REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te reli ifadesini içeren 67 kelime bulundu...

abus

  • Çatık çehreli. asık yüzlü. Yüzü ekşi.

akşer

  • Kızıl çehreli, kırmızı yüzlü adam.

arşın

  • 68 santimetrelik uzunluk ölçüsü.

asr

  • (Asır) Bir devrelik zaman.
  • İkindi vakti.
  • Zamanın bir cüz'ü.
  • Konuşan kimselerin başkaları ile beraber yaşadığı müddet.
  • Yüz yıl.
  • Eskiden bazılarınca kırk, elli veya altmış yıllık müddet.
  • İnsanın ortalama yaşayış zamanı.
  • Gece ve gündüzden

atmosfer

  • Dünyanın çevresini kuşatan 100 km. kalınlığında, çeşitli gazlardan meydana gelen gaz tabakası. Başka gök cisimlerini kuşatan gaz tabakalarına da atmosfer denir.
  • Bir yerdeki mânevi hava.
  • Basınç birimi. 0 derecede 76 cm. yükseklikteki bir civa sütununun 1 cm. karelik alan üzeri

avaregi / avaregî

  • Avarelik, serserilik, işsiz güçsüzlük, aylaklık. (Farsça)

bakteri

  • Basit, çekirdeksiz, bölünerek çoğalan tek hücreli canlılara verilen addır. Çeşitli şekilleri vardır: Kürevî (coccus), çubuk şeklinde (basil), virgül şeklinde (vibriyon), burmalı (spiril).Bakteriler ya tek tek, ya da birkaçı bir arada bulunmalarına göre de ayrı adları vardır. Havanın oksijeni ile yaş (Fransızca)
  • Tek hücreli bir canlı.

barotaksi

  • Bazı tek hücreli canlıların basınca göre hareketleri. (Fransızca)

başmuharrir

  • Başyazar, bir süreli yayında başmakaleleri, başyazıları yazan yazar.

batalet

  • Avarelik. İşsizlik.
  • Boş şeyler söylemek.
  • Bahadırlık. Cesurluk. Cesâret.

bi-çaregi / bî-çaregî

  • Zavallılık, biçarelik. (Farsça)

cerib

  • İmparatorluk zamanında Arabistan ülkelerinde kullanılan takriben 216 litrelik bir hacim ölçüsü.
  • Dönüm.
  • Eni ve boyu 60 arşın olan arazi ölçüsü.

cürsume

  • (Cürsâm) Kök, asıl, temel. Bir tohumun özü. İlk hücrelik.
  • Gırtlak kapağı.
  • Karınca yuvası.

dekametre

  • yun. On metrelik uzunluk birimi.

dekar

  • Lât. Bin metrekarelik ölçü birimi.

ekonomi

  • yun. İktisad. Tutum. Geliri gideri hesaplıyarak lüzumsuz masrafı bırakıp artırmağa çalışmak. Ölçülü ve idâreli harcamak. İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarıyla bunları sağlamaya yarayacak sınırlı imkân ve vasıtalar arasında mümkün olan azami uygunluğu temin için (sağlamak için) yapılan çalışma ve f

esham

  • Küçük katreli yağmur.
  • Kara nesne, esved.

evcümend

  • Top, küme, yığın, toplanma. (Farsça)
  • Toplu, idareli, evini muntazam tutan. Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran. (Farsça)

fersah

  • Beş kilometrelik mesafe.

habike / habîke

  • (Çoğulu: Habâik) Kehkeşan, samanyolu.
  • Çizgi.
  • (Çoğulu: Hubük) Dikkat ve itina ile, sağlam ve san'atlı dokunmuş, yol yol hâreli güzel kumaş.

hafız ahmed

  • Dereli Hâfız Ahmed Efendi olarak bilinir. Isparta'nın Dereli Mahallesinde ikamet ediyordu.

haheri / haherî

  • Hemşirelik, kızkardeşlik. (Farsça)

haledar

  • Haleli, halelenmiş. Parlak daireli.

hamıziyyet / hâmıziyyet

  • Ekşilik, kekrelik.

hamz

  • Ekşilik. Kekrelik.

hektometre

  • Yüz metrelik uzunluk ölçü birimi. (Fransızca)

hezbe

  • (Çoğulu: Hüzub-Hizâb Hizabât) İri katreli yağmur.
  • Otu az olan yüksek tepe.

humuzet

  • Ekşilik. Kekrelik.

humuziyet

  • Ekşilik. Kekrelik.

hurufumukattaa / hurûfumukattaa

  • Sûre başlarındaki şifreli harfler.

i'tiyaş

  • Geçinme. İdareli yaşama.İ'TİZA' : Bir kavim veya kimseye bağlı bulunma.

ılakıye

  • Aşikârelik, açıklık, meydanda oluş.

inbisat / inbisât

  • Açılmak, yayılmak, açık yüzlü olmak, mütebessim çehreli, sevinçli olmak. Gönül açıklığı, kalb ferahlığı hâli.

ism-i mensub

  • Gr: Kelimenin sonuna Türkçede "Li", Arabça ve Farsçada kelime sessiz harfle bitiyorsa, bir "î", sesli harfle bitiyorsa; yerine göre sesli harf atılarak veya atılmayarak "î" veya "vî" harfi getirilerek yapılan, nereli ve nereye mensub olduğunu ifade eden isimdir. İstanbullu, İstanbulî; Mekkeli, Mekkî

istikra / istikrâ

  • Gezme, dolaşma, âvârelik, konuklama.
  • Bir şey hakkında etraflı bilgi edinme.

izafi / izâfî

  • Göreli, göreceli.

jıyan

  • Kükremiş, kızgın. (Ey yâreli şir-i jiyan, bu hâb-ı gafletten uyan.) (Farsça)

katb

  • (Katub) Daim çatık çehreli, ekşi yüz.
  • Bir kimseyi darıltmak, gücendirmek.
  • Birikmek, biriktirmek, doldurmak.
  • Dolu çuval taşımak, götürmek için hazırlamak.
  • Arslan.

kelamın kuyudat ve keyfiyatı / kelâmın kuyudat ve keyfiyatı

  • Kelâmın küllünü meydana getiren harf, kelime gibi parçalarıyla, bunların sarf ve nahiv yönünden hususiyetleri. Meselâ: Müzekkerlik - müenneslik, mârifelik - nekrelik, mübtedâ - haber, sıfat - mevsuf gibi.

kile

  • 40 litrelik hububat ölçüsü. Eski bir ağırlık ölçüsü.
  • 40 litrelik tahıl ölçüsü.

mahya

  • Ramazanlarda, kandillerde veya bayramlarda çifte minâreli olan camilerde iki minare arasına gerilen ipe asılmak suretiyle ışıklarla yazılan yazı veya yapılan resim.
  • Dam çatısında iki eğik sathın birleştiği çizgi ve buradaki aralığı kapatmak için kullanılan uzunca, oluk biçiminde kire

mecrur / mecrûr

  • Sürüklenmiş.
  • Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime. İzafet halinde son kelime. Cerr'li okunan kelime. (i, ı diye okunan kelime, yani esreli)
  • Çekilen, sürüklenen; gr. başına geldiği câr harfiyle önündeki fiilin mânâsı kendine bağlanan ve daima esreli okunan kelime.

meksur

  • (Kesr. den) Kırılmış, kesrolunmuş.
  • Gr: "İ" şeklinde kesreli okunan harf.

mermuz

  • Remz edilen; işaret ve remz ile anlatılan, şifreli.

mevkute

  • Süreli yayın.

mu'sırat

  • Sıkım zamanı gelmiş üsâreliler. (Üzüm gibi)
  • Bora ve kasırgalar.
  • Yetişkin kızlar.

muavazaten / muâvazaten

  • Değiş yapma ile. İki tarafın da rızası dâhilinde değiştirme ile.
  • Hileli, dalavereli.

mühredar

  • Mühreli, cilâlı. (Farsça)

mukattaa

  • Sûre başlarında bulunan şifreli harf.

mukattaat

  • Sûrelerinin başlarında bulunan şifreli harfler.

müstmendane / müstmendâne

  • Zavallılıkla, biçarelikle, mahzunlukla. (Farsça)

mütekabbız

  • (Kabz. dan) Toplanıp çekilen.
  • Asık suratlı, asık, çehreli.
  • Buruşup kasılan adale.

nüsha / نسخه

  • Yazılı belge. (Arapça)
  • Muska. (Arapça)
  • Süreli yayın sayısı. (Arapça)

ratl / رطل

  • Hemen hemen bir litrelik sıvı ölçeği. (Arapça)
  • Kadeh. (Arapça)

ref'

  • Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma.
  • Lağvetme, hükümsüz bırakma.
  • Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.

sa' / sâ'

  • Hanefî mezhebinde 3500 gr'lık veya 4.2 litrelik ölçü birimi. Bu miktar diğer mezheblerde farklıdır.

semeredar / semeredâr

  • Verimli, semereli, kârlı. (Farsça)
  • Yemiş veren. (Farsça)

şevamil

  • (Tekili: Şâmile) Şâmil olanlar, içine alanlar, çevreliyenler.

şinik

  • On litrelik kap.

taif

  • Etrafını dolaşarak ziyaret eden. Tavaf eden. Dolaşan.
  • Hicaz'da Mekke-i Mükerreme'nin yüz kilometre güneydoğusunda, Gazva Dağı'nın güney eteklerinde ve bir takım tepelerin batı eteklerinde olarak 1882 metrelik yükseklikte bir şehirdir. Peygamber (A.S.M.) hicretin sekizinci yılında Hun

tasarruf

  • İdâreli kullanma, sarfetme. Tutumlu olma; harcamada isrâftan ve cimrilikten sakınıp orta yolu seçme.
  • İdâre etme, hükmetme.
  • Bir velînin Allahü teâlânın izniyle sevdiklerini mânen yetiştirmesi, düşmanlarını ise cezâlandırması.

tavil / tavîl / طویل

  • Uzun. (Arapça)
  • Uzun süreli. (Arapça)

üftadegi / üftadegî

  • Düşkünlük, biçarelik. (Farsça)

ufusa

  • Kekrelik.

vabil

  • Yağmur. İri katreli yağmur.

zamm

  • Bir şeye bir şeyi ekleme. Artırma. Katma. Fazla olarak verme.
  • Kenarlarını bitiştirme.
  • Gr: Bir harfin zammeli (ötreli) okunuşu.

zıra'

  • Arşın, el kol uzunluğu, yaklaşık bir metrelik uzunluk ölçüsü.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın