Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
tayi
ifadesini içeren
115
kelime bulundu...
afv-i anil ceraha
Huk: Kendisine cinayet yapılmış olan kimsenin, yaralanmadan dolayı malik olduğu kısas, diyet veya hükümet-i adl; yani, ehl-i vukufca tayin edilen diyet hakkını caniye bağışlamasıdır.
aid
Geri gelen, dönen. Râci. Dâir.
Bir kimse veya bir şeyle ilgili olan.
Hastayı ziyaret eden.
alilem / alîlem
Hastayım.
Hastayım.
arz-ı belde ta'yini
Ast: Herhangi bir bölgede kutup yıldızı veya diğer yıldızlarla astronomik hesaplar yapmak suretiyle o yerin arzını tayin etmek.
barimetri
Beden ölçümü yardımıyla hayvanların ağırlığını tayin etme.
(Fransızca)
bast-ı özür etmek
Bir hata işleyerek başkalarına da nümune olmak, aynı hatayı işlemelerine zemin hazırlamak.
batiha
(Çoğulu: Batâyih) Kamışlı ve sazlı dere.
betiha
(Çoğulu: Bitâh-Betâyih) Ufak taşlı büyük dere.
Kamışlık ve sazlık yer.
beytülmal
(Beyt-ül mâl) İlk defa Hz. Muhammed (A.S.M.) tarafından kurulan ve gelir kaynaklarıyla sarfiyat yerleri şer'î olarak tayin edilmiş İslâm devletinin mâliye hazinesi.Gelir kaynakları: 1- Zekât ve sadakalar. 2- Ganimetler. 3- Fey=Zekât ve ganimet dışında kalan ve beyt-ül male ait olan mallar.Beyt-ül ma
bitane
(Çoğulu: Betâyin) Çarşaf.
Kaftan astarı.
Dostluk.
Hâlis olmak.
Kuvvetli olmak.
bütçe
Devletin veya diğer kuruluşların yıllık gelir ve giderlerini (sarfiyat ve varidatlarını) gösteren ve bunlarla ilgili harcamaları tayin eden hesap işleri.
(Fransızca)
cihetiyet
Belli bir yönde oluş; Allah hakkında bir yön tayin etme.
ecel
Belli vakit. Hayâtın sonu. Hayat sâhibinin, canlının ölümü için Allahü teâlânın takdir ve tâyin ettiği vakit.
ecel-i fıtri / ecel-i fıtrî
Her mahlukun yaradılışı itibariyle Cenab-ı Allah (C.C.) tarafından tayin olunan vasati ömrü.
Biyolojik ömür.
ecel-i müsemma / ecel-i müsemmâ
Belli vakit, bilinen ecel, Allahü teâlânın bir kimse için ezelde takdir ve tâyin buyurduğu (belirlediği) hiç bir şekilde değişmeyen ecel, hayâtın sonu.
Allah tarafından tayin edilmiş ömrün sonunda gelen ecel.
esma-i mübheme
Tek başına bir mâna ifade etmeyen isimler. Arabcada: (Ellezine) gibi kelimeler esma-i mübhemeden olduğundan onu tayin ve temyiz eden yalnız sılasıdır. Demek bütün kıymet sılasına aittir.
etime
(Çoğulu: Etâyim) Ateş yakacak yer.
farz
Bir kimseyi bir vazifeye tayin etmek veya maaş bağlamak. Bir kimsenin kendi nefsine âid iken başkasına hibe ettiği muayyen bir şey. (Bunun zıddı "karz"dır.)
Takdir veya beyan eylemek.
Bir şeyi delmek, gedik açmak.
Bir dâvaya mevzu ve rükün kılınan husus.
Addet
halık / hâlık
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her şeyi taktîr ve tâyin eden, yaratan.
hariciler / hâricîler
Sıffîn muhârebesinde, taraflar hakem tâyinine râzı olup anlaşmayı kabûl ettiği için hazret-i Ali'nin ordusundan ayrılarak "Hâkim ancak Allah'tır. Hazret-i Ali iki hakemin hükmüne uyarak halîfeliği hazret-i Muâviye'ye bırakmakla büyük günah işledi" di yen ve kendileri gibi düşünmeyen Eshâb-ı kirâm il
hatita
(Çoğulu: Hatâyit) İki tarafındaki yerlere yağdığı hâlde kendisine yağmur yağmayan yer.
havass-ı refia / havâss-ı refia
Tar: Eyüp Kadılığı eskiden Çatalca'ya kadar uzanır ve Çatalca'da kadının bir vekili bulunurdu. İkinci meşrutiyete kadar bütün mahkeme işleri, kadının tayin ettiği bir naib tarafından idare edilirdi. Meşrutiyet devrinde diğer kadılara yapıldığı gibi, Eyüp Kadılığına da maaş bağlandı. Şer'î ve nizamî
hitabet beratı
Eskiden vazifeli cami hatiblerine, hatibliğe tayin olduklarına dair verilen vesika. (Osmanlı İmparatorluğu zamanında yan zamanda halife olan padişahı temsil eden, cuma ve bayram hutbelerine çıkan bu hatiblere pek fazla ehemmiyet verilirdi. Hitabet beratı olmayan hatibler, cuma ve bayramlarda hutbe o
hukeşan
Tar: Hacı Bektaş şeyhinin Yeniçeri Ocağı nezdindeki vekiline mahsus doksandokuzuncu ortaya 1591 senesinde tâyin olunan Bektaşi müritleri hakkında kullanılır bir tâbirdi. Yeniçeri ocağından yiyip içen ve yeniçeri odalarında yatıp kalkan bu duacıların vazifeleri sabah akşam ordunun selâmet ve muvaffak
(Farsça)
hükm
(Hüküm) Karar. Emir. Kuvvet. Hâkimlik. Amirlik.
İrade. Kumanda. Nüfuz.
Kadılık etmek.
Tesir. Cari olmak.
Makam.
Bir dâvanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar.
Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki râbıtayı tasdik veya
hükumet-i adl / hükûmet-i adl
Huk: Miktarı şer'an muayyen olmayıp ehl-i vukufun (bilirkişinin) usulü dairesinde takdir ve tayin edeceği diyettir. Buna hükm-ü adl de denir.
i'lamat-ı şer'iye mümeyyizi
Şeyh-ül İslâm kapısındaki fetvahanenin üç kaleminden biri olan "İlâmat Odası"nın başındaki memurun ünvanı idi. Kadılar tarafından verilen ilâmları tetkik vazifesiyle mükellef olduğu için, bu memuriyete, ulemadan tanınmış olanlar tâyin edilirdi.
ibka
Bâkileştirmek. Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek.
Tayinleri her sene, bir sene müddetle yapılan memurlardan bu müddet bitmeden evvel hizmetleri beğenilenlerin yeniden bir sene için yerlerinde kalmalarına müsaade edilmesi.
Mc: Sınıfta bırakmak.<
ibka fermanı
Tâyinleri bir sene müddetle yapılan memurların vazifelerinde devam edeceklerine dâir gönderilen ferman.
ıdna'
Hastalığın hastayı zayıflatması.
ifraz
Vazifeye tayin etmek.
Farzedip vermek.
ilac
Derde devâ olan şey. Hastayı veya yaralıyı iyi etmek için içmek veya sürmek üzere verilen şey.
Devâ, mualece.
Mc: Tedbir, çare, tavsiye, derman.
Hastaya bakma, iyi olmasına çalışma.
imhar
Hâtun için mehr tayin etmek. Evleneceği kız veya kadın için mehr tayin etmek.
intisab
(Nasb. dan) Dikilip durmak.
Yükseğe kaldırmak.
Bir mansaba tayin olunmak.
Gr: Kelimenin mansub olması
irae / irâe
"Rü'yet"ten: Gösterme, tayin etme.
isna
Medih ve senâ etmek, sitâyişte bulunmak.
Şükretmek.
istihlaf
Halef bırakmak. Birisini kendi yerine geçirmek. Kendi yerine başkasını tayin etmek. Kuyudan su çekmek.
ıyadet / ıyâdet
Hastayı ziyaret edip hatırını sormak, gidip görmek.
Hastayı ziyaret edip hatırını sormak.
kar'-ul asa / kar'-ul asâ
Doktorun, hastanın bedenine vurup muâyene etmesi.
Mc: Hatayı hatırlatmak için işaret vermek ve ikaz etmek.
karine-i taayyün
Belli edici ve tayine yardım eden iz, işaret, delil.
Belli edici ve tâyine yardım eden iz, işâret, delil.
kıblenüma
(Kıblenâme) Kıblenin tâyinine yarayan pusula. Cihet ve yön gösteren âlet.
(Farsça)
kısmet
Nasîb. Allahü teâlânın ezelde (sonsuz öncelerde) herkes için dilediği şey.
Birkaç kimsenin bir şeydeki hisse-i şâyialarını (ayrılmamış hisselerini) kile, terâzî, arşın gibi bir ölçü âleti ile tâyin ve tahsis etme, belli etme, ayırma.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
kütfane
(Çoğulu: Kütfân-Ketâyif) Çekirgenin evvel kanatlanıp uçanı.
lafz-ı muhtemel
Huk: İki veya daha ziyade mânâya hamli mümkün bulunan sözdür ki, hangi mânânın kast olunduğu mücerred rey ile değil; deliller ve karineler ile tayin olunur.
lahik
Yetişen, vâsıl olan, ulaşan.
İlâve olan, eklenen.
Sonradan tâyin edilen, yenisi.
latime / latîme
(Çoğulu: Letâyim) Misk.
Güzel kokular konulan kap.
Attarlar pazarı.
Güzel kokulu nesneleri götüren deve.
ma vudia leh / mâ vudia leh
Tayin ve tahsis olunduğu şey (Meselâ 10 TL.'yi bir kitap almaya ayırmak gibi.).
mahsus
Ayrılmış, tâyin edilmiş.
Herkese âit olmayıp bazılara âit olmuş olan. Yalnız birine âid olan. Hususileşmiş. Müstakil.
Bile bile, istiyerek.
Yalandan, şakadan, lâtife olarak.
matin / matîn
(Çoğulu: Metâyın) Balçıklı yer.
matita / matîta
(Çoğulu: Metâyıt) Havuz dibinde kalan balçıklı bulanık su.
me'mur
Emir ile hareket eden. Emir altında olan. Vazifeli. Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan. Bir emir alan. Bir işe tâyin olunmuş adam.
mehdi-yi abbasi / mehdi-yi abbasî
(Hi: 120-163) Abbâsi Halifesidir. Ebu Abdullah Muhammed diye de anılır. Halife Mansurun oğludur. Meşhur ve iyiliği ile umumi kabul gören bir zat olup hususan sulh zamanında imparatorluğun inkişafı için çok çalışmıştır. Yeni yollar yaptırmış, postayı ıslâh etmiş ve Abbâsi Sülâlesinin en iyi hükümdarı
melek-i müekkel
Vekil tayin edilmiş, görevli melek.
mevakit
(Tekili: Mikat) Hacıların ihrâma girdikleri yerler.
Bir iş için tâyin edilen vakitler.
mevkit
(Çoğulu: Mevâkit) Tâyin ve tesbit edilip kararlaştırılan yer veya zaman.
mikat
Bir iş için tayin edilen zaman veya yer.
Mekke-i Mükerreme yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.
mikyas-ür riyah
Rüzgâr hızını tâyin eden âlet.
muayyen
Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış.
Belli, belirli, tayin edilmiş, kararlaştırılmış.
muayyin
(Ayn. dan) Tâyin eden, belirten, belirtici.
müekkel
Vekil edilen kimse. Vekil tâyin olunmuş olan.
Görevli, vekil tayin edilmiş.
müekkil
Vekil tayin eden. İşine vekilini ikame eden. İşleri için başkasını yerine bırakan.
muhaddid
Keskinleştirici, bileyici.
Sınırlıyan, sınırını tâyin eden. Tahdid eden. Hududlandıran.
muhassas
Birine âid kılınmış. Tahsis edilmiş. Has kılınmış. Ayrılmış. Tâyin edilmiş.
muhassasat
(Tekili: Muhassas) Devlet bütçesinden, devlet dâireleri için ayrılan para.
Bir kimseye verilmiş olan maaş veya tayın.
muhtekir
İhtikâr yapan. Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan. Halkın zararına çalışarak malı saklayan.
mukadder
Tâyin olunmuş.
Kısmet. Kader. Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan.
Kazâ.
Kıymeti biçilmiş.
Beğenilmiş.
Yazılmış olan.
Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan. Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan. Meselâ: Kur'an-ı Ker
mukadderat
(Tekili: Mukadder) Kader. Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler. Alın yazısı.
müretteb
Tertib edilmiş, dizilmiş, yerli yerine konulmuş, sıralanmış.
Kasden uydurulmuş.
Tayin edilmiş. Bir şey, bir yer için ayrılmış.
Sonradan kurulmuş.
musa
Beni İsrâil peygamberlerinden Hz. Musa'nın (A.S.) ismi. Dört büyük kitaptan birisi olan Tevrat, vahiy yoluyla kendisine gelmiştir. Yahudilerin en büyük peygamberidir. Şeriatı, İsa'ya (A.S.) kadar devam etti. Yusuf'un (A.S.) soyundan Yuşa nâmındaki peygamberi yerine tâyin ederek vefat etmiştir. Mısır
müsafat
Hastayı tedâvi etme.
Birbirine kötü muâmele yapma.
mütevelli / mütevellî
Bir vakfın işlerini şer'î (dînî) hükümler ve vakf şartları dâiresinde idâre etmek üzere, vakfeden veya hâkim tarafından tâyin edilen kimse.
muvakkit
Vakti tâyin eden.
Tam ayarlı saat.
müvekkel
Vekil tâyin olunmuş olan, vekil edilmiş olan. Bir kimse tarafından işlerini görmek veya kendisini müdafaa ettirmek için vekil edilmiş kimse.
Birinin yerine vekil tâyin edilmiş kimse.
müvekkil
İşini başkasına tevkil edip o işte o kimseyi kendi yerine ikame eyleyen. Vekil tâyin eden.
Vekil eden, vekil tayin eden.
Vekil tayin eden.
müvella
Muayyen bir dâvâyı veya ihtilafı hall için veyahut hakem, bilirkişi olmak üzere kadılar tarafından tayin eden salahiyetli kimse.
namzed
(Nâm-zed) İsteyen veya istenilen kimse.
(Farsça)
Sözlü. Nişanlı.
(Farsça)
Bir vazifeye tayin edilmesini isteyen veya istenilen kişi. Aday.
(Farsça)
nasb / نَصب
Dikme. Bir rütbe alma. Bir memurluğa tayin edilme.
Gr: Arapçada kelimenin i'rabının mensub ( üstün) olması, yani; (e, a) diye okunuşu.
Tayin etme.
nasbetmek
Kelimenin son harfinin harekesini diye okutmak.
Tâyin etmek.
nasıf
Geo: Açıyı iki eşit parçaya bölen doğru. Açı ortayı.
natiha
(Çoğulu: Netâyıh) Başka davar tarafından boynuzlanıp öldürülmüş olan davar.
nazır / nâzır
(Çoğulu: Nüzzâr) Nazar eden, bakan.
Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur. Bir işin idaresine memur reis.
Kabine azalarından herbiri. Nâzır. Vekil. Bakan.
Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayi
Gören, görücü.
Vakfın işlerini, dînin emirlerine uygun olarak idâre etmek üzere vâkıf (vakıf yapan) veya hâkim tarafından tâyin edilen mütevellînin vakıf işlerindeki tasarruflarını murâkabe (kontrol) etmesi ve gerektiğinde ona re'yleri (görüşleri) ile yardımcı o lması için vazîfelend
netaic
(Tekili: Netayic) (Netice) Neticeler.
peygamber
İlâhî hakikatları insanlara bildirmek ve onlara örnek olmak üzere Allah tarafından tayin edilen, vahiy yoluyla sahip olduğu ilmini yaşayıp neşreden mübarek zatların umumî ismi.
rüstai / rüstaî
(Rüstâyi) Köyle ilgili.
(Farsça)
Köylü.
(Farsça)
şakul
(Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir. Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi.
selk
Bir yerden haber getirmek.
Yumurtayı rafadan pişirmek. Bir kimseyi başı üstüne bırakmak.
Katı ve sert söylemek.
Çağırmak.
semen-i misl
Ehl-i vukuf tarafından hakiki kıymetini tâyin etme.
semen-i müsemma / semen-i müsemmâ
Bâyi' (satıcı) ile müşterinin karşılıklı rızâ ile mebî (mal) için hakîkî kıymetine uygun olsun veya olmasın, tâyin ettikleri yâni uyuştukları bedel.
ta'yin / ta'yîn / تعيين
Yerini belli etmek.
Vazifeye göndermek, vazifelendirmek.
Ayırmak.
Tayın, erzak.
Belirleme.
(Arapça)
Belirlenme.
(Arapça)
Atama.
(Arapça)
Atanma.
(Arapça)
Tayın.
(Arapça)
ta'yin-kerde
Belirtilmiş. Tâyin edilmiş.
(Farsça)
taayyün
Tayin edilme, belirlenme.
tabiat
(Tabia) Yaratılış, huy, karakter.
Âlem ve içindekiler. Şeriat-ı fıtriyye. Hadiselerin ve varlıkların bağlı olduğu kanunlar. Allah, tabiatı yarattığı ve varlıkların nasıl hareket edeceğini kanunlariyle ve emirleriyle tayin ettiği halde Allah'ı inkâr edip tabiat yapıyor diyenler büyük
tahkim
Hakem tayin etmek. Hâkim nasbeylemek.
Kuvvetlendirme. Sağlamlaştırmak, kavileştirmek.
Birisini fesattan men'eylemek.
Mahkemede hasmın dâvalarının açıkça belli olması için hâkimi değiştirmek.
Hakem tayin etme, kuvvetlendirme.
takdir / takdîr
Ölçme, değer biçme, değer verme, tâyin etme. Allahü teâlânın, olacak hâdiseleri ezelde (başlangıcı olmayan öncelerde) ilm-i ezelîsi (başlangıcı olmayan ilmi) ile bilip tâyin etmesi.
takdir-i ilahi / takdîr-i ilâhî
Allahü teâlânın, olacak hâdiseleri ezelde ilm-i ezelîsi ile bilip tâyin etmesi.
takvim
Düzeltme. Doğrultma. Kıvamına koyma. Eğriyi doğru tutma.
Ta'dil etme.
Bir şeye kıymet tâyin eylemek.
Her gün güneşin doğuşu, batışı, ay ahkâmı ve süresi kaydedilmiş olan defter.
Günlük olaylardan bahseden gazete.
tansis
Açıklama, bildirme, tayin etme.
tarih
Hâdiseye vakit tayin etmek.
Vak'anın vukuuna tayin olunan vakit. Zaman tesbiti.
Geçen hâdiseleri kaydetmekten hâsıl olan ilim.
Vak'anın vukuuna vakit tayin eden söz ve makam.
Memlekette vâki olan hâdiseleri zamana nazaran tertip ve sırasıyla zikir ve beyan ede
tayınat
Tayınlar, gıdalar.
tayinat / tayinât
Tayinler, belirlemeler.
teayyün
Alış-verişte söz kesilirken tâyin (belli) edilen malın, belli olarak kalması.
teşkilat-ı esasiye / teşkilât-ı esasiye
Anayasa. Kanun-u esasî. Devletin temel kuruluş şeklini tayin eden ve teşrinin yani meclisin, hükümetin ve mahkemelerin salâhiyetleri nasıl kullanılacağını; vatandaşların umumi hak ve hürriyetlerini gösteren temel kanunlardır.
tevkil / tevkîl
Vekil tayin etme.
Vekil tayin etme.
Kendine birisini vekil etmek. Vekil tâyin etmek.
Vekîl tâyin etme. Kadına, kendini boşamak için seni vekil ettim demek.
Bir ibâdetin, bir işin yapılması husûsunda birini kendine vekîl tâyin etme.
tevkit
Vakit tayin etmek. Vakitlendirmek.
tıbb
Tabiblik, doktorluk.
Her şeyi gereği gibi bilmek.
Rıfk. Suhulet.
İrade.
Hastayı ilâçlarla tedaviye çalışmak.
Şan.
Şehvet.
usul / usûl
Temel prensipler, bir şeyin aslını, dayandığı noktayı gösteren kurallar.
va'de
Bir iş için önceden tâyin edilen zaman, târih.
Ecel.
vahid-i kıyasi / vâhid-i kıyasî
Bir şeyin miktarını ve sair hususiyetlerini ölçmek için kendi cinsinden değişmez olarak tayin edilen parça veya miktar. Meselâ: Uzunluğun "vâhid-i kıyasîsi" metredir. Hava tazyiklerinin ve sıcaklıklarınınki de derecedir.
vasi / vasî
Bir kimsenin, mallarında veya çocuklarının işlerinde tasarruf etmek üzere tâyin ettiği kimse.
vaz'
(Çoğulu: Evza') Koyma, konulma. Bırakmak. Atlamak. Tayin etme, belirtmek. Duruş, hareket, tarz.
veli / velî
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Mü'minleri seven, onlara yardım eden, işlerini bitiren, sevdiklerini sevmediklerine gâlib, üstün kılan, kâfirleri sevmeyen.
Bir çocuğun veya kadının babası yoksa baba tarafından dedesi, yoksa kâdı veya bunların vasî tâyin ettik
vizite
ing. Ziyaret.
Doktorun bir hastayı ziyareti.
Hekim ücreti.
voyvoda
Reis, subaşı, ağa gibi çeşitli mânalara gelen bir tabirdir.Voyvodalık Osmanlılarda Milâdi onyedinci asırda başlamıştır. Eyalet valileri ve sancak mutasarrıfları uhdelerine tevcih olunan eyalet ve sancakların mülhak kazalarına halkın isteğiyle yerlilerin ileri gelenlerinden birini voyvoda tayin ederl
zekat / zekât
Belli bir mal varlığına sahip olan Müslümanın, her yıl şeriat tarafından belirlenen miktarını tayin edilen yerlere vermesi.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
MEVRİD-İ NAS
giriftar
celi
şay
rustai
mukadderat-ı beşeriye
Gasve
behşuş
lugat
ganaim
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
tayi
Salaha
Dünyayı gezen
Rûy
mavera
başlangıç noktası
Cevher
Paramparça
meslektaş
Boşluk