Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
sema
ifadesini içeren
130
kelime bulundu...
afat-ı semaviye
Semavi âfetler. Allah tarafından insanları ikaz ve ceza için verilen belâ ve musibetler.
akreb
Zehirli ve tehlikeli küçük hayvancık.
Saatin kısa ibresi.
Semâda bir burç ismi.
alaim-i sema / alâim-i semâ
(Alâim-üs semâ) Al yeşil kuşak.
anan / anân
Bulutlar.
Gökyüzü, semâ.
arş-ı hakikat
Hakikat zirvesi, seması.
arzi / arzî
(Arziye) Toprağa ait ve müteallik. Yere ait, toprakla alâkalı.
Semavî olmayan. Beşerî olan.
asman
Gökyüzü, sema.
(Farsça)
asuman / âsuman
Gökyüzü. Semâ.
(Farsça)
Felek.
(Farsça)
Gökyüzü, sema.
asumani / asumanî
Beşerî olmayan. Semavî olan. Göğe âit ve müteallik.
ayin-han / âyin-han
Mevlevihâne ve semâhânelerde sema edilirken, yüksek bir yerde bulunan ve mutribhâne adı verilen mahfilde âyin okuyan kimse.
(Farsça)
ayn-üs sevr
Boğa gözü.
Koz: Semânın kuzey yarım küresinde bulunan boğa burcunun en parlak yıldızı.
bad-gir / bad-gîr
Vantilatör.
(Farsça)
Baca.
(Farsça)
Semaver ve nargilenin başlığı.
(Farsça)
bam-ı bülend
Yüksek çatı.
Gökyüzü, sema.
beşaret-i semaviye / beşâret-i semâviye / بَشَارَتِ سَمَاوِيَه
Semadan (Kur'ânla) gelen müjde.
beyn-es sema ve-l arz / beyn-es semâ ve-l arz
Yer ile gök arasında. Arz ile sema arasında.
büruc
(Tekili: Burc) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.
Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi su
çader-i kuhli / çader-i kuhlî
Sema, gök.
Karanlık gece.
çarh
Çark, tekerlek.
Felek, gök, sema.
Ok yayı.
Elbisede yaka.
Tef.
Devreden, dönen.
Çakır doğan.
Talih.
cemi'-i edyan-ı semaviye / cemî'-i edyân-ı semâviye
Semâvî dinlerin tamamı; Allah tarafından gönderilmiş olan bütün hak dinler.
cevv-i asuman / cevv-i âsuman
Gökyüzü, semâ.
cinn
Bir cins ateşten yaratılmış olup, dünyanın insandan sonra en mühim sekenesidir. Akıl ve şuur sâhibi olup pekçok şer ve isyan yapabildikleri gibi "Peygamberlerin ve semâvî kitabların irşadlarıyla" insana yetişememekle beraber terakki edip yüksek kemâlatlara çıkabilen mahluktur. İnsanlar gibi
derya-yı ahdar
Yeşil deniz.
Mc: Sema, gök.
duhan-ı mübin
Aşikâre duman. (Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mesud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za'fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, semâ dumanlı görünür
dürer-i semavi / dürer-i semavî
Aslı vahiy ile gelen, parlak hakikatlı mânalar. Semâvi inciler.
ebvab-ı sema / ebvâb-ı semâ
Semâ kapıları, gök kapıları.
edyan-ı sabıka-i semaviye / edyân-ı sâbıka-i semâviye
İslâmdan önceki semâvî dinler.
edyan-ı semaviye / edyân-ı semâviye
Semâvî dinler; Allah tarafından gönderilmiş olan dinler.
edyan-ı semaviye ve islamiyet / edyân-ı semâviye ve islâmiyet
İslâm ve diğer semavî dinler.
edyan-ı semaviyye / edyân-ı semaviyye
Semavî dinler. Musevîlik, Hıristiyanlık ve İslâm dinleri.
elsine-i semaviye / elsine-i semâviye
Semâvî diller; göklerdeki ve mânevî âlemlerdeki meleklerin ve ruhanî varlıkların konuştukları diller.
esmah
Çok cömert, pek eli açık, en semahatli.
etraf-ı sema
Semanın çevresi, tarafları, ufukları.
eyyam-ı kur'aniye
Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra
felek
Gökyüzü, sema.
Âlem, dünya.
Talih, kader.
fetret
Uyuşukluk, zayıflık.
Vahy ve semavî hükümlerin sükûn zamanı olduğu için, iki peygamber-i zişan devirleri arasındaki zaman.
Vukuu âdet halinde olan şeyin kesilme zamanı veya kesilmesi.
İki vakıa arasındaki geçen zaman. Terakki ve teâli devirleri arasındaki hareketsiz,
fetret-i mutlaka
İnsanlara, doğru ile yanlışı ayırt ettirecek hiçbir semâvî dinin hükmetmediği dönem.
feza-yı feyz / fezâ-yı feyz
Feyiz sahası, feyiz semâsı.
firuze-rivak
Gökyüzü, sema.
gaybi-yi asümani / gaybî-yi âsümânî
Gaybî ve semâvî bilgileri veren.
gerdun-mina / gerdun-mîna
Gök, sema, asuman.
(Farsça)
günbed-i hadra
Yeşil kubbe.
Mc: Gökyüzü, sema.
hacerü'l-esved
Kabe'nin doğu köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte bulunan semavî, kutsal siyah taş.
halka-i ab-gun / halka-i âb-gûn
Gökyüzü, semâ.
hatt-ı istiva / hatt-ı istivâ
Dünyanın kuzey ve güney kutuplarına aynı uzaklıkta olduğu ve dünyayı iki müsavi parçaya böldüğü farzedilen dâire çizgisi.
(Farsça)
Ekvator.
(Farsça)
Mevlevi semahânesinde, şeyhin oturduğu post ile meydan kapısı ortasında farzolunan çizgi.
(Farsça)
hayme-i kebud
Mavi çadır.
Mc: Sema, gök.
hayt-ı semavi / hayt-ı semâvî / خَيْطِ سَمَاوِي
Semavi ip.
heşeme
(Çoğulu: Heşemât) Dağ keçisinin oğlağı.
hey'etşinas
Astronomi bilgini. Sema ve ecramın ahvâline vâkıf olan.
(Farsça)
hitab-ı semavi / hitab-ı semâvî
Allah tarafından gelen semavî hitaplar.
hokka-i mina
Sema, gök yüzü.
hut
Balık. Büyük balık.
Şubat ayı içinde güneşin girdiği ve semanın cenub yarısındaki burcun ismi.
ilahi dinler / ilâhî dinler
Asılları Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş olan dinler. Hak dinler ve semâvî dinler de denir.
inzal / inzâl
İndirmek.
Kur'ân-ı kerîmin, Ramazân-ı şerîf ayında Kadir gecesinde Levh-i mahfûzdan, dünyâ semâsındaki Beyt-ül-izze denilen makâma bir defâda, topluca indirilmesi.
islamiyet / islâmiyet
Semâvî dinlerin sonuncusu; Müslümanlık.
izafet-i maklub
Ters çevrilmiş terkib. Muzaf-un ileyh ile muzafın yer değiştirmesi olup, böylece birleşik isim ve sıfatlar yapılır. Bu terkibler semâidir; işitilmekle öğrenilir, bir kaideye bağlı değildir. Her terkib bu şekle sokulmaz. Meselâ: Tâb-ı meh: Meh-tâb: Ay ışığı. Çeşm-i âhu: Ahu-çeşm: Ceylân gözlü. Nazar-
kavs-ı kuzah
(Kavs-i kuzeh) Gök kuşağı. Alâim-i semâ. Ebem kuşağı.
kitab-ı semavi / kitab-ı semâvî
Semavî kitap.
kitab-ı semaviyye-i kur'aniye / kitab-ı semâviyye-i kur'âniye
Semâvî kitaplardan olan Kur'ân.
kitabi / kitabî
Kitaba dair ve müteallik. Kitaba tabi olan. Kitaba uygun. Kur'an, İncil, Tevrat kitablarından birine inanan. Semavî kitaplardan birine inanan.
kubbe-i ulya / kubbe-i ulyâ
Sema, gökyüzü.
kur'an
Allah (C.C.) tarafından Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma Cebrâil Aleyhisselâm vâsıtası ile (yâni vahiyle) gönderilen ve beşeriyetin bütün saadet düsturlarını hâvi en mukaddes ve en son kitâb-ı semâvidir. Din ve dünyanın nizâmını en iyi şekilde bildirir, kâinatın neden ve niçin yaratıldığ
kürsi / kürsî
Oturulacak yüksekçe yer. Câmilerde vâizin, medreselerde müderrisin oturduğu yer.
Taht, serir. Erike. Koltuk.
Kaide.
Merkez.
Vazife.
Saltanat, kudret ve mülk.
Başkent, hükümet merkezi.
Mânevi makam.
Arş'ın altına bir semâ tabakas
Makam.
Arşın altındaki sema tabakası; Allah'ın yer ve gökleri kaplayan hükümranlığı ve ilminin tecellî ettiği yer.
kutr
Taraf. Canib.
Nahiye. Mahal. Arzın veya semânın bir ciheti.
Çap.
Bölük. Bölge.
Geo: Dairenin merkezinden geçip onu iki müsavi kısma bölen doğru parçası, çap.
kütüb-i salife / kütüb-i sâlife
Allahü teâlâ tarafından, Peygamber efendimizden önce gelmiş olan peygamberlere gönderilen fakat sonradan tahrif edilmiş, değiştirilmiş olan ilâhî kitablar. Bunlara semâvî kitablar da denir.
kütüb-ü ilahiye / kütüb-ü ilâhiye
İlâhî kitaplar, Allah tarafından gönderilen semavî kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'ân-ı Kerîm.
kütüb-ü mukaddese-i semaviye / kütüb-ü mukaddese-i semâviye / كُتُبُ مُقَدَّسَۀِ سَمَاوِيَه
Semâvî mukaddes kitaplar.
kütüb-ü salife / kütüb-ü sâlife
Kur'ân'dan önce gelen Tevrat, Zebur ve İncil gibi geçmiş semavi kitaplar.
lika-yı afak / lika-yı âfâk
Sema. Gökyüzü.
lisan-ı semavi / lisan-ı semâvî
Semavî lisan, İlâhî dil.
mecerre
(Mecerret-üs Sema) Kehkeşan, Samanyolu denilen büyük, parlak yıldız kümesi.
metali'
Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler.
Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzeri
mevcudat-ı süfliye / mevcudât-ı süfliye / مَوْجُودَاتِ سُفْلِيَه
(Semavata göre) Aşağıdaki varlıklar.
mezraa-i semaviye / mezraa-i semâviye / مَزْرَعَۀِ سَمَاوِيَه
Semâvi tarla.
Semâya âit tarla.
mihver-i alem / mihver-i âlem
Arzın merkezinden geçerek semâ küresini her iki tarafta kesen mevhum hat.
mirac / mîrâc
Peygamberimizin semaya çıkma mucizesi.
mirfak
Dirsek.
Mutfak. Kiler.
Semânın şimal tarafında bir yıldız ismi.
müsamahat
(Tekili: Müsamaha) (Semâhat. dan) Müsamahalar, göz yummalar, görmezden gelmeler, hoş görmeler. Aldırış etmemeler.
müsamih
(Semâhat. dan) Aldırış etmeyen, göz yuman, hoş gören.
müsmekat
(Mesmükât) Gökler, semavat.
nesr
Arş ve sema ile ilgili meleklerden biri.
nili perde / nilî perde
Gökyüzü, sema.
nur-u asümani / nur-u âsümânî
Semâvî nur, göksel ışık.
nur-u semavi / nur-u semavî
Semavî nur, vahiy ile gelen aydınlık, ışık.
perde-i nilgün
Gökyüzü, sema.
sada-yı semavi / sadâ-yı semâvî
Semâvî ses; yüce ve mukaddes kaynaktan gelen ses.
sada-yı semavi ve ruhani / sadâ-yı semâvî ve ruhânî
Semâvî ve ruhanî olan sadâ, gökten gelen ses.
sada-yı semavi-i kur'ani / sadâ-yı semâvî-i kur'ânî
Kur'ân'ın semâvî sedâsı.
safih
Gökyüzü, semâ.
Yassı veya düz olan şey.
sahret
Kudüs'te, Beyt-i Mukaddeste çok eski ve tarihi bir kaya. Bu kayaya "Hacer-i Muallak" da der. Hz. Peygamberin (a.s.m.) Mîrac Gecesinde bu kayadan Burak'a binerek semâya çıktığı hakkında rivâyet vardır.
saika
Yıldırım. Ölüm, mevt.
Nüzul ateşi.
Semadan gelen şiddetli ses.
Mühlik ve azab.
Bulutları sevke vazifeli melek.
sekene-i semavat / sekene-i semâvât
Semada yaşayan varlıklar.
sema-i dünya / semâ-i dünya
Dünya semâsı, gökyüzü.
sema-i kur'an / semâ-i kur'ân
Kur'an'ın semâsı, yüceliği.
sema-i kur'ani / semâ-i kur'âni
Kur'ân'ın semâsı; Kur'ân'ın yüce makam ve mânâsı.
sema-i risalet / semâ-i risalet
Peygamberlik semâsı, göğü.
sema-yı irfan / semâ-yı irfân
İrfân semâsı; bilme, anlama göğü.
sema-yı kur'an / semâ-yı kur'ân
Kur'ân seması.
sema-yı maneviye / sema-yı mâneviye
Mânevî sema, gök.
sema-yı risalet / semâ-yı risalet
Peygamberlik semâsı, göğü.
semaan
(Semaen) İşiterek, dinleyerek, dinlemek suretiyle.
semahane / semâhâne / سماع خانه
Mevlevî dervişlerinin semâ ettikleri özel mekan.
(Arapça - Farsça)
şemal
(Çoğulu: Şemâlât) Kıble ardında kutup tarafından esen yel.
Ahlâk.
Kılıç.
semame
(Çoğulu: Semâm) Bir nevi kuş.
Sür'atle yürüyen dişi deve.
semavat / semâvât
(Tekili: Sema) Gökler, semalar.
Semalar, gökler.
semavat ehli / semâvât ehli
Semâda yaşayan varlıklar; melekler, ruhanîler.
semavat-ı hakaik / semâvât-ı hakaik
Hakikatlerin semâsı, yüceliği.
semavi / semavî / semâvî / سَمَاو۪ي
Gökle alâkalı, semaya dair ve müteallik.
İnsan eseri olmayan, vahiyle gelmiş bulunan.
Sema ile ilgili.
Semâdan gelen.
semavi kitab / semâvî kitab
Hak dinlerin kitapları. Semâvî kitapların bize bildirileni yüz dörttür. Bunlardan on suhuf Şist (Şit) aleyhisselâma otuz suhuf İdris aleyhisselâma, on suhuf İbrâhim aleyhisselâma indirildi. Mushaflar; Tevrât Mûsâ aleyhisselâma, Zebur kitabı Dâvûd aleyhisselâma, İncîl kitabı Îsâ aleyhisselâma ve Kur'
semaviyyat / semaviyyât
Semavî olan şeyler.
şemime
(Çoğulu: Şemâim) Güzel kokulu şey, râyiha.
semlak
(Çoğulu: Semâlik) Düz, yüksek yer.
semsam
(Çoğulu: Semâsim) Hafif edepsiz kişi.
Aceleci kimse.
semuh
(Semahat. dan) Çok cömert.
şi'ra-ül yemani / şi'ra-ül yemanî
Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı. (Sirius)
sidret-ül-münteha / sidret-ül-müntehâ
Yedinci kat semâda (gökte) Arş'ın sağında bulunan ağaç. Bu hususta değişik rivâyetler vardır.
sıfat-ı sübutiye / sıfât-ı sübutiye
Cenab-ı Hakk'ın sıfatları: Hayat, İlim, Sem', Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvin sıfatları. Bunlara "Sıfât-ı semaniye" de denir.
şimrac
(Çoğulu: Şemâric) Seyrek seyrek dikmek.
Yalan karışık söz.
şimrah
(Çoğulu: Şemârih) Hurma veya üzüm salkımı.
Dağ tepesi.
simsar
(Çoğulu: Semâsire) Komisyoncu, tellâl, aracı.
sımsım
(Çoğulu: Semâsım) Şişman ve etli adam.
su'ban
(Çoğulu: Saâbin) Büyük yılan. Ejderha.
Koz: Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tinnîn Burcu'nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız. (Alpha Draco)
süheyl
Kolay, uygun ve yumuşak.
Semânın güney tarafında ve Yemenden daha iyi görülen bir yıldız adı. (Bunun için buna Süheyl-i Yemâni denir. Kuzey kutup yıldızının naziri, benzeridir.)
sukuf
(Tekili: Sakf) Tavanlar, ev örtüleri.
Uzun ve sarkık şeyler.
Semavat.
tennure / tennûre / تنوره
Mevlevî dervişlerinin sema giysisi.
(Arapça)
tenzil / tenzîl
İndirmek, indirilmek; Allahü teâlâ tarafından indirilen kitab, Kur'ân-ı kerîm. İnzâl kelimesinde bir defada indirmek mânâsı bulunduğu halde, tenzîlde azar azar indirme mânâsı vardır. Kur'ân-ı kerîm Levh-i mahfûzdan Beyt-ül-izze (Kur'ân-ı kerîmin bir bütün hâlinde indirildiği ve dünyâ semâsında bulun
tinnin / tinnîn
Büyük yılan, ejder, ejderha.
Koz: Gökte yedi burc boyunca uzanan hafif beyazlık.
Ejderha burcu. Semânın şimal yarım küresinde Küçük Ayı burcunu etrafından saran, kıvrılıp bir yıldız dörtgeni ile nihayet bulan bir burç.
tuyur-u semaviye / tuyur-u semâviye
Semâvî kuşlar.
ümm-ün nücum
Gök. Sema.
umman-ı sema
Sema, gökyüzü deryası.
vesim
(Çoğulu: Vüsemâ-Visâm) Güzel yüzlü. Güzel çehre.
Damgalı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
selif
Tahaddüs-ü visâl
Mû
Devlet
Mukaf
imtisal etmek
tengi
bünyeviyat
hüsna
lafız
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
sema
sigara
lanet
Tepe
batmak
Şeytan
Çeviri
yalan
bastaraf
düşmana