REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te suçsuz ifadesini içeren 26 kelime bulundu...

beraat

  • Temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması.

beraat kararı

  • Temize çıkma, suçsuz bulunduğuna dair verilen karar.

beraat verme

  • Temize çıkarma, suçsuz olduğunu bildirme.

beraet / berâet

  • Temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması.
  • Temize çıkma. Temizlik, münezzehiyet. Bulaşık ve giriftâr olmama. Âri olma.
  • Huk: Bir davânın neticesinde suçsuz olduğu anlaşılma.

beraet-i zimmet / berâet-i zimmet

  • Zimmetinde birşey olmayış, suçsuzluk.
  • Aksine bir delil bulunmadığı müddetçe şahsın suçsuz ve borçsuz olması.

berat / berât

  • Temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması.

bigünah / bîgünah / بى گناه

  • Günahsız. (Farsça)
  • Suçsuz. (Farsça)

firişte

  • (Çoğulu: Firiştegân) Mâsum, suçsuz, günahsız. (Farsça)
  • Melek. (Farsça)
  • Mc: İyi huylu kimse. (Farsça)

hayat-ı masumane / hayat-ı mâsumane

  • Günahsız, suçsuz hayat.

hem suçlu hem güçlü

  • Suçlu olduğu hâlde suçunu bilmez ve suçsuz olduğunu iddia eder kimse hakkında kullanılan bir tâbirdir.

ismet

  • Günahsızlık, mâsumluk. Günahlardan kaçınmak melekesine sâhib olmak. Suçsuzluk.
  • Peygamberlik vasıflarından birisidir. Peygamberler (A.S.), hiç bir zaman gizli, âşikâr herhangi bir ma'siyete yaklaşmazlar; bütün kusur ve hatâlardan ve şâibelerden müberrâdırlar.

ismet-i beşer

  • İnsanlığın masumluğu, suçsuzluğu.

kadi / kadî

  • Hâkim. Peygamber (A.S.M.) nâmına suçluyu ve suçsuzu ayırıp şeriatla hükmeden hâkim.
  • Kaza eden.

kısas

  • Cinayette ödeşmek. Bir suç işliyenin aynı şekilde cezalandırılması. Öldürme veya yaralanmada suçlu olana aynı şeyin yapılması. Suçsuz yere adam öldürene veya yaralayana şeriatın aynı cezayı tatbik etmesi.

ma'sum / ma'sûm

  • Günahsız, suçsuz.
  • Suçsuz, günahsız. Günâh işlemekten korunmuş kimse.

ma'sumane / ma'sumâne

  • Günahsızcasına, suçsuz olarak.

ma'sume

  • Suçsuz kadın veya kız.

ma'sumiyet

  • Ma'sumluk, kabahatsizlik, suçsuzluk.

mahkun

  • Suçsuz, masum.

masum / mâsum / معصوم

  • Günahsız, suçsuz.
  • Suçsuz, günahsız. (Arapça)
  • Küçük çocuk. (Arapça)

masumane / mâsûmâne

  • Suçsuz, günahsız bir biçimde.

masume / mâsume / معصومه

  • Suçsuz, gühahsız kız çocuk.
  • Suçsuz kadın veya kız.
  • Suçsuz, günahsız. (Arapça)
  • Küçük kız çocuğu. (Arapça)

masumiyet / mâsumiyet / معصوميت

  • Suçsuzluk.
  • Masumluk, suçsuzluk. (Arapça)

nişane-i beraat / nişâne-i beraat

  • Suçsuz olduğuna dair nişan, işaret.

sultan-ı mazlum / sultan-ı mazlûm

  • Suçsuz Sultan; İkinci Abdülhamid.

tebrie

  • (Tebriye) Bir kimseyi şüpheden ve zan altından kurtarmak. Temizliğini ve suçsuzluğunu meydana çıkarmak.
  • Borçtan kurtarmak.
  • Nezahet, ismet.
  • Beraet ettirmek.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın