LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te tembel ifadesini içeren 65 kelime bulundu...

ahir / âhir

  • Zina işleyen. Fasıklık yapan.
  • Tembel kimse.

alh

  • Akıl gitmek.
  • Tembel olmak.

ameysel

  • Arslan.
  • Şişman, büyük deve.
  • Kaftanını yere sürüyerek gezen tembel kimse.
  • Uzun kuyruklu geyik.
  • Enli nesne.
  • Kerim, şerif nesne.

atalet / atâlet / عطالت

  • (Utlet) Boş durma. Tembellik. İşsizlik. Hurma salkımı.
  • Tembellik, hareketsizlik.
  • Hareketsizlik, tembellik.
  • İşsizlik, tembellik, durgunluk.
  • Durgunluk. (Arapça)
  • Tembellik. (Arapça)

atalet-i mutlak / atâlet-i mutlak

  • Mutlak tembellik, işsizlik.

ateme

  • Gecenin ilk üçte bir bölümü. Yatsı namazı vakti.
  • İşsizlik, tembellik, atalet, üşengeçlik.
  • Akşam vaktine kadar hayvanın memesinde bâki kalan süt.

atıl / âtıl / عاطل

  • Tembel, durgun, işlemez.
  • Yararsız. (Arapça)
  • Tembel. (Arapça)

bab-ı hane / bâb-ı hâne

  • Hırsızların yeri. (Farsça)
  • Fuhuşhane. (Farsça)
  • Tembeller yurdu. (Farsça)

betalet / betâlet

  • Tembellik, işsizlik.

ezgehan

  • Tembel adam. İşi gücü olmayan kimse. (Farsça)

fedame

  • Yorgunluk.
  • Tembellik.

fesh

  • Bozmak. Hükümsüz bırakmak. Kaldırmak.
  • Zayıf olmak.
  • Bilmemek. Cehil.
  • Re'y ve tedbiri ifsad eylemek.
  • Zaif-ül akıl. Zaif-ül beden.
  • Tembellik yüzünden gayesine erişemeyen.
  • Unutmak.
  • Tıb: Beden âzalarının mafsallarını yerinden çıkarıp ayırmak

giran-sirişt

  • (Çoğulu: Giransiriştân) Tembel, ağır tabiatlı, ağır kanlı. (Farsça)

hadır

  • Tembel, uyuşuk, uyumuş.

hadir

  • Gevşek, tembel, uyuşuk.

hedef

  • Nişan noktası.
  • Emel. Varılmak istenen gaye.
  • Yüksek, bülend.
  • İri vücudlu adam.
  • Bir işe yaramayan, tembel ve uykucu olan.

huva

  • Tembel olmak.

icnis

  • Tembel ve uyuşuk adam.

ihsanperver

  • İhsan edici. İyiliği çok sever. (İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa. Sehavet o vakit tam sehavettir, eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder. Çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkidir (Farsça)

istirha'

  • (Rehavet. den) Gevşeme, uyuşma, tembelleşme, rehavet gelme.

kahil / kâhil / كاهل

  • Saçına ak düşmüş adam. Yaşlı, ihtiyar. Tembel.
  • Tembel. (Arapça)

kahilane / kâhilane

  • Tembelce, tembelcesine, tembel olana yakışır surette. (Farsça)

kanaat / kanâat

  • Yeme, içme ve barınacak yer husûsunda bileğin emeği, alın teri ile kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek. Kanâat, çalışmayıp, sâdece eline geçeni kullanmak, tembel oturup, başka bir şey aramamak değildir. Aksine hırslı hareketlerden kaçınıp, gönül huzûru ile yaşamaktır.

kasar

  • Üşenme, tembellik etme.
  • Güç ve kuvvetin son sınırı.
  • Boğazı tutup nefes aldırmayan bir zahmet.

kasr

  • Kısa olmak. Kısa kesmek.
  • Birisini bir hususa, bir işe tahsis etmek.
  • Bir işte tembellik etmek.
  • Akşamlamak.
  • Hapseylemek.
  • Yekpâre taş.
  • Beyazlatmak.
  • Gevşetmek.
  • Noksanlaştırmak.

katuf

  • Tembel; yürüyüşü ağır, yavaş olan hayvan.
  • Tembel hayvan.

kesalet / kesâlet / كسالت

  • Tembellik. Üşenmek. Uyuşukluk. Rehâvet.
  • Uyuşukluk, tembellik.
  • Tembellik, uyuşukluk.
  • Tembellik, gevşeklik. (Arapça)

kesel

  • Tembellik. Uyuşukluk.
  • Yorgunluk.
  • Ağırlık.
  • Tembellik, ağırlık, uyuşukluk.
  • Tembellik, gevşeklik, uyuşukluk.
  • Tembel.

keselan

  • Tembellik. Yorgunluk. Uyuşukluk.

keslan

  • Uyuşuk, tembel, gevşek. Yorgun.

kevahil

  • (Tekili: Kâhil) Sırtlar, arkalar.
  • Gayretsizler, uyuşuklar, tembeller.

küsiste

  • (Güsiste) Gevşek, uyuşuk, tembel. (Farsça)
  • Kopuk, kopmuş. (Farsça)

küsul

  • Tembel, uyuşuk, gevşek.

menbel

  • Tembel, uyuşuk.

meskenet

  • Miskinlik. Tembellik. Uyuşukluk. Bitkinlik. Beceriksizlik. Fakirlik. Yoksulluk.

metrukat / metrûkât

  • Özürsüz, tembellikle kılınmayan, terk edilen namazlar.
  • Vefât eden kimsenin geriye bıraktığı şeyler. Mîrâslar, terikeler.

miskin

  • Yoksul, uyuşuk, tembel, zavallı.

müseyyeb

  • Tembel, uyuşuk, üşengeç.

mütebellid

  • Tembel, uyuşuk. Ağır davranan.

mütekahil / mütekâhil

  • Tembel, üşengeç.

mütekasil / mütekâsil

  • Tekâsül eden. Üşenir ve tembel olan.
  • Tembelce davranan.
  • Tembel, üşenen.

mütekasilane / mütekâsilâne

  • Tembelce hareket ederek, üşengeçlik ve uyuşuklukla davranarak. (Farsça)

mütekasilin / mütekâsilîn

  • (Tekili: Mütekâsil) (Kesl. den) Üşenenler, tembellik yapanlar.

rehavet / rehâvet / رخاوت

  • Tembellik, gevşeklik, pörsüklük, ihmalkârlık.
  • Tembellik, gevşeklik.
  • Tembellik, gevşeklik.
  • Gevşeklik. (Arapça)
  • Tembellik. (Arapça)

şedh

  • Tembel olmak.

sist-i ataletle / sist-i atâletle

  • Tembelliğin gevşekliğiyle.

süst / سست

  • Gevşek, tembel, sölpük. (Farsça)
  • Gevşek. (Farsça)
  • Tembel, uyuşuk. (Farsça)

süsti / süstî

  • Gevşeklik, uyuşukluk, tembellik. (Farsça)

tahattür

  • Tembel tembel yürümek.

tebellüd

  • Ağır, tembel olma.
  • Bir şeye tahassür ve teessüf etme. Pişmanlıktan dolayı "hay meded" diye ellerini birbirine çarpma.
  • Yere düşme.

tekasül / tekâsül / تكاسل / تَكَاسُلْ

  • Tembellik.
  • Üşenmek. Gevşeklik. İhtimamsız davranmak. Tembellik.
  • Üşenme, tembellik.
  • Üşengeçlik, tembellik. (Arapça)
  • Tembellik.

tekasül etme / tekâsül etme

  • Tembellik yapma.

tekasülat / tekâsülât

  • (Tekili: Tekâsül) Tembellikler, üşenmeler. İlgisizlikler.

tekasüli / tekâsülî

  • Gevşeklik ve uyuşukluğa âit. Tembellikten gelen.
  • Tembellikle ilgili, tembellikten gelen.

tembelkarane / tembelkârâne

  • Tembel bir şekilde.

tenbel / تنبل

  • (Tembel) Üşenen, üşengeç. (Farsça)
  • İşte ağır, davranan ağır yürüyen, ağır hareketli. (Farsça)
  • Tembel. (Farsça)

tenbelkarane / tenbelkârâne

  • Tembelce.

tenperver

  • Rahatına düşkün, tembel.
  • Rahatına düşkün. Tembel. Vücudunu beslemek telâşesinde olan. (Farsça)

tesakul

  • Ağırdan alma, oyalanma, tembellik etme.

teseyyüb

  • Üşenme, kayıtsızlık, tembellik.

teseyyüp

  • İhmalcilik, kayıtsızlık, tembellik.

tevani

  • İşde tembellik etmek. (Farsça)
  • Kusur işlemek. Usançlık, bezginlik göstermek. (Farsça)

tevekkül-ü tembelane / tevekkül-ü tembelâne

  • Tembelce tevekkülde bulunma; üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeden sonucu Allah'tan isteme.

veleh

  • Hayret, şaşkınlık.
  • Fazla hüzünden akıl gidip tembel olmak.

velehan

  • Akıl gidip tembel olmak.
  • İbadet ederken vesvese veren şeytan.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın