REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te seren ifadesini içeren 11 kelime bulundu...

akl-ı feal / akl-ı feâl

  • İşrâkiyye (Yeni Eflâtunculuk) felsefesinde ukûl-ı aşerenin (on akılın) sonuncusu olup, yaşadığımız âlemle alâkalı akla verilen ad. Öldürme ve yaratma işlerine bakan mertebe.

albora

  • İtl. (Denizcilik) Serenlerin, direklerin üzerine kaldırılıp bağlanması.
  • Floka küreklerinin, selâmlamak için yukarı kaldırılması.
  • Dalyanlarda ağın yukarı alınması ile balığın toplanması.

armador

  • İtl. Direk, seren, ip ve yelken gibi şeylerle gemiyi donatan usta.

bad-ban

  • Yelken. (Farsça)
  • Gemi sereni. (Farsça)

berg

  • Yaprak. (Farsça)
  • Azık. (Farsça)
  • Azm, kasd. (Farsça)
  • Hazırlık. Mal, mülk. (Farsça)
  • İntizam-ı hal. (Farsça)
  • Serencam. (Farsça)

bozkır

  • Yağışlı mevsimler de yeşeren ot cinsinden bitkilerin ve bazı bodur ağaçların yetişebildiği yarı kurak yer.

naşire

  • (Çoğulu: Nevâşir) Kolu açan adale.
  • Kuruyup yağmurdan yeşeren ot.

sayyur

  • Bir işin âkibeti, sonu, neticesi, serencâmı.
  • Akıl, fikir.

serendi / serendî

  • Katı, şiddetli, şedid. (Müe: Serendât)

tabut

  • (Çoğulu: Tevâbit) Sandık.
  • Ölü nakline mahsus sandık.
  • Dönüp dolaşıp gelinecek merci-i küll.
  • Hz. Musa Aleyhisselâm'a inen evâmir-i aşerenin konulduğu sandık.
  • Su kovası.

tenebbüt eden

  • Yeşeren, büyüyen.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın