REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te taliğ ifadesini içeren 151 kelime bulundu...

a'ma-i elvan / a'mâ-i elvan

  • Tıb: Renk körlüğü, renkleri ayırt edememe hastalığı. Akromatopsi.

abed

  • Hayâ etmek. Arlanmak.
  • Hışım etmek, kızmak.
  • Uyuz hastalığı.

akabe

  • (Çoğulu: Akabât) Bâdire. Sarp ve çıkılması müşkül yokuş.
  • Tehlikeli geçit. Dar ve iki tarafı pusu yeri olan boğaz.
  • Muhatara, tehlike.
  • Hastalığın veya başka bir halin en tehlikeli ve korkulur süresi.
  • Kızıldenizin kuzey ucunda, Süveyş'in doğu tarafında bulunan da

albastı

  • Ateşli bir lohusalık hastalığı, lohusa humması.

amar

  • Hesap. (Farsça)
  • Araştırma. (Farsça)
  • Tıb: Karında su toplanma hastalığı. (Farsça)

arr

  • Uyuz hastalığı.

arre

  • Câriye.
  • Uyuz hastalığı.

aşavet

  • Gündüz görüp, gece görmeyen ve tavukkarası adı verilen göz hastalığı.

ayn-ı da / ayn-ı dâ

  • Hastalığın tâ kendisi.

bahr

  • (Çoğulu: Bihâr - Ebhâr - Ebhur - Buhur) Deniz.
  • Âlim. Çok bilen.
  • Büyük göl veya nehir.
  • Yarmak, yırtmak.
  • Çok yürüyen at.
  • İyi kimse.
  • Deve hastalığı.
  • Aruzda aslî bir vezinle ondan tevellüd eden vezinler mecmuası.

basur / bâsûr

  • (Çoğulu: Bevâsir) Tıb: Mayasıl. Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesi ve bazen iltihablanması sebebiyle, makadın içinde ve dışında meydana gelen memeler yüzünden makaddan kan ve cerahat gelmesi hastalığı.

behir

  • Nefesi sıkışıp çok soluyan kimse. Nefes darlığı olan.
  • Göğüsdarlığı hastalığı sebebiyle solumaktan yol yürüyemiyen kimse.

beras

  • Leke hastalığı.

bisinoz

  • yun. Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı.

buhran

  • Sıkıntı. Darlık. Nöbet. Kriz. Hastalığın ağır zamanı.
  • Bir işin tehlikeli ve karışık hâl alması.

bürda

  • Tıb: Sıtma hastalığı.

çeçek

  • Gül. Çiçek. (Farsça)
  • Gönül. (Farsça)
  • Çiçek hastalığı. (Farsça)
  • Vücutda çıkan ben. (Farsça)

cederi / cederî

  • Vücutta çıkan çiçek hastalığı.

cerban

  • Uyuz hastalığına tutulmuş olan, uyuz.

cereb

  • Uyuz hastalığı, uyuzluk.

cereb-nak

  • Uyuz hastalığına tutulmuş kimse, uyuz kişi. (Farsça)

cerib

  • Uyuz hastalığına tutulan. Uyuz marazına tutulmuş olan. Uyuz.

cinnet-i müstevliye

  • İstilâ eden, ortalığı kaplayan delilik.

cüderi / cüderî

  • Kabarcık denilen hastalık.
  • Çiçek hastalığı.
  • Çiçek hastalığı.

cüzam

  • (Cüzzam) Hansel basilinin (mikrobunun) sebep olduğu bulaşıcı bir deri hastalığı.

cüzbend

  • Bir çeşit cüzzam hastalığı.
  • Ciltçi.

da-ül-efrenc / dâ-ül-efrenc

  • Frengi hastalığı.

da-ül-kalb / dâ-ül-kalb

  • Tıb: Kalb hastalığı, yürek çarpması.

dahıs

  • Tırnak yakınında olan bir verem hastalığı.

dahis

  • Hayvanların tırnak diplerindeki et parçası. Dolama hastalığı.

daü'l-cehl / dâü'l-cehl

  • Cehalet hastalığı, cahillik illeti.

daü'l-cu / dâü'l-cû

  • Açlık illeti, hastalığı.

daü'l-husumet / dâü'l-husûmet

  • Düşmanlık hastalığı.

def-i maraz

  • Hastalığı uzaklaştırma, yok etme.

deva

  • İlâç, çare. Hastalığın iyi olmasına sebeb olan gıda.

deva-i illet / devâ-i illet

  • Hastalığın devâsı.

deva-yı illet / devâ-yı illet / دَوَايِ عِلَّتْ

  • Hastalığın ilâcı, çaresi.
  • Hastalığın ilacı.

devar

  • Baş dönmesi hastalığı.

dülgerlik

  • Yapı ustalığı.

eflec

  • (Felc. den) Seyrek, sık olmayan diş. Bazıları dökülmüş olan diş.
  • Geniş omuzlu, kollarının arası açık olan adam.
  • Nüzul hastalığına tutulmuş olan kimse.

efrenci / efrencî

  • Frenklere yani Avrupalılara mahsus ve aid.
  • Frengi hastalığıyla alâkalı ve münasebetdar.

erk

  • Tıb: Uykusuzluk hastalığı.

eşfa

  • Hastalığı def'e çok faydalı, şifa-bahş olan.

etene

  • Hayvanlarda ana ile cenin arasındaki kan alış-verişini temin eden organ.
  • Bitkilerde yumurtacıkların yumurtalığa yapışık bulundukları doku.

eyyub / eyyûb

  • Hastalığına sabretmesiyle meşhur bir peygamber.

fetişizm

  • Küçük putlara ve heykellere tapma âdeti. Putçuluk. Kadın resimlerine veya heykellere fazlaca sevgi beslemek hastalığı. (Fransızca)

fetk

  • Şak etme. Ayırma. Yarma. Yarılma.
  • Tıb: Dikilmiş bir şeyi söküp ayırmak.
  • Kasık yarığı, kasık zarının yarılması ile barsakların torba içine dolmasından ibaret sakatlık. Fıtık hastalığı.
  • Şafak sökmesi. Fecir ağarması.
  • Parçalanıp birbirine düşmüş cemaat.

fidye

  • Bir şeyin yerine geçmek üzere verilen bedel.
  • Çok yaşlı ve hasta olan kimsenin tutamadığı oruç, ölüm hastalığına yakalananın kılamadığı namaz, vefât etmiş kimsenin namaz ve oruç borçları için ve hacda, ihramlının hastalık özründen dolayı ihramın bâzı yasaklarını işlemesine karşılık vermesi ge

fitne-kar / fitne-kâr

  • Ortalığı bozmağa çalışan. Fitneci. Fesâd verici. Fitne çıkarmak isteyen. (Farsça)

fitnekar / fitnekâr

  • Fitneci, ortalığı bozmaya çalışan.

frengi illeti / frengî illeti

  • Avrupa hastalığı.

gareb

  • Gümüş kadeh.
  • Kavak ağacı.
  • Havuzla kuyu arasına dökülen su.
  • Bir nevi koyun hastalığı.

ger

  • Uyuz hastalığı.

girifte

  • Yakalanmış, tutulmuş. (Farsça)
  • Bir hastalığa mâruz kalmış, hastalığa yakalanmış. (Farsça)
  • Esir. (Farsça)

hafş

  • Tıb: "Tavuk karası" adı verilen bir göz hastalığı.

hallat

  • Yersiz ve münâsebetsiz sözler konuşan.
  • Ortalığı karıştıran.

harazet

  • Hastalığın uzaması, derdin müzminleşmesi.

hasbe

  • Kızamık hastalığı. Tane tane gövdede çıkan bir hastalıktır. (Hasta kişiye "mahsub" derler.)
  • Kızamık hastalığı.

hasıb

  • Tipi. Ortalığı toza toprağa boğan şiddetli rüzgâr.

hazaze

  • Tıb: Bulaşıcı, müzmin bir cilt hastalığı olup sonradan bağırsaklara geçerse öldürücü olur.

heyne

  • Tıb: Kolera hastalığı.

heyza

  • Fazlaca kusma, istifra etme.
  • Tıb: Kolera hastalığı.

him

  • Deveye ârız olan susuzluk hastalığı.
  • Kürtçede: Temel, esas.

husye

  • Erkeklik bezi. Haya. Erkeğin yumurtalığı.

ıdna'

  • Hastalığın hastayı zayıflatması.

ihmirar

  • Kızarmak. Kızıllık.
  • Kızıl hastalığı.

iltizam-ı hilaf / iltizam-ı hilâf

  • Muhalefet hastalığı; herşeyin muhâlif, zıt tarafını alma.

incizam

  • Kesilme.
  • Cüzzam hastalığına tutulmuş kimsenin bir organının (âzâsının) kopması.

innin / innîn

  • İhtiyârlık, tenâsül hastalığı veya sihir sebebi ile cimâ yapamayan. İktidârsız erkek.

irkan

  • Kına yakma, kına sürme.
  • Safran ağacı, kızılağaç.
  • Tıb: Sarılık hastalığı.

isbat

  • Bir hastalığın devamlı olması, müzmin oluşu, ayak kaydırma.

ishan

  • Aslında kalınlık demek olan sihan ve sehânetten kalınlaştırmak demektir. Siklet de sehanetin lâzımı olmak itibariyle: "Falan kimseyi, hastalığı veya yarası ağırlaştırdı, yerinden kımıldatmaz etti." mânâsına "İshanehül maraz evilcerh" denilir. Harbde düşmanın esaslı kuvvetlerini iyiden iyiye vurarak,

ispanyol hastalığı

  • Grip, nezle. Paçavra hastalığı. (İlk önce İspanya'da farkına varıldığı için bu isimle meşhur olmuştur.)

istiksa

  • Bir şeyi inceden inceye araştırma, künhüne varmaya çalışma.
  • Tıb: Bir dahili hastalığı iyi teşhis edebilmek için âlet kullanma.

istiska'

  • (Saky. den) Su isteme. Susama.
  • Yağmur duasına çıkma.
  • Vücudun bazı yerlerinde su toplanması hastalığı.

izkam / izkâm

  • Zükâm hastalığına yani nezleye uğratma.

kabas

  • Ciğer hastalığı.
  • Yüksek ve kalın.
  • Hafiflik.
  • Neşat, sevinç.

kalp

  • Yürek.
  • Yürek hastalığı.
  • Gönül.
  • Her şeyin ortası, ehemmiyetli, alıcı noktası, değiştirme, çevirme.

karantina

  • İtl. Bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden gelen kişileri, gemileri veya malları geçici olarak tecrit etme şeklinde alınan tedbir.
  • Hastahanede yatması gereken hastaların kayıt ve kabul işlerinin yapıldığı yer.
  • Bir bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemek üzere hast

kehf

  • Mağara, in. Sığınacak yer altı.
  • Tıb: Verem hastalığında akciğerde açılan oyuk.

kelab

  • Tıb: Kudurma. Kuduz hastalığı.

kemne

  • Tıb: Karasu adı verilen bir göz hastalığı.

kibir

  • (Kibr) Kendisini büyük gösteriş. Büyüklük. Kendisini, başkalarından üstün olmadığı hâlde üstün görme ve tutma hastalığı.
  • Şeref ve şan.
  • Bir şeyin muazzamı. Büyük.

kritik

  • yun. Tenkid. Sıkışık durum, sıkıntılı.
  • Tıb: Hastalığın en kötü zamanı.

kulab

  • Bir çeşit deve hastalığı.

ma'nevi hastalık / ma'nevî hastalık

  • Kalbe gelen yanlış îtikâd (inanç); insanın doğruyu, gerçeği görmesine mâni olan perde; îtikâdî bozukluk ve düşünce. Dünyâya ve haramlara düşkün olma; kibir ve riyâ gibi kalb hastalığı.

maddi hastalık / maddî hastalık

  • Beden hastalığı.

maraz-ı asabi / maraz-ı asabî

  • Sinir hastalığı.

maraz-ı ihtilaf / maraz-ı ihtilâf

  • Anlaşmazlığa düşme hastalığı.

maraz-ı kalbi / maraz-ı kalbî

  • Kalb hastalığı, bozuk îtikâd; kibir, hased (kıskançlık), kin ve riyâ (gösteriş) gibi kalb hastalıkları. Kalbin Allahü teâlâdan başka şeylere tutulması.

maraz-ı mevt

  • Ölüm hastalığı, insanı iş görmekten men eden ve başladığı târihten îtibâren en az bir yıl içinde ölüme götüren hastalık.

maraz-ı vesvese / مَرَضِ وَسْوَسَه

  • Kuruntu, şüphe hastalığı.
  • Kuruntu hastalığı.

marazi / marazî

  • (Maraz. dan) Hastalıkla alâkalı. Hastalığa ait. Hastalıklı.

masru'

  • Sar'a hastalığına tutulmuş, sar'alı.

masruan

  • Sar'alı olarak, sar'a hastalığına tutulmuş olarak.

me'nuf

  • Burunda hastalığı olup koku alamayan.

meczum

  • (Cüzam. dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse.

mehru'

  • Sar'alı kimse. Sar'a hastalığı olan kişi.

memsun

  • Mesâne hastalığına tutulmuş kimse.

merga merg / mergâ merg

  • Umumi vebâ hastalığı. (Farsça)

mezkum

  • Zükâm hastalığına tutulmuş. Nezle olmuş, nezleli.

muafiyyet

  • Bir hastalığa karşı aşı ile elde edilen hâl.
  • Afvolunmuş olma. Bağışlanmış olma.

mübtela-yi maraz / mübtelâ-yi maraz

  • Hastalığa tutulmuş.

mülaet

  • (Çoğulu: Mulâ) Midedeki rahatsızlıktan dolayı husule gelen zükkâm hastalığı.
  • Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.), Hz. Abbas'ı ve dört erkek evlâd-ı mübarekelerini örttüğü perde.
  • Büyük ihram.

mürcif

  • (Recefe. den) Fitne ve fesad için iftiralar ve yalan haberler neşrederek ortalığı karıştıran. Yalancı.
  • Mutlak bir şey ile meşgul olan.
  • Yer sarsıntısı. Zelzele.

musabiyet

  • Bir hastalığa tutulma. Bir musibete giriftar olma.

müsteşfi / müsteşfî

  • Şifa isteyen, hastalığının iyi olmasını isteyen.
  • Kendisine baktıran.
  • Hastahane.

müteverrimin / müteverrimîn

  • (Tekili: Müteverrim) Veremliler. Verem hastalığına tutulmuş kimseler.

nakkaşlık / nakkâşlık

  • İşleme ustalığı.

nazile / nâzile

  • Belâ, sıkıntı.
  • İnme, nüzul.
  • Nezle hastalığı.

neks

  • Başaşağı etmek, ters döndürmek.
  • Aynı hastalığın geri gelmesi.

nevroz

  • Tıb: Sinir sistemi bozukluğu. Sinirlilik hastalığı. (Fransızca)

nüks

  • Hastalığın geri dönmesi, depreşmesi.

nüzul

  • İniş, inmek, aşağı inmek, konaklamak.
  • Nüzül, felç hastalığı.
  • Hacıların Mina'ya gelip konaklamaları.

psikoz

  • Akıl hastalığı.

rahamet

  • Rahim hastalığı.

recefe

  • Zelzele.
  • Ortalığı sarsacak kışkırtmalar yapmağa ircaf denir. Yalan, yanlış haberlerle umumî efkârı şaşırtıcı neşriyatlara ise Eracif denmektedir.

remd

  • Helâk olmak.
  • Gözün çapaklanması. Göz hastalığı.

resse

  • Avcıların gizleneceği yer.
  • Hastalığın başkasına bulaşması.

ruam

  • Burun suyu, sümük.
  • Sakağı (mankafa) hastalığı.

ruda'

  • Hastalığın insana yine dönmesi.
  • Gövde ve beden ağrısının her birisi.

sad

  • Göz hastalığı, göz ağrısı.

sakam-ı kalbi / sakam-ı kalbî

  • Kalp hastalığı.

sam

  • Ölüm, mevt.
  • Yer altındaki altın damarı.
  • Gök kuşağı.
  • Ateş.
  • Sersemlik hastalığı.
  • Hazret-i Nuh'un (A.S.) oğullarından birinin ismi.

sar'a

  • Tıb : Bir nevi baygınlık hastalığı.
  • İnsanın kendini kaybederek düşmesine sebep olan sinir hastalığı.

sar'i / sar'î

  • Sar'a hastalığı ile ilgili.

sebel

  • Tıb: Bulanık görme hastalığı.
  • Göze inen perde.
  • Buluttan çıkıp da henüz yere ulaşmamış yağmur.
  • Buğday başı.

sedh

  • Döşemek.
  • Uçuk hastalığı.
  • Bir nesneyi açıp yaymak ve arkası üstüne bırakmak.
  • Deve çökertmek.
  • Kırba doldurmak.

seher

  • Geceleri uyumayıp uyanık durma hastalığı.

sel'a

  • Hıyarcık hastalığı.
  • Yarmak.

seretan

  • Tıb: Kanser hastalığı.
  • Yutmak.
  • Yengeç.
  • Cevza Burcu ile Esed Burcu arasındaki burcun ismi. (Rumi 9 Haziran'da başlar)
  • Kangren, kanser hastalığı.

sevda / sevdâ

  • Aşk hastalığı, sevgi, heves, siyah.

seveban

  • Hastalığın iyileşmesi.

şifaresan

  • Şifaya erişen, hastalığı iyileşen. (Farsça)

sühaf

  • Verem hastalığı.

şukak

  • Bir çeşit hayvan hastalığı.

taun / tâun

  • Tehlikeli ve bulaşıcı veba hastalığı.

taun-u beşeri / tâun-u beşerî

  • İnsanlık hastalığı.

tedavi

  • İlâç verme. İyileşmesi için bakma.
  • Hastalığı iyi etme tarzı.

temellül

  • (Millet. den) Bir milletin ferdi olma, milletlenme.
  • Bir dine bağlı olma.
  • (Melel ve Melâl. den) Hastalığın etkisiyle yatakta rahat yatamayıp, kımıldanıp durma.

tesekkür

  • Sarhoş olma.
  • Şeker hastalığı.
  • Şeker hastalığına tutulma.

tesellül

  • İnsanlar içinden sıyrılıp çıkma.
  • Verem hastalığına yakalanma.

teşhis

  • Şahıslandırma. Şekil ve suret verme. Seçme, ayırma, ne olduğunu anlama. Tanıma.
  • Hastalığın ne olduğunu anlayıp bilmek.
  • Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek.
  • Eşyaya şahsiyet vermek.

teşhis-i illet

  • Hastalığın teşhisi.

teşhis-i maraz

  • Hastalığın teşhisi.

urret

  • Uyuz hastalığı.

vakt-i tefrih

  • Tıb: Çiçek hastalığı aşısının yapılmasından te'sirini gösterinceye kadar geçen zaman.

ye'cüc ve me'cüc

  • Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen ve ortalığı fitne, fesat ve anarşiye boğacak olan kavimler, anarşist topluluk.
  • Kısa boylu olacakları söylenen ve Kur'an-ı Kerim'de bahsi geçen ve ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.
  • Kur'ân-ı Kerim'de bahse konu edilen ve kısa boylu olacakları söylenen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin adı.

ye'cüc-me'cüc

  • Kur'ân-ı Kerimde bahsi geçen, ortalığı fitne ve anarşiye boğacak olan bir kavmin ismi.

yerekan

  • Sarılık hastalığı.
  • Ekin âfetlerinden bir âfet.

zaaf-ı asab / zaaf-ı âsâb

  • Sinirlerin zayıflığı, hastalığı.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın