Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
terazi
ifadesini içeren
57
kelime bulundu...
abra
Bir değiş-tokuşta üste verilen şey.
Teraziyi ayarlamak için hafif gelen kefesine konulan ağırlık.
ayil
Ailesi kalabalık olan.
Ailesini besleyen.
Aşırı.
Fakir.
Dengede olmayan terazi.
belk
Kapı açmak.
Ak ile kara alaca olma.
Büyük terazi.
burc-i badi / burc-i bâdî
Havaya ait burçlar: İkizler, terazi kova.
haşirdeki mizan
Haşir meydanındaki amelleri tartan terazi; insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah'ın huzurunda toplanmasının ardından günah ve sevapların tartılacağı İlâhî terazi.
kabban
Büyük terazi, baskül.
kaffan
Büyük terazi.
kebban
Büyük terâzi. Kantar.
kefe
Terazinin bir gözü.
(Keffe) Terazinin bir gözü.
Terazi gözü.
kefe-i hasenat / kefe-i hasenât
İyiliklerin tartıldığı İlâhî terazi kefesi.
kefe-i mizan / kefe-i mîzân / كَفَۀِ مِيزَانْ
Terazi kefesi.
Terazi kefesi.
kefef
(Tekili: Keffe) Kefeler. Terazinin tablaları.
kefeteyn
Terâzinin iki tarafı.
keffe
(Çoğulu: Kifef) Terazi kefesi.
Her yuvarlak cisim.
(Çoğulu: Ükef) El ayası.
kepan
Büyük terazi.
(Farsça)
kezame
(Çoğulu: Kezâyim) İki kuyu arasındaki yarıklar ve delikler. (Su birinden birene akar).
Terazi iplerinin kendinde toplandığı halka.
kifaf
(Tekili: Aslı: Kefaf) Yetecek kadar olma. İhtiyaca yetecek kadar azık.
Bir şeyin güzide ve hayırlısı.
(Keffe) Terazi kefeleri.
kiffe
(Çoğulu: Kifef) Ağ. Tuzak.
Terazi kefesi.
Her yuvarlak nesne.
kısmet
Nasîb. Allahü teâlânın ezelde (sonsuz öncelerde) herkes için dilediği şey.
Birkaç kimsenin bir şeydeki hisse-i şâyialarını (ayrılmamış hisselerini) kile, terâzî, arşın gibi bir ölçü âleti ile tâyin ve tahsis etme, belli etme, ayırma.
kıstas / قسطاس
Mizan, ölçü. Büyük terazi. Kıyamet günündeki büyük terazi.
Mânevi değer ve kıymet ölçüsü.
En doğru tartan.
Taksit. Taksit ile ödenen şey.
Terazi, ölçü, ölçü birimi.
Ölçü.
(Arapça)
Terazi.
(Arapça)
kustas
Büyük terazi.
menacim
(Tekili: Mencem) Terâzi kolları.
mencem
(Çoğulu: Menâcim) Terazi kolu.
Maden.
mevazin
(Tekili: Mizan) Mizânlar. ölçüler. Terâziler.
mincem
(Çoğulu: Menâcim) Terâzi kolu.
mizan / mîzan / mîzân / ميزان
Terazi, ölçü, tartı.
Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas.
Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir.
Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap. Sağlama.
Terazi, ölçü âleti, tartı, ölçü.
Mahşerde amellerin tartılmasını yapacak olan şey.
Terazi, tartı, ölçü.
Terâzi, ölçü âleti.
Kıyâmet günü insanların günâh ve sevâbını tartan ve nasıl olduğu bilinmeyen terâzi.
Terazi.
(Arapça)
Ölçü.
(Arapça)
Terazi burcu.
(Arapça)
Mahşer günü, kıyamet günü.
(Arapça)
mizan-ı a'zam-ı adalet / mîzân-ı a'zam-ı adâlet / م۪يزَانِ اَعْظَمِ عَدَالَتْ
En büyük adâlet terazisi.
mizan-ı adalet / mizan-ı adâlet
Adâlet terâzisi.
mizan-ı adalet-i ilahiye / mizan-ı adalet-i ilâhiye
İlâhî adâlet terazisi.
mizan-ı adil / mizan-ı âdil
Adâletli terâzi.
mizan-ı adl
Adalet terazisi.
mizan-ı azam / mizan-ı âzam
Mahşer günü amellerin ölçüldüğü büyük terazi.
mizan-ı azam-ı adalet / mizan-ı âzam-ı adalet
Büyük adalet terazisi.
mizan-ı ekber
Mahşer günü amellerin ölçüleceği büyük terazi.
mizan-ı haşir
Haşir terazisi, büyük hesap günü olan haşir meydanında amelleri tartan terazi.
mizan-ı hikmet / mîzan-ı hikmet
Hikmet terazisi.
mizan-ı idrak
İdrak terazisi, kavrayış terazisi.
mizan-ı kaza ve kader / mizan-ı kazâ ve kader
Kazâ ve kader terazisi.
mizan-ı nizam
Düzen ölçüsü, terazisi.
mizan-ı şeriat
Şeriat terazisi; Allah tarafından bildirilen hükümlerin teraizisi, ölçüsü.
mizan-ı siyaset
Siyaset terazisi; siyasi denge.
mizan-ı zemin
Zemin ve yeryüzü terazisi.
mizancık / mîzancık
Küçük terazi, ölçücük.
mizancıklar
Küçük küçük teraziler.
mizanü'l-vücut
Varlık terazisi.
mizanü't-ta'dil
Dengeleme ölçüsü; adâlet terazisi.
mukabele ve muvazene
Terazinin iki kefesi gibi karşılıklı tartılma.
muvazene-i adalet
Adaletin denge, ölçü ve terazisi.
parseng
Teraziyi denkleştirmek için kefesine konulan şey.
(Farsça)
pele
Terazi kefesi.
(Farsça)
sa'dane
(Çoğulu: Sâdân) Develerin yediği dikenli ot.
Devenin göğsü.
Tırnak dibinin siniri.
Terâzi kefesinin iplerinin altındaki düğme.
Kadın memesinin etrafı.
sance
(Çoğulu: Sanecât) Terazi.
Taş.
sence
(Çoğulu: Senecât) Terazi taşı.
terazu / terâzû / ترازو
Terazi.
(Farsça)
Terazi.
(Farsça)
tevzin-i adalet
Adaletin her şeyi teraziye alması; her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesindeki ölçü, tartı, denge.
vezne
Tartı. Terazi.
Tartı yeri. Eskiden altun ve gümüş paralar sayı ile olduğu gibi tartıyla da alınıp verildiği için bu tabir meydana gelmiştir. Para alınıp verilen yer mânasında da kullanılır. Devlet daireleri ile büyük müesseselerde para alıp veren memura Veznedar denir.
Barut
zebane
Terazi gibi bazı âletlerin dili andıran parçaları.
(Farsça)
Alev.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ihtiyar edilme
huban
irae etmek
manidar
güya
Mesned
Haşmetnüma
nizar
muhteva
müşâ
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
terazi
şans
kirpik
gına
yazılış
Taam
Karartı
Urma
Çeviri
Bolluk