REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te san'atkar ifadesini içeren 31 kelime bulundu...

amelehu

  • "Tarafından yapıldı." mânâsına gelir ve bir sanat eserinde san'atkârın imzasından önce yazılır.

burhan-ı inni / burhân-ı innî

  • İnneli (elbetteli) delîl. Eserden müessire (o eseri yapana), san'attan san'atkâra ve netîceden sebebe götüren delîl. Kelâm (akâid) ilminde daha çok bu delîl kullanılır.

burhan-ı limmi / burhân-ı limmî

  • Limeli (niçinli) delîl. İlletten sebebden ma'lûle (illetin bulunduğu şeye), müessirden (eseri yapandan) esere, san'atkârdan san'ata, sebebden netîceye götüren delîl. Görülen ateşten dumanın varlığına hükmetmek böyledir.

efzar

  • Ayakkabı, kundura. (Farsça)
  • Gemi yelkeni. (Farsça)
  • Yemeklere koku ve tad vermesi için konulan baharat. (Farsça)
  • San'atkârların kullandıkları san'at âletleri. (Farsça)

engaz

  • San'atkârların kullandıkları san'at âletleri. (Farsça)

fikr-i san'at

  • San'at düşüncesi; san'atkârlık.

haratin-i hassa / haratîn-i hassa

  • Osmanlılar zamanında Topkapı Sarayı'ndaki bir sınıf san'atkârın adı idi. Bunlar demir ve ağaç eşyayı tesviye ederlerdi. Bugünkü tâbirle tornacı demekti. Bileziklerden çarklara ve silâh yivlerine kadar her çeşit şey yaparlardı.

harfi nazar / harfî nazar

  • Varlıklara bizzat kendisini değil de san'atkârını, ustasını, sahibini tanıtan mânasıyla bakma.

hatai

  • Tezhib ıstılahlarındandır. Resim gibi tabiatı taklid ederek yapılmayıp, san'atkârlar arasında kabul edilen çeşitli gül şekli gibi irili ufaklı yapılan şekiller.
  • Türkistan'da Hatay şehrinde imal edilen bir cins dayanıklı kâğıt.

hattat

  • Çok güzel yazı yazan san'atkâr.

istısna'

  • San'atlı olarak yapmak.
  • Bir şey yapmak için san'atkârla anlaşma yapmak.

kaşiger / kâşiger

  • Çinici, çini yapan san'atkâr. (Farsça)

keman-ger

  • Yay yapan san'atkâr. (Farsça)

mahir

  • Becerikli, hünerli, san'atkâr.

mana-yı harfi / mânâ-yı harfî

  • Harf mânâsı; birşeyin kendisini değil de san'atkârını, ustasını, sahibini bildirip tanıtan mânâsı.

masnuat

  • San'atkârâne yapılan şeyler. Yapılanlar.

mi'mar

  • İmar eden. Hüner sâhibi. İnşaat plânlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san'atkâr. Binâ inşa eden mühendis.

musiki / musikî

  • Müzik. Ses ölçülerinden, ölçülü ses ve san'atkârlığından bahseden ilim.

nakkaş

  • Nakış yapan. Duvar nakışları yapan usta. Süsleme san'atkârı.

nazar-ı san'at-perverane

  • San'atkârane bakış.

nefy-i sani / nefy-i sâni

  • Kâinatın san'atkârı olan Allah'ı reddetme, yok sayma.

niyamger

  • (Çoğulu: Niyamgerân) Kın veya kılıf yapan san'atkâr.

pişeger

  • San'atkâr işçi. (Farsça)

san'atnüma

  • San'atkârlığını gösteren, san'at gösteren.

san'atperverane

  • San'atkârcasına, san'atkârlığına çok kıymet vererek. (Farsça)

sanayi-i nefise

  • Güzel san'atlar. insanın çok hoşuna giden ve çok üstün san'atkârlıkla yapılmış eserler.

sani / sâni

  • San'atkâr, her işini san'atla yapan.

sani-i hakiki / sâni-i hakikî

  • Her şeyin gerçek anlamda san'atkârı ve yaratıcısı olan Allah.

sani-i zişan / sâni-i zîşân

  • Şanı yüce san'atkâr.

üstad

  • (Üstaz) İlim veya san'atta üstün olan kimse. Usta, san'atkâr. Muallim, profesör. Bilgide veya san'atta veya amelde meharetli zât.

vahdet-i sani / vahdet-i sâni

  • Herşeyi san'atla yaratanın birliği; kâinatın san'atkârı olan Allah'ın birliği.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın