Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
serma
ifadesini içeren
51
kelime bulundu...
anonim
yun. Yapıcısının adı belirtilmeyen eser.
Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes'uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket.
bedayi'
(Tekili: Bidâa) Sermayeler, anamallar.
bezaat
Sermaye.
bi-bidaat / bî-bidaat
Sermayesiz.
(Farsça)
bi-saman / bî-sâman
Sermayesiz, parasız.
(Farsça)
bidaa
(Bidâat) Sermaye, ana para.
Tahsil olunmuş ilim.
bıdaat
Bilgi.
Sermaye.
dest-maye
Sermaye, elde olan şey.
(Farsça)
ehl-i servet
Servet ve sermaye sahibi.
giran-destmaye
Zengin, gani. Sermayesi ve malı mülkü çok olan.
(Farsça)
Mârifetli, mahâretli, hünerli.
(Farsça)
hasr
Noksan olmak.
Sermayesini zayi edip ziyân etmek.
hisse senedi
Sermayesi paylara bölünebilen ticaret şirketlerinde, ortalıkdan doğan hakları ve sermaye payını temsil eden değerli evrak.
ibda'
(İbzâ') Parça parça etmek.
Sorulan şeye güzel cevab vermek.
Kandırmak.
Birisine, kâr tamamen kendine âit olmak üzere sermaye vermek.
iflas
Malı tükenmek, parası kalmamak. Borçlarını ödeyemiyecek hâle gelmek. Sermayesini batırmak.
Ahirette günahları çok olanın hüsrana düşmesi.
iktina'
Yığma, biriktirme.
Çalışarak kazanma.
Meslek edinme.
Tuzak kurup avlanma.
İmsak etme.
Sermâye verme.
kala / kâla
Kumaş.
(Farsça)
Ev eşyası, giyim eşyası.
(Farsça)
Sermaye, anamal.
(Farsça)
kalil-ül bidaa / kalil-ül bidâa
Sermayesi az.
kem-bidaa
Sermayesi az.
(Farsça)
Bilgisi zayıf, câhil. Az okumuş.
(Farsça)
konsolit
(Konsolide) Ana sermayenin ödeme tarihi belli olmayan ve yalnız faizi ödenen devlet tahvili.
(Fransızca)
limited
Mes'uliyetleri, koydukları sermayeye göre hudutlu olan ortaklık.
meta
Satılacak mal, eşya.
Sermaye.
mübzi'
Kârı ve kazancı tamamen kendisine kalmak üzere birine sermaye veren.
mudarebe
(Darb. dan) Döğüşme, vuruşma.
Bir taraftan sermaye diğer taraftan emek ile kurulan ticaret şirketi.
Dövüşme, vuruşma.
Sermaye ve emek konarak kurulan şirket.
mudarebe şirketi / mudârebe şirketi
Ortaklardan bir kısmının sermâye vermesi, bir kısmının da iş yapmayı üzerine alması üzerine anlaşma yapılarak kurulan şirket, ortaklık.
mufavada şirketi / mufâvada şirketi
Sermâyedeki hisseleri, kâr ve kullanma hakkı, ortaklar arasında eşit olan ve ortakların müslüman olması ve herbirinin sermâyesinden başka parası bulunmaması şartlarıyla kurulan bir şirket. Müsâvat şirketi.
müflis
İflas etmiş. Parasız kalmış. Ticarette kâr elde edemeyip veya bazı sebeplerle sermayesini batırmış olan.
mukaraza
Kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere bir kimseye belirli bir miktar sermaye verme.
müstebdı'
Kazancı, kârı kendine yani veren kişiye âit olmak üzere sermaye verilen kimse.
nakd-i ömr
Ömür sermayesi, hayat sermayesi.
nakd-i ömür / نَقْدِ عُمُرْ
Ömür sermâyesi.
Ömür sermâyesi.
nisab / nisâb / نصاب
Zekât ölçüsü, ölçü miktarı.
Üzerine zekât verilmesi farz olan mal miktarı.
Asıl, esas. Sermaye mal. Derece, had.
Fık: Altının nisabı: 20 miskal; gümüşünki 200 dirhem (yani 600 gram); koyun ile keçinin 40 adet; sığır, manda 30; ve devenin nisabı da 5'dir.
Bir m
Aranan sınır.
(Arapça)
Sermaye.
(Arapça)
rabb-ül mal
Mal sâhibi. Sermaye sâhibi.
re's-ül mal
Ana para, sermâye, kapital.
İnsan ömrü, hayat.
Ana para, sermaye, kapital.
İnsanın ömrü. Hayat.
re'sü'l-mal / re'sü'l-mâl
Ana sermâye.
re'sülmal / re'sülmâl / رأس المال
Ana para, sermaye.
Sermaye, anapara, kapital.
(Arapça)
rêsülmal
Sermaye, ana para.
sefahet ehli
Zevk ve eğlenceye düşkün olan ve sermayesini gereksiz yere harcayanlar.
sermaye-i hayat
Hayat sermayesi.
sermaye-i insaniye
İnsanın sermayesi.
sermaye-i kemterane / sermaye-i kemterâne
Mütevazi sermaye, az servet.
sermaye-i ömür
Ömür sermayesi.
sermaye-i saadet
Mutluluk sermayesi.
sermaye-i servet
Mal varlığı, sermaye.
sermaye-i ticaret
Ticaretin kazandırdığı servet; manevî sermaye.
sermayedar / sermayedâr / sermâyedâr / سرمایه دار
Sermayeyi elinde tutan.
Sermâyesi olan.
(Farsça)
Sermaye sahibi, kapitalist.
(Farsça)
şirket-i a'mal / şirket-i a'mâl
Çalışmayı sermaye olarak kabul eden şirket.
taksim-i gurama / taksim-i guramâ
Kârı veya zararı ortaklar arasında koydukları sermaye nisbetinde taksim etmek.
Fık: Bir borçlunun terekesini alacaklıların borç miktarları nisbetinde aralarında taksim etmek.
te'sil
Sermaye vermek.
Asıl etmek.
teessül
Sermaye edinmek.
Cem'etmek, toplamak.
uddet
Birikim, sermaye, hazırlık.
vücuh şirketi / vücûh şirketi
Sermâyesiz olup, halk arasında emniyet ve îtibârları ile veresiye alıp-satmak üzere kurulan şirket.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Haslet
tarh
mahrek-i senevi
mahrek
hava-i gıll ü gış
müşteri
tav'i
vech-i merhamet
murtaza
ayyuk
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
serma
Baş yazar
fati
Cirkin
Aslına uygun
Bin nur
Tevakku
Mevsi
çeşit
Bağlı olan