Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
to
kelimesini içeren
339
kelime bulundu...
a'rec
Topal, aksak.
acak
Toprak.
(Farsça)
adat-ı içtimaiye / âdât-ı içtimaiye
Toplum örf ve âdetleri.
ağa yeri
Topkapı sarayında hazine kethüdasının oturduğu yer.
ahensa(y) / âhensâ(y) / آهن سای
Törpü.
(Farsça)
ahfad / ahfâd / احفاد
Torunlar. Hafidler. Evlâd oğulları. Yardımcılar.
Torunlar.
Torunlar.
(Arapça)
ahlak-ı içtimaiye / ahlâk-ı içtimaiye
Toplum ahlâkı.
akub
Toz.
ale-l-icmal
Toplu olarak, topluca.
alelicmal / alelicmâl / على الاجمال
Topluca.
(Arapça)
alem-i turab / âlem-i turab
Toprak âlemi, dünyası.
arec
Topallık, aksaklık.
asl-ı hilkat-i arz
Toprağın yaratılışının esası.
bab-ı hümayun / bâb-ı hümayun
Topkapı Sarayı'nın ilk kapısı.
balıkhane kapısı
Topkapı Sarayı'nın Marmara kıyısındadır. Padişahlarca cezandırılan vezirler burada idam edilir, sürgün edileceklerse buradan gemilere bindirilirlerdi.
behemzede
Topluluğu dağıtmış, cemiyeti bozmuş.
(Farsça)
berçin
Toplayıcı.
(Farsça)
berhuz / berhûz
Torba, dağarcık.
(Farsça)
berri / berrî
Toprağa ait, kara ile ilgili.
berriye
Toprağa, karaya ait.
berzede
Toplanılmış, biriktirilmiş, bir araya getirilmiş.
(Farsça)
bezir / بذر
Tohum.
(Arapça)
bezr
Tohum. Keten tohumu. Mercimek, bakla, arpa gibi taneli tohum.
bilanço / bilânço
Toplam, özet.
büzr
Tohum.
Tohum.
büzur / büzûr / بذور
Tohumlar.
Tohumlar.
(Arapça)
cami / câmi
Toplayan.
cami' / câmi' / جَامِعْ
Toplayan.
Müslümanların ibâdet etmek için toplandıkları yer, mâbed.
Allahü teâlânın ism-i şerîflerinden. Çeşitli hakîkatleri ve enfüs (iç) ve âfâktaki (dıştaki) zıt işleri birleştirici, kıyâmet gününde yeryüzünde olan cinleri, insanları ve mahlûkâtı bir araya getirici insanların dağı
Toplayıcı.
camia / câmia / جامعه
Toplum.
Topluluk.
Topluluk.
(Arapça)
camii / câmii
Toplayıcı, kapsamlı.
camiiyet / câmiiyet
Toplayıcılık.
cem
Toplama.
Toplama.
cem eden
Toplayan, bir araya getiren.
cem edilen
Toplanan, bir araya getirilen.
cem etme
Toplama, bir araya getirme.
cem etmek
Toplamak.
cem u tevfik
Toplama ve uygunlaştırma, uzlaştırma.
cem' / جَمْعْ
Toplama.
cem'an / جمعا
Toplam.
(Arapça)
cem'iyet / جَمْعِيَتْ
Topluluk.
cem'iyyet
Topluluk. Kalbde hâsıl olan mânevî toparlanma, huzur, Allahü teâlâ ile berâber olma hâli.
cem'iyyetgah / cem'iyyetgâh
Toplantı yeri, toplanılacak yer.
(Farsça)
cemaat / cemâat
Topluluk, imam arkasında namaz kılan topluluk.
Topluluk, grup.
Topluluk.
İbâdet etmek için bir araya gelen topluluk.
Peygamber efendimiz ve Eshâbının bildirdiği hak yol üzere bulunan müslümanlar, Ehl-i sünnet vel-cemâat.
cemiyet / جمعيت
Toplum.
Topluluk, toplum.
(Arapça)
cemiyetçi
Topluluk teşkil eden, dernek kurucusu.
ceng
Top, tüfek ile harbetmek. Muharebe. Kavga. Harb. Savaş.
(Farsça)
cerab
Torba, dağarcık.
çeşan
Topuz, gürz.
(Farsça)
cevami / cevâmî
Toplayıcı olan şeyler.
ciba
Toplanmış, birikmiş su.
cibave
Toplamak. Cem'etmek.
cibve
Toplamak. Cem'etmek.
cilaz
Toz, gubâr.
cüma'
Toplamak. Cem'etmek.
cumhur
Topluluk.
cumu'
Toplanmalar. Cemi'ler.
cümze
Toplanmış hurma.
dak'a
Toprak.
dane / دانه
Tohum.
Tohum.
debus
Topuz.
(Farsça)
ders-i içtimai / ders-i içtimaî
Toplumu ilgilendiren ders.
desse
Toprak içinde gömülüp yatan bir nevi yılan.
dig
Topraktan yapılmış tencere, çömlek.
(Farsça)
duhan
Toz halindeki yoğun duman.
dürd / درد
Tortu, çöküntü, posa, işe yaramayan kısım.
(Farsça)
Tortu.
(Farsça)
dürdkeş / دردكش
Tortulu şarap içen.
(Farsça)
ebu-l emin
Tokluk, şiba'.
ehl
Topluluk, cemaat.
ehun
Toprakta meydana gelen delik, yarık.
(Farsça)
esbat / esbât
Torunlar.
esliha-i sakile
Top gibi ağır silâhlar.
evani-i turabe / evânî-i turâbe / اوانى ترابه
Toprak çanak çömlek.
(Arapça - Farsça)
evride / اَوْرِدَه
Toplardamarlar.
Toplardamar.
Toplar damarlar.
falık-ül habbi venneva / fâlık-ül habbi vennevâ
Tohum ve çekirdekleri açarak büyüten (Allah C.C.)
falıku'l-habbi ve'n-neva / fâlıku'l-habbi ve'n-nevâ
Tohum ve çekirdekleri çatlatıp açarak filiz çıkaran Allah.
fırfıra
Topaç.
Topaç.
Topaç.
gerd / گرد
Toz.
(Farsça)
gerd-alud / gerd-âlûd
Toz toprak içinde.
(Farsça)
gerdalud / gerdâlûd / گرد آلود
Tozlu.
(Farsça)
gird-alud
Toz toprak içinde kalmış, toza bulanmış.
(Farsça)
gonce
Tomurcuk.
gubar / gubâr / غبار
Toz.
Toz.
Toz.
Toz.
Toz.
(Arapça)
gubar-alud / gubar-âlud
Tozlanmış, toza bulanmış. tozlu.
(Farsça)
gubar-aver / gubâr-âver
Toz götüren. Tozkoparan.
gubaralud / gubârâlûd / غبار آلود
Tozlu.
(Arapça - Farsça)
gubre
Toprak renkli olmak.
gubşe
Toprak renkli omak.
gülbank
Toplulukça söylenen dua ve tekbir.
gülle
Top mermisi.
Top mermisi. (Vaktiyle demirden veya taştan yuvarlak olarak yapılırdı. Şimdi çelikten, silindir biçiminde ve ucu sivri olarak yapılmaktadır.)
güruh / gürûh / گروه
Topluluk.
Topluluk.
Topluluk, zümre, bölük.
(Farsça)
habb
Tohum, dane.
habbe / حَبَّه
Tohum, dane.
Tohum, dane.
Tohum.
habbecik
Tohumcuk.
hafid / hafîd / حفيد
Torun.
Torun, oğul.
Torun.
(Arapça)
hafs
Toplama, cem'etme. Biriktirme.
hak / hâk / خاک
Toprak.
Toprak. Turab. (Hâk ol ki, Hüdâ mertebeni eyleye âli.Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâkk-ı kademdir.)
(Farsça)
Toprak.
Toprak.
(Farsça)
Hâk ile yeksân edilmek:
Yerle bir edilmek.
(Farsça)
Hâk ile yeksân etmek:
Yerle bir etmek.
(Farsça)
Hâk ile yeksân olmak:
Yerle bir olmak.
(Farsça)
hak ile yeksan / hâk ile yeksan
Toprakla bir yıkık, harap, yerle bir.
hak-sar / hâk-sar
Toz toprak içinde kalmış. Perişan hâlli.
(Farsça)
hakbiz / hakbîz
Toprak kalburu.
(Farsça)
haki / hakî / hâkî
Toprak rengi. Toprakla alâkalı.
(Farsça)
Toprakla ilgili.
hakikat-i camia / hakîkat-i câmia
Toplayıcı hakîkat. Tasavvufta kalb.
halkabend
Toplanıp yuvarlak meydana gelecek şekilde oturma.
(Farsça)
hardal
Tohumları küçük bir bitki.
hartuc
Topa merminin ardından sürülen barut kesesi.
(Farsça)
hasa
Toprak saçmak.
haşır
Toplayan, cem'eden, haşreden.
haşir / hâşir
Toplayan, haşreden.
Toplayan, bir araya getiren.
haşr
Toplanma, bir araya gelme. Allahü teâlânın bütün insanları, melekleri, cinleri, şeytanları ve diğer hayvan ve kuşları, gökte, yerde, denizde ne kadar büyük ve küçük canlı var ise, hepsini kıyâmet kopmasından (dünyânın son bulmasından) sonra diriltip, dünyâda yaptıklarının hesâbını vermek üzere Arasâ
haşr u neşr
Toplanıp dağılmak, yayılmak.
haşr ü neşr
Toplayıp dağılma, haşir neşir.
hasva'
Toprak parçası.
hatme
Toplu bir şekilde, birlikte yapılan zikir, hatim.
hayat-ı içtimaiye / hayat-ı içtimâiye
Toplum hayatı.
hayat-ı içtimaiye medresesi
Toplumsal hayat medresesi, hayat okulu.
hayat-ı içtimaiye ve dünyeviye
Toplumsal ve dünyaya ait hayat.
hayat-ı içtimaiye ve ticariye
Toplumsal hayat ve ticaret hayatı.
hayat-ı içtimaiye-i siyasiye / hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye
Toplumun siyasal hayatı.
hayye ale'l-felah / hayye ale'l-felâh
Toplanıp felaha gelin, haydin felaha.
hayye ale's-salah
Toplanıp namaza gelin, haydin namaza.
henbele
Topal sırtlanın yürümesi.
hey'et-i ictimaiyye
Toplantı heyeti, sosyal durum.
hey'et-i mecmua / hey'et-i mecmûa / هَيْئَتِ مَجْمُوعَه
Topyekün görünüş.
heyelan / heyelân / هيلان
Toprak kayması.
Toprak kayması.
Toprak kayması, heyelan.
(Arapça)
heyet / هيئت
Topluluk.
heyet-i beşeriye
Toplumsal yapı.
heyet-i ictimaiye / heyet-i ictimâiye / هيئت اجتماعيه
Toplum.
hubub / hubûb
Tohumlar, tâneler.
Tohum.
Tohumlar.
hububat / hububât / hubûbât
Tohumlar, taneli bitkiler.
Tohumlar, tahıl.
hursendi / hursendî
Tokgözlülük, kanaat edicilik. Göz tokluğu.
(Farsça)
husve
Topraklı yer.
iclihmam
Toplanmak, cem'olmak.
icma / icmâ
Toplama, büyük âlimlerin bir mesele üzerinde birleşmeleri.
icma' / icmâ' / اِجْمَاعْ
Toplama, fikir birliği yapma.
icmaen / icmâen
Toplu olarak, hep birlikte. İcma-i ümmet olarak.
Topluca, birleşerek.
icmakarane / icmâkârâne
Topluca.
ictima / ictimâ
Toplanma, bir araya gelme.
Toplanma, içtima.
içtima / içtimâ
Toplanma.
ictima / اجتماع
Toplanma.
içtima eden / içtimâ eden
Toplanan.
ictima'
Toplantı. Toplanmak. Bir araya gelmek. Kavuşmak.
ictimaat / ictimâât / اجتماعات
Toplanmalar.
Toplantılar, bir araya gelişler.
(Arapça)
içtimaat-ı ünsiyetkarane / içtimâât-ı ünsiyetkârâne
Toplu alışkanlıklar ve hoşlanılan kalabalıklar.
içtimaen
Toplu olarak.
ictimagah / ictimagâh
Toplantı yeri.
ictimai / ictimaî / ictimâî
Topluluğa ait, birlikte yaşayanlara dair. Cemiyet hayatına ait ve müteallik. Sosyal.
Toplumla ilgili.
içtimaı / içtimâı
Toplanması.
ictimai / ictimâî / اجتماعى
Toplumsal, sosyal, toplumbilimsel.
(Arapça)
içtimai bünye / içtimaî bünye
Toplumsal yapı.
ictimai hayat / ictimaî hayat
Toplumsal hayat.
içtimai nizam ve intizam / içtimaî nizam ve intizam
Toplumsal düzen ve düzenlilik.
içtimaiyat-ı beşeriye uleması
Toplum bilimciler, sosyologlar.
ictimaiyyun / ictimâiyyûn
Toplumbilimciler.
içtimaiyyun
Toplum bilimciler, sosyologlar.
ideoloji
Toplumu etkileyen fikir ve düşünce sistemi.
ihase
Toprağı kazarak bir şeyler arama.
ihtifal / ihtifâl
Tören.
ihtifalat / ihtifâlât
Törenler.
ihtişad
Toplanmak, birikmek, yığılmak.
indisas
Toprak altına gömme.
inkılab-ı azim-i içtimai / inkılâb-ı azîm-i içtimaî
Toplum hayatında meydana gelen büyük değişim.
ıstıkak
Tokuşmak.
ıştın
Toprak kandili.
iştin
Toprak kandil.
istirahat-i amme / istirahat-i âmme
Toplumun rahatı.
istitabe
Tövbe ettirme. Tövbe teklif etme.
itrab
Toprak serpme. Topraklama.
ittiham / ittihâm / اتهام
Töhmet altında kalma.
(Arapça)
izhar
Toplayıp biriktirme.
kabile
Topluluk, toplum.
kafile
Topluluk.
katam
Toz, gubar.
katim
Toz çokluğundan karanlık olan.
kavim / قوم
Topluluk.
Topluluk, ulus.
(Arapça)
kayyum
Toplayıp ihsan eden.
keden
Toprak suyu çekip, yerinde bulanıklık kalmak.
kervan / kervân
Topluca yolculuk edenler kafilesi.
kese / كيسه
Torba, küçük torba.
(Farsça)
kitle
Topluluk.
kitleler mabeyni
Toplumlar arası.
kizyun
Toprak parçası.
komprime
Toz halinde iken sıkıştırılıp ufak hap haline getirilmiş ilaç.
(Fransızca)
kulis faaliyeti
Toplantı yapılan yerlerde, toplantı haricinde çeşitli grupların yaptığı gizli çalışma.
kumze
Toplanmış hurma.
kunabe
Toplu yapraklar (Buğdayın başı onun içinde olur.)
küngan / küngân
Toprak ve çimento gibi şeylerle yapılan su borusu, su yolu.
(Farsça)
küre
Toprak ocak. Mâdenci ocağı.
(Farsça)
kürrec
Top.
kust
Topalak dedikleri ot.
kutafe
Toplarken düşüp dökülen üzüm ve yemiş döküntüsü.
kuvvet-i icma / kuvvet-i icmâ
Toplanma, birlik kuvveti.
latmahar / latmahâr
Tokat yiyen. Şamar atılan kimse.
(Farsça)
latme / لطمه
Tokat.
(Arapça)
leng-fahte
Topal güvercin.
(Farsça)
lengane / lengâne
Topalcasına. Topallıyarak.
(Farsça)
litam
Tokat atma. Elin ayası ile vurma.
lümah
Tokatla vurmak.
mahruf
Toplanılmış devşirilmiş meyve.
mahşer / مَحْشَرْ
Toplanma yeri.
mahşud
Toplanmış. Yığılmış.
mahsulat-ı arziye / mahsulât-ı arziye
Toprak mahsulleri.
mahşur
Toplanmış.
maktem
Tozlu yer.
maraz-ı hayat-ı içtimai / maraz-ı hayat-ı içtimaî
Toplumsal hayattaki hastalık.
maşer / mâşer / معشر
Topluluk.
Toplum.
(Arapça)
maşeri / mâşerî
Topluluğun olan.
maslahat-ı içtimaiye
Toplumsal fayda.
mecami / mecâmi / مجامع
Toplantı yerleri.
(Arapça)
meclis / مجلس
Topluluk.
Toplantı yeri.
(Arapça)
mecma / mecmâ
Toplanılan yer.
Toplanılan yer.
mecma' / مجمع
Toplanma yeri.
Toplanılacak yer. Kavuşulan yer.
Toplanma yeri.
Toplantı yeri.
(Arapça)
mecmu / mecmû
Toplanmış, bir araya getirilmiş.
Toplam.
mecmu' / mecmû' / مجموع
Toplam, tümü.
(Arapça)
mecmu-u aded
Toplamı, yekûnu.
mecmuan / mecmûan / مجموعا
Toptan, birden, toplu olarak.
Toplam olarak.
(Arapça)
mecmuiyyet
Topluluk. Bütünlük. Tamlık.
medfa / مدفع
Top.
(Arapça)
menba-ı hayat-ı içtimaiye
Toplumsal ve sosyal hayatın kaynağı.
menfaat-ı umumiye
Toplumun genelini ilgilendiren fayda.
merasim / merâsim
Tören.
Tören.
meşbu'
Tok. Doymuş. Kanmış.
mevalid-i türabiye / mevâlid-i türâbiye
Topraktaki mevâlid. Mâdenler, nebatlar.
Topraktaki madenler.
mevki-i içtimaiye
Toplumsal hayattaki mevki, makam.
mezraa-i hububat
Tohumların ekildiği tarla.
mibzer
Tohum ekmekte kullanılan bir âlet.
mifezza
Tokmak.
mihfar
Toprak kazan âlet. Kazma.
misfen
Törpü.
mübezzir
Tohum eken âlet.
mücma / mücmâ
Toplanma.
müctemi / müctemî
Toplu.
müçtemi
Toplamış.
müctemi'
Toplu. Topluca. Bir araya gelmiş. Hepsi.
müctemian / müctemiân
Toplu olarak. Topluca. Hepsi birden.
Topluca, beraber.
Topluca.
müctena
Toplanılmış, devşirilmiş.
müfrez
Toptan ayrılıp bir tarafa bırakılmış. İfraz olunmuş, ayrılmış.
mugabber
Tozlu nesne.
muhabbet-i umumiye
Toplum genelinde meydana gelen sevgi.
muhassal
Toplam ortaya çıkan, meydana gelen.
muhassalı
Toplamı, sonuç olarak elde kalanı.
münafaza
Tozunu gidermek için silkmek.
müsadere
Toplama, elden alma.
müsadere edilen
Toplanan, el konan.
musafaha / musâfaha / مصافحه
Tokalaşma; kucaklaşma.
Tokalaşma.
Tokalaşma.
(Arapça)
Musâfaha etmek:
Tokalaşmak, el sıkışmak.
(Arapça)
müşebbi'
Tokluk verici, doyuran, doyurucu.
müstağni
Tok gözlü, çekingen, başkalarından bir şey beklemeyen.
müstağniyane / müstağniyâne
Tok gönüllülükle, kanaatkar bir şekilde.
müstecmi'
Toplayan, cem'eden. Toplanan.
müstehas
Toprağın altında kalıp saklanmış.
nebire / nebîre / نبيره
Torun.
(Arapça)
nefir / nefîr
Topluluk, cemaat, savaş için seferber olan topluluk.
nehhal
Toprak kazan, kazıcı.
nev'-i cami' / nev'-i câmi' / نَوْعِ جَامِعْ
Toplayıcı tür.
nevade / nevâde / نواده
Torun.
Torun.
(Farsça)
neve / نوه
Torun.
Torun.
(Farsça)
nizam-ı içtimai / nizam-ı içtimaî
Toplumsal, sosyal düzen.
nüsha-i camia / nüsha-i câmia / نُسْخَۀِ جَامِعَه
Toplayıcı nüsha.
nüşut
Tohumun baş vermesi, uç göstermesi.
paşna
Topuk, ökçe.
(Farsça)
perde-i türabiye
Toprak perdesi.
Toprak perdesi, yer yüzü.
pota
Toprak veya mâdenden yapılmış, kimyacı, eczâcı, mâdenci veya kuyumcu âletlerindendir. Altın, gümüş ve benzeri mâdenlerin eritilimesine mahsustur.
(Farsça)
ramis
Toprağı her yöne sürüp savuran rüzgâr.
rasib
Tortulaşan, dibe çöken.
refse
Tokuşmak.
rehec
Toz.
revabıt-ı hayat-ı içtimaiye
Toplum hayatını sağlayan bağlar.
rüsub / rüsûb
Tortu.
rüsubat / rüsûbât
Tortular.
saat-i hardal-misal
Tohum küçüklüğünde olan saat.
safil
Tortu.
sakl
Törpü ile eğeleme. Cilâlama.
şamar
Tokat.
Tokat. Belâ, musibet.
(Türkçe)
Tokat.
sera / serâ / ثرا
Toprak.
(Arapça)
şeşper / شش پر
Topuz.
(Farsça)
severan
Tozun, dumanın kalkması.
sevkiyat
Toplu halde gönderme.
şib'
Tokluk.
şiba'
Tokluk, doyma.
sıbt / سبط
Torun.
(Arapça)
sifalin / sifâlîn / سفالين
Topraktan yapılmış.
(Farsça)
sili / sîlî / سيلى
Tokat. Şamar.
(Farsça)
Tokat, sille.
(Farsça)
silizen
Tokat vuran, şamar atan, döven.
(Farsça)
sille / سِلَّه
Tokat.
Tokat. Şamar.
(Farsça)
Tokat, şamar.
Tokat.
sir / sîr / سير
Tok.
(Farsça)
siyaset-i içtimaiye
Toplumsal siyaset.
sosyalizm
Toplumculuk, bütün malları devlet elinde toplamak isteyen bir anlayış.
sosyolog
Toplum bilimi uzmanı, toplum bilimci.
suadi / suadî
Topalak otu.
süfl
Tortu, çöküntü.
suhan / sûhân / سوهان
Törpü.
(Farsça)
Törpü.
(Farsça)
şükufe / şükûfe
Tomurcuk.
şükufmisal / şükûfmisâl
Tomurcuk gibi.
sukve
Toprak kap.
süm / سم
Toynak.
(Farsça)
tabaka-i havass / tabaka-i havâss
Toplumun üst seviyesini meydana getiren seçkinler tabakası.
tabaka-i türabiye
Toprak tabakası.
tabakatın musalahası / tabakatın musalâhası
Toplumsal sınıfların barışı, barış içinde olması.
tahsa'
Toprak saçmak.
tahtit-i arazi / tahtît-i arazi / تخطيط اراضى
Topoğrafya.
(Arapça - Farsça)
taib / tâib / تائب
Tövbe eden. Günahlarına pişman olan.
Tövbe eden, günahlarına pişmân olan.
Tövbe eden.
Tövbekâr, tövbe eden.
(Arapça)
takbiz
Toplayıp bir yere getirmek.
tarz-ı hayat-ı içtimaiye
Toplum hayatının şekli.
tasadüm
Tokuşmak.
tasdim
Tokuşmak.
tavamir
Tomarlar.
tavme
Tosbağanın dişisi.
tebançe
Tokat.
tecemmu / tecemmû / تجمع
Toplanma.
Toplanma, bir araya gelme.
(Arapça)
Tecemmu etmek:
Toplanmak, bir araya gelmek.
(Arapça)
tecemmu' / تَجَمُّعْ
Toplanma. Birikme.
Toplanma.
tedemmül
Toprağa gübre dökme. Toprağı gübreleme.
tehayüt
Toplanıp gelmek.
temerküz / تمركز
Toplanma, yığılışma.
(Arapça)
Temerküz etmek:
Toplanmak, yığılışmak.
(Arapça)
teneddüs
Toprağa gömülmek.
terba
Toprak. Yer, arz.
terbab
Toprak.
teressüb / ترسب
Tortulanma.
(Arapça)
Teressüb etmek:
Tortulanmak.
(Arapça)
tersib / tersîb / ترسيب
Tortulaştırma.
Tortulaştırma, tortu halinde biriktirme. Tortusunu durultma.
Tortulandırma.
(Arapça)
teşa'us
Tozlu topraklı olmak. Kirlenmek. Paslanmak.
teşebbu'
Tok değilken kendini tok göstermek.
teterrüb
Toz toprak içinde kalma.
tetrib
Toza toprağa bulaştırma.
tevbe / توبه
Tövbe.
(Arapça)
tevreb
Toprak.
topyekun / topyekûn
Topluca, tamamıyla.
tuhm / تخم
Tohum.
(Farsça)
turab / turâb
Toprak, toz.
Toprak.
türab / türâb / تراب
Toprak.
Toprak.
(Arapça)
turabi / turâbî
Toprakla ilgili.
türabi / türâbî
Toprağa ait, toprakta yaşayan.
ümmet
Topluluk, cemâat. Bir peygambere inanan tâbi olan insanlar. Bir dîne bağlı topluluğun tamâmı.
ümmetler
Toplumlar.
unsur-u türab
Toprak unsuru.
uşr
Topraktan alınan mahsûlün zekâtı.
verid / verîd / ورید
Toplardamar.
(Arapça)
vicdan-ı içtimaiye
Toplumun vicdanı, kamu vicdanı.
vürud / vürûd
Toplardamarlar.
yekun / yekûn
Toptan, hepsi. Netice. Toplam. (Arapçada; olur-oluyor mânâsınadır)
yekün
Toplam.
yekun / yekûn / یكون
Toplam.
(Arapça)
zınne
Töhmet, kabahat.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
delail-i enfüsiye
nağam
Define
zerre miskal
Bosbogaz
Ümera
radıyallahuanh
rağabat
Çespan
İtimat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
to
tembel
yetinme
bir şey istemek
Güzel nağme
Mal etmek
kötülenmiş
asfa
Kenar i
ha hak