REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te takri ifadesini içeren 21 kelime bulundu...

arafat

  • Mekke'ye 12 mil yani takriben 20 km. uzaktaki bir yer. Hacca gidenler Zilhicce'nin 9. günü buraya gelerek bir müddet vakfe yaparlar.

cerib

  • İmparatorluk zamanında Arabistan ülkelerinde kullanılan takriben 216 litrelik bir hacim ölçüsü.
  • Dönüm.
  • Eni ve boyu 60 arşın olan arazi ölçüsü.

eser

  • Nişan, alâmet. Çoğulu âsârdır.
  • Haber, hadîs-i şerîf, Eshâb-ı kirâm ve tâbiîne âit iş, söz ve takrirler yâni görüp de mâni olmadıkları hususlar.

işaret-i aliye / işaret-i âliye

  • Tar: Şeyh-ül islâm, defterdar ve yeniçeri ağası gibi maiyyet memurlarından biri tarafından yazılan takrir veya ilam üzerine sadrazamın kabul veya red şeklinde yazdığı yazı.
  • Sadaret makamından çıkan emirler.

istifham-ı aninnefy

  • Nefyi olmayan sual sormak. Meselâ: Cenab-ı Hakk'ın ruhlara: Ben Rabbiniz değil miyim? diye sorması gibi. Buna istifham-ı takrirî de denir.

ityan

  • Delil getirmek.
  • Gelmek.
  • Vermek.
  • Vüsul, vasıl.
  • Vârid olmak.
  • Zikir ve isbat ve takrir eylemek.

kema biş / kemâ biş

  • Aşağı yukarı. Takriben. (Farsça)

müfesser

  • Tefsir edilmiş. izah ve beyan edilmiş. Mânası izah suretiyle bildirilmiş. Açıklanmış.
  • Beyan-ı tefsir veya takrir edilmiş olması sebebiyle manası "nass" dan daha vâzıh olan sözdür.
  • Mücmel olmayan söz.

mukarrer

  • Kararlaşmış. Takrir edilmiş. Karar verilmiş. Kat'i. Şek ve şüpheden beri olan. Muhakkak ve müsellem olan. Anlatılmış. Bildirilmiş.

mukarrib

  • Takrib eden. Yaklaştıran.

mukarrir

  • (Karar. dan) Yerleştiren. Takrir eden. Sabit kılan.
  • Tekrar eden. Dersi tekrar ederek anlatan müderris.

mülabeset

  • (Lebs. den) Karışma. Münâsebet. Ülfet ve ihtilât etmek. Birbirine benzeyen iki şeyin karıştırılarak birbirine benzetilmesi.
  • Takribi cihet.

müstakriz

  • (Çoğulu: Müstakrizin) (Karz. dan) Borç eden, medyun.

müstakrizin / müstakrizîn

  • (Tekili: Müstakriz) (Karz. dan) Borç alanlar, istikraz edenler.

sünnet

  • Kanun, yol, âdet.
  • Siret-i hasene.
  • Ist: Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri. Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler. Sünnet'e Farz-ı

tahminen

  • Takriben, aşağı yukarı.

takri'

  • (Çoğulu: Takriât) Tevbih. Azarlama.
  • Birini telâşa düşürme.
  • Te'nif. Başa kakma.

takriat / takriât

  • (Tekili: Takri') Azarlamalar, paylamalar, başa kakmalar.

takribi / takribî

  • İhtimale göre olan. Takribe ait.

takrirat / takrirât

  • (Tekili: Takrir) Ağızdan anlatılan şeyler.

tekarir

  • (Tekili: Takrir) Teklifler, takrirler, önergeler.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın