REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te tek başına ifadesini içeren 45 kelime bulundu...

ala hide / alâ hide

  • Tek başına, münferiden, ayrıca.

alahide / alâhide / عليحده

  • Tek başına, başlı başına. (Arapça)

atletizm

  • yun. Çeviklik, atiklik, kuvvet gibi beden kabiliyetlerini inkişaf ettirmeğe yarayan ve koşu, atlama, ağırlık kaldırma ve atma gibi, tek başına yapılan bedeni çalışmalar.

cevahir-i ferd / cevâhir-i ferd

  • Tek başına olan cevherler; atomlar, zerreler.

cevahir-i fert / cevâhir-i fert

  • Tek başına olan cevherler; atomlar, zerreler.

ebedi haps-i münferid / ebedî haps-i münferid

  • Tek başına sonsuz bir hapis, sonsuz Cehennem hapsi.

ebedi haps-i münferit / ebedî haps-i münferit

  • Sonsuza kadar tek başına kalınacak olan hapis, hücre hapsi; Cehennem.

edat

  • Tek başına bir anlam ifade etmeyen, kullanıldığı kelimelerle sebep, sonuç, vasıta benzerlik vb. bakımlardan ilişkisi olan kelime (dahi, gibi, için vs.).

esma-i mübheme

  • Tek başına bir mâna ifade etmeyen isimler. Arabcada: (Ellezine) gibi kelimeler esma-i mübhemeden olduğundan onu tayin ve temyiz eden yalnız sılasıdır. Demek bütün kıymet sılasına aittir.

fail-i ferd-i samed / fâil-i ferd-i samed

  • Kendisinin hiçbir şeye muhtaç olmadığı fakat her şeyin Kendisine muhtaç olduğu ve her şeyi tek başına yapan Allah.

fikr-i infiradi / fikr-i infiradî

  • Tek başına olma fikri, bireysel düşünce, sadece kendini düşünme.
  • Tek başına olmak fikri, istişâresiz iş yapmak. Bir şeyi sâde kendine mal etmek fikri, hodgâmlık.

gaviyy

  • Azgın. Zâlim.
  • Tek başına kalan.

habs-i münferid

  • Tek başına olan hapis. Hapishanede bir kişilik hücre.
  • Ehl-i dalâlet için olan ölüm ve kabir.

halvet

  • Yalnızlık, tek başına kalma.
  • Yalnızlık. Tek başına kalmak. Tenhaya çekilme.
  • Gizlilik.

halvetgah / halvetgâh

  • Tek başına oturup ibadetle vakit geçirilen yer. (Farsça)
  • Halvet yeri. Gizli olarak görüşülecek yer. (Farsça)

haps-i münferid

  • Tek başına olan hapis; hücre hapsi.

haps-i münferit

  • Tek başına hapis, hücre hapsi.

harfiye

  • Harf mânâsında; tek başına bir mânâsı olmayıp başkasının mânâsını gösterme.

has / hâs

  • Tek bir mânâ için konulan her lâfız ve tek başına belirli ferdler için kullanılan her isim.

hass / hâss

  • Tek başına bir mânâ karşılığında konmuş lafız (söz).
  • Geliri yüz bin akçeden fazla olan dirlikler. General toprağı.

huruf-ı mukattaa / hurûf-ı mukattaa

  • Kur'ân-ı kerîmde bâzı sûre başlarında bulunan ve mânâsı açık olmayan ikisi üçü bir arada veya tek başına yazılı harfler. Elif lâm mîm, Yâsîn, Elîf lâm râ... gibi.

huruf-ul mukattaa

  • Gr: Kur'an-ı Kerim'de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler. Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ... gibi. Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ve O'nun vârisleridir.

i'tikaf / i'tikâf

  • Bir yere çekilip tek başına ibadetle meşgul olmak.

in'izal

  • Bir tarafa çekilme, tek başına kalma.

infirad

  • Tek başına kalma. Yalnızlık hâli.
  • Tek başına olma.

infiradi / infirâdî

  • Tek başına.

inziva / inzivâ / انزوا

  • Köşesine çekilme, tek başına yaşama. (Arapça)

istifrad

  • Ayırma, tek tek yapma.
  • Yalnız tek başına.

kabr-i haps-i münferit

  • Tek başına kabir hapsi, kabirdeki hücre hapsi.

mu'temil

  • Zorlukları göze alarak tek başına iş gören.

mücerred

  • (Çoğulu: Mücerredât) Yalnız, tek.
  • Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan. Tek başına.
  • Çıplak, soyulmuş.
  • Tek başına yaşayan, evlenmemiş, bekâr.
  • Edb: Kur'ân yazısında noktasız harflerle yazılı mensur veya manzume. Bu şekil yazıya mahzuf veya mühmel de denir.

müfrid

  • (Ferd. den) Tek başına, yalnız bırakan.

münferid / منفرد / مُنْفَرِدْ

  • (Münferit) Tek başına, tek, yalnız, kendi başına.
  • Hapishânede tek kişilik hücre.
  • Tek başına.
  • Ayrı, tek başına. (Arapça)
  • Tektük. (Arapça)
  • Tek başına.

münferit

  • Tek, yalnız, tek başına.

münzevi

  • Yalnız başına çekilip kimse ile görüşmeyen, çekilip tek başına bir tarafta duran.
  • Yalnızlık içinde ibadet eden.

münzeviyane / münzeviyâne

  • İnzivaya çekilircesine, tek başına kalır gibi. (Farsça)

müstakill-i bizzat

  • Bizzat, başlı başına, tek başına.

mütecerrid

  • (Mücerred. den) Tek kalmış, tek başına olan.
  • Soyunan, tecerrüd eden, çıplak olan.
  • Bekâr. Evli olmıyan.
  • Tas: Dünya işlerinden vazgeçip Allah'a bağlanan.

nefr

  • Heyecan verici bir emirden dolayı bir yerden bir yere fırlayıp çıkmaktır. Ürkmek demek olan "Nüfur" da bu mânâdandır. Fakat "Nüfur" tek başına kaçıp kurtulmak için menfi bir harekette kullanıldığı hâlde; "nefr", düşmana karşı gaza için fırlayıp çıkmakta kullanılır. Ve böyle çıkıp toplanan cemaate "n

tecrid

  • Açıkta bırakmak.
  • Yalnız başına bırakmak. Tek başına hapsetmek.
  • Dünya alâkalarını kalpten çıkarıp Allah'a (C.C.) yönelmek.
  • Edb: Bir şairin kendini mücerred bir şahıs, yâni ayrı bir adam farzederek ona hitabetmesi.
  • Soyma, soyulma.

tecrid-i münferid / tecrîd-i münferid / تَجْر۪يدِ مُنْفَرِدْ

  • Tek başına bırakma.

temayül-ü infirad

  • Tek başına hareket etme, sadece kendisini düşünerek hareket etme eğilimi.

tenha / tenhâ / تنها

  • Tek başına.
  • Tek başına, yalnız. (Farsça)
  • Boş yer, yssız yer. (Farsça)

tenhanişin

  • Tek başına oturan. Yalnız oturan. (Farsça)

yektene / یك تنه

  • Tek başına. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın