Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
sinirli
ifadesini içeren
46
kelime bulundu...
adale
Tıb: Bedenin hareketini icra eden ve birbirinden, ince bir perde ile ayrılan sinirli et kısımlarından her biri. Hepsine birden et (Lahm) tâbir edilir.
asabi / asabî / عصبى / عَصَبِي
Sinirli. Öfkeli.
Sinirli, hassas.
Sinirli.
Sinirli.
(Arapça)
Sinirli.
asabilik / asabîlik
Sinirlilik.
asabiyet
Sinirlilik.
Sinirlilik. gayret.
asabiyy-ül-mizac
Yaradılışça sinirli olan kimse. Yaradılışı itibâriyle asabi, hırçın, öfkeli olan.
asabiyyet / عصبيت
Sinirlilik. Fart-ı gayret. İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti. Hamiyyet.
Sinirlilik.
(Arapça)
aşk-ı mecazi / aşk-ı mecazî
Gerçek sevgiliye değil, geçici ve sınırlı bir güzelliğe karşı duyulan sevgi.
ayn-ı mutlak
Kayıtlı ve sınırlı olmayanın ta kendisi.
cüz'i ihtiyar / cüz'î ihtiyar
İnsandaki sınırlı irade.
cüz-i ihtiyari / cüz-i ihtiyarî
İnsanın sınırlı iradesi.
cüz-ü ihtiyari / cüz-ü ihtiyârî
İnsanda bulunan sınırlı irade.
demevi / demevî
Kana dâir, kana mensub ve müteallik.
Mc: Asabi, sinirli. Kanın çokluğu sebebi ile hâsıl olan mizaç.
düstur-u cüz'i / düstur-u cüz'î
Bireysel kural; cüz'î ve sınırlı bir alanda geçerli olan kanun.
ekonomi
yun. İktisad. Tutum. Geliri gideri hesaplıyarak lüzumsuz masrafı bırakıp artırmağa çalışmak. Ölçülü ve idâreli harcamak. İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarıyla bunları sağlamaya yarayacak sınırlı imkân ve vasıtalar arasında mümkün olan azami uygunluğu temin için (sağlamak için) yapılan çalışma ve f
haber-i meşhur / haber-i meşhûr
Başlangıçta râvîsi (rivâyet edeni, bildireni) sınırlı iken, sonraki devirlerde, daha çok kimse tarafından nakledilen haber, hadîs-i şerîf.
havza
Sınırlı bölge.
hisarlı
Hisarla çevrili yer.
Hisarda oturan, kalede mukim.
Ask: Sınırlarda bulunan şehir ve kalelerde topçuya ait hizmetlerde kullanılan bir sınıf asker. Bunlara İstanbul'dan gönderilen "topçuağası" kumanda ederdi. Hisarlılar, bölük ve ortalara ayrılmamıştı. Sayıları sınırlı ve sabit
huzur-u lamekani / huzur-u lâmekânî
Hiçbir mekâna muhtaç olmayan Zâtın huzuru; Allah'ın hiçbir mekânla sınırlı olmayan katı.
ihtiyar-ı cüz'i / ihtiyar-ı cüz'î
Cüz'î irade, insana ait sınırlı seçme ve dileme özgürlüğü.
ilm-i cüz'i / ilm-i cüz'î
Az ve sınırlı ilim.
irade-i ezeliye / irâde-i ezeliye
Varlığının başlangıcı olmayıp zamanla sınırlı olmayan Allah'ın irâdesi.
kadir-i ezeli / kadîr-i ezelî
Herşeye gücü yeten, varlığının başlangıcı olmayıp zamanla sınırlı olmayan Allah.
kaide-i mahdude
Sınırlı bir kaide.
kudret
Güç, güçlü olma.
Allahü teâlânın sıfat-ı sübûtiyyesinden biri. Allahü teâlânın her şeye gücünün yetmesi.
Kullara âit sınırlı olan güç, kuvvet.
kunbul
(Çoğulu: Kanâbil) Kalın vücudlu kimse. Sinirli ve hiddetli olan.
30 ilâ 40 yaş arasındaki kimse.
At.
Bomba.
maddeden mücerret
Maddeyle sınırlı olmayan, maddeten yüce.
mahdud / mahdûd / محدود
Sınırlı.
Sınırlı.
Sınırlı, kasıtlı.
(Arapça)
mahdudiyet / mahdûdiyet
Sınırlılık, hududu çizilmiş.
Sınırlılık. Darlık.
Sınırlılık.
mahdut
Sınırlı.
mahdut ihata
Sınırlı bilgi ve kavrayış.
mahkum-u mutlak / mahkûm-u mutlak
Mutlak sûretle hüküm altında bulunan, başkasının hüküm ve iradesiyle her yönden sınırlı olan.
mekandan münezzeh / mekândan münezzeh
Yerle ve mekânla sınırlı olmayan.
mekandan münezzehiyet / mekândan münezzehiyet
Yerle sınırlı olmama.
menafi-i cüz'iye / menâfi-i cüz'iye
Küçük ve sınırlı menfaatler.
meşfu'
Müşterek sınırlı gayrimenkul.
muarref
Târif edilmiş, anlatılıp bildirilmiş. Bildik. Belli. Bilinen.
Gr: Harf-i târifli kelime.
Mat: Sınırlı. Hududlu.
mübaşeret-i cüz'iye
Sınırlı temas.
muhaddid
Keskinleştirici, bileyici.
Sınırlıyan, sınırını tâyin eden. Tahdid eden. Hududlandıran.
mukayyed
Kayıtlı, sınırlı.
Kayıtlı. Serbest olmayan. Sınırlı. Bağlı.
Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan. Bağlanmış. El veya ayağında zincir, kelepçe bulunan. Mevkuf olan.
Bir işe ehemmiyet veren. İşine önem verip bakan.
Kayıtlı, bağlı, sınırlı.
mukayyet
Kayıtlı, sınırlı.
münhasır kalma
Bir özellik ve konumla sınırlı kalma.
münhasır olma
Sınırlı olma, ait, mahsus olma.
nakkaş-ı ezeli / nakkâş-ı ezelî
Başlangıcı ve sonu olmayıp zamanla sınırlı olmayan ve bütün varlıkları bir nakış halinde yaratan Allah.
nevroz
Tıb: Sinir sistemi bozukluğu. Sinirlilik hastalığı.
(Fransızca)
sıfat-ı sübutiyye / sıfat-ı sübûtiyye
Allahü teâlânın zâtında (kendisinde) bulunmakla birlikte başka varlıklarda da sınırlı olarak bulunan sıfatları. Bu sıfatlara sıfat-ı hakîkiyye de denir.
takayyüd
Kayıt altında olma, sınırlılık.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
makarr-ı saltanat
fünun
Arazi
fecr-i sadık
Bang
Sallallahu aleyhi
Hazret-i
sakale
dost-u kadim
hûbb
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
sinirli
Vukuu
kaza
RIZIK
Gazel
dalalette olanlar
yerine getirilmek
İçinde
Temiz
Hraz