REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te tesir ifadesini içeren 98 kelime bulundu...

aktivizm

  • Hakikatin, düşüncede kalmasından ziyade, hayat ve fiile intikalini ve bütün ilimlerin, cemiyetin gelişmesine hizmet etmesini isteyen ve böylece iradenin faaliyet ve tesirliliğini açıklayan felsefî bir meslek.

asale

  • Zehiri çok tesirli ve korkunç olan yılan.

ataraksiya

  • yun. Tesirlere (etkilere) karşılık göstermeme, durgunluk hâli.
  • (Fels.) Ruhun sükunete ulaşması, arzu ve ihtiraslardan uzak kalma. Eski çağ felsefesi, hayatın gayesi, saadet olarak duygusuzluk halini gösteriyordu. İnsan arzuları sonsuz, düşmanları sonsuzdur, (mikroptan kuyruklu yıldız

bilinç

  • Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali. Şuurun dereceleri vardır. Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza. Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır. Maddede şuu (Türkçe)

can

  • Yaşayış. Diride olan kudret, kuvvet. Hayat cevheri. Madde ilimleri, maddenin; hayat ilimleri (biyolojik ilimler) hayatın ne olduğunu açıklıyamamışlardır. Aslında bunların konusu da madde, hayat ve ruhun kendisi değil, bunların tezahürleri yani olay haline gelen tesirleridir. Deney ilimlerini (Farsça)

damenkeş-i tesir-i hakiki / dâmenkeş-i tesir-i hakikî

  • Gerçek tesirden el etek çeken.

demg

  • Başı, dimağa erişinceye kadar yarmak. Dimağa vurmak.
  • Güneşin sıcaklığı dimağa tesir etmek.

derece-i tesir

  • Tesir seviyesi.

dinamik

  • yun. Cisimlerin hareketleriyle bunları meydana getiren sebebler arasındaki alâkayı araştıran mekanik ilminin bir kolu.
  • Hareket eden, durup dinlenmek bilmeyen, hareketli.
  • Fls: Sâbitin zıddı olarak bir kuvvet tesiriyle dâim hareket halinde bulunan ve bulunduran, bir değişmesi,

ehl-i tabiat

  • Herşeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğine inananlar.

emr-i nafiz / emr-i nâfiz

  • Etkili, tesir gücü olan emir.

enfez

  • En nüfuzlu, daha tesirli.

farabi / farâbî

  • Aristonun tesirinde kalan bir filozof.

feşga

  • Dağılmış; münteşir.

hadd

  • Yol.
  • İnsan cemaatı.
  • Bir şeye tesir ederek iz bırakmak.
  • Yanak, yüz, vecih.
  • Yeri kazmak, yeri yarmak.

hasıl-ı bilmasdar / hâsıl-ı bilmasdar

  • Bir şeyin kaynağından ortaya çıkan, gerçek tesir sahibinden meydana gelen sonuç; varmak fiili masdar, acı ise hâsıl-ı bilmasdardır.

hasiyyet

  • (Hassiyet) Hususi fayda, kuvvet ve menfaat, tesir, keyfiyet.

hassa-i sohbet

  • Sohbetin kendisine mahsus özelliği; Peygamber (a.s.m.) sohbetinden gelen tesir.

hayk

  • Sallanmak.
  • Dokumak.
  • Tesir etmek, etkilemek.

hayretinden ağlama

  • Şaşkınlığın tesiriyle ağlama.

helahil

  • (Tekili: Hülhül) Tesiri pek kuvvetli ve öldürücü zehir. Panzehiri olmayan ağu.

helhele

  • Okuyucunun tesirli nağmeyi tekrar etmesi.
  • Unu seyrek elekten elemek.
  • Teenni ile encamını beklemek.
  • Bir şeye pek yaklaşıp çatmak.

hemheme

  • Rüzgârın tesiriyle çıkan yaprak sesi.

hisse-i i'caziye / hisse-i i'câziye

  • Farklı sınıflara tesir eden mu'cizenin, her sınıfta ayrı ayrı görülen hissesi.

hükm

  • (Hüküm) Karar. Emir. Kuvvet. Hâkimlik. Amirlik.
  • İrade. Kumanda. Nüfuz.
  • Kadılık etmek.
  • Tesir. Cari olmak.
  • Makam.
  • Bir dâvanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar.
  • Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki râbıtayı tasdik veya

hüsn-ü te'sir / hüsn-ü te'sîr / حُسْنُ تَأْث۪يرْ

  • Güzel tesîr.

hüsn-ü tesir / hüsn-ü tesîr

  • İyi tesir, güzel etki.

icra-yı tesir / icrâ-yı tesir

  • Tesir meydana getirme, tesir etme.

iksir / iksîr / اِكْس۪يرْ

  • Tesirli ilaç.
  • Çok tesirli ilaç.
  • Tesîrli ilaç.

iksir-i ism-i azam / iksir-i ism-i âzam

  • Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olan isminin güçlü tesiri.

iksir-i nurani / iksir-i nuranî / iksîr-i nurani / اِكْس۪يرِ نُورَان۪ي

  • Her derde devâ olan nurlu ve tesirli ilâç.
  • Nurlu tesîrli ilaç.

infial

  • Bir tesirin gücü altında hareket etme.

infial mertebesi

  • Bir fiil veya tesir gücünden etkilenme derecesi.

intiba ettirmek

  • Basmak, nakşetmek; iz ve tesir bırakmak.

irade-i nafize / irade-i nâfize

  • Her yere ve her şeye tesir ve nüfuz eden İlâhî irade.

ism-i mef'ul

  • Gr. bir iş, oluş ve hareketin kendisine yapıldığı veya tesir ettiği şeyi gösteren kelimedir, meselâ.

kar / kâr / كار

  • İş. (Farsça)
  • Kâr etmek: İşlemek, tesir etmek. (Farsça)

karger / kârger

  • İş yapan, işleyen. (Farsça)
  • Etki yapan, tesir eden, nüfuzlu. (Farsça)

kelimat-ı nahviye

  • Nahv ilmine âit kelimeler. Cümle teşkilinde mânâya tesir eden harfler ve kelimeler.

kimya

  • Basit cisimlerin hususiyetlerini, bu cisimlerin birbirlerine olan tesirlerini ve bundan ileri gelen birleşmeyi inceleyen ilim. Basit maddelerdeki değişikliği anlamağa çalışan ilim kolu.
  • Edb: Aşk.
  • İlâç.
  • Tas: Mevcud olana kanaat ve elde edilmesi mümkün olmayana ait arzu

kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار

  • Kut'ül Amare ne demektir?

    Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.

    İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.

    Kut'ül Amare zaferinin önemi

    Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.

    28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.

    Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.

    Kût'a tramvayla asker sevkiyatı

    İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.

    Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.

    Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.

    Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.

    Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.

    Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.

    Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.

    Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.

    Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.

ma'ruz / ma'rûz / مَعْرُوضْ

  • Bir şeyin tesirinde kalan.

maddiyun ve tabiiyyun taunu / maddiyun ve tabiiyyun tâunu

  • Her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia etme ve her şeyi madde ile açıklamaya çalışma vebası.

makam-ı nüfuz

  • Tesir, etki makamı.

manyetizma

  • Telkin ve hipnoz yolu ile birini tesir altına alma.
  • Başka üzerinde uyuşukluk verici tesir.

maruz / mâruz

  • Uğrama, tesirinde ve karşısında olma.

maruz kalan / mâruz kalan

  • Birşeyin tesirine uğrayan, etkisinde kalan.

maruz kalma

  • Tesirinde kalma.

maruz olma / mâruz olma

  • Uğrama, tesirinde ve karşısında olma.

maruz olmak

  • Uğramak, tesirinde olmak.

me'sur

  • Tesirli.

mef'uliyet

  • Edilgenlik, yapılmışlık; bir failin fiilinin tesiriyle olma durumu.

müesser

  • Tesir edilmiş, kendisine bir şey tesir etmiş olan.

müessir / مؤثر / مُؤَثِّرْ

  • Tesirli, etkili.
  • Tesirli, etkili.
  • Tesir eden, etki, iz bırakan.
  • İşleyen, hükmünü yürüten.
  • Çok hissedilen, içe işleyen.
  • Dokunan, dokunaklı.
  • Eser sahibi. Allah Teâlâ.
  • Tesirli.
  • Tesir eden, yapan.
  • Tesirli.

müessir olma

  • Gerçek tesir sahibi olma.

müessir-i hakiki / müessir-i hakikî

  • Gerçek tesir sahibi olan, bütün sebepleri yaratıp hükmeden.

müessiriyet

  • Tesirlilik, bizzat fiil ve eseri yapan olma.
  • Tesirlilik, etkinlik.

münbasit

  • İnbisat eden, yayılan, genişleyen. Yaygın, münteşir, yayılmış, açık. Şen.

müsahhar

  • Bir şeyin tesiri altında kalmış, büyülenmiş.

müstefiz

  • Münteşir, açılmış, yayılmış.

müstetir / müstetîr

  • Münteşir, yayılmış.

na'z

  • Münteşir olmak, yayılmak.
  • Kıvama gelmek.

neşer

  • Dağılmış, intişar etmiş, münteşir.

nüfuz

  • Etkinlik, tesir.

remza'

  • Güneşin tesiriyle kızmış taş.

röntgen

  • Röntgen adında bir Alman âliminin 1896' da keşfettiği ışıklar. Bunlar gözle görülmediği halde fotoğraf camına tesir eder, vücuddan, tahta, kâğıt gibi maddelerden bu ışık geçebilir. Bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde de kullanılır.
  • Vücuddaki iç uzuvların filmini çekmek.

şahsi nüfuz / şahsî nüfuz

  • Kişisel etki, tesir.

sakre

  • Güneşin çok olan tesiri.
  • Çakır kuşunun dişisi.

şeas

  • Toz.
  • Tozlu olmak.
  • Yayılmak, münteşir olmak.
  • Dirilmek.

şecere-i aliye ve nafize / şecere-i âliye ve nâfize

  • Yüksek ve tesirli ağaç.

serab

  • Çölde, sıcak ve ışığın tesiriyle ilerde veya ufukta su ve yeşillik var gibi görünme olayı. Şaşkın hale gelme.

sihir-amiz / sihir-âmiz

  • Sihir gibi tesir eden, büyüleyici. (Farsça)

sihr-i beyani / sihr-i beyanî

  • Beyanın büyü gibi olan tesiri. (Hadis-i Şerife telmih var.)

su-i tesir / sû-i tesir

  • Kötü tesir, etki.

tabiat-ı mevhume

  • Gerçekte olmadığı halde var diye düşünülen tabiat ve ondaki tesir.

tabiat-ı müessire

  • Tesir sahibi, yaratıcı tabiat.

tabiatperestlik

  • Herşeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia etme, tabiatçılık.

tabii felsefe / tabiî felsefe

  • Tabiatçı, materyalist felsefe; herşeyin tabiatın tesiriyle olduğunu savunan felsefî görüş.

tabiiyunluk

  • Tabiatçılık, her şeyin tabiatın tesiriyle var olduğunu iddia etme.

tabiiyyun / tabiiyyûn

  • Tabiatçılar, herşeyin tabiatın tesiriyle olduğunu savunanlar.

taht-ı tesir

  • Tesir altında.

tasarruf-u kudsi / tasarruf-u kudsî

  • Kudsî tasarruf; mânevî tesir, icraat.

tefeşşü'

  • Münteşir olmak, yayılmak, intişar etmek.

tehekküm

  • İstihza.
  • Tevbih. Şiddetle azarlama. Görünüşte ciddi, hakikatta alaydan ibaret olan eğlenme.
  • Edb: Tarizin tesirli olan kısmı.

tekrir

  • Tekrar etme, bir daha yapma, söyleme, tekrarlama.
  • Edb: Sözün tesirini kuvvetlendirmek için bir sözü bile bile tekrar etme san'atı.
  • Tecvidde: Harf okunduğu zaman dilin sürçmesine denir. Râ harfine âid olan bir sıfattır. Buna mükerrir harfi de denir.

tesir-i hakiki / tesir-i hakikî

  • Gerçek tesir.

tesir-i sathi / tesir-i sathî

  • Sathî ve yüzeysel tesir.

tesir-i zaman ve mekan / tesir-i zaman ve mekân

  • Yer ve zamanın tesiri, etkisi.

tesirat / tesirât

  • Tesirler.

têsirat / têsirât

  • Tesirler, etkiler.

tesirat-ı harici / tesirât-ı haricî

  • Dış tesirler, etkenler.

tevessü-ü tesir

  • Tesir sahasının genişlemesi.

tigzeban / tîgzeban

  • Dili kılıç gibi olan. Tesirli söz söyleyen. (Farsça)

tılsım / طِلْسِمْ

  • Fevkalâde kuvvet ve tesîr.

tılsım-ı kur'ani / tılsım-ı kur'ânî

  • Harika sonuçlar doğuran Kur'ân hakikatleri; Kur'ân'ın gayet tesirli, derin hakikatleri.

tiryak

  • Tesirli ilaç, panzehir.

vak'

  • Yüksek mekân.
  • Etki, tesir.
  • Düşmek.

vefk

  • Uygun gelme. Uyma. Mutabakat. Muvafık olma. İşi iyi gitme.
  • Tesirli dua.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın