Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
sabah
ifadesini içeren
105
kelime bulundu...
ale-s-sabah
Erkenden, sabahın ilk saatlerinde.
amud-ül fecr
Sabah yeri ağarıp uzama.
asbah
(Tekili: Subh) Sabahlar.
bad-ı berin / bâd-ı berîn
Sabah rüzgârı.
Lâtif hava.
bad-ı subh / bâd-ı subh
Sabah rüzgârı.
bam
Dam.
Çatı.
Kubbe.
Kemer
Sakf.
Sabah vakti.
Telli sazlarda en kalın tel.
bamdad / bâmdâd / بامداد
Sabah, sabahleyin, seher vakti. Tan yeri.
(Farsça)
Sabah, sabahleyin.
(Farsça)
bekri / bekrî
Erken. Sabah.
İçkiye çok düşkün. Sarhoş.
bil-guduvv-i ve-l-asal / bil-guduvv-i ve-l-âsâl
Sabah ve akşam.
bille
Yaşlık, ıslaklık. Çiy dedikleri rutubet ki sabah vakitlerinde olur.
bükre
Erken. Sabah vakti.
büteyra
Sonunda evlâdı kalmayan.
Vitir namazını bir rekat kılmak.
Şems, güneş.
Sabah.
çak
Yarık, çatlak, yırtmaç.
(Farsça)
Kılıç, bıçak gibi şeylerin sesleri.
(Farsça)
Sabah vakti beyazlığı.
(Farsça)
Küçük pencere.
(Farsça)
Hazır. Amâde.
(Farsça)
cüşur
Sabah yerinin ağarması.
eshar-ı bahar
Bahar sabahları.
evkat-ı hamse
Beş vakit. Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının kılındığı vakitler.
falak
Tomruk.
Falaka.
Sabah aydınlığı.
fecir / فَجِرْ
Tan yerinin ağarması, sabah.
Sabah vakti.
fecir sünneti
Sabah namazının sünneti.
fecr
Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık.
Bir şeyi genişçe ikiye ayırmak.
Günah işlemek. Fücur ve fısk işlemek. Yalan söylemek.
Tekzib eylemek.
İsyan ve muhalefet eylemek.
Haktan sapmak. Meyletmek.
<
Sabaha karşı, güneş doğmadan önce, ufkun gün doğusu tarafında görünen aydınlık, tan yerinin ağarması.
Fecir; sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun aydınlığı, tan yerinin ağarması.
fecr-i haşir
Haşir sabahı; öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma sabahı.
fecr-i sabah
Sabahın ilk aydınlığı.
fecr-i sadık / fecr-i sâdık
Gerçek aydınlık, tan yerinin ağarması, gerçek sabah.
Fecr-i kâzibi tâkibeden tam karanlıktan sonraki beyazlık. Sabah namazının ve orucun başlama vakti.
Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir. Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar.
felak / felâk
Tan zamanı.
Sabah aydınlığı.
fetik
Dülger.
Sabah.
Parlayıcı nesne, parlak olan şey.
fidye
Herhangi bir farzından birini yerine getirmeye gücü olmayan bir kimsenin Cenâb-ı Hak'tan özür dilemek kasdı ile, verdiği para veya sadaka.
Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para.
Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.
fıtra
Fitre; ihtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak nisab (dinde zenginlik ölçüsü) miktârı malı, parası olan her hür müslümanın Ramazan bayramının birinci günü sabahı fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktardaki buğday veya arpa yahut hurma veya kuru üzüm veya kıymetleri kadar altın v
gabibe / gabîbe
Sabah sağılan koyun sütünün üzerine akşam yine sağıp, ertesi güne bekletilip ekşiyen süt.
gadat
Sabahın erken zamanı. Sabah vakti.
gadiyye
(Çoğulu: Gadiyyât) Tan ağarmasıyla güneş doğması arası, sabahın erken saatleri.
gadve
Sabahtan öğle vaktine kadar yürümek.
gavadi / gavadî
Sabah bulutu.
gaylule / gaylûle
Sabah, tan yerinin ağarmaya başlamasından, tâ güneşin bir mızrak boyu (yaklaşık 45 dk.) yükselmesine kadar geçen zaman dilimi.
Sabah uykusu.
gudüvv
Sabah vakti.
Sabahleyin bir şeye başlamak.
gudve
(Çoğulu: Gudevât) Sabah namazı vakti ile güneşin doğuşu arası.
gutat
Sabahın erken saatleri.
hava-i nesimi / hava-i nesimî
Sabahki hava. Temiz hava.
haytü'l-ebyaz
Beyaz iplik, fecir zamanı, ufukta bir çizgi şeklinde beliren ve giderek artan sabah ağartısı.
hoşbeş
Selâmsabah, hatır sorma, birbirine rastlayan iki ahbab arasında söylenilen ilk sözler.
hukeşan
Tar: Hacı Bektaş şeyhinin Yeniçeri Ocağı nezdindeki vekiline mahsus doksandokuzuncu ortaya 1591 senesinde tâyin olunan Bektaşi müritleri hakkında kullanılır bir tâbirdi. Yeniçeri ocağından yiyip içen ve yeniçeri odalarında yatıp kalkan bu duacıların vazifeleri sabah akşam ordunun selâmet ve muvaffak
(Farsça)
ibn-i züka / ibn-i zükâ
Sabah.
ibtikar
Sabahleyin erkenden kalkma.
imsak vakti / imsâk vakti
Oruca başlama zamânı. Ufkun bir yerinde beyazlığın başladığı vakit. Bundan (6-10) dakika sonra beyazlık ufk üzerinde ip gibi yayılınca sabah namazının vakti başlar.
ısbah
Seher vakti. Sabah vakti.
Gafil olmamak. Uyanıklık.
isfar / isfâr
Sabah namazının ortalık aydınlanırken kılınışı.
Sabah namazını ortalık aydınlanıncaya kadar geciktirmek.
kahvaltı
Sabah ve ikindi vakitleri yenilen hafif yemek.
(Türkçe)
keffaret-i yemin
Yaptığı bir yemine sadık kalmayıp bozan bir müslümana lâzım gelen keffâret demektir ki: Muktedir ise, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten; muktedir değil ise, on fakiri akşamlı sabahlı doyurmaktan veya on fakire birer parça libas giydirmekten; bu üç şeyden birine muktedir ol
keran
Sabah.
kerretan
Sabah ve akşam.
kunut
Yatsı veya sabah namazlarında ayakta okunan duâ. İbadet. Duâ. Taat. Şükür eylemek.
Namazda dünya kelâmından imsak eylemek, yani kendini tutup konuşmamak.
kunut duası / kunût duâsı
İtâat etme, ibâdet. Hanefî mezhebinde, vitir namazının üçüncü rek'atinde zamm-ı sûre okunduktan sonra; Şafiî mezhebinde, sabah namazının farzının ikinci rek'atinde rükûdan kalktıktan sonra ve Ramazân-ı şerîf ayının yarısından sonra vitir namazının üç üncü rek'atinde rükûdan kalktıktan sonra okunan d
mısbah
Kandil. Çıra. Meş'ale. Lâmba. (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) bu isim verilmiştir.)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir.
mısbah-ül meshur
Sabahlayan, sabahlamış.
mübakere
Bir işe sabahtan başlamak.
müdamere
Sıkıntı ve mihnet içinde sabahlama.
müstatir
Uçan, uçuşan.
Yangının veya sabahın intişarı gibi müstaid olan.
mütesehhir
(Çoğulu: Mütesehhirîn) Geceleyin uyuyamayıp sabahlayan.
mütesehhirane / mütesehhirâne
Sabahlayarak, gece uyumayarak.
(Farsça)
mütesehhirin / mütesehhirîn
(Tekili: Mütesehhir) Geceleyin uyumayıp sabahlayanlar.
na-şita
Sabahtan beri hiç bir şey yememiş olma.
(Farsça)
nesim-i seher / nesîm-i seher
Lâtif sabah rüzgârları.
Seher rüzgârı, tan yeli, tatlı sabah rüzgârı.
nesim-i subh
Sabah rüzgârı.
nesim-i subh-dem
Sabah vakti esen rüzgâr, sabah rüzgârı.
nijm
Bazı kış sabahları inen koyu sis.
(Farsça)
nısf-ül-leyl
Gece yarısı yâni Akşam namazının girişi ile, sabah namazının girişi arasındaki vaktin ortası.
sabah-ı haşr
Haşir sabahı.
sabahgah / sabahgâh
Sabah vakti.
(Farsça)
sabuh / sabûh / صبوح
Sabah içilen şarap.
(Arapça)
sadaka-i fıtır
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borçlarından fazla olarak, nisâb yâni dinde zenginlik ölçüsü miktarında malı, parası bulunan her hür müslümanın, Ramazân bayramının birinci günü sabâhı, fakirlere vermekle yükümlü oldukları belli miktarlardaki buğday, arpa, hurma veya kuru üzüm yahut kıymetleri kadar altın v
sadi'
Sabah vakti.
Koyun ve deve bölüğü.
Yedi günlük oğlan.
salat-ı fecr / salât-ı fecr
Sabah namazı.
salat-ül fecr / salât-ül fecr
Sabah namazı.
şam u seher
Akşam sabah.
şebgir / şebgîr / شبگير
(Şeb-gir) Geceleyin uyumayan.
(Farsça)
Sabah vakti.
(Farsça)
Gece giden kervan.
(Farsça)
Geceleri uyuyamayan, uykusuzluk çeken.
(Farsça)
Sabah.
(Farsça)
sedef
Karanlık ve aydınlığın karışması.
Gece ve sabah.
Sabahın evveli.
seher
Tan. Sabah olmağa başladığı vakit.
Fık: İkinci fecirden biraz evvel olan vakit.
Tan, sabah olmaya başladığı vakit.
sehergah / sehergâh
Sabahlık. Sabah zamanı. Sabah vaktine âit.
(Farsça)
seherhiz / seherhîz
Sabahları erken kalkan. Erkenci.
(Farsça)
Sabahleyin esen.
(Farsça)
selef-i salihin / selef-i sâlihîn
Sabahe ve Tabiîn gibi ilk devir müslümanları, ilk devir İslâm büyükleri.
sepidedem
Sabah aydınlığı.
(Farsça)
subh / صبح
Sabah.
Sabah vakti. Sabah. Tan vakti. Şafak zamanı.
Sabah vakti, tan yeri.
Sabah.
(Arapça)
subh ü mesa / subh ü mesâ / صبح و مسا
Sabah akşam.
subh-misal
Sabahın aydınlığı gibi, sabaha benzer.
subh-u haşir / صُبْحُ حَشْرْ
Haşir sabahı.
Ölüleri dirilterek toplama sabahı.
subh-u kıyamet / صُبْحُ قِيَامَتْ
Diriliş sabahı.
Kıyametten sonraki sabah. Kıyamet sabahı.
Kıyamet sabahı.
subh-u mahşer
Mahşer sabahı.
subha
Nur ve azamet.
Sabahla öğle arası, kuşluk vakti.
Sabah uykusu.
subhdem / صبح دم
Sabah vakti.
(Farsça)
Sabah vakti, sabahleyin.
(Arapça - Farsça)
subhgah / subhgâh / صبحگاه
Sabah vakti. Tan yeri.
(Farsça)
Sabah vakti, sabahleyin.
(Arapça - Farsça)
ta-be-sabah / tâ-be-sabah
Sabaha kadar.
tabeseher
Sabaha kadar.
tagaddi
(Gıda. dan) Gıdalanmak, beslenmek.
Sabah yemeği.
tagdiye
Sabah yemeği yedirmek.
Gıdalandırmak, beslemek. Beslenmek.
taglis
Fık: Kurban bayramının ilk gününde Müzdelife'de bulunanlar için o günün Sabah Namazını fecri müteakib daha ortalık karanlık iken kılmak. (Bu çok efdaldir)
Bir işi üzerine almak.
Sabah karanlığında sefer etmek.
tarık / târık
Gece gelen kimse.
Zulmette hâsıl olan belâ ve musibetler.
Parlak yıldız.
Sabah yıldızı. (Zühre)
tasabbuh
Sabahleyin uyumak.
Sabah kahvaltı yapmadan yemek yemek.
taus-u yemeni / taus-u yemenî
Yemen'li Tâus Ebî Abdurrahman. (Kırk defa hacceden ve kırk sene yatsı abdesti ile sabah namazını kılan ve Sahabelerle görüşen ve Tâbiînin azîm imamlarından olan zât. (R.A.)
te'vib
Tesbih etmek.
Sabahtan akşama kadar seyretmek.
tebellüc
Sabah yeri ağarmak.
teheccüd
Gece sabah vaktinden önce kılınan namaz.
teheccüt namazı
Gece sabah vaktinden önce kılınan namaz.
temcid
Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğünü bildirmek. Tazim ve sena etmek.
Ağırlamak.
Sabah namazı vaktinden evvel minarelerde belli makamlarda söylenen ilâhi, niyaz.
terviye günü
Zilhicce ayının sekizinci günü. Arefe'den önceki gün. Hacıların sabah namazını kıldıktan sonra, topluca Mekke'den Minâ'ya doğru hareket ettikleri gün.
teşrik tekbiri / teşrik tekbîri
Arefe günü yâni Kurban bayramından önceki gün, sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit her farz namazdan sonra getirilen tekbîr; "Allahü ekber, Allahü ekber, lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lill ahil-hamd" sözleri.
teşrik tekbirleri
Zilhiccenin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramının arefe günü, sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar olan, her farz namazın selâmından sonraki alınan tekbirler.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
uzlet
avare
endaht
lütf u kerem
ilka'
cevan
dürret-i beyza
tîğa
derbeder
mutad
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
sabah
zat-ı uluhiyet
ACI ÇEKEN
Bundan dolayı
hareket
Bugün
Bir kimsenin namusu
Kuru
Aşk
Yidi