bizar / bîzâr / بيزار

• Bıkmış, usanmış. (Farsça)
• Bîzâr olmak: Bıkmak, usanmak. (Farsça)

güman

• Zan. Tahmin. Sanmak. şüphe. (Farsça)

hayle

• Zannetmek, sanmak.

idrak / idrâk / ادراک

• Kavrama, anlama. (Arapça)
• Erişme. (Arapça)
• İdrâk edilmek: (Arapça)
• Kavranmak, anlaşılmak. (Arapça)
• Yaşanmak. (Arapça)
• İdrak: Etmek (Arapça)
• Kavramak, anlamak. (Arapça)
• Yaşamak, görmek. (Arapça)

ihtimal / ihtimâl / احتمال

• Olasılık. (Arapça)
• Yüklenme. (Arapça)
• Belki. (Arapça)
• İhtimal vermek: Sanmak, tahmin etmek. (Arapça)

istigşaş

• Nasihat edip öğüt veren ve doğru söyleyen kimseyi düşman sanmak.

istihsar

• Usanmak, fütur getirmek, bıkmak.

kabe

• Usanmak, bıkmak.
• Kırılmak.

se'met

• Kederli olmak. Melül olmak.
• Bıkmak, usanmak.

talak / talâk

• Boşamak. Boşanmak.
• Bağlı olan bir şeyi çözmek, ayırmak.
• Nikâhlı karısını bırakmak.

• Boşamak, boşanmak.
• Bağlı olan bir şeyi çözmek, ayırmak.
• Nikâhlı karısını bırakmak.

tefellüt

• Halâs olmak, kurtulmak.
• Aniden bağından boşanmak.

tekallüt etmek

• (Silah vs.) Kuşanmak; (takı, muska vs.) takınmak.

tevehhüm etmek

• Sanmak, kuruntulanmak.

tevehhüm-ü ebediyet

• Sonsuzluk kuruntusu; sonsuza kadar yaşayacağını sanmak.

tezennür

• Zünnar kuşanmak.

zann / ظن

• Zan, sanı. (Arapça)
• Zannedilmek: Sanılmak. (Arapça)
• Zannetmek: Sanmak. (Arapça)

zannetmek

• Sanmak.