Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
siddetli
ifadesini içeren
296
kelime bulundu...
abey-seran
Fesliğen.
Şiddetli emir.
Şer ve mekruh nesne.
Bir dikenli ağaç.
admer
Arslan.
Şedit, şiddetli.
Belâ.
Çirkin yüzlü şişman kadın.
adüvv-ü şedid
Şiddetli düşman.
alam-ı şedide / âlâm-ı şedide
Şiddetli elemler, acılar.
ales
Şiddetli kıtal.
amas
şiddetli harp.
Zahmet, meşakkat.
amazon
Milattan önce yaşamış İskitlerin kadın askerlerine verilen isim. Göğüslerini dağlatarak küçükten harbe alıştırılan bu İskit kadınlarının şiddetli muharebeler yaptıkları yazılıdır.
Güney Amerika'da büyük bir nehir adı.
aramram
(Aremrem) Asker çokluğu.
Şiddetli hâl ve iş.
arare
(Çoğulu: Arâr) İyi kokulu bir ot.
Şiddet
Kötü ahlâk.
Evin avlusu, ev içi.
Soğuk şiddetli olmak.
asib
Dolmuş bağırsak.
Katı nesne, şedid.
Şiddetli sıcak, çok sıcaklık.
Talihsizlik.
asıf / âsıf
(Çoğulu: Asıfât) Şiddetli rüzgâr, sert fırtına.
Şiddetli rüzgar, fırtına.
asıfat
(Tekili: Asf) şiddetli rüzgârlar.
aşık / âşık
Şiddetli seven.
aşk
(Işk) Çok ziyâde sevgi. Şiddetli muhabbet. Sevdâ. Candan sevme.
İttibâ'. Alâka.
Şiddetli sevgi.
Şiddetli sevgi, candan sevme.
aşk-ı lahuti / aşk-ı lâhûtî
Cenab-ı Hakk'a olan sevgi ve muhabbet. Aşk-ı İlâhî, aşk-ı hakikî, aşk-ı mânevî gibi tâbirler Cenab-ı Vacib-ül Vücud'a dâir şiddetli muhabbet ve sevgiyi ifâde eder.
aşk-ı mecazi / aşk-ı mecazî
Fâni şeylere olan aşk. Nefis ve şehvet arzusuna dayanan aşk.
Tas: Kâmil bir zâtın Cenab-ı Hakk'a dâir şiddetli muhabbetinden evvel fani, dünyevî şeylere dair olan aşkı.
aşk-ı şedid / aşk-ı şedîd
Büyük aşk, şiddetli aşk.
asuf
Hızlı ve çabuk yürüyen.
Çok şiddetli rüzgar.
ateşin / ateşîn
Ateşli, canlı, ateşten.
(Farsça)
Mc: Şiddetli, hiddetli.
(Farsça)
avam-perestane
Avam kimselere yakışır şekilde.
(Farsça)
Şiddetli halk taraftarı olan birine yakışır sûrette.
(Farsça)
azab / azâb
Dünyada işlenen suç ve kabahate karşılık olarak âhirette çekilecek ceza.
Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.
Büyük sıkıntı, şiddetli elem.
Dünyada işlenen günahlara karşı ahirette çekilecek ceza.
bagda'
Şiddetli nefret, hiç sevmemek.
bagza
Şiddetli nefret, hiç sevmeme.
barih
(Çoğulu: Bevârih) Samyeli adı verilen sıcak ve şiddetli bir çeşit rüzgâr.
be's
Azab, şiddet. Korku.
Zarar, ziyan.
Zorluk, meşakkat, zahmet.
Fenalık. (Arapçada: "Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fenâ durumda olmak" mânâlarına gelir.)
berk-i basar
Gözün şimşek çakması.
Birdenbire tepesinde çakan şimşekten mâruz olduğu dehşet ve şiddet hâlinden mecaz olarak, ansızın başına gelen mühlik hâdisenin şiddetli âlâm ve ıztırabıyla dehşet ve hayret içinde duyulan keskin intibahı ifade eder.
beter / بدتر
Daha kötü, beter, şiddetli.
(Farsça)
bevarih
(Tekili: Bârih) Şiddetli sıcaklar ve şiddetli rüzgârlar ki, adına Samyeli denir.
bevj
Şiddetli kasırga, su çevrintisi, girdap.
(Farsça)
bevk
Fenalık, düşmanlık, keder ve belâ meydana getirme.
Musibet, felâket.
İzinsiz ve habersiz olarak bir yere aniden çıkagelme.
Çalıp çırpma.
Yalan söz.
Boşboğaz (adam).
Şiddetli yağmur.
beyzat-ül harr
Şiddetli sıcaklık.
bıgza
Şiddetli nefret. Hiç sevmeyiş.
bolis çukuru
Kendini beğenenlerin, kibirlilerin, büyüklük taslayanların, Cehennem'de şiddetli azâba uğrayacakları yer.
bora
yun. Birdenbire çıkan fırtına. Pek şiddetli rüzgâr.
buak
Şiddetli sel.
Şiddetli ses, sadâ. Haykırış.
Birden bire, ansızın gelen yağmur.
büreha
Şiddetli azab. Sıkıntı.
cahim
Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş.
Cehennem'in bir tabakası.
cahme
Nazar değdiren göz.
Kat kat ve şiddetli yanan ateş.
çala
İsimlerden önce kullanılarak, devam ve şiddetli ve pervasız kullanılmasını bildirir. Meselâ: Çalakalem: Çabuk ve gelişigüzel ve ilmi olmayan yazı yazmak.
celadet
Yiğitlik. Bahadırlık. Kuvvet ve şiddetlilik. Muhkemlik. Salâbet, metânet.
cemre
(Çoğulu: Cimâr) Şiddetli karanlık.
Ateşli kömür parçası, kor.
İlkbaharda suya, yere, havaya düştüğü söylenen sıcaklık.
Hacıların Mina Vâdisinde şeytan taşlamaları.
darabat-ı anife / darabât-ı anife
Şiddetli vuruşlar.
daric
Katı, şedid, şiddetli.
darm
Şiddetli açlık. Oburluk.
Ateşin yakması.
dehkel
Zahmet, meşakkat.
şiddetli ve meşakkatli zaman.
derece-i şiddet
Şiddet derecesi, şiddetli bir derece.
dirhevs
Katı, şiddetli nesne, şedid.
div-bad
Şiddetli rüzgâr, kasırga, fırtına.
(Farsça)
Divanelik, delilik, cinnet.
(Farsça)
duhan-ı mübin
Aşikâre duman. (Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mesud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za'fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, semâ dumanlı görünür
dünya hırsı / dünyâ hırsı
Dünyâya lüzûmundan fazla meyletmek. Şiddetli mal, mülk arzusu, isteği.
easir
(Tekili: İ'sâr) Şiddetli fırtınalar, kasırgalar.
efza'
Şiddetli, katı, eşed.
elendes
Şiddetli savaş eden kimse.
elim
(Elime) Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.
emel
Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak.
Gaye.
enf
Burun. Koku ve teneffüse mahsus âzâ.
Bir şeyin ucu veya evveli veya en şiddetlisi.
Bir şeyin sivri yeri.
Bir şeyin en şerefli olan yeri.
eşed
En şiddetli, çok şiddetli.
eşedd
Daha şiddetli. Çok fazla şiddetli. Pek fazla şiddetli.
Pek şiddetli.
eşedd-i ihtiyaç / eşedd-i ihtiyâç / اَشَدِّ اِحْتِيَاجْ
Çok şiddetli ihtiyaç.
En şiddetli ihtiyaç.
En şiddetli ihtiyaç.
eşedd-i istibdadat
Baskının en şiddetlisi.
eşedd-i istibdat
Baskının en şiddetlisi.
eşedd-i mücazat / eşedd-i mücâzât
En şiddetli ceza.
eşedd-i zulm
Zulmün en şiddetlisi.
eşedd-i zulm-ü nemrudane
Nemrud'un yaptığı gibi şiddetli zulüm.
eşedd-i zulüm / اَشَدِّ ظُلُمْ
Zulmün en şiddetlisi.
Zulmün en şiddetlisi.
En şiddetli zulüm.
eşidda
Çok şiddetli sert olanlar. Pek şiddetli davrananlar.
eşvak / eşvâk
(Tekili: şevk) şiddetli arzular, istekler, neşveler.
Şiddetli arzular, istekler.
evca-i şedide
Şiddetli ağrılar.
eyid
Kuvvetli, şiddetli kimse.
faka-i şedide / fâka-i şedide
Şiddetli ihtiyaç.
fakr u zaruret / fakr u zarûret / فَقْرُو ضَرُورَتْ
Şiddetli fakirlik.
fakr-ı şedid
Çok şiddetli yoksulluk, fakirlik.
feddad
şiddetli ses. Ekinci.
Çoban.
feyyih
Şiddetli adam.
feza'
Korku. Havf.
Sığınma, dehalet.
Uykuda şiddetli korku ile uyanmak.
fırtına
Şiddetli rüzgâr, korkutucu dalgalanma.
Şiddetli rüzgârla denizin dalgalanıp karışması.
Rüzgârın çok şiddetli esmesi.
fua
Keler, kertenkele.
Her nesnenin evveli.
şiddetli koku. Güzel koku.
fürakıs
Galiz ve şiddetli nesne.
gabye
Büyük taneli olan şiddetli yağan yağmur.
gams
Suyu şiddetli içmek.
Bir şeyi hakir görmek, birisine iftira etmek.
Nimete şükretmemek.
Göz yummak.
gamus
Şiddetli emir.
Süngü ile vurup, ucunu diğer taraftan çıkarmak.
Karnındaki yavrusu belli olmayan deve.
garam
Helâk. Mahv.
Aşk. Sevdâ. şiddetli arzu.
Hedef.
Aşk, sevda, şiddetli arzu.
habt
Şiddetli vurmak. Önünü görmeyerek körcesine basıp yürümek.
Yanılmak, unutmak, hatâ etmek.
Fesada vermek.
Hiç umulmayan birisinden yardım istemek.
Cin çarpmak.
Şiddetli vurma, battal etme, unutma.
hacuc
Şiddetli esen rüzgâr.
hadreban
Feryadı şiddetli olan, çok fazla bağıran.
hafif ikrah / hafîf ikrâh
Şiddetli olmayan zorlama. Canın veya uzvun telefine yol açmayan, yalnız acı ve eleme sebeb olacak derecedeki dövme ve hapsetme gibi şeylerle yapılan zorlama.
hamit
Şiddetli, sağlam.
Üzerinde kıl olmıyan yağ tulumu.
hamm
Çok sıcaklık, şiddetli hararet.
hamt
Şiddetli ve zahmetli olmak.
Çürümek.
Mütegayyer olmak, değişmek.
hanadis
(Tekili: Hındıs) Musibetler.
Karanlık geceler.
Şiddetli hâller.
hanin
Fazla istekten dolayı inleyiş, şiddetli ağlayış. Sızlanmak.
Şevk ve arzu.
hareket-i şedide / hareket-i şedîde
Şiddetli hareket.
harr-ı şedid
Şiddetli hararet, fazla sıcaklık.
hasıb
Tipi. Ortalığı toza toprağa boğan şiddetli rüzgâr.
hasus
Katı, şedid, şiddetli.
havasıb
(Tekili: Hâsıb) Şiddetli rüzgârlar, fırtınalar.
haviye / hâviye
Cehennemin yedinci katı, en şiddetli yeri.
hayia
Şiddetli ses.
hekheka
Az birşey verme.
şiddetli seyir.
hekk
şiddetli yağmur.
Kılıçla vurmak.
henie / henîe
Şiddetli emir.
hereb
Kaçma, firar.
şiddetli üzüntü, keder.
heyecan / heyecân
Coşkunluk, şiddetli hislenme.
hezk
şiddetli gök gürültüsü.
Uçurmak.
Yuvarlamak.
hıçkırık
t. Fazla yemekten ve asabi sebeplerden diyaframın kasılması ve akciğerlerdeki havanın şiddetli ve gürültülü bir şekilde dışarı atılması.
Boğaz tıkanacak surette ve derinden iç çekerek ağlama.
hırs
Aç gözlülük. Tamahkârlık.
Kızgınlık.
Şiddetli istek, arzu.
Azgınlık.
Şiddetli istek ve arzu, açgözlülük.
Bir şeye aşırı düşkünlük, şiddetli istek.
hiss-i şedit
Şiddetli his, duygu.
humaris
Sağlam, şiddetli, katı.
hümmeyat
(Tekili: Hümmâ) Hastalıktan dolayı vücutta meydana gelen şiddetli hararetler, ateşler.
Sıtmalar.
Nöbetli hastalıklar.
hurmet-i şedide
Şiddetli yasaklama.
ibtila-yi şedid / ibtilâ-yi şedid
Şiddetli tiryakilik.
ihtiras / ihtirâs
Aşırı istek sahibi olmak, hırs duymak, şiddetli arzu.
Şiddetli arzu, aşırı heves, istek, gözün ve gönlün doymaması.
ihtirasat
(Tekili: İhtiras) Şiddetli arzu ve istekler. İhtiraslar.
ihtirasat-ı dünyeviye / ihtirâsât-ı dünyeviye
Şiddetli arzu ve hırs ile dünyaya bağlılık.
ihtiyac-ı şedid / ihtiyac-ı şedîd
Çok şiddetli ihtiyaç.
ihtiyac-ı şedit
Şiddetli ihtiyaç.
ihtiyacat-ı şedide-i aşknüma / ihtiyâcât-ı şedîde-i aşknümâ
Aşk derecesindeki şiddetli ihtiyaçlar.
ikab
Şiddetli azab, eziyet, ceza.
ıkam
şiddetli harpler.
Yaramaz huylu.
ikrah-ı mülci / ikrah-ı mülcî / ikrâh-ı mülcî
Huk: Ölüm veya bir uzvun kesilmesi veya bunlara sebep olacak şiddetli döğme ile olan ikrah.
Mülcî ikrâh. Bir kimseyi ölümle veya bir uzvunu (organını) yok etmekle, şiddetli dövmekle veya bütün malını telef etmekle (zarar vermekle) korkutarak rızâsı dışında bir işi zorla yaptırmak.
intikam
Öc alma.
Allahü teâlânın; zâlim, inadcı ve kibirli (büyüklenen) kimseleri şiddetli bir azâb ile cezâlandırması.
ırzim
Sağlam, sert ve dayanıklı.
Şiddetli toplayıcı.
ışık tufanı
Şiddetli ışık, aydınlık.
ısr
Ahd. Sözleşme. Yemin.
Kulakta küpe deliği.
Şiddetli ahkâm ve teklifler.
Altındakini yerinde tutan ağırlık, bağ.
ıstıdam
İki şeyin birbirine şiddetli çarpması.
iştiyak / iştiyâk
Şiddetli istek.
Şiddetli arzu, istek.
iştiyakat / iştiyakât
Şiddetli istekler.
izmihrar
Surat asma.
(Yıldız) parıldama.
Kış mevsiminin şiddetli olması.
kadda'
Şiddetli.
kahif
Şiddetli yağmur.
kahit
Şiddetli kıtlık olan sene.
kahr
Zorlama. Cebir.
Ezme. Mahvetme.
Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme.
Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.)
kalih / kâlih
Katı, şiddetli, şedid.
kamtarir / kamtarîr
Çatık suratlı, şiddetli, sert.
karia / kâria
(A, uzun okunur) Ansızın gelen belâ. Kıyâmet.
Belâ ve musibetten hıfz-ı İlâhiye dâir okunan dua ve âyetler.
Peygamberimiz'in (A.S.M.) düşman üzerine saldığı asker grubu.
Pek şiddetli rüzgâr.
Pek şiddetli rüzgâr,
Ansızın gelen büyük belâ.
Kıyamet.
Belâdan kurtulmak üzere okunan "el-Kariâtü" sûresi.
kars
Şiddetli soğuk.
kasam
Şiddetli sıcaklık.
Güzellik.
kasıf
Kasırga. Rastladığı şeyi kıran şiddetli rüzgâr.
Şiddetle seslenen. Çok gürleyen.
kavari'
(Tekili: Karia) İnsan öleceği zaman, halet-i nezi'de okunan âyet-i kerime.
Şiddetli esen rüzgârlar.
Ansızın Allah tarafından gönderilen belâ ve musibetler.
kavasıf
(Tekili: Kasıf) Şiddetli esen rüzgârlar. Fırtınalar.
kelef
Yüzdeki benek.
şiddetli sevgi.
kemal-i şiddet / kemâl-i şiddet
Çok şiddetli.
kıra'
Cimâ etmek.
Sağlam, muhkem.
Şiddetli.
kızm
Katı, şiddetli, şedit.
kulunç
Özellikle omuzlarda olan şiddetli ağrı.
Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı. Omuzlarda ve vücutta bir ağrı.
kusur
Noksanlık. Eksiklik. Noksan ve âcizlik. İhmal. Tedbirsizlik.
Cem' olmalar.
Pahalanmak.
Eksilmek.
Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sâkin olması.
Bereketlenmek.
İmtina', âciz olmak.
Bir hesabın üstü. Artan kısım.
(Tekili: Kasr) Kası
lahf
Şiddetli vuruş.
laklaka
Leylek sesi.
Hareketten ve ıztıraptan dolayı çıkan ses.
Şiddetli ses ve galebe ile çağrışmak.
Boş ve mânasız söz.
leded
Katı husumet, şiddetli düşmanlık.
ledüd
(Çoğulu: Elidde) Hastanın ağzına dökülen ilâç.
Çok husumet, şiddetli düşmanlık.
ma'zuz
Katı, şiddetli, şedid.
madgare
Mukabil iki tarafın şiddetli hücumları ile meydanda gelen savaş.
mahbuk
Katı, şiddetli, şedid.
maht
Şiddetli.
makt
Kin, hiddet. İğrençlik. Şiddetli buğz.
me'r
Katı, şiddetli, şedid.
Fesad.
mecazi aşk / mecazî aşk
Gerçek olmayan aşk; Allah'tan başka diğer varlıklara duyulan şiddetli sevgi.
mecnun / مَجْنُونْ
Deli, şiddetli aşkla kendinden geçmiş.
mekaza / mekâza
Şiddetli mümârese. Alışkanlık.
melh
Kibirlenmek, gururlanmak.
şiddetli seyir.
merak
Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük.
Dalgınlık. Kara sevdâ.
Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.
merzih
Şiddetli ses.
mevkum
Hüznü şiddetli olan.
meyl-i şedid
Şiddetli meyil, arzu.
mezmere
Çok şiddetli hareket ettirmek.
mihrab
Camide imamın namaz kılarken cemaatin önünde durduğu yer.
Şiddetli harbeden cengâver. Bahadır.
Evin şerefli yüksek yeri, çardak.
Meclisin sadrı ve ekrem mevzii.
Mc: Harb âleti.
Orman.
Melikin hususi makamı.
Mc: Şeytan ve hevâ ile muhare
mihyac
Şiddetli.
Çok, ziyâde, fazla.
milezz
Katı, şiddetli, şedid.
mu'zıl
(Çoğulu: Mu'zalât) şiddetli. Müşkil, zor.
müblis
Mahrum.
Hasreti şiddetli olan. Acele yapılması lüzumlu bulunan. Elzem.
müdkı'
Katı, şiddetli, şedid.
mukasmel
Asâsı çok şiddetli olan.
mülci ikrah / mülcî ikrâh
Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama.
müntekim
İntikam alıcı. Zâlim ve mütekebbir (kibirli) cânîleri başkalarına ders olacak şekilde cezâlandıran, âsîleri ve taşkınlık yapanları şiddetli azâb ile azablandıran.
muzaaf aşk
Kat kat, şiddetli aşk.
muzaaf ihtiyaç
Kat kat, şiddetli ihtiyaç.
muzaaf iştiyak
Kat kat, şiddetli özlem.
muzaaf meyil
Kat kat, şiddetli eğilim.
müzmehhir
Gadabı şiddetli olan. Çok kızıp hiddetlenen.
nasb-ül ayn
Göz dikilmesi. Bir şeye hırsla ve şiddetli arzu ile bakmak, göz dikmek.
nası'
Her nesnenin hâlisi.
şiddetli beyaz olan.
natih
(Nâtıh) : (Çoğulu: Nevâtıh) Sana karşı gelen hayvan.
Şiddetli emir.
nec'e
Şiddetli nazar. Şiddetli bakış.
necr
Ağaç yonmak.
Şiddetli sevk.
Asıl.
Renk.
Halâs, kurtuluş.
nekal / nekâl
Şiddetli azab. İşkence ve ukubet.
İbret.
Şiddetli azap.
Şiddetli azap.
nikal
Şiddetli işkence.
nıkmet
Şiddetli ceza, intikam alma.
nikmet / نِقْمَتْ
Şiddetli ceza. Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat.
Şiddetli ceza, hoşlanmayan muamelelerle olan mücazat.
Şiddetli ceza.
ramaz
Güneşin sıcaklığı şiddetle ve yakarak gelmek, şiddetli olmak, yakmak.
Kesinleştirmek.
recefan
Şiddetle sarsılma, sallanma.
Şiddetle gürüldeme. Şiddetli ıztırab, büyük acı.
recif
Şiddetli ıztırab.
recs
(Recse) şiddetli gök gürültüsü.
şiddetli ses.
resa'
Şiddetli hırs.
sa'ka-i şedide
Şiddetli baygınlık.
sababet
Şiddetli sevgi. Âşıklık.
sabbur
Katı, şiddetli, şedid.
sahha
Kulakları sağır eden şiddetli bağırış ve çığlık.
sahsalik
Katı, şiddetli, şedid.
Yaşlanmış, ihtiyar kadın.
Şiddetli ses.
saht / سخت
Çok.
(Farsça)
Katı.
(Farsça)
Şiddetli.
(Farsça)
Güç.
(Farsça)
saik-i şedid / sâik-i şedid
Şiddetli sevk edici gerekçe.
saika
Yıldırım. Ölüm, mevt.
Nüzul ateşi.
Semadan gelen şiddetli ses.
Mühlik ve azab.
Bulutları sevke vazifeli melek.
saika-vari
Yıldırım gibi. Şiddetli korkutarak.
(Farsça)
salahdem
Katı, şiddetli, şedid.
salib
(Çoğulu: Sulub-Salbân) Haç.
Şiddetli, şedit.
Heybetli.
salk
Şiddetli ses.
Vurmak.
Hâmile kadının ağrısı tutup bağırması.
sam'ar
Katı şiddetli, şedid.
sandid
Bela.
Meşakkat, zahmet.
Şiddetli yağmur ve rüzgâr.
sarasır
(Tekili: Sarsar) şiddetli ve gürültülü rüzgârlar.
savlet
Saldırma. Ani ve şiddetli atılış.
sayha
Şiddetli ses; korkunç gürültü.
şedaid / şedâid
(Şedâyid) Afât. Meşakkatli haller. Şiddetli musibetler.
Şiddetli durumlar, belâlar.
Şiddetliler, şiddetli belâlar.
şedid / şedîd / شديد / شدید
Sert, sıkı, şiddetli.
Musibet, belâ.
Tecvidde: Rahve harflerinin zıddı olan, sükûn ile harf söylendiğinde sesin akmaması hali.
Şiddetli.
Şiddetli.
Şiddetli.
Şiddetli.
(Arapça)
şedid-ül mihal
Şiddetli kuvvet. Ağır ve şiddetli azab.
şedidane / şedîdâne
Şiddetlice.
Şiddetli bir şekilde.
şedidü'l-ihtiyaç
Şiddetli ihtiyaç.
şedit
Şiddetli.
şefa'at-ı kübra / şefâ'at-ı kübrâ
Kıyâmette, o günün dayanılmaz dehşeti ve şiddetli sıkıntıları sebebiyle, insanların mürâcaatları üzerine Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), onların muhâkeme ve hesâblarının bir an evvel görülmesi için Allahü teâlâya yalvarması ve bu dileğinin kabûl olması. O gün herkes kendi başını
sefik
(Çoğulu: Sefâsik) Katı, şiddetli, şedid.
Sık dokunmuş bez.
şemirr
Katı, şiddetli, şedid.
şereh
Tamahkârlık, açgözlülük, şiddetli hırs.
İnsanın muhtâc olduğu şeylerin lüzûmundan fazlasını istemesi, şiddetli hırs, tamahkârlık, aç gözlülük.
serendi / serendî
Katı, şiddetli, şedid. (Müe: Serendât)
şevk
Şiddetli istek.
Çok istek, şiddetli arzu.
Neş'e.
Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama.
Memnun. Şâduman.
Şiddetli arzu ve istek.
şevk u cezbe
Şiddetli arzu ve istek ve kendinden geçme.
şevk-i ebediyet
Sonsuzluğa şiddetli istek.
seyhec
(Seyhuc) : Katı, şiddetli şedid.
seyhek
Katı yel. Şiddetli rüzgâr.
siccin
Sert, şiddetli olan şey.
Dâim olan.
Fâsık ve fâcirlerin amel defterlerinin konulduğu yer.
Cehennemde bir vâdi'nin adı. Fâcirlerin ruhunun gittiği yer.
şidad
(Tekili: Şedid) Sertler. Şiddetliler.
şiddet-i alaka / şiddet-i alâka
Şiddetli ilgi ve alâka gösterme.
şiddet-i ateş
Ateşin şiddetliliği.
şiddet-i fakr
Fakirliğin şiddetli olması.
şiddet-i fakr ve istiğna
Şiddetli fakirlik ve tokgözlülük; çok fakir olmasına rağmen kimseden bir şey beklememe.
şiddet-i galeyan
Şiddetli coşkunluk, coşup taşma.
şiddet-i hacalet / şiddet-i hacâlet
Büyük utanç, şiddetli utangaçlık.
şiddet-i hararet
Şiddetli sıcaklık.
şiddet-i havf
Şiddetli korku.
şiddet-i hiddet
Şiddetli öfke, kızgınlık.
şiddet-i hırs
Aşırı hırs, şiddetli istek, arzu.
şiddet-i hücum
Şiddetli saldırı.
şiddet-i ihtiyac
Şiddetli ihtiyaç.
şiddet-i ihtiyacın sevki
Bazı şeylere duyulan şiddetli ihtiyacın yönlendirmesi.
şiddet-i iltihab
Şiddetli bir şekilde tutuşma.
şiddet-i inat
Şiddetli, aşırı inat.
şiddet-i istiğrak
Şiddetli şekilde Allah aşkıyla kendinden geçme, derine dalma.
şiddet-i kubh
Şiddetli çirkinlik.
şiddet-i lüzum
Şiddetli gereklilik, ihtiyaç.
şiddet-i nefret
Şiddetli nefret.
şiddet-i rabıta
Tam, şiddetli bağlılık.
şiddet-i rağbet
Şiddetli arzu, istek.
şiddet-i sevk
Şiddetli gönderme, yönlendirme.
şiddet-i şevk
Şiddetli bir istek ve arzu.
şiddet-i soğuk
Şiddetli soğuk.
şiddet-i tazyik
Şiddetli bir sıkıştırma, baskı.
şiddet-i zulmet
Şiddetli karanlık.
sıhtit
Katı, şiddetli, şedid.
Çok yükselen toz.
Katıksız kavut denilen kavrulmuş un.
sırr
Şiddetli ateş veya soğuk.
sırre
Soğuk rüzgâr. Şiddetli soğuk.
Şiddetli sayha, çığlık.
şü'bub
Birden yağan sağanaklı yağmur.
Hiddetli ve şiddetli olan.
Şiddetli güneş harareti.
şuayb
Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir. Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler. Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi. Şuayb Aleyhisselâm k
sühuk
Şiddetli rüzgâr. Katı yel.
ta'nif
Şiddetli azarlama.
taassub
Şiddetli taraftarlık.
tama'
Aç gözlülük, şiddetli arzu.
tarasrus
Katı olmak, şiddetlilik.
Sağlam olmak.
temim
Katı, şiddetli, şedid.
tesadüm / tesâdüm
Müsademe, şiddetli çarpışma, savaşmak.
teşeddüd
Sertleşme. Kuvvet ve dayanıklık kesbetme. Şiddetlenme. Çok şiddetli olma.
Keskinleşme.
tevbihat-ı şedide
Şiddetli tekdir ve azarlamalar.
tevekkuh
Şiddetli ve haşin olmak.
tufan / tûfân / طُوفَانْ
Çok şiddetli ve her tarafı kaplayan yağmur.
Nuh Peygamber (A.S.) zamanındaki büyük su baskını hâdisesi.
Şiddetli yağmur, büyük su baskını.
Çok şiddetli yağmur.
tufan-ı şedid
Şiddetli fırtına.
tünd / تند
Sert, şiddetli, haşin.
(Farsça)
Hızlı.
(Farsça)
Keskin.
(Farsça)
Acı.
(Farsça)
Şiddetli.
(Farsça)
übab
Şiddetli ve taşkın sel suyu.
udal
Katı, şiddetli.
Pek zor.
Ağır hastalık.
ukam
Çok sert. Pek şiddetli.
unfi / unfî
(Unfiyye) Sert, şiddetli, kaba.
uram
Eti soyulmuş kemik.
Çokluk.
Kötü ahlâk.
Şiddetli muhâlefet.
Çocuğun edepsizlik yapması.
urame
Hiddet.
şiddetli muhalefet.
Kötü ahlâk.
Edepsizlik etmek.
urb
Şiddetli akıcı çay.
Ferah, sevinç, neşat.
utun
Katı şey. Şiddetli.
uva
Şiddetli ses. Avaz, sayha.
uzafire
Katı. şiddetli, şedid.
uzriyy
Şiddetli muhabbet. Şiddetli sevgi.
vakıa' / vâkıa'
Vuku bulmuş, olmuş, var olan mevcud bir hâdise.
Olan olmuş.
Rüya, düş.
şiddetli hâdise.
Meşakkat, musibet.
Kıyamet.
Cenk, savaş.
vesic
Şiddetli seyir. Hızlı gitme.
Hızlı yürüyen deve.
yavuz
şiddetli yanan.
A'lâ, fevkalâde.
Pek sert.
yerku'
Şiddetli açlık.
zaar
Şiddetli korku.
zalumiyet / zalûmiyet
Şiddetli zalimlik.
ze'm
Katı, şiddetli, şedid.
Hacet, ihtiyaç.
Mevt, ölüm.
ze'me
Şiddetli ses, çığlık.
İhtiyaç, hâcet.
zebr
Kitab. Cüz. Kitap yaprağı.
Yazı yazma.
Söz. Yazı.
Akıl, zekâ.
Kuvvetli, sağlam, şiddetli adam.
Men'eylemek.
zecr-i kur'ani / zecr-i kur'ânî
Kur'ân'ın şiddetli azarlaması, sakındırması.
zefir
Çok şiddetli ses.
Hıçkırıkla nefes vermek. Göğüs geçirmek.
Ağlatmak.
İnlemek.
Ateş gürültüsü.
Eşek anırtısının evveli.
Belâ.
zemheri
Karakış dönümünden (12 Aralıktan) 31 Ocağa kadar olan şiddetli soğuk devresi.
zemherir / zemherîr
Zemheri, şiddetli soğuk devresi.
22 Aralık'tan 31 Ocak'a kadar olan şiddetli kış dönemi. Şiddetli ve yakıcı soğuk.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Maiyyet
altın-misal
bakar-
Peszinde
gir
Kar
Kavanin-i sariye
mah-ı
Bahusus
rağabat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
siddetli
lebi
Gelince
dar-ul fünun
Öğe
Zevce-i muhterem
Lebin
Karşıt
eri
geceler