Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
selm
ifadesini içeren
115
kelime bulundu...
agmak
Yukarı kalkmak, yükselmek, yukarıya meyletmek.
Buhar olup yukarı kalkmak, buharlaşmak.
allame / allâme
İslâmiyetin yirmi ana ilmi ve bunların kolları olan seksen ilminde mütehassıs ve evliyâlık derecelerinde yükselmiş, ayrıca lâzım olduğu kadar zamanın fen ve edebiyat ilimlerinde de yetişmiş zât. Âlim kelimesinin mübâlağalı ismi fâilidir.
basık
Yükselmiş. Uzamış. Çıkmış.
berrüste
Karpuz, kavun, kabak, çimen gibi dalbudak salıp da yükselmiyen nebat.
(Farsça)
Mc: Alçak, edepsiz, rezil kimse.
(Farsça)
cennet-i terakki
Yükselme, kalkınma cenneti.
cennet-i terakki ve medeniyet
Medeniyet ve yükselme cenneti.
efrahte
Yukarı kaldırılmış, yükseltilmiş, yükselmiş.
(Farsça)
enflasyon
Piyasaya gerektiğinden fazla kâğıt para çıkartmaktan dolayı paranın değeri düşüp fiyatların yükselmesi.
(Fransızca)
gaylule / gaylûle
Sabah, tan yerinin ağarmaya başlamasından, tâ güneşin bir mızrak boyu (yaklaşık 45 dk.) yükselmesine kadar geçen zaman dilimi.
gazale
Dişi geyik.
Güneşin yükselmesi.
havass / havâss
(Tekili: Hâss - Hâssa) Hâslar. Hâssalar. Keyfiyetler. Hususlar.
Dindarlık ve doğruluğu ile, ilmiyle âmil olup mâneviyat mertebelerinde yükselmekle makbul ve muteber olan zatlar.
Zenginler sınıfı.
Kur'anî ve manevî sırlara ve hususlara vâkıf bulunan, ilim, ibadet, tâat
havass-ı hümayun / havâss-ı hümayun
Tar: Osmanlı İmparatorluğunun fütuhat devirlerinde (yükselme devri) fethedilen araziden devlet hazinesine ayrılan kısım. Her yer zaptedildikçe, arazi: timar, zeamet ve has namıyla üç sınıfa ayrılırdı. Meselâ 250 köyden müteşekkil bir sancağın 100-150 köyü ikişer üçer köy olarak 40-50 tımara ayrılır,
hazret-i selman-ı pak / hazret-i selmân-ı pâk
Selmân-ı Farisî.
hiz / hîz
Yükselme.
(Farsça)
Hislenerek coşma.
(Farsça)
Dalga.
(Farsça)
horst
Alm. Jeo: Bir çukur veya hendeğin, tersine, faylar arasında yükselmiş kesimi.
i'tila / i'tilâ / اعتلا
(Ulüv. den) Yükselmek. Yukarı çıkmak.
Yüksek rütbelere çıkmak.
Yükselme, yücelme.
Yükselme.
(Arapça)
Yüksek rütbeye ulaşma.
(Arapça)
intibak
Bir mekânın yükselmesi.
Bir kavmin şerre yönelmesi.
intiha-i terakkiyat-ı hayat-ı ahmediye
Hz. Peygamberin (a.s.m.) hayatı süresince katettiği mânevî mertebelere yükselme ve ilerlemesinin en son noktası.
irtibah
Yükselme, yükseğe çıkma.
irtifa almak
Öğle vakti, güneşin yüksekliğini ölçerek zamanı belirlemek.
Yükselmek.
irtifa' / irtifâ' / اِرْتِفَاعْ
Yükseklik, yükselme.
Yükselme.
irtifas
Fiatların yükselmesi, pahalılık.
irtihaz
Rezil rüsvay olma. Kepaze olma.İRTİKA' : Yükselme, yukarı çıkma.
Daha yüksek yerlere ve mevkilere erişme. Yüksek derecelere ulaşma.
irtika / irtikâ / ارتقا
Yükselme.
(Arapça)
Yüksek mevkiye gelme.
(Arapça)
isna
Yukarı kaldırmak, yükseltmek.
Değerini yükseltme.
Ateş alevinin yükselmesi.
Bir sene bir yerde kalmak.
işrak vakti / işrâk vakti
Güneşin ufuk hattından beş derece (bir mızrak boyu) yükselmesinden, yâni güneşin çıplak gözle bakılamıyacak kadar parlamasından îtibâren başlayan zaman, bayram namazı vakti.
isti'la
(Ulüv. den) Yükselmek. Üste çıkmak. Yüce olmak. Terfi' eylemek. Galib olmak.
Gr: Bir şeyin bir şey üzerine çıkması.
Tecvidde: Harf okunduğu zaman dilin, üst damağa kalkmasına denir.
istidrac / istidrâc
Derece derece yükselmeyi isteyiş.
Ist: Hakkı ve hakiki değeri olmadığı halde ve kabiliyetsizliğine rağmen bir kimsenin kesret-i nimete mazhar olması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesi ile azab ve gazab-ı İlâhiyeye yaklaşması.
Derece derece yükselmeyi istemek.
Fâsık veya kâfir olduğu belli bir şahsın gösterdiği harika.
Derece derece yükselme, hayırsız başarı.
istifale
Tecvidde: Bir harfin, okunduğu zaman aşağı çene tarafına düşüp üst damağa yükselmesi. Bu hâlde ağızdan çıkan harfler: "Müsta'liye" harflerinin zıddıdır. Bu harfler: "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Dal, Zel, Rı, Ze, Sin, Şın, Ayın, Fe, Kaf, Kef, Lâm, Mim, Nun, Vav, He, Yâ" dır.
istiva
Müsavi oluş. Temasül.
İ'tidal, istikamet ve karar.
Kemalin sâbit olması.
Kaba kuşluk zamanı.
Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak.
İstila eylemek.
itila / îtilâ
Yükselme.
kat'
Aşma, yükselme.
kat-ı meratip / kat-ı merâtip
Manevî derece ve mertebelere yükselme.
kuşluk vakti
Güneşin doğup bir miktar yükselmesinden başlayıp Günişin gökyüzünün tam ortasına gelmesinden biraz öncesine kadar olan vakit.
kut'ül amare / kut-ül amare / كوتول امار
Kut'ül Amare ne demektir?
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun Komutanlığı'na atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı. İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
Kut'ül Amare zaferinin önemi
Kût (kef ile) veya 1939’dan evvelki ismiyle Kûtülamâre, Irak’ta Dicle kenarında 375 bin nüfuslu bir şehir. Herkes onu, I. Cihan Harbinde İngilizlerle Türkler arasında cereyan eden muharebelerden tanır. Irak cephesindeki bu muharebeler, Çanakkale ile beraber Cihan Harbi’nde Türk tarafının yüz akı sayılır. Her ikisinde de güçlü düşmana karşı emsalsiz bir muvaffakiyet elde edilmiştir.
28 Nisan 1916’da General Townshend (1861-1924) kumandasındaki 13 bin kişilik İngiliz ve Hind askerlerinden müteşekkil tümenin bakiyesi, 143 günlük bir muhasaradan sonra Türklere teslim oldu. 7 ay evvel parlak bir şekilde başlayan Irak seferi, Basra’nın fethiyle ümit vermişti. Gereken destek verilmeden, tecrübeli asker Townshend’den Bağdad’a hücum etmesi istendi.
Bağdad Fatihi olmayı umarken, 888 km. yürüdükten sonra 25 Kasım 1915’de Bağdad’a 2 gün mesafede Selmanpak’da miralay Nureddin Bey kumandasındaki Türk ordusuna yenilip müstahkem kalesi bulunan Kût’a geri çekildi. 2-3 hafta sonra takviye geleceğini umuyordu. Büyük bir hata yaparak, şehirdeki 6000 Arabı dışarı çıkarmadı. Hem bunları beslemek zorunda kaldı; hem de bunlar Türklere casusluk yaptı.
Kût'a tramvayla asker sevkiyatı
İş uzayınca, 6. ordu kumandanı Mareşal Goltz, Nureddin Bey’in yerine Enver Paşa’nın 2 yaş küçük amcası Halil Paşa’yı tayin etti. Kût’u kurtarmak için Aligarbi’de tahkimat yapan General Aylmer üzerine yürüdü. Aylmer önce nisbî üstünlük kazandıysa da, taarruzu 9 Mart’ta Kût’un 10 km yakınında Ali İhsan Bey tarafından püskürtüldü.
Zamanla Kût’ta kıtlık baş gösterdi. Hergün vasati 8 İngiliz ve 28 Hindli ölüyordu. Hindliler, at eti yemeği reddediyordu. Hindistan’daki din adamlarından bunun için cevaz alındı. İngilizler şehri kurtarmak için büyük bir taarruza daha geçtiler. 22 Nisan’da bu da püskürtüldü. Kurtarma ümidi kırıldı. Goltz Paşa tifüsten öldü, Halil Paşa yerine geçti. Townshend, serbestçe Hindistan’a gitmesine izin verilmesi mukabilinde 1 milyon sterlin teklif etti. Reddedilince, cephaneliği yok ederek 281 subay ve 13 bin askerle teslim oldu. Kendisine hürmetkâr davranıldı. Adı ‘Lüks Esir’e çıktı. İstanbul’a gönderildi. Sonradan kendisine sahip çıkmayan memleketine küskün olarak ömrünü tamamladı.
Böylece Kûtülamâre’de 3 muharebe olmuştur. İngilizlerin kaybı, esirlerle beraber 40 bin; Türklerinki 24 bindir. Amerikan istiklâl harbinde bile 7000 esir veren İngiltere, bu hezimete çok içerledi. Az zaman sonra Bağdad’ı, ardından da Musul’u ele geçirip, kayıpları telafi ettiler. Kût zaferi, bunu bir sene geciktirmekten öte işe yaramadı.
Bu harbin kahramanlarından biri Halil Paşa, Enver Paşa’nın amcası olduğu için; diğer ikisi Nureddin ve Ali İhsan Paşalar ise cumhuriyet devrinde iktidar ile ters düştüğü için yakın tarih hafızasından ustaca silindi. 12 Eylül darbesinden sonra Ankara’da yaptırılan devlet mezarlığına da gömülmeyen yalnız bunlardır.
Binlerce insanın kaybedildiği savaş iyi bir şey değil. Bir savaşın yıldönümünün kutlanması ne kadar doğru, bu bir yana, Türk-İslâm tarihinde dönüm noktası olan çığır açmış nice hâdise ve zafer varken, önce Çanakkale, ardından da bir Kûtülamâre efsanesi inşa edilmesi dikkate değer. Kahramanları, yeni rejime muhalif olduğu için, Kûtülamâre yıllarca pek hatırlanmadı. Gerçi her ikisi de sonu ağır mağlubiyetle biten bir maçın, başındaki iki güzel gol gibidir; skora tesiri yoktur. Hüküm neticeye göre verilir sözü meşhurdur. Buna şaşılmaz, biz bir lokal harbden onlarca bayram, yüzlerce kurtuluş günü çıkarmış bir milletiz.
Neden böyle? Çünki bu ikisi, İttihatçıların yegâne zaferidir. Modernizmin tasavvur inşası böyle oluyor. Dini, hatta mezhebi kendi inşa edip, insanlara doğrusu budur dediği gibi; tarihi de kendisi tayin eder. Zihinlerde inşa edilen Yeni Osmanlı da, 1908 sonrasına aittir. İttihatçıların felâket yıllarını, gençlere ‘Osmanlı’ olarak sunar. Bu devrin okumuş yazmış takımı, itikadına bakılmadan, münevver, din âlimi olarak lanse eder. Böylece öncesi kolayca unutulur, unutturulur.
Müşir İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Sakallı Nureddin Paşa (1873-1932), sert bir askerdi. Irak’ta paşa oldu. Temmuz 1920’de Ankara’ya katıldı. Fakat karakterini bilen M. Kemal Paşa, kendisine aktif vazife vermek istemedi. Merkez kumandanı iken Samsun’daki Rumları iç mıntıkalara sürgün ettiği esnada çocuk, ihtiyar, kadın demeden katliâma uğramasına göz yumdu. Bu, milletlerarası mesele oldu. Yunanlılar, bu sebeple Samsun’u bombaladı. Nureddin Paşa azledildi; M. Kemal sayesinde muhakemeden kurtuldu. Sonradan Kürtlerin de iç kısımlara göçürülmesini müdafaa edecektir. Batı cephesinde, kendisinden kıdemsiz İsmet Bey’in maiyetinde vazife kabul etti. İzmir’e girdi. Bazı kaynaklarda İzmir’i ateşe verdiği yazar. I. ordu kumandanı olarak bulunduğu İzmit’te, Sultan Vahîdeddin’in maarif ve dahiliye vekili gazeteci Ali Kemal Bey’i, sivil giydirdiği askerlere linç ettirdi; padişaha da aynısını yapacağını söyledi. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesed, Lozan’a giden İsmet Paşa’nın göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bir fedainin vursa kahraman olacağı bir insanı, vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmeyi cinayet olarak vasıflandırıp kınadı. M. Kemal’e gazi ve müşirlik unvanı verilmesine içerleyen Nureddin Paşa iyice muhalefet kanadına geçti. 1924’de Bursa’dan müstakil milletvekili seçildi. Asker olduğu gerekçesiyle seçim iptal edildi. İstifa edip, tekrar seçildi. Anayasa ve insan haklarına aykırılık cihetinden şapka kanununa muhalefet etti. Bu sebeple antikemalist kesimler tarafından kahraman olarak alkışlanır. Nutuk’ta da kendisine sayfalarca ağır ithamlarda bulunulur, ‘zaferin şerefine en az iştirake hakkı olanlardan biri’ diye anılır.
Halil Kut (1882-1957), Enver Paşa’yı İttihatçıların arasına sokan adamdır. Sultan Hamid’i tevkife memur idi. Askerî tecrübesi çete takibinden ibaretken Libya’da bulundu. Yeğeni harbiye nazırı olunca, İran içine harekâta memur edildi. Irak’taki muvaffakiyeti üzerine paşa oldu. Bakü’yü işgal etti. İttihatçı olduğu için tutuklanacakken, kaçıp Ankara hareketine katıldı. Rusya ile Ankara arasında aracılık yaptı. Sonra kendisinden şüphelenilince, Almanya’ya kaçtı. Zaferden sonra memlekete dönüp köşesine çekildi. Politikaya karışmadı.
Ali İhsan Sâbis (1882-1957), Sultan Hamid’i tahttan indiren Hareket Ordusu zâbitlerindendi. Çanakkale, Kafkasya’da bulundu. Irak’ta paşalığa terfi etti. İttihatçı olduğu için Malta’ya sürüldü. Kaçıp Ankara hareketine katıldı. I. batı cephesi kumandanı oldu. Cephe kumandanı İsmet Bey ile anlaşmadı; azledilip tekaüde sevkolundu. M. Kemal’e muhalif oldu. Nazileri öven yazılar yazdı. 1947’de devlet adamlarına yazdığı imzasız mektuplar sebebiyle 15 seneye mahkûm oldu. 1954’te DP’den milletvekili seçildi. Hatıraları, Nutuk’un antitezi gibidir.
manevileşmiş / mânevîleşmiş
Mânâ boyutunun yaşam seviyesine yükselmiş.
medar-ı feyiz ve terakki / medâr-ı feyiz ve terakki
Mânevi gıda, ilim ve yükselme kaynağı.
medar-ı inkişafat / medâr-ı inkişafât
Gelişme, yükselmeye sebep olan.
meratib-i terakkiyat ve tedenniyat / merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat
Yükselme ve alçalma dereceleri.
merdiven-i terakki
İlerleme merdiveni; bir merdivenin basamakları gibi yükselme.
mesafe-i terakki
İlerleme, yükselme mesafesi.
meylü't-terakki
İlerleme meyli, yükselme eğilimi,.
meyyal-i i'tila / meyyal-i i'tilâ
Yükselmeğe çok meyilli ve istekli.
mi'rac / mi'râc / مِعْرَا جْ
Peygamberimizin (asm) Cenab-ı Hakk'ın huzuruna cismen ve ruhen yükselmesi.
mi'rac-un nebi
Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) huzur-u İlâhîde yükselmesi.
mirac / معراج
Peygamberimizin (A.S.M.) Allah'ın huzuruna yükselmesin.
Yükselme vasıtası.
mirac-ı suud
Yükselme merdiveni.
mirkat-ı cennet
Cenneti kazanmaya ve yükselmeye vesile olan anlamında Cennet merdiveni.
müctehid
İctihâd makâmına yâni Kur'ân-ı kerîmden, hadîs-i şerîf ve diğer dînî delillerden hüküm çıkarma derecesine yükselmiş büyük din âlimi. Bütün İslâm ilimleri ve zamânın fen bilgilerinde söz sâhibi âlim.
müf'am
Kabarmış ve yükselmiş su.
mufaddel
Faziletlendirilmiş, diğerlerinden ayrıca fazilet itibarıyla temayüz etmiş, yükselmiş.
mürtefi'
(Ref'. den) İrtifâ eden, yükselen, yükselmiş, yüce.
müşarefe
Şan, şöhret ve şeref gibi hususlarda biriyle övünme.
Yükselme, yüksek yere çıkma.
müsellem
(Selm. den) Teslim olunmuş olan, doğruluğu şeksiz kabul edilen. Herkes tarafından kabul edilip emniyet ve itimad edilen.
Tasdik edilip inkâr edilmeyen.
Ayıplardan teberri olunmuş.
müselleman
(Selm. den) Tar: Yeniçeri zamanında yol işleriyle vazifeli asker kısmı.
müsellim
(Selm. den) Teslim eden, veren.
Tar: Eyalet valileriyle sancak mutasarrıflarının uhdelerinde bulunan yerlerin idaresine memuR edilen kimseler. Vali ve mutasarrıflardan uhdesine tevcih olunan iki yerden mühim olanında kendisi oturur, diğerini gönderdiği adam idare ederdi. Yine bunlar
müterakki
Yükselmiş, terakki etmiş, ilerlemiş olan.
Yükselmiş.
mütesellim
(Selm. den) Teslim edilen şeyi alıp kabul eden.
Tanzimattan evvel vali ve mutasarrıfların uhdelerinde bulunan sancak ve kazâların idaresine memur edilen kimseler. Bunlara "voyvoda" denirdi.
Vergi tahsildarı.
nühud
(Nühuz) Kalkmak, kıyam etmek, yerinden yükselmek.
Şiddetle muharebe etmek.
paskalya
Hıristiyanların inanışlarına göre, Îsâ aleyhisselâmın haça gerildikten sonra dirilerek göğe yükselmesi ile ilgili olarak her yıl Mart ayının on dördüncü gününden sonra gelen ilk Pazar günü yaptıkları şenlik, âyin.
raky
Yükselmek, terakki etmek.
ruhani terakki / ruhânî terakki
Rûhen yükselme, ruh âleminde yükselme, yol alma.
ruhanileşmiş / ruhânîleşmiş
Ruh dünyasının yaşam seviyesine seviyesine yükselmiş.
sebeb-i terakki / sebeb-i terakkî
İlerleme, yükselme sebebi.
senem
Yüce olmak, yükselmek.
Uzamak.
seyr ü süluk-i ruhani / seyr ü sülûk-i ruhanî
Mânevî âlemlerde ruh ile bazı mertebelere yükselme ve yolculuk etme.
seyr-i ilallah
Allahü teâlâya doğru olan yolda ilerlemek, mânevî ilimde durmadan yükselmek. Seyr-i âfâkî (kötü hâllerden kurtulma) ve seyr-i enfüsî (iyi hâllerle süslenme) yi içine alan tasavvuf yolculuğu.
seyrisüluk / seyrisülûk
Manen yükselmek için bir yola girip yürümek.
silmet
(Bak: SELMET)
silsile-i aliyye
Yüksek silsile. Peygamber efendimizden hazret-i Ebû Bekr yoluyla ilim ve feyz alarak gelen büyük âlimler silsilesi. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Ebû Bekr-i Sıddîk, Selmân-ı Fârisî, Kâsım bin Muhammed, Ca'fer-i Sâdık, Bâyezîd-i Bistâmî, Ebü l-Hasen Harkânî, Ebû Ali Farmedî, Yûsuf-i Hemedân
şimendifer-i terakki / şimendifer-i terakkî
İlerleme treni; yükselme vasıtası.
simk
Yüce olmak, yükselmek.
sofiye meşrebi
Tarikat yoluyla mânevî derecelere yükselme gayretinde olan tasavvuf ehlinin takip ettikleri yol, tarz.
süluk / sülûk
Bir yola girmek, manen yükselmek.
sümuk
Yüce olmak, yükselmek.
Uzamak.
suret-i suud
Yükselme tarzı.
sutu'
Yükselme, yukarı çıkma.
Belli olma. (Toz, koku v.b) yayılma.
sütu'
Zâhir olmak, görünmek.
Yükselmek, yüksek olmak.
suud / suûd / صُعُودْ
Yükselme.
Yükselmek. Yukarı çıkmak. Derece artmak.
Yükselme.
Yükselme.
tamm
Saçını kesmek.
Galebe etmek. Galib gelmek.
Yükselmek, yüce olmak.
Defnetmek, gömmek.
tasa'ud
(Suud. dan) Yukarı çıkma.
(Gaz veya buhar) yükselme.
teali / teâlî / تعالى / تَعَال۪ي
Yükselme. Yüceltme. Çok yüce olma.
Yükselme, yücelme.
Yükselme.
(Arapça)
Yükselme.
teali etme / teâlî etme
Yükselme, yücelme.
tealiperver
Yükselmeyi isteyen.
(Farsça)
tealli
(Çoğulu: Tealliyât) Yüksek olma. Yükselme.
tebarek
Mübarek etsin (mealinde dua.) Teâlâ gibi mâzi fiiliyle mübalâğa ile bereketin Allah'tan zuhurunu ifade eder. (Suyun havuzda yükselmesi halinden alınmıştır.)
tedric
Azar azar, derece derece ilerlemek. Birisini bir şeye yavaş yavaş vardırmak.
Sıkıştırmak suretiyle çok güçsüz hâle koymak.
Edb: İfadenin derece derece yükselmesi veya alçalması.
tekerfu'
Mürtefi olmak, yükselmek.
temayüz / temâyüz
Yükselme, üstün olma.
temayüzat
(Tekili: Temayüz) Üstün olmalar, temayüzler, yükselmeler.
temk
Uzamak.
Yükselmek, yüce olmak.
terakki / terakkî / تَرَقّ۪ي
İlerleme, yükselme.
İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme.
Artma, çoğalma.
Bilgi ve medeniyetçe yükseliş. (Terakkimizin şartı: 1- Mesailerin tanzimi 2- Emniyet 3- Teavün düsturunun teshilidir.) (H.Şâmiye)
Yükselme, ilerleme.
İlim, fen ve san'atta yükselme, ilerleme.
Mânevî ilerleme, rûhen yükselme.
İlerleme, yukarı çıkma, yükselme.
Artma, çoğalma, gelişme.
Yükselme.
terakki etme
İlerleme, yükselme.
terakki etmek
Yükselmek, ilerlemek.
terakki-i fikri / terakkî-i fikrî
Fikren ilerleme, yükselme.
terakkiyat-ı beşer
İnsanlığa ait kalkınmalar, yükselmeler, ilerlemeler.
terakkiyat-ı maneviye / terakkiyât-ı mâneviye
Mânevî ilerlemeler, yükselmeler.
terakkiyat-ı maneviye-i beşeriye / terakkiyât-ı mâneviye-i beşeriye
İnsanlığın mânevî ilerlemesi, yükselmesi.
terakkiyat-ı ruhiye / terakkiyât-ı ruhiye
Ruh ile mânevî mertebelere yükselme.
terbiye
Allah'ın emirlerine itaat ederek ruhen ve cismen yükselmeye ve yükseltmeye çalışmak. Kemale ermeğe, nizam ve emirleri dinlemeğe çalışmak. Allah rızası yolunda gitmeyi öğrenmek.
tereffu
Yükselme.
tereffuat / tereffuât
(Tekili: Tereffu') Yukarı kalkmalar, yükselmeler.
terfi / terfî
Yükselme.
Yükselme.
terfi etmek
Yükselmek.
terfi' / terfî' / ترفيع
Yükselme. Yukarı kaldırma. İ'lâ etme.
Talebenin sınıf geçmesi.
Rütbe alma. Rütbe verme.
Yükseltme.
(Arapça)
Rütbesini yükseltme.
(Arapça)
Bir üst sınıfa geçme.
(Arapça)
Terfî' etmek:
(Arapça)
Yükselmek.
(Arapça)
Rütbesi yükselmek.
(Arapça)
Bir üst sınıfa geçme.
(Arapça)
terfi-i makam
Makam itibariyle terfi etme, yükselme.
teşamuh
(şemh. den) Yüce, büyük, yüksek olmak. Yükselmek.
tesaud / tesâud / تصاعد
Göklere yükselme, ağma.
(Arapça)
tesvir
Büyük derecelere çıkma, büyük işlere yükselme.
Koluna bilezik yapma.
teveccüh
Yönelme.
Peygamberleri aleyhimüsselâm veya evliyâyı vesîle (vâsıta) yaparak, onların hâtırı için istenilen bir şeye kavuşturması için Allahü teâlâya yalvarmak. Buna, istigâse, tevessül ve teşeffü' de denir.
Tasavvuf yolunda ilerleme, yükselme sebeblerinden en önemli olanı. Bir velîni
teyeffu'
Yüce olmak, yükselmek.
tezekki
Mânevi temizlenme. Ahlâken yükselme.
Zekât verme.
uruc / urûc / عروج
Yukarı çıkmak. Yükselmek.
Yükselme.
Yükselme, çıkma.
Yükselme, göklere ağma.
(Arapça)
Urûc etmek:
Yükselmek, göklere ağmak.
(Arapça)
uruc etmek
Yükselmek.
vakl
Yükselmek.
Bir nesnenin üstüne çıkmak.
Mukul ağacı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Maye-i seb
Levlâke levlâk
elsine-i semaviye
Nurul
tahassürât
zat
muhayyile
canefşan
Hûbannâme
men talebe ve cedde, vecede
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
selm
anlamam
Saygi
Titreşim
ibadet ü taat
asral
üstü kapalı
Doy
halki
SÜBUHAT