Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
tazam
ifadesini içeren
36
kelime bulundu...
çüst
Çevik, çabuk hareketli. Seri-ül-hareke.
(Farsça)
Dar, sıkı.
(Farsça)
Muntazam, mükemmel, düzgün. Yakışıklı.
(Farsça)
delalet-i selase / delalet-i selâse
Üç çeşit delâlet. Bunlar da: Delâlet-i mutabıkıye, delâlet-i tazammuniye, delâlet-i iltizamiyedir.1- Delalet-i mutabıkıye: Bir kelâmın vaz'olunduğu, yani kasdedilen mânanın tamanına delâletidir. Meselâ: İnsan lâfzı, insanın tam mahiyeti olan, hayvan-ı natık, (yani, konuşan hayat sahibi varlık) mânas
emr-i tekvini / emr-i tekvinî
Yaradılışa ait İlâhi kanun ve nizam. Tekvine dair işler, hâdiseler, maddeler. Fıtri kanunlar ve Âdetullahın tazammun ettiği emirler.
evcümend
Top, küme, yığın, toplanma.
(Farsça)
Toplu, idareli, evini muntazam tutan. Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran.
(Farsça)
hareket-i mihveriye
Mihver, eksen etrafındaki muntazam hareket.
hendesehane-i bahri / hendesehane-i bahrî
Bahriye Mektebinin ilk adıdır. Abdülhamid zamanında miladi 1773 yılında Cezayirli Hasan Paşa'nın teşebbüsüyle Tersane içinde açılmıştır. Okulun ilk baş muallimi, Türk riyaziyecisi Gelenbevi İsmail Efendi'dir.Şimdiki ismiyle "Gemi İnşa Mühendisliği" olan Bahriye Mektebi, 1795 senesinde daha muntazam
hendesi / hendesî
Muntazam şekli ile alâkalı ve hendeseye dâir. Geometrik şekle dâir.
Geometri ile alâkalı ve müteallik.
hilafetname
Tarikata intisab ile usulü dairesinde belirli mevkilere çıkarak irşad mertebesine yükselenlerden isteklilerin irşad ve terbiyesine ruhsat ve izni mutazammın şeyhi tarafından verilen mühürlü vesika.
hıyaban
Cadde. İki tarafı ağaç dikili yol. Bahçe yolu. İki tarafı ağaçlı muntazam yol.
(Farsça)
Ortasından su akan ağaçlık yer.
(Farsça)
Tahrân'da büyük bir caddenin adı.
(Farsça)
icaz-ı makbul
Tazammun ve hazf ile olan icaz.
ihsanperver
İhsan edici. İyiliği çok sever. (İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa. Sehavet o vakit tam sehavettir, eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder. Çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkidir
(Farsça)
istif
İtl. Muntazam yığın. Sıralanmış eşya. Yığma. Nizam. Sıra. Dizi.
kavaid-i külliye-i muntazama
Her yerde geçerli olan küllî ve muntazam kaideler.
lafzullah
Allah lâfzı. (Bu kelime Kur'ân-ı Kerimde 2806 defa zikredilmiştir. Bu lâfız bütün "sıfat-ı kemâliyeyi" tazammun eden bir sadeftir.)
ma'nidar
Bir mânâyı mutazammın olan.
(Farsça)
Nükteli, ince mânâlı. Bir mâna ifade eden. Bir mânayı şâmil olan. (Farsça bir ifade olup, mânâ; ma'ni diye okunmuştur.)
(Farsça)
maddiyyun
(Maddiyun) Maddeciler. Her şeyin esası madde olduğunu iddia edip, ruhaniyatı inkâr eden dinsizler. Her şeyi madde ile ölçenler. Masnuât-ı İlâhiye olan mahlukatı ve zerrelerin muntazam hareketini, tesadüf eseri gibi kabul ve tevehhüm edip dinsizliğe yol açmağa çalışanlar.
miktar-ı muntazama
Mükemmel ve muntazam ölçü, miktar.
mirilu
Uzayan harblerde ve askerin kifayetsizliği zamanlarında aylıkla toplanan askerler. Bunlar talimsiz, intizamsız oldukları için "Nefer-i âm: Bütün halkın cenge sürülmesi" hükmünde kalıyor, bir istifade te'min olunamıyordu. Yeniçeri Ocağı'nın ilgasıyla muntazam askerî teşkilât yapılınca bu türl
mukannen
(Kanun. dan) Muntazam. Tertibli.
Kanun ile vâcib ve mukarrer olan.
Zaman ve miktarı hiç şaşmayan. Tertibe dahil olarak kararlaşmış olan.
muntazaman
İntizamlı ve düzgün olarak. Muntazam bir tarzda.
Devamlı ve sürekli olarak. Dâima.
mutazammın
İçine alan, tazammun eden.
Üstüne alan. Tazmini kabul eden.
Muhit ve müştemil olan.
mütenasib
Uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan, muvâfık, birbirine mensub ve müşâbih olan.
mütenazzım
Muntazam bir tarzda. Düzgün olarak .
muttarid
Bir düzeye giden, sıralı, düzgün, muntazam.
Muntazaman devam eden. Bir düziye olan. Bir küllî kaideye mümasil ve muvafık olan. Sıralı. Düzgün.
na-endam
Muntazam olmıyan. Biçimsiz, gayr-ı muntazam.
(Farsça)
nizamat / nizamât
(Tekili: Nizam) Nizamlar, muntazam şeyler, düzenler.
retel
Muntazam, hoş. Gönül çeken.
san'avi / san'avî
(San'aviye) San'atlı oluş. San'ata mensub. Muntazam yapılı.
saray
(Seray) Büyük kimselerin veya padişahların oturduğu yüksek ve büyük bina. Büyük, muntazam ve tantanalı konak, ev.
(Farsça)
şiraze
Kitap ciltlerinin iki ucuna konulan ve yaprakları muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit.
(Farsça)
Pehlivan kispetinin paçası.
(Farsça)
Mc: Düzen, nizam, esas.
(Farsça)
tadammun
(Bak: Tazammun)
tahavvülat-ı muntazam / tahavvülât-ı muntazam
Düzgün ve muntazam değişiklikler, değişmeler, gelişmeler.
tazammun / تضمن
İçinde bulundurma.
(Arapça)
Kefil olma.
(Arapça)
Tazammun etmek:
(Arapça)
İçinde bulundurmak.
(Arapça)
Kefil olmak.
(Arapça)
tekattu'
Tıb: Sıtma nöbetinin muntazam vakitlere ayrılması.
üslub-u müzeyyen
(Ziynetli ve parlak üslub) Bu üslub tergib ve terhib (teşvik etme ve sakındırma) gibi hususları tazammun eder. Hitabiyat ve iknaiyatta kullanılır.
vasati saat / vasatî saat
Hakiki güneşe tâbi olmak üzere, muntazam hareket ettiği tasavvur olunan mevhum bir güneşin, o yerin nısfun nehârından (meridyeninden) arka arkaya iki defa geçişi arasındaki zamanın yirmi dörtte biri.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
şugl
himmet
Asmar
cif
mihenk
yûr
muhatab-ı has
SEVİYE
malul
Vafir
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
tazam
BİLİNMEZLİK
Çeviri
görün
mükted
Kendi
cesm
ümidi
lili
becerili