REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te tarika ifadesini içeren 132 kelime bulundu...

adab-ı tarikat / âdâb-ı tarikat

  • Tarikat kaideleri, âdâbları.

ahmed-i faruki / ahmed-i fârukî

  • (Hi. 971-1034) (İmam-ı Rabbanî) Hz. Ömer (R.A.) ahfadından olduğundan Fârukî denilmiştir. Kendisi demiştir ki: "Hakaik-i imaniyeden bir mes'elenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmata tercih ederim." Hem demiş ki: "Bütün tarikatların nokta-i müntehası hakaik-i imâniyenin vuzuh ve inkişâfı

aktab

  • (Tekili: Kutb) Kutublar. Hak tarikatların reisleri, şahları.

aktab-ı aşıkin / aktâb-ı âşıkîn

  • Allah'a âşık tarikat şeyhleri, kutupları.

ayin / âyin

  • Merâsim. Usûl. Görenek. Dinî âdâb. Âdet, örf ve kanun.
  • Ziynet, süs.İslâm'da fıkıh lisânı âyin kelimesini kabul etmemiştir. Bazı vakıflar, filân câmide herhangi bir tarikat âyini icra için te'sis yapacakları zaman vaki olan müracaatlarında fetvahâne tarafından verilen müsaadelerde âyi

ayn-el-yakin / ayn-el-yakîn

  • Görerek bilme.
  • Hadîs-i şerîfte bildirilen ihsân (Allahü teâlâyı görüyormuş gibi ibâdet etme) mertebesinde bir ışığın kalbde parlaması. Zamanımızda tarîkata girmiş bir çok kimse, kendilerine tasavvufçu süsü vererek vahdet-i vücudu dillerine almış, bundan yüksek mertebe olmaz sanıyor.

babayan

  • (Tekili: Baba) Tarikat babaları, şeyhleri. Bektaşi şeyhleri. (Farsça)

batıniyye

  • Kur'an-ı Kerim'deki âyetlerin ve hadis-i şeriflerin zâhir ve âşikâr mânalarından ayrılarak, usûlsüz ve yanlış te'viller ile âyet ve hadislerin gizli ve sırlı mânalarını bulmak iddiasında olan sapık bir tarikat ve buna bağlı olanlar.Esasen âyet ve hadislerin ince, derin ve küllî mânalarını tefsir ve

bayramiyye

  • Hacı Bayram-ı Veli tarafından 14. yüzyılın sonlarında Ankara'da kurulan bir tarikattır.

bedevi / bedevî

  • Çölde yaşayan. Göçebe. Medeni olmayan ve şehir hayatı yaşamıyan.
  • Seyyid Ahmed-i Bedevî nâmındaki büyük bir zâtın tarikatı ve onun mensubu olan.

bektaşi / bektaşî / bektâşî

  • Hacı Bektaş-ı Veli tarikatına mensub olan kimse.
  • Hacı Bektaş-ı Veli tarikatına mensub olan kimse.
  • Bektâşîlik tarikatından olan kimse.

bektaşilik / bektâşîlik

  • Hacı Bektaşı velînin kurduğu tarikat.

berzah tariki

  • Tarikat berzahı; tarikat geçidi, aralığı.

bıtrik

  • (Çoğulu: Betârika) Reis.
  • Emir.
  • Çavuş.

ca'feriyye

  • Caferî tarikatı.

celvetiye

  • Eskiden mevcud bir tarikat ismi.

cemiyet-i nakşiye

  • Nakşibendi tarîkatına bağlı topluluk.

cevir

  • (Cevr) Cefa, eziyet, sıkıntı, üzüntü. Zulüm.
  • Tas: Tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.

derviş / dervîş / درویش

  • Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse.
  • Yaşayışını tarikatının edeplerine uyduran kalender kimse.
  • Yoksul. (Farsça)
  • Tarikat şeyhine bağlı mürit. (Farsça)

desatir-i tarikat / desâtir-i tarikat

  • Tarikat düsturları, prensipleri.

ehl-i cezbe ve ehl-i istiğrak

  • Tarikat ve tasavvuf ehlinden olup zikir ve ibadetle kendinden geçip dünyayı unutanlar.

ehl-i ilim ve tarikat

  • İlim sahibi ve bir tarikata bağlı olan kimseler.

ehl-i süluk / ehl-i sülûk

  • Tarikat yolunda yürüyenler.

ehl-i tarik

  • Tarikata mensup olanlar.

ehl-i tarikat / ehl-i tarîkat

  • Tarikata mensup olanlar.

ehl-i tarikat ve hakikat

  • Tarikata mensup olanlar ve hakikat mesleğinde olanlar.

ehl-i tarikat ve velayet / ehl-i tarîkat ve velâyet

  • Tarikata mensup olanlar, tasavvufla ilgilenenler ve Allah dostları, velîler.

ehl-i tasavvuf

  • Tasavvuf ehli; kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimseler.

ehl-i tekke

  • Tekkeye giden ve oradaki zikirleri yapan kişiler; Osmanlı döneminde, sadece tasavvuf ve tarikat eğitimi verilen tekkelerde mânevî ilim tahsil edenler.

ehl-i turuk

  • Tarikatlere mensup olanlar.

ehlitarik

  • Tarikat adamı.

ehlitarikat

  • Tarikata bağlı olan.

erbab-ı tarikat

  • Kendini tarikata, tasavvufa verenler.

esas-ı tarikat

  • Tarikatın temeli, kökü.

evrad-ı tarikat / evrâd-ı tarikat

  • Tarikatların virdleri, zikirleri.

fenafirresul

  • (Fenâ fir-resul) Tas: Bütün varlığını Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) manevî şahsiyetinde yok etmek mânasına gelir. Hassaten, sünnî olan tarikat mensubuna göre Hz. Peygamber'in (A.S.M.) rivayet yolu ile nakledilen hadisleri ile beraber hareketlerini benimsemek ve O'na en küçük mes'elede aykırı hareke

fenafişşeyh / fenâfişşeyh

  • Tarikatlerde müridin şeyhine, onda fâni olacak şekilde bağlanması.

geylani / geylanî

  • Seyyid Abdulkadir-i Geylanî, Gavs-ül A'zam, Gavs, Kutub gibi mecâzi nâm ile bilinen bu zât (Hi: 470-561) yılları arasında yaşamış ve Kadirî Tarikatının müessisidir. Müteaddid müridlerinden bir çoğu sonradan veli olarak meşhurdurlar. Derslerinin te'siriyle birçok Hristiyan ve Museviler Müslüman olmuş

hak tarikatler / hak tarîkatler

  • Ehl-i sünnet anlayışını benimseyen, İslam'ın temel esaslarını uygulayan ve mânevî bir silsileye sahip mürşidler tarafından temsil edilen tarîkatler.

hakikat-i tarikat

  • Tarikatin özü, tarikatle ulaşılan hakikat ve eşyanın gerçeği.

halveti / halvetî

  • Gizliliğe önem veren bir tarikatın mensubu.
  • Halvete müteallik, halvetle alakalı.
  • İbadet ve zikirlerini tenhada yapan bir tarikat adı.
  • Halvetiye Tarikatından olan kimse.

haşimi / haşimî

  • Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) kabilesinden, O'nun sülâlesinden gelen.
  • Bir tarikat şubesinde olan.

hatme-i hacegan / hatme-i hâcegân

  • Nakşi tarikatı mensublarının fikri ve nazarı mâsivadan tecerrüd ederek, topluca muayyen dua ve zikirlerini sonuna kadar okumaları. (Farsça)
  • Nakşî tarikatına mensup olanların dua ve zikirlerini birlikte okuyup bitirmeleri.

hatme-i nakşiye

  • Nakşî tarikatında belli kurallar çerçevesinde topluca icra edilen bir zikir ve dua biçimi.

hilafetname

  • Tarikata intisab ile usulü dairesinde belirli mevkilere çıkarak irşad mertebesine yükselenlerden isteklilerin irşad ve terbiyesine ruhsat ve izni mutazammın şeyhi tarafından verilen mühürlü vesika.

ihevat

  • (Tekili: İhve) Samimi ve sâdık arkadaşlar. Candan dostlar.
  • Tarikat arkadaşları.

ihvan

  • ( kelimesinin cem'i) Kardeşler. Eş, dost.
  • Sâdık arkadaşlar.
  • Aynı mezheb veya tarikata mensub olanlar.
  • Kardeşler, arkadaşlar, aynı tarikata mensup olanlar.

ihvan-ı tarikat

  • Bir tarikata mensup kardeşler.

ilbas-ı hırka

  • Bir tarikata intisab ile mutad olan menzilleri geçerek irşad mertebesine yükselenlere, şeyhlerinden gördükleri yolda başkalarını irşad ile izin verme salâhiyetini ihtiva eden "İcazetname: hilâfetname" verme.

ilm-i tarikat

  • Tarikat, tasavvuf ilmi.

ilm-i tasavvuf ve tarikat

  • İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yolun ilmi; tarikat ve tasavvuf ilmi.

kadiri / kadirî

  • Abdülkadir-i Geylanî Hazretlerinin yolunda olan, onun tarikatına mensub. olan.
  • Abdülkadir Geylanî tarikatından olan.

kàdiri / kàdirî

  • Şeyh Abdulkadir-i Geylânî'nin kurduğu tarîkata mensup olan.

kamilü't-tarikati'l-aliyye ve'l-müceddidiyye halid-i zülcenaheyn / kâmilü't-tarikati'l-âliyye ve'l-müceddidiyye hâlid-i zülcenâheyn

  • Müceddid ve yüksek tarikat sahibi olan Halid-i Zülcenaheyn.

kıdde

  • Tarikat.
  • Bölük.

medrec

  • (Çoğulu: Medâric) Basamaklı yol. Merdiven.
  • Meslek.
  • Tarikat.
  • Dar yol. Dağ yolu.

melami / melamî / melâmî

  • Kınanmış ve ayıplanmışlardan olan.
  • Hükema-i Kelbiyyun.
  • Melami adındaki tarikata mensub olan.
  • Kınanmış, melamilik tarikatından olan.

melamilik / melâmîlik

  • Kendini kınamayı esas alan bir tarikat.

melamiyyun

  • (Tekili: Melamî) Melamî tarikatından olanlar.

mesele-i tarikat

  • Tarikat meselesi.

meslek-i velayet / meslek-i velâyet

  • Tarikat ve tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, yöntem.

mevlana celaleddin-i rumi

  • Hi: 672 de Belh'de doğdu. Konya'ya geldi ve yerleşti. Mühim eseri Farsça ve manzum yazdığı Mesnevi'sidir. İkişer mısralı kafiyeli şekilde olduğundan bu isim verilmiştir. Mevlevi Tarikatının piri ve serefrâzıdır.

mevlevi / mevlevî

  • Mevlevîlik tarikatına mensup kimse.
  • Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin tarikatından olan müslüman.
  • Mevlânanın tarikatından olan.

mevlevi-misal / mevlevî-misâl

  • Mevlevîlik tarîkatına mensup olan ve Allah aşkıyla kendi etraflarında dönenler gibi.

mevlevi-vari / mevlevi-vâri / mevlevî-vâri

  • Mevlevî tarikatı mensuplarının cezbe halinde, Allah aşkıyla kendinden geçerek dönmeleri gibi.
  • Mevlevîlik tarikatına mensup kimselerin döndüğü gibi.

mevleviler / mevlevîler

  • Mevlevî tarikatına bağlı olanlar.

muhakkıkin-i ehl-i tarikat / muhakkıkîn-i ehl-i tarikat

  • Tarikata mensup olanlardan gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler.

münselik

  • (Silk. den) Bir yola girip orada giden. Bir tarikata girmiş. Bir meslek tutmuş.

mürid / mürîd / مُر۪يدْ

  • İrade eden, istiyen.
  • Tarikata girmiş olan. Şeyhin veya mürşidin şakirdi, talebesi.
  • İsteyen, tarikata girip şeyhe bağlanan.
  • Tarîkate giren.

müridane / müridâne

  • Tarikata girmiş gibi. Aşk ve incizabla istiyerek, mürid gibi dua ederek. (Farsça)

mürşid

  • (Rüşd. den) İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran. Peygamber vârisi olan, kılavuz. Tarikat piri, şeyhi.

mutasavvıf

  • Tasavvuf ehli olan, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimse.
  • Tasavvufla uğraşan. İlâhiyyatla uğraşan, tarikat ehli olan.
  • Tarikat adamı.

mutasavvife

  • Tarikatta ilerleyen.

mutasavvıfin

  • Tarikatta ilerleyenler.

nakş-bendi / nakş-bendî

  • Kalbde zikir yoluyla, tefekkür ile İlâhî sevgiyi, uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle, Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan. (Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R.A.) Mektubat'ında demiş ki: "Ha (Farsça)

nakşi / nakşî

  • Şah-ı Nakşibend tarafından kurulan tarikata mensup olan kimse.
  • Nakşibendi tarikatına mensub olan.

nakş–bendi / nakş–bendî

  • Bir tarikat, bu tarikatı kuran zat.

necmeddin-i kübra

  • (Mi: 540 - 618) İran Mutasavvıflarının en mühim şahsiyetlerindendir. Kübreviyye veya Zehebiyye ismi ile anılan tarikatın kurucusu sayılır. İsmi: Ahmed bin Ömer Eb-ul Cenab Necmeddin Kübra el-Hivakî el-Harzemî.Münazara ve mübaheseyi çok sevdiği ve her münazarada hasımlarını yendiği için kendisine "Et

niyazi-i mısri / niyazi-i mısrî

  • (Mi: 1618 - 1694) Malatya'nın Soğanlı köyünde doğdu. Şâir ve tasavvufçu olup Halvetî tarikatının Niyaziye veya Mısriye şubesini kurmuştur. Mısır'da Câmi-ül-Ezher'de tahsil gördü. 1646'da İstanbul'a döndü ve Sokollu Mehmed Paşa Medresesinde irşada başladı. Eserlerinden bazıları şunlardır: Risale-i Ha

payan

  • Kenar, son nihayet, uç. (Farsça)
  • Tas: Ehl-i tarikatın ulaşacağı birlik âlemi. (Farsça)
  • Akıbet. (Farsça)

pir / pîr / پير

  • Yaşlı, ihtiyar. (Farsça)
  • Reis. (Farsça)
  • Bir tarikatın kurucusu. (Farsça)
  • Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi. (Farsça)
  • Yaşlı. (Farsça)
  • Tarikat kurucusu. (Farsça)

rabıta-i şeyh

  • Tarikat-ı Nakşiyede, müridin hayalen şeyhinin huzurunda kendini tasavvur etmesine denir.

rufai / rufaî

  • Rufailik diye bilinen bir tarikatı kuran, bu tarikattan olan.

rüfai / rüfaî

  • Ahmed-i Rüfaî tarikatına mensub.

salik / sâlik / سالك

  • (Sülûk. dan) Bir yolda giden. Belli bir yol tutup giden.
  • Bir tarikat yolunda olan.
  • Bir yola bağlı olan, bir yolu takip eden, bir tarikata girip hidayet yolunu takip eden, mürid.
  • Tarikat mensubu. (Arapça)

salikan / sâlikân

  • (Tekili: Sâlik) Sâlikler. Bir tarikata girmiş veya bir şeyhe bağlanmış kimseler.

şazeli / şazelî / şâzelî

  • (Ebu Hasan Şazelî) Nureddin Ebu Hasan-ı Şazelî de denildiği gibi Ali bin Abdullah diye de anılmaktadır. Tunus'lu olup Şazeliye Tarikatı kurucusu olarak bilinir. Tasavvufî, ilmî bir çok eseri vardır. Tarikatının tekke ve zaviyesi yoktur. Hicri 654 yılında Mekke-i Mükerreme'ye giderken sahrada dâr-ı b
  • Şazeliye tarikatını kuran büyük velî, bu tarikattan olan.

serupay

  • Tas: Dervişin, tarikat ve mevlevihâne ile bağını kesmek. (Farsça)

şevakil

  • (Tekili: Şâkile) Tarikler, yollar. Mezhebler, tarikatlar, meslekler. Şâkileler.

şeyh / شيخ / شَيْخْ

  • Bir tarîkatın kurucusu veya başı.
  • Yaşlı adam.
  • Bir kabilenin ileri geleni. Kabile reisi.
  • Tarikatta müridlerin reisi.
  • Pir, tarikat önderi, ihtiyar.
  • Yaşlı, ihtiyar. (Arapça)
  • Tarikat şeyhi. (Arapça)
  • Tarîkat reisi.

seyr ü süluk

  • Tas: Takib edilecek usûl. Bir terbiye yoluna girip devam etme. Tarikata devam etme.

sinan-i ümmi

  • (Vefatı: Hi: 1075) Halveti Tarikatı Yiğitbaşı kolu ileri gelenlerinden olup Kutb-ül Meâni adında Türkçe mensur bir eseri ile matbu ve müretteb bir divanı vardır. Muhammed Sinan-ı Ümmi, Konya vilâyeti dahilinde Elmalı'dan olup orada dâr-ı bekaya hicret etmiştir. (R. Aleyh) (Osmanlı Müellifleri sh: 18

sırr-ı tarikat

  • Tarikatın sırrı.

sofi / sofî

  • Ehl-i tasavvuf. Riyazet ve nefisle mücahede ile hakikate ermeğe çalışan. Tarikata mensub, mânevi kemâlât için çalışan.
  • Yanıltıcı, safsatacı.
  • Tasavvuf ehli, tarikat mensubu.
  • Tarikat adamı, tesavvuf ehli.

sofi meşrep / sofî meşrep

  • Tasavvuf yolunda giden, tarikat ehli.

sofi-meşrep / sofî-meşrep

  • Tasavvuf ve tarikat tarzını esas alan.

sofiler / sofîler

  • Tasavvuf ehli, tarikat mensubu olanlar.

sofiye meşrebi

  • Tarikat yoluyla mânevî derecelere yükselme gayretinde olan tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, tarz.

sultan reşad

  • (Mi: 1844-1918) Meşrutiyet devri Osmanlı Padişahıdır. Merhametli ve halim tabiatlı olan bu dindar ve abdestsiz gezmiyen padişah, Mevlevi Tarikatına bağlı idi. Boş vakitlerini Mesnevi okumakla geçirirdi.

süluk / sülûk / سلوک

  • (Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
  • Yola girme. (Arapça)
  • Tarikata girme. (Arapça)

süluk-ü tarikat / sülûk-ü tarikat

  • Tarikat yoluna girme; nefsi düzeltmek ve vuslata erişmek amacıyla tasavvuf yoluna girme, mânevî yolculuğa çıkma.

sünusi / sünusî

  • (Seyyid Muhammed bin Ali) (Hi: 1206 - 1276) Şâzelî (Şazilî) Tarikatının sonradan teşekkül eden kollarından birisinin kurucusudur. Cezayir'in büyük velilerindendir. Memleketinin bir çok yerlerini ve Mekke-i Mükerreme'yi ziyaret etmiş; Mısır'da, Bingazi'de tederrüsle iştigal etmiştir. Bingazi'de zaviy

sürcuce

  • Tabiat.
  • Tarikat.

taraik

  • (Tekili: Tarikat) Tarikatlar, meslekler.

tarik / tarîk / طریق

  • Yol. (Arapça)
  • Yöntem. (Arapça)
  • Meslek. (Arapça)
  • Tarikat. (Arapça)

tarik-i cehir / tarîk-i cehir

  • Açık olarak ve yüksek sesle zikir eden tarikat.

tarik-i cehri / tarîk-i cehrî

  • Açık olarak ve yüksek sesle zikir yapan tarikat. (Kadirî gibi)

tarik-i cehriye / tarîk-i cehriye / طَرِيقِ جَهْرِيَه

  • Açık olarak ve yüksek sesle zikir eden tarikat.
  • Allah'ı açıktan zikri esas alan tarikat.

tarik-i hafa / tarîk-i hafâ

  • Gizli olarak zikir yapılan tarikat.

tarik-i nakşi / tarîk-i nakşî

  • Nakşî tarikatı; Buharalı Muhammed Bahaüddin Nakşibendi Hazretleri tarafından kurulan tarikat.
  • Nakşibendî tarikati.

tarik-i nakşibendi / tarîk-i nakşibendî

  • Buharalı Muhammed Bahaüddin Nakşibendi Hazretleri tarafından kurulan tarikat.

tarikat-ı ahmediye

  • Hz. Muhammed'in (a.s.m.) tarikatı olan sünnet yolu.

tarikat-ı aliye-i nakşiyye / tarîkat-ı aliye-i nakşiyye

  • Mânevî derecesi yüksek olan Nakşî tarikatı.

tarikat-i sünusiye / tarikat-i sünûsiye

  • Sünûsi tarikatı.

tarikatçılık / tarîkatçılık

  • Tarikat faaliyeti yürütme veya herhangi bir tarikata taraftar olma.

tarikatçilik / tarîkatçilik

  • Tarîkata mensup, üye olma.

tasavvuf

  • Kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp Allah (C.C.) sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak.
  • Kalbi dünyadan arındırma yolu, tarikat.

tavarık

  • (Tekili: Târika) Gece gelen belâlar.

tekke

  • Tarikat ehlinin zikir ve ibadet ettiği yer, dergâh.
  • Zikir yeri, tarikat evi.

ticani / ticanî

  • Kuzey Afrikada, hicri 1200 tarihlerinde Ahmed Ticanî adında bir şahıs tarafından kurulan bir tarikattır.

ticani meselesi / ticanî meselesi

  • Ticanî tarikati konusu.

turuk / طُرُقْ

  • Tarîkatler.

turuk-u cehriye

  • Zikirlerini açıktan ve sesli olarak yapan tarikatlar, Kàdirîlik gibi.

turuk-u evliya / turuk-u evliyâ / طُرُوقُ اَوْلِيَا

  • Velilerin gittiği yollar, tarikatlar.

turuk-u hafiye

  • Zikirlerini gizli ve sessiz yapan tarikatlar, Nakşibendîlik gibi.

turuk-u hafiyye

  • Gizli tarikler, yollar, tarikatlar. Gizli zikir yapan tarikatlar.

ümmet

  • Cemaat, kavim, taife.
  • Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye.
  • Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir peygamberin Hakka davet ettiği cemaat.
  • Bir dille konuşan millet.
  • Arkasına düşülecek bir cemaat veya tarikat.

ümmi sinan

  • (Vefatı Hi: 958, Mi: 1551) Halvetî Tarikatı, Sinaniye kolunun piridir. Bursa'lı olduğu nakledilir. Karaman'lı olduğu hakkında da rivayet vardır. Risale-i Şerife-i İstanbulî Ümmi Sinan adında bir eseri vardır. (R. Aleyh.) (Osmanlı Müellifleri sh: 214)

vehhabi / vehhabî

  • Muhammed İbn-i Abdulvehhab nâmında birisinin sebeb olduğu İslâmî bazı mes'elelerde ifrat gösteren ve dört hak mezheb hâricinde bir mezhepten olan. Fıkıhta Hanbelî, itikadda İbn-i Teymiye'ye bağlıdırlar. Tarikatlarına Muhammediye ismi verirler.

velayet-i kübra / velâyet-i kübrâ

  • Büyük velilik. Akrebiyet-i İlâhiyenin inkişafına bakan ve veraset-i nübüvvetten gelen gayet kısa, fakat yüksek olan ve tarikat berzahına uğramadan zâhirden hakikata geçen velilik mesleği. (Sahabeler gibi)
  • En büyük velîlik; tarikat berzahına uğramadan, zahirden hakikate geçen ve peygamber varisliğinden gelen velîlik.

veşia

  • (Çoğulu: Veşâyi') Üstüne iplik sardıkları ağaç.
  • Tarikat.

zevk-i tarikat

  • Tarikat ve tasavvuf dairesindeki mânevî zevk.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın