Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
tohum
ifadesini içeren
81
kelime bulundu...
ablise
Tarlaya tohum atan, ekinci.
(Farsça)
acbüzzeneb
Ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde.
bahar
Güzellik.
Güzel.
Papatya.
Ölçek.
Put, sanem.
Atılmış pamuk.
Tarçın, karanfil ve karabiber gibi güzel kokulu ve ısıtıcı tohumlar ki, bazı yiyecek ve içeceklere de karıştırılır.
Sığır gözü.
İyi kokulu bir sarı çiçek.
başeng
Tohumluk olmak için saklanan sarı, iri hıyar, salatalık.
(Farsça)
Asma üzerindeki üzüm salkımı.
(Farsça)
benc
Türkçede "benek" adı verilen bir ot cinsidir ve tohumuna "bezr-ül benec" derler.
beng
Bir bitki ve tohumu ki, afyon gibi uyuşturan, keyf verici olarak da kullanılan bir madde. Esrar.
(Farsça)
Atlas üzerine işlenmiş sırma işlemeli bir çeşit kumaş.
(Farsça)
Küçük çitlenbik.
(Farsça)
bezir / بذر
Ekilecek tohum, tane.
Keten tohumundan çıkarılan bir yağ. Bu yağ, yağlıboya yapmakta kullanılır.
Tohum.
(Arapça)
bezr
Tohum. Keten tohumu. Mercimek, bakla, arpa gibi taneli tohum.
bezr-ger
Çiftçi, ekinci. Tohum serpen.
(Farsça)
bezr-kar / bezr-kâr
Ekinci, çiftçi. Tohum saçan.
(Farsça)
bizr
(Çoğulu: Büzûr) Sebzevât.
Kuru ot tohumu.
büzr
Tohum.
Tohum.
büzur / büzûr / بذور
(Tekili: Bezr) Tohumlar, çekirdekler.
Tohumlar.
Tohumlar.
(Arapça)
çiznök
Tane, tohum.
cürsume
(Cürsâm) Kök, asıl, temel. Bir tohumun özü. İlk hücrelik.
Gırtlak kapağı.
Karınca yuvası.
dane / dâne / دانه
Tohum, çekirdek.
(Farsça)
Kurşun, gülle, tâne.
(Farsça)
Tohum.
Tane, tohum.
Tohum.
Tohum.
(Farsça)
Yem.
(Farsça)
Tane.
(Farsça)
delik
Gül tohumu.
(Farsça)
duhne
Tohum tânesi, tek tâne.
Darı.
fakad
Beş parmak dedikleri otun tohumu.
falık / fâlık
Çatlatan. Açan. Büyümesi için tohumu açan, yaratan. (Allah C.C.)
Büyümesi için tohumu çatlatan Allah.
falık-ül habbi venneva / fâlık-ül habbi vennevâ
Tohum ve çekirdekleri açarak büyüten (Allah C.C.)
falıku'l-habbi ve'n-neva / fâlıku'l-habbi ve'n-nevâ
Tohum ve çekirdekleri çatlatıp açarak filiz çıkaran Allah.
felence
Hoş kokulu sarı renkli bir tohumdur. Yemen'den gelir.
Besbâse yaprağı.
fess
Kıtlık günlerinde tohumundan ekmek yapılan bir ot.
habb / حب
Tane, çekirdek.
Yuvarlak olarak hazırlanmış ilâç.
Buğday tanesi veya buna benzer tohum.
Tohum, dane.
Çekirdek, tohum.
(Arapça)
Hap.
(Arapça)
habb-habbe
Tane, tohum,
Parça.
habbat
(Tekili: Habbe) Habbeler, tohumlar, tâneler.
Haplar.
habbe / حَبَّه
Tane. Tohum.
İhtiyaç.
Parça.
Dirhemin 1/48 kadarı.
Tohum, dane.
Tohum, dane.
Tohum.
habbe-i kalb
Kalbin tohumu, çekirdeği.
habbecik
Tohumcuk.
Dane, tohumcuk.
hafiziyyet / hafîziyyet
Muhafaza edicilik, koruyup esirgeyicilik.
Cenâb-ı Hakk'ın, bütün tohum ve çekideklerde olduğu gibi, bir mahlûkun başına gelecek vaziyetleri ve başından geçenleri muhafaza edici sıfatı. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza ediciliği.
hardal
Tohumları küçük bir bitki.
Çok küçük tohumları olan bir bitki.
Çok küçük tohumları olan ve yaprakları yenen bir nebat ismi. Döğülerek macun haline getirilir ve sofrada iştah açmak için kullanılır.
hardale
Çok küçük tohumları olan bir bitki.
haşhaş
Kapsüllerinden uyuşturucu bir madde olan afyon; tohumlarından da yağı çıkarılan bir bitki.
Hazırlıklı.
Silâhlı ve zırhlı topluluk.
haşr
(Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek.
Toplama, cem'etmek.
Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet.
Bir tohumun içinden büyük ağaçlar çıktığı gibi, her bir insanın acb-üz zeneb denilen bir nevi çekir
haza'
Asmacık denilen otun tohumu. (Sara hastalarına iyi gelir.)
hebid
Hanzal otu tohumu.
helile / helîle
Tıb: Tohumları tıbda müshil olarak kullanılan bir bitki.
hibab / hibâb / حباب
Dostluk, sevmek.
(Tekili: Habb) Tohumlar, taneler.
Haplar.
Haplar.
(Arapça)
Tohumlar.
(Arapça)
hıbbe
Hımhım otunun tohumu.
hibe
(Çoğulu: Hıbeb-Hıbâb) Yaban otlarının tohumu.
hibeb
Habbler. Taneler, tohumlar. (Hubub da denir)
hubab / hubâb
Daneler, tohumlar; Mesnevî-i Nûriye'de yer alan bir risale.
Daneler, tohumlar.
hubban
Habbeler, tâneler, tohumlar. (Hibeb de aynı meâldedir).
hubub / hubûb
Tohumlar, tâneler.
Tohum.
Tohumlar.
hububat / hububât / hubûbât
Tohumlar, taneli bitkiler.
Tohumlar, tahıl.
hurf
Üzerlik tohumu.
hüve'l-ahir / hüve'l-âhir
O Âhirdir; her şeyin sonunu ezelî ilmiyle belirleyen ve sonu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdeklerle tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Allah'tır.
ifrah
Belirsiz bir şeyi belirtme.
şübhe ve tereddütü giderme.
(Kuş) yavrulama.
(Tohum) yeşerme.
imam-ı mübin
İlim ve emr-i İlâhînin bir nev'ine bir ünvandır ki, âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani, zaman-ı halden ziyade mazi ve müstakbele nazar eder. Yani, her şeyin vücud-u zahirîsinden ziyade aslına, nesline ve köklerine ve tohumlarına bakar.
inbat
Nebâtı bitirme. Tohumu yere dikip yeşillendirme. Nebâtın bitmesini sağlama.
inficar / inficâr
Tan yeri ağarma. Fecir sökme.
Tohumun yerde çatlaması.
Suyun, yerden kaynayıp çıkması.
Tan yerinin ağarması, tohumun çatlaması.
infitahiyyet
Kapalılığın açılıp inkişaf etmesi. (Tohumların açılarak nebât hâline gelmesi gibi olan hâl.)
intaş
(Tohum) toprakta çimlenme.
isfendan
Beyaz biber tohumu.
(Farsça)
Akçaağaç.
(Farsça)
istidad vermek
Yetenekli kılmak, filiz verecek tohumlar hâline getirmek,.
kılkıl
Siyah tohumlu bir ot.
kişniş
Güzel kokulu bir tohum olan karakimyon.
kurtum
(Çoğulu: Karâtım) Usfur otunun tohumu.
küsfüre
Kanbel otunun tohumu.
merira
Buğday arasında olan acı bir tohum.
meth
Yerinden koparmak ve çıkarmak.
Cima. Tohum bırakmak için çekirgenin kuyruğunu yere sokması.
Vurmak ve uzaklaştırmak.
mezari'
(Tekili: Mezru) Sürülüp tohum atılmış ve zirâat olunmuş yerler, tarlalar.
mezraa-i hububat
Tohumların ekildiği tarla.
mezru'
Ekilmiş. Tohum ekilmiş yer.
mezruat / mezrûât
Tarlaya ekilen tohumlar.
mibzer
Tohum ekmekte kullanılan bir âlet.
mübezzir
Tohum eken âlet.
müzerri'
(Zer'. den) Tohum eken makine.
nüşut
Tohumun baş vermesi, uç göstermesi.
nutfe
Bel suyu, meni, insan ve hayvan tohumu.
saat-i hardal-misal
Tohum küçüklüğünde olan saat.
şahdane
İri inci tanesi.
(Farsça)
Kenevir tohumu.
(Farsça)
sebtel
Ot tohumundan bir tohum.
şehdanec
İncinin irisi ve iyisi.
Kendir otunun tohumu.
şeylem
Sarhoşluk veren ve bazan buğdayların arasında çıkan siyah bir tohum.
talam
Esrar otunun tohumu.
tebzirat / tebzirât
(Tekili: Tebzir) İsraflar.
Tohum saçmalar.
tohum-u fesad
Bozgunculuk tohumu.
tuhm / تخم
Tohum.
(Farsça)
zer'
Yaratmak.
Yere tohum saçmak.
Ekilmiş. Ekme. Tohum ekme.
Yetişmiş ekin.
Çoğaltma.
Halketme, yaratma.
Tohum ekme.
Ağzından dişlerin dökülmesi.
Saç ağarması.
Perde, hâil.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
irșad
Lalegun
attâs
tabaka-i hükumet
nedb
Mah-i Nev
havkale
refika-i hayat
Edri
Mütemekkin
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
tohum
ummaya
Kararında
mahas
Çay
Kel
Tedvi
haylulet
Etkisinde
Fey