Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
saldir
ifadesini içeren
88
kelime bulundu...
agaliş
Kışkırtma.
(Farsça)
Birşeye saldırmak için kışkırtma.
(Farsça)
akur / akûr / عقور
Azgın, kudurmuş, saldırgan.
(Arapça)
akurane / akurâne
Kuduzcasına, kudurmuşcasına, saldırırcasına.
(Farsça)
alügde
Saldırıcı, şiddetle saldıran.
(Farsça)
averdide
Saldırılmış, hücum edilmiş.
(Farsça)
avişen
Kekik otu.
(Farsça)
Sarılma, sıyırarak çıkma. Saldırma.
(Farsça)
bebr
Kaplana benzer, ondan daha büyükçe ve pek yırtıcı bir canavar ki, Hindistanda ve Afrikada bulunur. Saldırdığı zaman derisindeki tüyleri kabarıp korkunç bir manzara arzeder. Arslanı bile korkutur bir hayvandır.
(Farsça)
çapul / çapûl
Yağma, saldırı.
(Farsça)
cihad / cihâd
İnsanların, İslâmiyeti işitmeleri, müslüman olmakla şereflenmeleri veya müslümanların dînine, vatanına ve nâmusuna saldıran düşmanı defetmek için yapılan muhârebe yâhut mal, can, söz, neşriyat ve diğer vâsıtalarla İslâmiyeti anlatmak ve müdâfa etmek.
darbe
Vurma, saldırma.
dehşet-i hücum
Dehşetli saldırı.
demende
Saldırıp kükreyen.
(Farsça)
Üfleyen.
(Farsça)
diritnavt
Düşman saldırılarına engel olmak için yapılan hareketli kale.
garetgir / garetgîr
Saldırgan, çapulcu.
gazi / gâzi
Allahü teâlânın dînini yaymak, din, nâmus ve vatanına saldıran düşmanı kovmak için savaştıktan sonra geri dönen müslüman.
giran-rikab
Ciddi ve vakur kimse.
(Farsça)
Harpte düşmana saldıran, azimli kişi.
(Farsça)
gulüvv
Ayaklanma. Taşkınlık.
Üşüşme. Hücum. Saldırış.
Edb: Mübalağanın son derecesi. Üçe ayrılan mübalağanın diğer iki derecesinden biri tebliğ, öteki iğraktır. Aşağıdaki parçada mübalağa gulüv derecesindedir: Gökler gürüldese, şimşekler çaksa Volkanlar fışkırsa, lâvları aksa,Kıyısı
hacim
Saldıran. Hücum eden.
hadise-i taarruziye / hâdise-i taarruziye
Taarruz, saldırı hâdisesi.
hamelat / hamelât / حملات
(Tekili: Hamle) Saldırışlar, saldırmalar.
Atılmalar, atılışlar.
Saldırılar, hamleler.
(Arapça)
hamle / حمله
Hücum etme. Atılış, saldırış. Savlet.
Yüklenme, saldırma.
Saldırı.
(Arapça)
Atak.
(Arapça)
haricin tecavüzü
Dış düşmanların saldırısı.
haydar-ı kerrar / haydar-ı kerrâr
Hz. Ali.
Kahramanca döne döne düşmana saldıran.
hecm
Hamle etmek. Saldırmak.
Büyük kadeh.
hedef-i hücum
Hücum ve saldırının yapıldığı hedef.
hücum / hücûm / هجوم
Saldırma. Hamle ile ileri atılmak.
Sert sözle birine çatmak, karşı çıkmak.
Saldırı.
Saldırı.
Saldırı, akın.
(Arapça)
hücum eden
Saldıran.
hücumat / hücumât
Saldırılar.
iktihamat
(Tekili: İktihâm) İktihamlar, hücumlar, saldırışlar.
Tahammül etmeler, göğüs germeler.
imamet-i kübra / imâmet-i kübrâ
Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vekâleten bütün müslümanlara imamlık ederek İslâmiyet'in emirlerinin tatbik edilmesine nezâret edip, İslâmiyet'e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdâhaleye (saldırı ve sataşmaya) cevap vermek vazîfes i, hilâfet.
kelb-i akur
Azgın, saldırgan köpek.
kerrar
Harpte, çekilip tekrar saldırmak. Döne döne saldırmak.
kerrüfer
Çekilip yeniden saldırma.
kuhe
Dağ.
(Farsça)
Hücum, saldırma.
(Farsça)
Dağ tepesi gibi kubbeli ve sivri olan şey.
(Farsça)
Deve hörgücü.
(Farsça)
At eyeri.
(Farsça)
mübadat
Düşmanca davranış, saldırganlık.
Meydana çıkarma.
mübagate
Ansızın üzerine saldırma, sataşma.
muhaceme
Hücum etme, saldırma.
muhacim / مهاجم
Hücum eden, saldıran.
Saldıran.
Saldıran.
(Arapça)
Saldırgan.
(Arapça)
muhacimin / muhacimîn
(Tekili: Muhâcim) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler.
musallat eden
Saldırtan, sataştıran.
musallat olan
Sataşan, saldıran.
musavele
Dövüşmek için bir kimseye saldırma. Üzerine atılma.
mutaredat
(Tekili: Mutarede) Saldırmalar, vuruşmalar, çarpışmalar.
mutarede
(Çoğulu: Mutaredat) (Tard. dan) Saldırma, vuruşma, çarpışma.
mutasaddi / mutasaddî
(Sadv. dan) Bir işe girişen. Tasaddi eden. Başkasına saldıran, başka birine takılan.
müteaddi
(Udvan. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, saldıran, sataşan.
Gr: Lâzım fiilinin mukabili. Fiil eseri fâilden mef'ul denilen diğer bir isme geçerse o halde fiil müteaddi olur. Geçişli fiil. (Anlatmak, düşündürmek gibi)
Zulmeden, saldıran.
Geçişli fiil.
mütearrız
(Arz. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, hududuna geçen,
Saldıran, sataşan, taarruz eden.
mütecaviz / mütecâviz / متجاوز
(Cevâz. dan) Hücum eden, tecüvüz eden. Haddi aşan, geçen.
Sataşan, saldıran.
Sarkıntılık eden.
Çok, fazla.
Saldıran, haddini aşan.
Aşkın.
(Arapça)
Saldırgan, tecavüzkâr.
(Arapça)
Sarkıntılık eden, tecavüzcü.
(Arapça)
mütecavizane / mütecâvizane / mütecâvizâne
Tecavüz edercesine, saldırırcasına.
Haddi aşarak, saldırgan bir şekilde.
mütecavizin / mütecavizîn
(Tekili: Mütecaviz) Tecavüz edenler, sarkıntılık eden kimseler, saldıranlar.
mütehacim / mütehâcim
Birbirine hücum eden, saldıran.
Hücum eden, saldıran.
Saldıran.
mütehacimane / mütehacimâne
Birbirine saldırır ve hücum eder şekilde.
(Farsça)
mütehacimin / mütehacimîn
(Tekili: Mütehacim) Birbirine hücum edenler, saldıranlar.
mütehafit
(Heft. den) Bir şeyin üzerine istekle saldıran.
mütehafitane / mütehafitâne
Birşeye istekle saldırırcasına.
(Farsça)
mütehevvir
Hiddet ve kızgınlıkla neticeyi düşünmeden saldıran.
mütehevvirane / mütehevvirâne
Birdenbire saldırarak.
(Farsça)
Kızgınlıkla. Hiddetlice. Birden öfkelenir surette.
(Farsça)
nath
Süsmek. Hayvanın, başı ile saldırması.
neşşal
Pişmemiş yemeğe saldıran.
sail
(Savlet. den) Saldıran. Kibirli olup başkasına tecavüz eden.
savl
Saldırma, atılma. Saldırış, atılış.
savlet / صولت / صَوْلَتْ
Saldırma. Ani ve şiddetli atılış.
Hücum, saldırı.
Saldırma, saldırı.
Akın, saldırı.
(Arapça)
Saldırma.
savlet-i a'da / savlet-i a'dâ
Düşman saldırısı.
savletli
Saldıran.
şehid / şehîd
Allah yolunda harb ederken, Allahü teâlânın ism-i şerîfini yüceltmeye (İslâmı yaymaya) çalışırken veya düşman saldırdığında vatan, din ve milletini, ırz ve nâmûsunu müdâfâ ederken ölen müslüman.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Bütün mahlûkâtın (yaratılmışları
şiddet-i hücum
Şiddetli saldırı.
sıyal
(Sıyâlet) Saldırma, hamle etme, üzerine atılma.
sü'r
Arslanın bir kimseye hamle etmesi, saldırması.
taaddi / taaddî
Saldırma.
Düşmanlık.
Ezme.
Şeriattan ayrılma. Tecavüz etme. Zulmetme. Örf âdet ve mukavelenin hilâfına hareket etme.
Gr: Fiilin geçer halde olması, müteaddi olması.
Geçme, öteye geçme, saldırma.
Zulmetme, adaletsizlik.
Örf, âdet ve kanunların sınırını aşma.
Arapça'da lâzım bir fiili müteaddî yapmak.
taarruz / تعرض / تَعَرُّضْ
Bir şey veya bir kimse üzerine şiddetle saldırma. Çatma. Düşmana hücum etme. Sataşma. İlişme.
Hücum, saldırma.
Saldırma, sataşma.
Saldırı.
(Arapça)
Sataşma.
(Arapça)
Saldırma.
taarruz eden
Saldıran.
tahatti
(Hatve. den) Bir şeyi atlayıp geçmek.
Sınırı aşmak.
Saldırış.
tahattiat
(Tekili: Tahatti) Saldırışlar, tecavüzler.
tarizat-ı zımniye / târizat-ı zımniye
Üstü kapalı ve dolaylı ifadelerle saldırma, tenkit etme.
tecavüz / tecâvüz / تَجَاوُزْ
Haddini aşma. Söz veya hareketle ileri gitme.
Aleyhine hareket etme.
Zorlama.
Geçme.
Sataşma, saldırma, sarkıntılık.
Saldırma, sataşma.
Sınırı aşma, saldırma.
Haddi aşma, saldırma.
tecavüz eden
Saldıran.
tecavüz etmek
Saldırmak, sataşmak.
tecavüzat / tecavüzât / tecâvüzât
Haddi aşmalar, saldırılar.
Tecavüzler, saldırmalar.
tecavüzkar / tecavüzkâr / تجاوزكار
(Çoğulu: Tecavüzkârân) Sataşan, saldıran, tecavüz eden.
(Farsça)
Haddini aşan, başkalarının haklarına saldıran.
Sınırı geçen, saldırgan.
(Arapça - Farsça)
Sarkıntılık eden.
(Arapça - Farsça)
tehacüm / tehâcüm / تهاجم
Saldırma.
Peşpeşe hücum etme, saldırı.
Saldırı.
(Arapça)
Üşüşme.
(Arapça)
Tehâcüm etmek:
Üşüşmek.
(Arapça)
tehacüm-ü ıztırap / tehâcüm-ü ıztırap
Istırabın hücumu, saldırısı.
tehacümat / tehacümât / tehâcümât
Saldırmalar.
Hücum etmeler, saldırılar.
tehacümat-ı müttehide
Bir birlik içinde yapılan hücumlar, saldırılar.
teheccüm
Hücum etme. Saldırma.
Acele gitme.
tekalüb / tekâlüb
(Kelb. den) Köpek gibi birbirine saldırma.
Husumet etmek, düşmanlık yapmak.
terk-i hükmi / terk-i hükmî
Dünyâyı hükmen terk etmek, (terk etmiş sayılmak) yâni her işte İslâmiyet'e uymak. Meselâ zekâtı İslâmiyet'in gösterdiği yere seve seve vermek, komşu, akrabâ, fakir ve ödünç istiyenin hakkını gözetmek ve başkalarının hakkına tecâvüz etmemek (saldırmam ak) ve malı zevk ve sefâya, eğlenceye vermemek.
türktaz
Koşup saldırarak yağma etme.
(Farsça)
Çapul, çapulcu.
(Farsça)
yele
Kuvvetle saldıran.
(Farsça)
Otlağa salınmış hayvan sürüsü.
(Farsça)
Koşan, koşucu, seğirten.
(Farsça)
Bazı hayvanların ensesindeki kıllar.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
karib
muvaffakiyet
oku
kahinlik
keff
lugat
İdrak
itibar
Hadra
iştiham
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
saldir
Değişik
itibar
çıkarılmış
enayi
Gelmesin
oku
müteferrik
riyaset
saç