup ve ifadedeki belâğat.
berarende
Üste getiren, üzerine çıkaran.
(Farsça)
bevg
Üstünlük, galibiyet, galib gelme.
bifütur / bîfütûr
Usanmaz.
bihteri / bihterî
Üstünlük, en iyi ve üstün olma.
(Farsça)
bilicma
Üstünde birleşmekle, topluca.
büzare
Üst dudakta fazlalık olarak sarkık deri olması.
buzra
Üst dudağın ortasından dışarı taşan et parçası.
çabüksüvar / çâbüksüvar / چابك سوار
Usta binici.
(Farsça)
cebae
Üstünde birşey düzeltilen ağaç.
cihet-i imtiyaz
Üstünlük yönü, üstünlük tarafı.
cihet-i rüchaniyet
Üstünlük ciheti.
cihet-i rüçhaniyet
Üstünlük yönü, tercih sebebi.
cihet-i tefevvuk
Üstünlük yönü.
cihet-i tercih
Üstünlük yönü, tercih sebebi.
cündi / cündî / جندی
Usta binici.
(Arapça)
daavat-ı üstadane / daavât-ı üstadâne
Üstadımın duâları.
dahi / dâhî
Üstün yetenekli.
dahiye
Üstün yetenekli kimse.
daiye-i tefevvuk / dâiye-i tefevvuk
Üstünlük iddiası.
deha / dehâ
Üstün zekâ.
deruhte etme
Üstlenme, yerine getirme.
devac
Üste örtünecek şey. Yorgan.
(Farsça)
direktif
Üst makamlardan, tutulacak yol üzerine verilen emirlerin tümü, hepsi. Talimat, emir. Nasıl, ne şekil olacağına çalışacağına dair emir.
(Fransızca)
ebzer
Üst dudağında sarkık derisi olan.
ecma
Üstü açık ev.
eda
Üslup, ifade.
efadıl / efâdıl
Üstün nitelikli kimseler.
ehl-i hüner
Ustalık ve beceri sahipleri.
eksa
Üstüste pek çok giyinen (adam.)
erdem
Usta gemici.
ersem
Üst dudağı beyaz olan at.
esalib / esâlib / esâlîb
Üslûplar, tarzlar.
Üslûplar, ifade biçimleri.
esalip
Üsluplar, ifade tarzları.
fadıl / fâdıl
Üstün nitelikli.
faik / fâik / فائق / فَائِقْ
Üstün.
Üstün.
Üstün.
(Arapça)
Üstün.
faikiyet / fâikiyet
Üstünlük.
Üstünlük, başkalarından farklı ve üstün olmak.
faikiyyet / fâikiyyet / فائقيت
Üstünlük. Kıymetlilik.
Üstünlük.
(Arapça)
fart-ı zeka / fart-ı zekâ
Üstün zekâ.
fazilet / fazîlet
Üstün nitelik, meziyet.
faziletfuruş / fazîletfuruş
Üstünlük taslayan.
faziletfuruşluk
Üstünlük taslama, üstünlüklerini satmaya çalışma.
faziletmeab / fazîletmeab
Üstün nitelikleri olan.
faziletperver / fazîletperver
Üstün nitelikleri seven.
fazl
Üstünlük, lütuf.
fevk / فوق / فَوْقْ
Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı.
Üst.
Üst, üst taraf, yukarı (maddî-manevî)
Üst.
Üst.
Üst, üstü.
(Arapça)
Üst.
fevkani / fevkanî / fevkânî / فوقانى
Üst, üst tarafta, üstteki.
Üstteki, yukarıdaki.
(Arapça)
fevkaniyet
Üstünlük.
Üstte, üst tarafta olma.
fevkınde
Üstünde.
fevkinde
Üstünde.
fevkine
Üstüne.
fevkiyet
Üstte olma.
fudala / fudalâ
Üstün nitelikli kimseler.
fütur / fütûr / فُتُورْ
Usanç, gevşeklik.
Usanç, gevşeklik.
Usanç.
fütur vermek
Usanç, gevşeklik vermek.
fütursuz
Usanmadan.
galebe / غَلَبَه
Üstünlük, üstün gelme.
Üstün gelme.
galebe çalan
Üstün gelen.
galebe çalma
Üstün gelme.
galebe çalmak
Üstün gelmek.
galebe eden
Üstün gelen.
galebe etme
Üstün gelme.
galib
Üstün. Yenen. Mağlub eden. Ekser.
galibiyet
Üstünlük.
Üstünlük, yenme.
galibiyyet
Üstünlük. Yenmek. Mağlub etmek.
galip etmek
Üstün kılmak.
gulane
Üstün bir gayretle. Yüksek bir himmetle.
(Farsça)
hacc-ül haremeyn / hâcc-ül haremeyn
Usulüne uygun surette, Mekke-i Mükerreme'yi ve Medine-i Münevvere'yi ziyaret eden.
hal-i üstad / hâl-i üstad
Üstadın davranışları, hâlleri.
has şakirt
Üstadın çok değer verdiği ilk sıradaki talebesi.
hasiyetli / hâsiyetli
Üstün özellikli.
haslar
Üstadın çok değer verdiği, ilk sıradaki talebeler.
hasreme
Üst dudağın alt dudak üzerine taşması.
hatta / hattâ / حتى
Üstelik, hatta.
(Arapça)
hayyat-ı mahir / hayyat-ı mâhir
Usta terzi. Terzi ustası.
hazakat / hazâkat
Ustalık, uzmanlık.
hazık / hâzık / حاذق
Usta, yetenekli, ehil.
(Arapça)
hazret-i seyda
Üstad Hazretleri.
hazret-i üsame
Üsâme bin Zeyd (r.a.).
hegemonya
Üstünlük ve baskı.
hil'at-ı üslub / hil'at-ı üslûb
Üslûb kaftanı, tarz elbisesi.
himemat ve daavat-ı üstadane / himemat ve daavât-ı üstadâne
Üstadın himmetleri, gayret ve duâları.
hısreme
Üst dudağın derisinin sarkık olması.
hisreme
Üst dudağın ortasında olan daire.
hudus ve imkan / hudus ve imkân
Usul-üd din ve İlm-i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ-i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları.
hüner
Ustalık, beceri.
huzur-u üstad
Üstadın huzuru.
ibhamen / ibhâmen
Üstü kapalı olarak.
iddia-yı rüçhan
Üstünlük iddiası.
iğlak / iğlâk / اغلاق
Üstü kapalı konuşma.
(Arapça)
iğlak-ı uslub / iğlâk-ı uslûb
Üslubun kapalılığı; ifade tarzının kapalı oluşu, anlaşılmasının zorluğu.
ilm-i kıraat
Usul ve kaidesine uygun olarak Kur'an-ı Kerimin okunması ilmi. Bak: (Kıraat) ve (Kıraat-ı seb'a) ve (Fenn-i kıraat)
ilm-i usul ve akaid / ilm-i usûl ve akâid
Usûl ve akâid ilmi.
imla / imlâ
Usûlüne uygun olarak yazma, yazdırma.
ipham
Üstü kapalı bırakma.
işfaf
Üstün tutma.
istihsar
Usanmak, fütur getirmek, bıkmak.
istinaf / istînâf / استيناف
Üst mahkemeye başvurarak alt mahkemenin kararının feshini isteme.
(Arapça)
italik
Üstten sağa doğru yatık matbaa harfi.
(Fransızca)
izzet
Üstünlük, yücelik.
Üstünlük, galibiyet.
kahır
Üstünlük, galebe.
kahir
Üstün.
Üstün gelen.
kaide-i usul
Usûl kuralı, metodolojide kullanılan bir kural.
kaideşikenane / kaideşikenâne
Usul ve kaideye riayet etmeyerek, kuralları çiğneyerek, kaideyi bozarak.
(Farsça)
kalb-i üstad
Üstadın kalbi.
kaplıca
Üstüne bina yapılmış sıcak maden suyu, üstü örtülü kaynarca, ılıca.
kariha-i ulviye / karîha-i ulviye
Üstün ve yüksek zekâ, kàbiliyet.
karname / kârname
Usta çıkacak kişilerin ustalıklarını göstermek için yaptıkları iş örneği.
(Farsça)
katmer
Üst üste katlanmış sargı.
kavliracih / kavlirâcih
Üstün bulunan söz.
kesb-i imtiyaz
Üstünlük, ayrıcalık kazanmak.
kıdem
Üst düzey, seviye, rütbe.
kuvve-i galibe
Üstün ve ezici kuvvet.
lando
Üstü önden ve arkadan açılıp kapanır, körüklü, geniş araba nevilerinden biridir. Halk arasında "Landon" şeklinde telâffuz edilen bu araba, fayton ve kupalara nazaran daha ağır ve gösterişli idi.
(Fransızca)
lisan-ı üstad
Üstadın dili.
ma'ruş
Üstü çardak şeklinde yapılı bina.
mafevk / mâfevk / مافوق
Üst, yukarı, üst derecede bulunan kimse, âmir.
Üstün, üstünde olan.
Üst.
Üst, üstü, yukarısı.
(Arapça)
magalıb
Üstün gelen, galebe eden.
maharet
Ustalık, beceri.
Ustalık, beceriklilik.
mahirane / mâhirâne
Ustaca, ustalıkla, maharetle.
(Farsça)
Ustaca, beceriklice.
malum-u üstadane / malûm-u üstadâne
Üstadın bildiği gibi.
maul
Üstün gelinmiş.
medar-ı imtiyaz / medâr-ı imtiyaz
Üstünlük, ayrıcalık sebebi.
medar-ı rüçhaniyet / medar-ı rüçhâniyet
Üstünlük sebebi.
mefzul
Üstün gelen. Fazla gelmiş olan.
melal-aver
Usanç verici, usandıran, sıkan.
(Farsça)
melul / melûl
Usanmış.
Usanmış.
merik
Usfur otu.
mert
Üstün karakterli.
mertebe-i bala / mertebe-i bâlâ
Üst derece.
metod
Usûl, yöntem.
meyl-üt tefevvuk
Üstünlük elde etmek meyil ve arzusu.
meylü't-tefevvuk
Üstün görünme meyli, arzusu.
mezen
Usul, kaide. Yol. Âdet. Örf.
meziyet / مَزِيَتْ
Üstün özellik.
Üstün vasıf.
Üstünlük.
meziyyet / مزیت
Üstünlük.
(Arapça)
mihlak
Ustura.
mu-say
Ustura.
(Farsça)
muamelat-ı galiye / muamelât-ı galiye
Üstün davranışlar.
muasfer
Usfur ile boyanmış nesne.
mufaddıl
Üstün eden, yükselten.
müfahere
Üstünlük yarışı.
mugalebe
Üstün olmağa, galib gelmeyeğe çalışmak. Birisine galib gelmek.
mülazım-ı evvel / ملازم اول
Üsteğmen.
Üsteğmen.
müreccahiyet
Üstünlük, müreccah oluş.
müşakelet
Üslûp, tarz ve şekilce birbirine benzeme.
müstetbeatü't-terakib / müstetbeâtü't-terâkib
Üslup içindeki cümle ve kelimelerin çağrıştırdıkları mânâlar.
mutazaccı'
Üşengeç, tenbel.
mütedehhi
Üstün zekâlı ve anlayış sahibi gibi harekette bulunan.
mütedehhiyane
Üstün zekâ ve anlayış sâhibi gibi harekette bulunana yaraşır yolda.
(Farsça)
mütefevvikane
Üstünlükle, üstün gelerek.
(Farsça)
mütehazlık
Üstadlık dâvâsı eden, fakat üstad olmayan kimse.
mütevaliyen
Üst üste, aralık vermeden, peş peşe.
mutreka
Üstüne sahtiyan bürünmüş kalkan.
müttefekunaleyh
Üstünde birleşilen mesele.
muzafferiyet
Üstünlük, muzafferlik, düşmana üstün gelme.
na-behencar
Usulsüz, kuralsız, yolsuz, kaidesiz.
(Farsça)
nesuc
Üstünde yük doğru durmayan deve.
niyet-i üstadane / niyet-i üstadâne
Üstadın kendi niyeti.
peçel
Üstü başı pislik içinde ve iğrenç olan adam.
(Farsça)
racih / râcih / رَاجِحْ
Üstün, seçilen.
Üstün olan.
racihane / râcihane
Üstün tutarak, tercih ederek.
Üstün olurcasına.
rakak
Üstü yumuşak, altı sert olan düz yer.
rüchan
Üstünlük, yükseklik, üstün olma. Fazilet, haslet veya her hangi bir şey cihetiyle diğerinden üstün olmak.
Üstünlük.
rüçhan
Üstünlük.
rüchan / رجحان
Üstünlük.
(Arapça)
rüchaniyet
Üstünlük.
Üstün oluş, rüçhanlık, daha mühim olma hali.
rüçhaniyet
Üstünlük.
rüsuh / rüsûh
Ustalık, sağlamlık, maharet.
şaheser / şâheser / شاه اثر
Üstün ve büyük eser.
Üstün nitelikli eser.
(Farsça - Arapça)
sahib-i kemal / sahib-i kemâl
Üstün özellik ve fazilet sahibi.
sahib-i kemalat / sahib-i kemâlât
Üstün özellik ve fazilet sahibi.
şahsüvar / شاه سوار
Usta binici.
(Farsça)
sako / صَاقُو
Üst tarafa giyilen elbise. (Ceket, aba, palto gibi)
Üst tarafa giyilen elbise, palto.
san'at
Ustalıkla, hünerle yapılan iş.
Ustalık, hüner, mârifet.
san'atkar / san'atkâr
Usta, san'atçı.
(Farsça)
sanat / sanât
Ustalık, hüner.
sani'iyyet
Ustaca ve tertibli yapıcı oluş. Sâni'lik.
sathi / sathî / سَطْح۪ي
Üstün körü.
savm-ı visal / savm-ı visâl / صَوْمِ وِصَالْ
Üstüste iftar etmeden oruç tutma.
sebk / سبك
Üslup.
(Arapça)
şenşene
Usul. Âdet.
şeriat-i aliye / şeriat-i âliye
Üstün, yüce, ilâhî şeriat.
şibh-i beşere
Üst deriye benzer olan.
sırr-ı tefevvuk
Üstünlük sırrı, esprisi.
sofra
Üstünde yemek yenilen yaygı.
sütüre
Ustura.
(Farsça)
ta'riz / ta'rîz
Üstü kapalı ve dokunaklı söz; kapalı îtirâz etmek; bir tarafı gösterip diğer tarafı kasd etmek.
taahhüd / تعهد
Üstlenme.
(Arapça)
Taahhüd etmek:
Üstlenmek.
(Arapça)
tabaka-i havas / tabaka-i havâs / طَبَقَۀِ خَوَاصْ
Üst tabaka.
tadaccu'
Üşenme, gevşek davranma.
tafaddul
Üstünlük iddiası.
tafdil / tafdîl / تَفْض۪يلْ
Üstün tutma.
Üstün tutma.
Üstün tutma.
tafdil etmek
Üstün tutmak.
tagallüb
Üstün gelme, zorbalık, baskı.
tahrif / tahrîf / تحریف
Üstünde kalem oynatarak bozma, asıl anlamını bozma.
(Arapça)
tarizat-ı zımniye / târizat-ı zımniye
Üstü kapalı ve dolaylı ifadelerle saldırma, tenkit etme.
tecvid
Usûlüne uygun okuma.
tefaddul
Üstünlük taslama.
tefavvuk / تفوق
Üstünlük.
(Arapça)
tefazzul / تفضل
Üstünlük taslama.
(Arapça)
tefevvuk / تفوق / تَفَوُّقْ
Üstünlük.
Üstün gelme.
Üstünlük. Fâik ve daha büyük olma. Üstün gelme.
Üstünlük.
(Arapça)
Üstün olma.
tefevvuk eden
Üstün gelen.
tefire
Üst dudağın ortasında olan çukur.
tekasül / tekâsül / تكاسل
Üşenmek. Gevşeklik. İhtimamsız davranmak. Tembellik.
Üşenme, tembellik.
Üşengeçlik, tembellik.
(Arapça)
tekasüli / tekâsülî
Üşenmekle ilgili.
temayüzü
Üstün olan farkı.
tercih
Üstün tutmak. Bir şeyi diğerinden fazla beğenmek, fazla itibar etmek.
Üstün tutma, seçme.
tercihan
Üstün tutarak, seçerek.
terdesti / terdestî
Ustalık, el yatkınlığı, mahâret.
(Farsça)
tereccuh
Üstün olmak. Bir tarafa meyletme.
Üstün gelme .
tereccüh / تَرَجُّحْ
Üstün gelme.
Üstün olma.
tereccuh etme
Üstün gelme, ağır basma.
teseyyüb
Üşenme, kayıtsızlık, tembellik.
Üşenme.
tesir-i üslup / tesir-i üslûp
Üslûbun etkisi.
tezerri
Üstüne binmek.
tilavet / tilâvet / تِلَاوَتْ
Usûlünce okuma.
ulviyet-i üslup / ulviyet-i üslûp
Üsluptaki güzellik, yücelik.
ümdud
Usûl, âdet, görenek.
üslubperest / üslûbperest
Üslûba aşırı düşkün.
üslubşiken / üslûbşiken
Üslûbu bozan.
üstadane / üstadâne / üstâdâne / استادانه
Üstâda yakışır surette. Ustaca.
(Farsça)
Üstad gibi.
Ustaca, maharetli bir şekilde.
Ustaca.
(Farsça)
üstadi / üstadî
Üstadlık, ustalık.
(Farsça)
üstadiyet
Üstadlık; eğitici ve öğretici olma özelliği.
ustuble
Üstüpü.
üstüre / استره
Ustura.
(Farsça)
Ustura.
(Farsça)
usuli / usûlî
Usûlle ilgili.
üveysi / üveysî
Üstâdı, hocası olsun olmasın, hayatta veya vefât etmiş bir büyüğün rûhâniyetinden istifâde ederek, terbiye görerek yetişen, olgunlaşan kimse. Bu şekilde yetişme yoluna üveysîlik denir.
vasıta-i galebe
Üstünlük vesilesi.
vazife-i zimmet
Üstlenilen vazife, yüklenilen hizmet.
yelel
Üst dişlerin kısa olması.
zafer / ظفر
Üstünlük kazanma.
(Arapça)
zaferyab / zaferyâb / ظفریاب
Üstünlük kazanan, muzaffer olan.
(Arapça - Farsça)
Zaferyâb olmak:
Üstünlük kazanmak, muzaffer olmak.
(Arapça - Farsça)
zann-ı galibi / zann-ı galibî
Üstün gelen kanaat.
zann-ı galip
Üstün gelen kanaat.
zat-ı üstadane / zât-ı üstadâne
Üstadın kendisi.
zeber / زبر
Üst.
(Farsça)
Üst.
(Farsça)
zeberin
Üstteki.
(Farsça)
zemm-i zımni / zemm-i zımnî / ذَمِّ ضِمْنِي
Üstü kapalı kötüleme.
zerdec
Usfur çiçeğinin evvel çıkan sarı suyu.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
zen-i
bilâ
mahz-ı adalet
ehl-i gayret ve hamiyet
mâmelek
rüyet-i cemalullah
ulema
ittiham
hususa
zenîm
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
uş
Özgürlük
Hop
mutlu
Güzel kokulu rüzgar
insan derisi
çeşitli
zeban
zemmetmek
Hece