REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te tahmin ifadesini içeren 41 kelime bulundu...

alettahmin

  • Aşağı yukarı, tahminen.
  • Tahmini olarak.

beviş

  • Tahmin, farzetme. (Farsça)

cezm

  • (Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak.
  • Kesmek.
  • Niyet. Tahmin. Takdir.
  • İlzam.
  • İcâbe.
  • Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve

endaze

  • Ölçü, mikyas. (Farsça)
  • Arşının bez, basma vesâire ölçmeğe mahsus küçük cinsi. (60 cm.dir) (Farsça)
  • Tahmin, takdir. (Farsça)
  • Derece, mertebe. (Farsça)
  • Mc: Hesap. (Farsça)

evran

  • Biçme, ölçü, mikyas, tahmin, keşif, biçim, endam, tenasüb.

farzi / farzî

  • Farzedilene, tahmin olunana dair. Takdir ve tahmin usulüne dayanan ve ona müteallik.

favori

  • Sakalın kulak hizasından yanağa doğru inen kısmı. (Fransızca)
  • Bir müsabakayı kazanacağı tahmin edilen şahıs, takım veya hayvan. (Fransızca)

galiba

  • Tahminen. Çok zaman. Her halde. Galiben, ekseriyetle.

galiben

  • Ekseriya. Çok zaman. Üstün olarak. Tahmin olduğu üzere.

güman

  • Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe. (Farsça)

hades / حدس

  • (Hads) Sür'atle idrak etmek. Zan ve tahmin eylemek. Fikrini, re'yini bildirmek. Bir sözün mâna ve mefhumunda, bir hususun vaz' ve üslubunda başka tarz tasavvur eylemek.
  • Sezi, tahmin. (Arapça)

hads / حدس

  • Tahmin. (Arapça)
  • Seziş. (Arapça)

hars

  • Tahmin etmek.
  • Yalan söylemek.
  • Acıkmak.

hayim

  • Suyu, tahmin ettiği yerlerde arayıp bulamamak.
  • Susuz, atşân.

hazr

  • Bir şeyi takdir ve tahmin etmek, nazar ile tahmin etmek.
  • Çehresini ekşitip çirkin olmak.

hevr

  • Birisini itham etmek, töhmet. Zan. Takdir ve tahmin etmek.
  • Binayı yıkmak, yıkılmak.
  • Sulu, ağaçlı yer.
  • Koyun sürüsü.

hurz

  • Oranlamak, yâni tahminle bir şeyin miktarını söylemek.

icmar

  • Bir araya toplamak.
  • Süratle yürümek.
  • Atın sıçrayarak yürümesi.
  • Bir şeyin umumi olması. Ateşe öd ağacı koymak.
  • Bir şeyi buhurlamak. Tahmini hesab yapmak.
  • Yeni ayın görünmesi.

ihtimal / ihtimâl / احتمال

  • Olasılık. (Arapça)
  • Yüklenme. (Arapça)
  • Belki. (Arapça)
  • İhtimal vermek: Sanmak, tahmin etmek. (Arapça)

istinbat / istinbât

  • Bir iş veya sözden gizli bir anlam çıkarmak, tahmin etmek.

kahin / kâhin

  • Karışık ve tahmini sözlerle gaibden haber verdiği söylenen kimse. Haberci. Falcı.
  • Âlim.

karar

  • Hüküm, çare, düzenlilik, ölçülülük, tahmin.

kumar

  • Para veya başka bir menfaat karşılığı oynanan oyun; birkaç kimsenin aralarında para veya mal toplayarak piyango çekip, isâbet etmeyenlerin isâbet edenlere mal veya para vermek için sözleşme veya para ile kazanmak için tahminde bulunma, toto. Karşılık lı para veya mal koyarak bahse tutuşma.

mazanne

  • Zan taşıyan, tahmin yürütülen mevzular, konular, yerler.

mazınne

  • (Çoğulu: Mezânin) İçinde bir şey olduğu tahmin olunan yer.

mevat arazi / mevât arâzi

  • Ölü arâzi. Bir kimsenin mülkünde bulunmayan, mer'a, baltalık ve harman yeri olarak kimseye verilmemiş olan ve gür sesli bir kimsenin köy ve kasaba evlerinin son bulduğu yerden bağırıp sesi duyulmayacak derecede köy ve kasabadan uzak yâni tahmînen yarım saatlik uzaklıkta olan dağlık, taşlık, kıraç, o

mücazefe

  • Söz ile karşısındakinin hakkını örtmek, aldatmak.
  • Fık: Tartıp ölçmeden göz kararı ile yapılan tahmini satış. Götürü almak. Toptan satmak.

muhaddes

  • Haber verilmiş. Tahdis olunmuş, şükranla bildirlimiş. Sadık-ül hads olan kimse.
  • Her zan, tahmine feraseti isabetli olan.
  • Nakil ve rivayet edilmiş olan.

muhammen / مخمن

  • (Hamn. den) Tahmin edilen. Ortalama olarak bir değer kabul edilen. Sanılan.
  • Tahmin edilen.
  • Tahmin edilen. (Arapça)

muhammin

  • Tahmin eden, sanan, karar veren, değer biçen kimse. Eksper.

nabigat-üz zübyani / nabigat-üz zübyanî

  • Câhiliyet devrinde meşhur ve Suk-ı Ukaz'da hakemlik yapmış Arab şâirlerindendir. Tahminen Mi: 535-604'de yaşamıştır.

oran

  • Ölçü, mikyas.
  • Biçim, tenasüb, endam.
  • Tahmin, keşif.

tahaddüs

  • Bilmediği ve duymadığı ihbar ve havadisi idrak eylemek. Zan ve tahmin etmek.
  • Sür'atle idrak etmek.

tahaddüs-ü visal / tahaddüs-ü visâl

  • Kavuşmayı idrak etmek, tahmin etmek.

tahminen / tahmînen / تخمينا

  • Tahminle, aşağı yukarı. (Arapça)

tahmini / tahminî / tahmînî / تخمينى

  • Tahminle ilgili.
  • Tahmin yoluyla. Tahminle alâkalı.
  • Tahmin edilen. (Arapça)

takrib

  • Yaklaştırma. Aşağı yukarı ve tahmin ile kat'i olmayan şey söyleme. Tahmin.
  • Yolunu bulma.

takriben

  • Tahminen. Yaklaşık olarak. Aşağı yukarı.

tatbik

  • Yakıştırmak. Yerine getirmek.
  • Karşılaştırmak.
  • Bir kaide, kanun veya emri yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek.
  • Benzetme, uydurma.
  • Yakıştırmak. Yerine getirmek. Bir kanun hükmünü, kaide veya emri yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek.

te'mit

  • Zihnen tahmin etme.

tefe'ül

  • Fal açmak, bazı olayları uğurlu saymak, olacak şeyleri tahmin etmek.
  • Fal açmak.
  • Bazı hâdiseleri, tevafukları uğurlu saymak. Meselâ: Bir kitabı rast gele açarak ilk tevafuk eden yeri okuyup ona dikkat ederek onu uğurlu ve esas bir ders sayma gibi.
  • Olacak şeyi tahmin etmek. (Zıddı: Teşe'üm)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın