REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te toplamak ifadesini içeren 106 kelime bulundu...

arkes

  • Cem'etmek, toplamak.

barbaros

  • Hayreddin Paşa: (Mi: 1466-1546) Tarihin en büyük Denizcisi Hayreddin Paşa, kardeşleri ile İslâm âlemini birleştirmek, tek bir bayrak altında muhteşem imparatorluğumuzun himayesinde toplamak için çalıştı. Sonunda müstakil devleti ile, Osmanlı Devletine iltihak etti. Kaptan-ı Derya olarak Akdenizi bir

bas'

  • Cem' etmek, toplamak.

berat-ı cibayet

  • Vergi, icâre ve resim gibi vakfa veyahut da hazineye ait olan paraları toplamak salâhiyetini veren vesika.

ca'v

  • Deve ve koyun tersini toplamak.

cell

  • (Çoğulu: Cülûl) Yerden birşey toplamak.
  • Gemi yelkeni.
  • Yaşlı olmak.
  • Kadr ve mertebesi büyük olmak.
  • Celil, büyük, ulu.

cem etmek

  • Toplamak.

cem' / جمع

  • Toplama. (Arapça)
  • Çoğul. (Arapça)
  • Cem' edilmek: Toplanılmak. (Arapça)
  • Cem' etmek: Toplamak, derlemek, bir araya getirmek. (Arapça)

cem'an

  • Bir yere toplamak suretiyle, toplanmış olarak.

cena

  • Yemiş toplamak.
  • Cem'etmek, toplamak.

cibave

  • Toplamak. Cem'etmek.

cibve

  • Toplamak. Cem'etmek.

cüdd

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Yol üstünde olan kuyu.

cüma'

  • Toplamak. Cem'etmek.

dabt

  • Hıfzetmek.
  • Cem'etmek, toplamak.

debl

  • Küçük eşek.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Islah etmek.

dehver

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Lokmayı büyük yapmak.

deydenun

  • Toplamak.
  • Haslet, huy, âdet.
  • Oyun.

elb

  • Sürmek. Reddetmek.
  • Cem'etmek, toplamak.

fely

  • Bit toplamak.
  • Şiirin ince mânâlarını çıkarmak.
  • Kesmek.
  • Kılıç ile vurmak.

habş

  • Cemetmek, toplamak.

hakn

  • Sütü tuluma koyup toplamak ve sağıldıkça üzerine koymak.
  • Men etmek, engel olmak.

hakr

  • Cem etmek, toplamak.

hars

  • Tarla sürmek.
  • Maarif.
  • Mal toplamak, kazanmak.
  • Teftiş ve tedbir eylemek.

hart

  • El ile ağacın yaprağını sağmak.
  • Ağaç kabuğu soymak, yaprak toplamak.
  • Nikâh.

hasr-ı fikir

  • Bir şeye bütün fikrini vermek ve başka şeyle meşgul olmamak tarzı ve düsturu ile o şeyde veya meslekte mütehassıs ve muvaffak olmaya çalışmak. Bütün fikri çalışmayı bir şey üzerinde toplamak.

haşş

  • Kat'etmek, kesmek.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Davara ot vermek.
  • Ateş yakmak.

hatb

  • Odun toplamak.

hazen

  • (Çoğulu: Hızân) Etin kokması.
  • Toplamak, cem'edip yığmak.
  • Gizlemek, saklamak.

hazm

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Zaptetmek.
  • Kast etmek.
  • Bağlamak.
  • Yumuşak yüksek yer.
  • Sağlam re'y. Doğru ve kat'i karar.
  • Basiretle hareket etmek.

hebş

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Kazanmak, kesbetmek.

hedb

  • Meyve toplamak.
  • Davar sağmak.

helesaya çıkmak

  • Eskiden ramazanlarda iftardan sonra para toplamak için çocuklar tarafından teşkil edilen çalgılı heyetlere katılanlar tarafından nakarat makamında söylenen bir tabirdir. Dilenciliğin kibarcalarından sayılır.

hesm

  • Kaba yemek. Bütün bütün yutmak.
  • Kesmek.
  • Toplamak, cem'etmek.

heyamola

  • Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir.
  • Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini

hıyazet

  • İlâve etmek, toplamak.

iclab

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Yoldaşlık etmek.
  • Ardından çağırmak.
  • "Gitsin" diye haykırmak.

icma'

  • Toplanma. Dağınık şeyleri toplamak.
  • Hazırlamak.
  • Azm ve kasdeylemek.
  • Topluluk. Fikir birliği. Bir mes'eleden âlimlerin ittihad etmesi.
  • Fık: Sahabe-i Güzin Hazretlerinin (R.A.) ittifakları üzere akaid hükmüne geçmiş umur-u diniyenin tamamı.

icmal

  • Hülâsa etmek. Kısaltmak, bir araya toplamak. Kısa anlatmak. Biriktirmek.
  • Uzun bir hesaptan çıkarılan hülâsa, netice.

icmar

  • Bir araya toplamak.
  • Süratle yürümek.
  • Atın sıçrayarak yürümesi.
  • Bir şeyin umumi olması. Ateşe öd ağacı koymak.
  • Bir şeyi buhurlamak. Tahmini hesab yapmak.
  • Yeni ayın görünmesi.

ictina

  • Meyve toplamak. Meyve devşirmek. Bir yere toplamak.
  • Aldanmak.

iddihar

  • Biriktirmek, toplamak, yığmak.
  • Kıtlık zamanında yüksek fiatla satmak üzere zahire toplayıp saklama.

ıhtiraf

  • Cem'etmek, toplamak.

ihtitab

  • (Hatab. dan) Odun toplamak, odun kesmek.

ihtiva

  • İçinde bulundurmak, içine almak, hâvi olmak, şâmil olmak. Bir şeyi toplamak ve korumak.

iktitaf

  • Edb: Sözün özünü almak.
  • Ağaçtan meyve toplamak. Toplanma. Toplama.
  • Bir uğraşma sonucunda faydalanma.

iltikat

  • Yere düşen şeyi almak.
  • Toplamak. Çeşitli kitaplardan bilgi toplamak.

ırgat

  • (Rumca) Rençber, işçi.
  • Yapı işçisi. Amele.
  • Gemilerde demir zincirini toplamak için ve binalarda bazı ağır şeyleri kaldırmak için zincirlerle çevrilmiş, ufki bucurgat.

istiab

  • İçine almak.
  • Kaplamak. Toplamak. Tamam etmek.
  • Tutulmak. Zapteylemek.

izlaf

  • Yakın etmek. Toplamak, cem' etmek.

ka'ş

  • (Çoğulu: Kuuş) Ağacın başını çekip eğmek.
  • Cem etmek, toplamak.
  • Kadınların bindiği merkep.

kabt

  • El ile bir şey toplamak.

kafş

  • Yemekten lezzet alma, fazla yemek yemek.
  • Pabuç.
  • Cem'etmek, toplamak.

kamş

  • Bir şeyi şundan bundan toplamak.

kar'

  • (Çoğulu: Ekrâ) Cem'etmek, toplamak.
  • Okumak, kıraat.

karmeşe

  • Cem'etmek, toplamak.

karş

  • Kesbetmek, kazanmak.
  • Toplamak, cem'etmek.

kasm

  • Kapa kapa yemek, bütün bütün yutmak.
  • Kesmek.
  • Cem'etmek, toplamak.
  • İ'tâ etmek, vermek.

kaşm

  • Yemek.
  • Açlık.
  • Cem'etmek, toplamak.

kass

  • Cem'etmek, toplamak, biriktirmek.

keft

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Sarfetmek, harcamak.
  • Evmek.
  • Katı katı sürmek.

kelt

  • Ahmaklık.
  • Toplamak.

kelz

  • Cem'etmek, toplamak.

ken'

  • (Çoğulu: Kün'ân) Tilki eniği.
  • Cem'etmek, toplamak.
  • Yakın olmak.
  • Mülâyemet.
  • Alçaklık yapmak.
  • Firar, kaçmak.

keşf-i raz / keşf-i râz

  • Gizli bir şeyi meydana çıkarmak, açıklamak. (Farsça)
  • Sır toplamak, casusluk etmek. (Farsça)

kırtale

  • (Çoğulu: Kırtâl) Yemiş toplamakta kullanılan sepet.

kürabe

  • Ağaç dibine düşen hurmaları toplamak.

lakt

  • Dermek, toplamak, cem'etmek.
  • Ansızdan bir nesneye yetişmek.

lemm

  • Parça parça şeyleri toplamak, cem' etmek.
  • Islâh etmek.
  • Bulduğu şeyi, haram helâl demeyip yemek.
  • Şiddet ve meşakkat.
  • Az şey.
  • Konmak. Nâzil olmak.

lesb

  • Vurmak.
  • Yalamak.
  • Yapışmak. Cem'etmek, toplamak.

maarız

  • (Tekili: Muarraz) Bir sözü söyleyip başka bir şey murad etme ve cem' olmak, toplamak itibariyle ma'razlar, ta'rizler, adem-i tasrihler, sarahatsizlikler.

mel'eme

  • Cem'etmek, toplamak.
  • Terbiye etmek, düzeltmek, ıslâh etmek.
  • Yara yırtığını bağlamak.

meş'

  • Kesbetmek, kazanmak.
  • Toplamak, cem'etmek. Davar sağmak.

meunet

  • Birisinin ölmeyecek kadar yiyip içeceği.
  • Külfet.
  • Masraf. Bir şeyin toplamak, devşirmek, nakil ve boşaltmak ve saymak gibi levazımının teslim yerine kadar olan masraflarına denir.

müraat-ı nazir / müraat-ı nazîr

  • Edb: Mânâca birbirine uygun kelimeleri bir cümlede toplamak.

neceş

  • Değeri artırmak için almak.
  • Bir kumaşın pahasını artırmak.
  • Dağılmış şeyleri bir yere toplamak.
  • Örtmek, setretmek.

necş

  • Avı yatağından çıkarma.
  • Dağılmış parçaları toplamak.

nemeş

  • Dağınık, parçalanmış şeyleri toplamak.
  • Nakış hatları.
  • Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar.

re'b

  • Mantar.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Islah etmek, düzeltmek.

rezm

  • Deve avazı.
  • Gök gürlemesi.
  • Cem'etmek, toplamak.

sahh

  • şiddetinden kulaklar tutulan çığlık.
  • Sağlam bir şeyle vurmak.
  • Cemetmek, toplamak.

sai / sâî

  • Emvâl-i zâhirenin zekâtını toplayan me'mûr; sâime (senenin ekserisini çayırda otlayan) hayvanların ve toprak mahsûllerinin zekâtlarını toplamakla vazîfeli kimse, zekât me'muru.

saky

  • Sulamak. Su içirmek.
  • Bedende su toplamak.

sarm

  • (Surm) Bağ kesmek. Meyve toplamak. Bir şeyi kökünden ayırmak.

sarr

  • Kesenin ağzını bağlamak.
  • Hıfzetmek.
  • Cem'etmek, toplamak.
  • Yukarı kaldırmak.
  • Zammetmek, artırmak.

semm

  • Cem' etmek, toplamak.
  • İyi etmek.

şerc

  • Kıç, dübür.
  • Cem'etmek, toplamak. Birbiri üstüne yığmak.
  • Fırka.
  • Nev, cins.

sosyalizm

  • Toplumculuk, bütün malları devlet elinde toplamak isteyen bir anlayış.

sümame

  • (Çoğulu: Sümâm) Bir zayıf ot.
  • Cem etmek, toplamak, biriktirmek.

tahsil

  • Hâsıl etmek.
  • İlim edinmek. İlim öğrenmek veya öğretmek için çalışmak.
  • Vergi toplamak.
  • Aşikâre eylemek.

tahtib

  • Odun toplamak.

takmiş

  • Cem'etmek, toplamak.

tecmi'

  • Bir yere toplamak,
  • Cuma namazına gelmek.

tedmin

  • Yığıp toplamak.
  • İhâta edip kaplamak.
  • Lâzım olmak, icab etmek.

teessül

  • Sermaye edinmek.
  • Cem'etmek, toplamak.

tekvir

  • Yuvarlaklaştırmak. Kıvırmak. Sarmak.
  • Toplamak. Cemolmak.
  • Başa sarık sarmak.
  • Sarmak, toplamak.

telakkut

  • Cem'etmek, toplamak, biriktirmek.

temettu'

  • (Çoğulu: Temettuât) Kazanma, kâr etme.
  • Kâr, fayda, menfaat.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Mühlet vermek.
  • Yoldaş olmak.

tezad

  • İki şeyin birbirine zıt olması. Aksilik. Terslik.
  • Edb: Mânaca birbirine zıt olan kelimeleri bir arada toplamak.
  • İki şeyin birbirine zıt olması, aksilik, terslik.
  • Anlamca zıt olan kelimeleri bir arada toplamak.

va'b

  • Ulaştırmak, vardırmak.
  • Toplamak, cem'etmek.

vesk

  • (Çoğulu: Evsük) Cem'etmek, toplamak.
  • Altmış sa'.

virat

  • Zekât vermek korkusundan hile edip bir yere toplanmış koyunlarını ayırıp dağıtmak veya perâkende koyunlarını bir yere toplamak.

yeleb

  • Beyaz deve.
  • Polat demir.
  • Toplamak, cem'etmek.
  • Deriden yapılmış cübbe, zırh ve gömlek.
  • Kalkan.

ze'zee

  • Cem'etmek, toplamak.

zevh

  • Develeri dağıtıp toplamak.

zeyy

  • Döndürmek.
  • Toplamak, cem'etmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın