REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te skim ifadesini içeren 37 kelime bulundu...

akmi / akmî

  • Yıpranmış, eskimiş.
  • Anlaşılmaz.

bülud

  • Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak.
  • Köhne olmak, eskimek.
  • Meclise geç gelmek.

carin

  • Aşınmış ve eskimiş bez.
  • Belirsiz yol.
  • Yılan yavrusu.

cürun / cürûn

  • Bezin eskimesi.
  • Yumuşak olmak.
  • Bir nesne aşınmak.
  • Alışkanlık, itiyat.

daşte

  • Köhne, harab olmuş, eskimiş, yıpranmış. (Farsça)
  • Mâlik olmuş. (Farsça)

daşten

  • Tutmak, elde etmek, mâlik olmak, zimmetine geçirmek. (Farsça)
  • Zabtetmek, gasbetmek, almak. (Farsça)
  • Görüp gözetlemek. (Farsça)
  • Eskimek, yıpranmak, harab olmak, köhneleşmek. (Farsça)

deres

  • Nişanın belirsiz olması.
  • Kaftanın eskimesi.
  • Evin köhne olması.

dıhas

  • Çok, kesir.
  • Eskimeye yakın olan.

düsur

  • Mahvolma. Eseri kalmama. Ortadan kalkma. Nişanı belirsiz olma.
  • Kaftan eskime.
  • Ev köhne olma.

fersud

  • Eskimiş, yıpranmış. (Farsça)
  • Eski, yırtık. (Farsça)

fesa

  • Eskimek.
  • Vurmak.

halak

  • Eskimiş ve yıpranmış bez. Paçavra.

hamide / hâmide

  • Uzun müddet geçmesi sebebi ile rengine tegayyür ve siyahlık gelip eskimiş olan.
  • Nebatsız kuru yer.
  • Yanmış kül olmuş.

haşif

  • Eskimiş ve yıpranmış elbise.

hümud

  • Elbisenin eskimesi.
  • Ateşin sönmesi.

ıhlak

  • Elbise eskimek veya eskitmek.

ıhlivlak

  • Eskimek.
  • Bulutun gökyüzünü kaplaması.

kalavra

  • Eskimiş meşin eşya veya yamalı ayakkabı.

köhne

  • Eski, eskimiş. (Farsça)
  • Zamanı geçmiş. Demode olmuş. (Farsça)

kühensal / kühensâl

  • Yaşlanmış, ihtiyarlamış, kocamış. Eskimiş. (Farsça)

libas-ı fersude

  • Eskimiş elbise.

ma'bed-i fersude

  • Eskimiş, yıpranmış mâbed. (Farsça)

medrus

  • Eskimiş elbise.
  • Deli, mecnun.
  • Ders olarak okunmuş.

mefzur

  • Eskimiş.
  • Parçalanmış.

müzmin

  • Eskimiş. Üzerinden zaman geçmiş. Zamanla yerleşmiş olan (hastalık).

nahr

  • Eskimek.
  • Çürümek.
  • Parçalamak.

resis

  • Yaralı, mecruh.
  • Köhne, eski. Eskimiş, yıpranmış.

rümme

  • (Çoğulu: Rumem-Rumam) Eskimiş urgan parçası.

sayide

  • Eskimiş, yıpranmış. (Farsça)
  • Ezilmiş, sürülmüş. (Farsça)

sühuk

  • Kaftanın eskimesi.

sümul

  • Kaftanın eskimesi, elbisenin yıpranması.

tams

  • Yok etme, belirsiz kılma.
  • Eskimek.
  • Mahvolmak.

taravet-dar / taravet-dâr

  • (Terâvettar) Tâzece, eskimemiş, tâze. (Farsça)

tefsa'

  • Kesmek.
  • Eskimek.

teşaün

  • Eskimek.

teşennün

  • Adamın ihtiyarlıktan dolayı derisinin buruşup kuruması.
  • Eskimek.

tıls

  • (Çoğulu: Atlâs) Sahife.
  • Mahvolmuş nesne.
  • Tüyü dökülmüş olan deve uyluğunun derisi.
  • Elbisenin eskimesi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın